• Sonuç bulunamadı

TĐCARĐ VE KÜLTÜREL AÇIDAN TÜRK SASANĐ ĐLĐŞKĐLERĐ 1 Türkler ve Sasaniler Arasındaki Kültürel Đlişkiler

Farsların, Dünya medeniyetini Sasaniler döneminde fark edilir şekilde etkilediklerini görmekteyiz. Kültürel etkisi imparatorluk sınırlarının çok ötesine, Batı Avrupa'ya, Afrika'ya, Çin'e ve Hindistan'a kadar ulaşmıştır. Ayrıca bu kültürel etki Avrupa ve Asya ortaçağ sanatının oluşmasında göze çarpan bir rol oynamıştır.754 Sasani krallarının edebiyatçıları ve filozofları himaye eden aydınlanmış insanlar oldukları söylenmektedir. I. Hüsrev Plato'nun ve Aristo'nun eserlerini Pehlevi diline çevirtip IV. yüzyılda inşa etmiş olduğu Gundişapur üniversitesinde öğretilmesini sağlamıştır.755 I. Justinyan Atina okullarını kapattığı zaman, yedi öğretmen Đran'a kaçmış ve I. Hüsrev'in sarayında himaye altına alınmışlardır. Justinyan'la 533 yılında yapılan anlaşmayla, Sasani kralı Yunan bilgelerin serbestçe memleketlerine dönebilmelerini ve her türlü eziyetten uzak tutulmalarını şart koştuğu söylenmektedir.Sasaniler kendilerini Helen uygarlığı ve Partlardan sonra Ahamenidlerin devamı olarak gördüler. Sasani sanatı geleneksel Đran sanatının örneklerini Helenistik öğeler ve etkilerle birleştirdi. Pers Đmparatorluğu'nun Büyük Đskender tarafından fethedilmesi, Helenistik sanatın Batı Asya'ya doğru yayılmasını başlattı. Doğu bu sanatın dış formunu kabul etse de ruhunu gerçekte asla asimile etmedi.756 Helenistik sanat, Yakın Asya'nın insanları tarafından Partlar döneminde zaten özgürce yorumlanıyordu. Sasani dönemi boyunca buna karşı bir reaksiyon vardı. Sasani sanatı Đran'a özgü yerel gelenekleri ve formları yeniden canlandırdı. Đslam döneminde bunlar Akdeniz sahillerine kadar ulaştı.757

Türkler ve Đranlılar arasındaki kültürel münasebetlerin geçmişi ise MÖ VII. yy’ya dayanmaktadır. Hazar’ın doğusu, kuzeyi ve güneyini içine alan Orta Tiyanşan merkezli ve Đranlıların adına Türkistan dedikleri büyük Saka imparatorluğuna karşı doğuya doğru yayılma emelleri güden Đranlı Ahamanişler Türkistan adını verdikleri yerlerde başlarında Alper Tunga’nın bulunduğu Sakalarla sürtüşmeye başlamışlardı. Bu savaşlar sırasında Alper Tunga’nın kardeşi Barsgan Beykent’te üzerine doğru gelen Ahamaniş prensi Siyavuş komutasında bir orduyu yenerek Siyavuş’u öldürmüştür.758 Ahamaniş prensi Siyavuş’un öldürüldüğü bu gün Sasaniler dönemi Đran’ına kadar bir matem günü olarak her sene anılarak gelmiştir. Đranlıların Anadolu ve Kafkaslardaki Saka varlığına Zile yakınlarında yapmış oldukları bir savaşla MÖ 626 yıllarında son vermelerini de yine Đranlılar her sene bayram olarak kutlamışlardır. Bu

754

Ali Akbar Sarfaraz: “Mad, Ahamaniş, Aşkani, Sasani” s. 329-330, Marlik-1996

755

Parviz Marzban: “Hulasa-i Tarih-i Hüner” s. 36. Elmiv Farhangi-2001

756

Parviz Marzban: age, s. 36vd

757

Parviz Marzban: age, s. 36(aynı yer)

758

139

bayramların varlığına az değişmiş şekliyle Sasaniler döneminde de varlıklarını devam ettirdiklerine şahit olmaktayız.

