• Sonuç bulunamadı

DÖNEM ORANI FAİZ DÖNEM ORANI FAİZ Nis.84 45 Ara. 95 92,32 Ara.84 45 Ara. 96 93,77 Ara.85 55 Ara. 97 96,56 Ara.86 48 Ara. 98 95,50 Ara.87 52 Ara. 99 46,73 Ara.88 83,9 Ara. 00 45,64 Ara.89 58,83 Ara. 01 62,50 Ara.90 59,35 Ara. 02 48,19 Ara.91 72,7 Ara. 03 28,59 Ara.92 74,24 Ara. 04 22,06 Ara.93 74,76 Tem.05 20,01 Ara.94 95,56 Oca. 06 19,54 Mar. 06 19,07

Kaynak: www.TCMB.gov.tr-EVDS‘den alınarak tarafımdan hazırlanmıştır

1984-1989 arası dönemde ciddi değişiklik göstermeyen faiz oranları, bu dönemden sonra hızla artmaya başlamıştır. Kriz yılı olan 1994’de %95’ler seviyesine ulaşan yıllık faiz oranları bunu takip eden dört yıl boyunca, 1998’e kadar hep %90’ın üzerinde olmuştur. Daha sonra düşüşe geçen oranlar Mart 2006’da %19 azami seviyesine gelmiştir, bu dönemde piyasada uygulanan oranlar ise %13- 16 aralığında değişmektedir.

3.1.2. YABANCI PARAYA İZİN VERİLMESİ

Türkiye’de dövizin kontrol ve idaresine yönelik uygulamalar Cumhuriyetin ilanı ile birlikte başlamış ve uzun yıllar devam etmiştir. Döviz piyasalarının doğrudan denetlenebilmesini amaçlayan Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu (TPKK ) 25.02.1930 yılında yürürlüğe girmiştir62. O dönemde ülke iki temel ekonomik politika üzerine yoğunlaşmıştı: 1. Kamu bütçesinin açık vermemesi 2. Türk Lirasının değerinin korunması. Bu bağlamda, o dönemde iktisadi buhran halinin devam etmesi TL’nin değerinin düşmesi, spekülatörlerin olumsuz faaliyetleri, ithalat ve ihracat arasındaki dengesizlik gibi nedenlerden dolayı, devlet müdalahesinin hızlı bir şekilde yapılması ihtiyacı TPKK’ nun çıkarılmasında en önemli etkendir63.

TPKK’ nun çıkarıldığı 1930 yılından başlayıp 1980 yılına kadar devam eden dönem içerisinde çıkarılan kararlar ile döviz üzerinde ki kontroller arttırılmıştır. İkinci Dünya Savaşı öncesinde 23.12.1937 yılında çıkarılan 12 Sayılı Karar ile bankaların yurt dışından kredi ile sağladıkları döviz dışındaki bütün dövizlerin TCMB’na devri gerekmekte ve döviz alım satımına sadece bankalar yetkili kılınmaktadır64. Bu karar 1947 yılına kadar yürüklükte kalmış, 1947 yılında yayınlanan 13 Sayılı Karar ile döviz permisi olmayanlara döviz satılamayacağı ve yerleşiklerin döviz bulunduramayacağı hükme bağlanmıştır. Çıkarılan kararlar böylece devam etmiş, 11.08.1962 yılında alınan 17 Sayılı Karar ile Döviz Bulundurulması ve Sermaye Hareketleri üzerindeki kontroller en sıkı biçimine ulaşmıştır65. Bu dönem döviz karaborsalarının oluştuğu, resmi döviz kuru ve karaborsa arasındaki farkın 4-5 katına kadar ulaştığı bir dönem olarak göze çarpmaktadır66.

24 Ocak 1980 ekonomik tedbirler paketi ile ekonomide serbestleşme süreci başlamıştır. Döviz bulundurulması ile ilgili serbestleşme sürecinde ise 29.12.1983 tarihinde çıkarılan 28 Sayılı Kararla dönüm noktası yaşanmış ve uzun süre yürürlükte kalarak bir döneme damgasını vuran 17 Sayılı Karar yürürlükten kaldırılmıştır67. Bu karar ile yerleşiklerin döviz bulundurmaları ve bu kişilerin dilerlerse söz konusu dövizleri bankada açacakları döviz hesaplarında tutabilecekleri, nakit döviz çekebilecekleri ve yurtdışına transfer edebilecekleri

62 Güven Samih, age, s.84

63 Başal, K. Ve Kürümoğlu İ. , Açıklamalı İçtihatlı Türk Parasının Kıymetini Koruma ve Kambiyo Mevzuatı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2002. S.11

