• Sonuç bulunamadı

4. ATIK (TIBBİ) YAKMA TESİSLERİ TEKNOLOJİSİ

4.5 Tıbbi Atık Yakma Tesislerinin Çevresel Etkileri

Atık yakma tesisi atıklarının çevre kirliliği ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılması da hem sınırlı sayıda yapılmakta, hem de dioksin ve ağır metal konusunda odaklanmaktadır. Araştırmalar göstermektedir ki eski ve yeni bütün atık yakma tesisleri, yerel toprak ve bitki örtüsünü dioksin ve ağır metallerle kirletmektedir. Benzer bir şekilde, bazı Avrupa ülkelerinde bu tesislerin civarındaki çiftliklerden elde edilen inek sütlerinde, kabul edilebilir standart seviyenin üstüne çıkan artmış dioksin seviyelerine rastlanılmıştır [65].

Atık Yakma tesisleri civarında yaşayan halk, bu tesislerden kaynaklanan kimyasallara, bu maddeler ile kirletilmiş havayı soluyarak, kirletilmiş yerel tarım ürünlerini (sebzeler, yumurta ve süt) tüketerek veya kirletilmiş toprakla ten yoluyla temas ederek maruz kalmaktadır.

İngiltere, İspanya ve Japonya'da atık yakma tesisleri civarındaki halkın dokularında, yüksek olasılıkla böylesi temaslar sonucu önemli oranda dioksinlere rastlanmıştır. Japonya'da evsel atıkların içersinde fazla miktarlarda PVC bulunan bir evsel atık yakma tesisinin etrafındaki toprakta tespit edilen yüksek dioksin konsantrasyonlarının tesis civarındaki nüfusta görünen kanser vakalarındaki artışlar ile "oldukça ilişkili" olduğu bulunmuştur [65].

Hollanda ve Almanya'da yapılan iki araştırmada ise atık yakma tesisleri civarında oturan halkın dokularında dioksin artışı tespit edilememiştir. Almanya'da bir tehlikeli atık yakma tesisi yakınındaki çocukların kan tahlillerinde bazı PCB'lerin arttığı veya artan sıklıkta bulunduğu anlaşılmıştır. Bir grup doktor, Almanya'daki bazı atık yakma tesislerinin yakınında yaşayan kadınların sütünde yüksek seviyelerde KOK'lar bulunduğunu rapor etmişlerdir [65].

ABD'de ise, organoklorlu pestisitler olan 2,4-D ve 2,4,5-T üretimi atıklarının yakıldığı bir atık yakma tesisi civarında yaşayan kişilerin kan lipidlerindeki dioksin seviyeleri değerlendirmiş ve üç yıllık süre sonunda deneklerin %60'dan fazlasında toksik dioksin türevi olan 2,3,7,8-TCDD seviyesinin %25 oranında artmış olduğu tespit edilmiştir.[65]

İspanya'daki modern bir atık yakma tesisinin yakınındaki çocuklarda yapılan bir araştırma, çocukların idrarında zehirli madde ile teması işaret eden yüksek idrar thioeterleri bulgulanmıştır. İspanya'da yetkililer, iki yılı aşkın bir süre içinde evsel

atıkların yakıldığı bir atık yakma tesisinin yakınında yaşayan kişilerin kan lipidlerindeki dioksin seviyelerinin %10-15 oranında arttığım tespit etmişlerdir. Buna ilaveten, kan lipidlerindeki PCB seviyeleri %5 oranında artış göstermiştir.[65]

FAO tarafından koordine edilmekte olan bir programda, gelişmiş ülkelerdeki tarihi geçmiş pestisitler Avrupa'daki atık yakma tesislerinde yakılmaktadır. Bu tesislerden birisi olan ve PCB'lerin ve diğer atıkların yakıldığı İngiltere'deki Rechem tesisinde yapılan çalışmalarda, havada, toprakta ve civardaki gıdalarda yüksek dioksin seviyelerine rastlanmıştır. Ördeklerin yumurtaları, sınır seviyeden 4,7 kat, tavukların yumurtaları ise 20 kat daha fazla dioksin ihtiva etmektedir. Yine tesis civarındaki bir evin etrafındaki havada sınır değerden 3,5 kat, toprakta ise 3 kat daha fazla dioksin tespit edilmiş, aynı bölgede yetişen elmalarda ise atık yakma tesisinden taşınmış olan dioksin seviyeleri sınır seviyenin 2,3 katı bulunmuştur. Bilim adamları aynı bölgede yaşayan insanlarda, sütlerden 2,4 kat, patateslerden 1,3 kat ve topraktan 3,2 kat daha fazla dioksin saptamışlardır.[65]

Atık yakma tesislerinde çalışanlar ve civarında oturanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, geniş çaplı sağlık problemleri saptanmıştır. Eski ve yeni atık yakma tesislerinde çalışan işçilerin üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada da, dokulardaki dioksin ve/veya dioksin türevlerinin çoğaldığına işaret edilmektedir. Bunun işyerindeki kirletilmiş kül ile temastan kaynaklandığı düşünülmektedir. Benzer çalışmalarda atık yakma tesisi işçilerinin dokularında yüksek miktarda klorlu fenol, kurşun, cıva ve arsenik de bulunmuştur [65].

Bütün bu örneklerden anlaşılacağı üzere, en gelişmiş ve yüksek yakma sıcaklıklarında çalışan atık yakma tesisleri dahi, havaya büyük miktarlarda ağır metaller, dioksinler ve organoklorlar (klorlu organik bileşikler) yaymakta, kirlilik kontrol sistemleri ne kadar verimli çalışırsa, tutulan küller o oranda toksik olmakta ve nihayet deponi alanlarına gömülen bu toksik küller eninde sonunda sızarak toprağı ve yeraltı su kaynaklarım zehirlemektedir. Örneğin, 1 kilogram PVC'nin yakılması sonucu 50.000 laboratuvar denek hayvanında kansere sebebiyet verecek kadar dioksin üretilmektedir [65].

Tıbbi atık yakma tesislerinin de en zararlı emisyonlanmn başında gelen dioksinlerin, sudaki çözünürlükleri son derece düşüktür ve yağ dokularında birikme özelliği gösterirler. Dioksinler ve furanlar kanserojen maddeler olarak kabul edilmektedirler

ve aynı zamanda hormonal sistemleri bozabildikleri bilinmektedir. Bunun sonucu olarak üreme ve gelişme sistemlerini olumsuz etkileyebilirler. ABD Çevre Koruma Ajansı'nın 1994 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre dioksinler kanser yapmalarının yanında sinir, bağışıklık ve üreme sistemlerine (erkeklerde sperm sayısında düşüş dahil) zarar verebilmekte, doğmamış bebeklerde bozuk oluşumlara, sakatlıklara sebep olabilmekte ve endokrin sistemini bozabilmektedir.

Dioksinlere karşı en savunmasız grup anne sütü ile beslenen bebeklerdir. Çünkü, yağ dokuları esasına dayanan anne sütünü tüketirler. Gelişmekte olan fetus (anne rahmindeki bebek), kimyasallara karşı hassas olduğundan hamilelik esnasmda çok ciddi etkiler ortaya çıkabilir. Kimyasallara maruz kalınması halinde kalıcı ve tahrip edici etkilerin görüleceği çok kritik, hayati gelişme aşamaları vardır [65].

Dioksinlerin üreme sistemi üzerindeki olumsuz etkilerine bir örnek olarak, İsrail'de 1980'li yıllarda organohalojen kirliliğine maruz kalmış erkeklerde üreme kabiliyetlerinde görülen düşüş verilebilir [65].

Benzer Belgeler