Sasaniler dönemi Đran’ı dâhil, Turanî Aryaniler ve diğer Fars toplulukları ile Hint, Afgan toplumları üzerinde medeniyet alanında büyük tesirler icat eden Türk topluluğu hiç şüphesiz Kuşanlılardır. Đskender’in Helenizm medeniyeti üzerine bina ettiği Greko Baktirya imparatorluğunun üzerine kurulmuş Kuşan imparatorluğu Hint ve Aryani din ve kültür unsurlarını sentezleyerek yüksek bir medeniyet modeli ortaya çıkarmış bunları kendi Türklükleri ile karıştırarak yaşamış oldukları bölgedeki bütün kavimler üzerinde büyük tesirler bırakmışlardır. Afgan tarihçisi Abdulhay Habibi bu günkü Afgan ve Hint medeniyetlerinin ortaya çıkışının temelini Ahamaniş, Yunan, Hint ve Budist felsefesini Türklükleri ile yoğurarak bütün kültürler üzerinde egemenlik kuran Kuşanlıların attığına inanmaktadır.759 Yine aynı tarihçi devamında Kuşanlıların geriye bıraktıkları sanat eserlerindeki süslemelerin Saka dönemi süslemeciliğinin görkemli unsurları olduğunu belirtmektedir.

Erken ortaçağlarda Sasaniler ve Türkler arasındaki ticari, kültürel ve siyasi ilişkiler Kuşanlarla başlamış, Akhunlar ve Göktürkler ile devam etmiştir. Kuşanların imparatorluk olarak yıkılıp yabguluklar halinde yönetildiği MS III. yüzyılın başlarında bazı Toharistan ve Baktirya gibi Kuşan yabgulukları Sasanilere bağlılıklarını bildirdikleri için Sasani ileri gelenleri tarafından yönetilen bu topraklar üzerinde Sasani dönemine ait gümüş ve altın kaplar, altın, gümüş ve bakır sikkeler, ipekli halı ve traz dokumalar ile Kuşan ve Sasani ilişkilerini gösteren kitabelere rastlanılmakla beraber aradaki kültürel ilişkileri görmek açısından birçok ipucu mevcuttur. Endüstriyel alanda kaliteli ipekli dokumaları Sasanilerden ele eden Kuşanlar pamuk kültürünü ise Sasani ülkesine kendileri sokmuşlardır.760 Horasan’da karar kılan Sasani pamuk endüstrisinin Horasan iklimine alıştırılarak burada geliştirildiği ve elde edilen ürünlerin Çin, Bağdat ve Mısır’a kadar ihraç edildiği belirtilmektedir.

Bunun yanında Türk-Fars kültür etkileşiminin en büyük etkenlerinden bir tanesi de “ipek yoludur”. Đki medeniyete ait kültürel unsuların etkileşim alanı olan Aşağı Türkistan bölgesi ipek yolunun buradan geçmesinden dolayı yoğunluk kazanmıştır. Đslamiyet de dâhil Ari, Sami ve Orta Asya dinlerinin yayılmasındaki en büyük etkenlerden bir tanesi ipek yolu üzerinde doğu-batı arasındaki ticaret yolu üzerinde birçok kavime ait unsurların seyir halinde olmasının rolü büyüktür.761 Bununla birlikte Đç Asya’nın Toharistan, Çağanyan, Harzem gibi değişik vahalarında şehir devletleri şeklinde varlıklarını devam ettiren Đranlılar kendi sanat ve

759

Rahim Reisneya: “Azerbaycan der Seyri Tarih-i Đran” s. 520, (TDV, ĐSAM DBno:42038-1)

760

Abdulhalik Bakır: “Ortaçağ Đslam Dünyasında Tekstil Sanayi, Giyim-Kuşam ve Moda” s. 164, Ankara – 2005

761

140

edebiyatları ile yoğurmuş oldukları Zerdüşt, Mani ve Budha dinlerini göçebe komşuları olan Türkler arasında yaymaya çalışmışlardır.762