64 Güven Samih, age, s.86

65 Seyidoğlu, Halil, Uluslararası Mali Krizler, Imf Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler, Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri, Doğuş Üniversitesi Dergisi 4(2),2003, S. 145

66 Arat, Kürşat, age, s. 37 67 Güven Samih, age, s.91

karara bağlanmıştır68. Son olarak 11.08.1989 yılında alınan 32 Sayılı Karar ile döviz işlemleri ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesine yönelik süreç tamamlanmıştır. Bu karar üzerinde zaman içerisinde küçük değişiklikler yapılmakla birlikte 1989 yılında yayımlandığı haliyle yürürlükte olduğu söylenebilir. Kararla genel olarak Türkiye’ye döviz giriş ve çıkışı, yerleşik kişilerin döviz bulundurulması serbesttir ve Türkiye serbest kambiyo rejimi uygulayan ülkeler arasına girmiştir, bu karar aynı zamanda Türkiye’ye sermaye girişinin hızlanması ve döviz talebinde meydana gelen değişmelerin başlangıcına temel oluşturmuş, Türkiye’de döviz kuru mekanizmaları gerçek anlamda çalışmaya başlamıştır.

3.1.3. İÇ BORÇLANMA

İç borçlanma tanım olarak, devletin iç borçlanma senedi ihraç ederek yurt içi kaynaklardan finansman sağlama yöntemidir. Türkiye’de iç borçlanma devletin 1980’li yıllara kadar sınırlı olarak uyguladığı bir yöntemdir. 1980-1985 döneminde de iç borçlanmaya sınırlı düzeyde başvurulmuş bütçe açıkları genellikle Merkez Bankası kaynaklarından yararlanılarak kapatılmıştır69. Bütçe açıklarının bu şekilde finansmanı, düşük faizli olması nedeniyle cazip görülmüş ancak bu finansmanın yaratacağı parasal genişleme ve enflasyonist baskılar dikkate alınmamıştır. 1985 yılına kadar kamu açıklarını kapatmak için Merkez Bankası’na başvurulurken, Hazine ilk defa 1985 yılında Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) satışını gerçekleştirmiş ve bundan sonra Türkiye’de iç borçlanma sık başvurulan bir yöntem olmuştur. İç borçlanma Türkiye’de bir finansman yöntemi olarak görülürken, dövize aşırı talebin olduğu dönemlerde bir fren mekanizması olarak da kullanılmış, kurdaki aşırı dalgalanmaları engelleme yöntemi olmuştur, bu yüzden Türkiye’de iç borçlanma ve döviz kuru arasında sıkı bir ilişki olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Türkiye’de iç borç stoku 1980 yılından sonra ciddi biçimde artmaya başlamıştır. İç borç stoku 1980 yılında 721 YTL ( yaklaşık 6,6 Milyar ABD$ ), 1990’da 57,180 YTL ( yaklaşık 19,5 Milyar ABD$ ), 2001 yılında 122,157,260 YTL ( yaklaşık 84,9 Milyar ABD$ ) olmuştur70, 2005 yılında ise iç borç stoku 244,782,000 YTL ( yaklaşık 181 Milyar ABD$ ) seviyesine ulaşmıştır. ( YTL cinsinden iç borç

68 Binay Şükrü ve Kunter Kürşat, Mali Liberalleşmede Merkez Bankasının Rolü 1980-1997,

TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü, Tartışma Tebliği No: 9803, Aralık 1998, s.14

69 Kaya, Naciye; Ergün Nilüfer; Bor Gülsün K, age, s. 43.

70 Aydın, Faruk, M. , Türkiye’de Kamu Kesimi İç Borçlanmasının Bankacılık Sektörü Bilançolarına ve Risklerine Olan Etkileri, TCMB, Araştırma Genel Müdürlüğü Tebliğ No:13, Kasım,2002, S. 2

değerleri Bin YTL olarak verilmiştir. İç borç durumu ayrıntılı olarak Tablo 9’dan izlenebilir.) Artan iç borç faizi, kamunun borç faizi ödemelerini yerine getirmesi için tekrar borçlanmasını gerekli kılmış, böylece kısır bir döngü içerisine girilmiştir. 2001 yılına kadar süren kısır döngü hem kamunun borçlanma maliyetini arttırmış, hem de iktisadi dengeleri bozucu etkiler yaratmıştır bu Tablo-8’den izlenebilir.

Benzer Belgeler