3.1.1. Akhunlar ve Sasaniler Arasındaki Kültürel Đlişkiler

Akhunlarla ilgili arkeolojik buluntuların çok az olduğu söylenmektedir. Yine de tarihleriyle ilgili bilgi sağlayan öğeler arasında para ve kitabeler ön sırada yer alır. Para ve kitabelerin çoğu Doğu Đran ve Afganistan yörelerinde ele geçmiştir. Bunların büyük bir bölümü Toraman ve Mihrakula dönemleri ile ilgilidir. Akhun paraları üzerinde yapılan nümizmatik araştırmalar sonucunda bunların atlı, büst ve yarı drahmi tipi olarak üç türe ayrıldığı anlaşılmıştır Akhunlar bir süre, Orta Asya'da başka kavimlerle beraber yaşamışlardır. Bu ortak yaşayış süresi içinde kültürel açıdan karşılıklı bir alışveriş gerçekleşmiştir. Özellikle dil ve bazı gelenekler açısından çeşitli kavimlerin Akhunları etkiledikleri görülmüştür. Toharistan'a yerleştikten sonra ortaya çıkan Toharca dili aslında Akhun dilinden başka bir şey değildir. Toharca, diğer dillerden farklı bir yapıya sahipti ve yirmi beş harften meydana geliyordu.

Akhunlar da kendilerinden önce bu bölgede devlet kurmuş olan Kuşanlar gibi Budizm’i seçmişlerdi. Her ne kadar imparatorları Budizm’e karşı savaş açmış ve Budistlerin tapınaklarını yakıp yıkmışsa da Akhunlar'da toplum arasında Budizm dini yaygınlık göstermiştir. 400 yıllarına kadar Orta Asya steplerinde yaşayan Akhunlar 425 yılında Afganistan ve Sasani topraklarına girmişler ve sahip oldukları kültürü bu coğrafyalara taşımışlardır.763 Güney bölgelerine yaptıkları akınlarda Budistlerle karşılaşmışlar, onların etkisi altında kalarak bu dine inanmışlardır. Sasani Đmparatorluğun yıkılmasından sonra beliren Müslüman akınları Akhunları daha sonra da Đslamiyet’e yöneltmiştir Akhunlar, devlet kurdukları bölgeye, çıkış noktası olan Orta Asya'nın geleneksel kültürünü taşımışlardır. Göçebe bir kavim olan Akhunlar devlet kurduktan sonra da göçebeliklerini sürdürmüşlerdir. Akhunların Orta Asyalı ve göçebe olmalarının yanı sıra bir üçüncü özellikleri de karakteristik bir Hun kavmi olmalarıydı. Böylece eski Hun kültürünü de devam ettirmişlerdir. Bu özelliklerin oluşturduğu Akhun kültürüne önceleri Budizm’in ve son dönemlerde de Müslümanlığın katkıları olmuştur. Ayrıca Budizm’in Akhunlarla Türkistan’da yerleşmesi Zerdüştlüğün buraya girişini önlediği gibi bölgenin Farslaşmasının önünü de almıştır.764 Tüm bu öğeler birleştiği zaman Akhun kültürünün genel çerçevesi ortaya çıkmaktadır. Đpeğin dini sembolleri yaymada bir kültür olarak kullanılmasının Akhunlar döneminde Budizm’i yaymak konusunda ilk olarak kullanıldığı ve bu usulün Akhunlar vasıtasıyla Sasani ülkesine geçtiği ifade edilmektedir. Sasani şahı I. Hüsrev’in “Akhun” işi bir

762

Lajos Ligeti: “Bilinmeyen Đç Asya” (çev-Sadrettin Karatay) C. I, s. 36, Ankara – 1998; ayrıca bkz; Ünver Günay- Harun Güngör: “Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi” s. 181, Đstanbul – 2003

763

Rafi Hakikat: “Tarih-i Kavmes” s. 64 Tahran–1362

764

141

ipekli perdeyi üzerinde Ahuramazda’yı ifade eden dini semboller olduğu halde kendi vasalları olan Süryani tapınağına hediye ettiği söylenmektedir.765

Akhunlar da at sırtında yaşayan bir kavimdi. Hem günlük yaşamda, hem de kültür ve sanatlarında hayvan konusuna önem vermekteydiler. Eserlerinde ve süslemelerinde hayvan motifleri göze çarpmaktadır. Göçebe yaşam, çadır olgusunu da devam ettirmiştir. Sosyal yaşam ve ilişkiler ile beraber kültür ve sanat olguları da buna göre biçimlenmiştir. Akhunların devlet kurdukları bölgelerde daha sonraları birçok devletin kurulması ve Akhunların göçebeliklerini sürdürmeleri yüzünden arkalarında kalıcı anıtlar bırakmamalarına neden olmuştur. Akhun kültürü ile ilgili en önemli bulgular yaşadıkları bölgelerde yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılan kitabeler ve bulunan paralardır. Bunların üzerindeki yazı ve şekillerin okunması ve yorumlanmasıyla Akhun tarihi ve kültürü gün ışığına çıkmıştır

Akhunlar’ın Sasanilerle olan münasebetleri Akhunlar’ın batıya olan göçleri sırasında Sasaniler’in mahalli şiveleri olan Toharca ile tanışmalarıyla başlamıştır. Akhun paraları ve evrakları üzerinde Toharca’ya ait yazıtlar bulmak mümkündür. Bunun yanında Toharca’nın Akhun dili olduğunu söyleyen A. J. Windenkens gibi batılı tarihçiler bile vardır. Windenkens’e göre Akhunlar’ın kullanmış oldukları Arçi veya Arsi dili Toharca’dan başka bir şey değildir ve bu kavramlar Akhunlar’ın üzerinde yaşamış oldukları sahayı ifade ediyordu ki beyaz veya ak anlamlarına geliyordu. Bunun Çince karşılığı olan Po kelimesi de beyaz veya ipek kelimelerinin karşılığı idi.766 Fakat bu izahın birçok eleştiriye maruz kaldığı söylenmektedir. Çünkü Akhunlar’a bu ismin verilmesinin asıl nedeni olarak genelde onların diğer Hunlardan farklı olarak beyaz bir tene sahip olmalarını gerekçe olarak göstermektedirler.

Bununla beraber Akhunlar’ın Toharca’nın farklı bir şivesini konuştukları kendi dönemlerinden kalma sikkeler ve evraklardan anlaşılmaktadır. Turfan şehrine ait Akhun yazmaları üzerinde Toharistan’a ait Toharca yazılarının bulunması bu konuyu güçlendirmekle beraber bu konuda verimli bilgiler elde edilmediği için Akhunların konuşmuş oldukları dil muğlâk kalmış ve Akhun dili hakkında kesin bir bilgiye varılamamıştır. Akhunların Orta Asya menşeli bir kavim olmakla beraber Toharistan’a Hunların batı yönünde göçleri sırasında güneye inmeleri sonucu gelmelerine rağmen bu dille bu kadar nasıl kaynaştıkları da merak konusudur. Bununla beraber Akhunların Orta Asya’dan gelirken kendilerine has dillerinin olduğu muhakkak olmakla beraber Çin kaynağı Veyşu’da Akhunların dillerinin Avarlara, Hun ve Kaoçelere benzemediği ifade edilmiştir.767

765

Boris Ya. Stavısky: “Đpek Yolu ve Đnsanlık Tarihindeki Önemi” (çev-Mehmet Tezcan) Türkler C. III, s. 224,

766

Enver Konukçu: “ Kuşan ve Akhun Tarihi” s.65, Erzurum–1971

767

142

Çin kaynakları 516 yılında Akhunlar’dan gelen bir elçi grubundan söz ederken bunların Akhun hükümdarı Yentalito tarafından gönderildiklerini bildirmektedir. Bu hükümdarın adı Bizans kaynaklarında Eftalanos olarak geçmekle beraber bilim adamları bu ismin Soğdça ile alakalı olduğunu ifade etmektedirler. Akhunlar güneye Baktirya topraklarına indikleri dönemlerde burada çok sayıda Đranlı asilzade oturmaktaydı. Akhunların Kuşan topraklarını ele geçirmeden önce bölge Kuşanşahr adıyla Sasanilere bağlı bir eyalet olmakla beraber burayı yönetmesi için kendilerine Kuşanşâh adı verilen saltanat ailesinden kimseler yanlarına aldıkları varlıklı aileler ile buraya yerleşmişlerdir. Akhunların bu bölgede güçlü bir imparatorluk kurmasından sonra Akhun devleti bünyesinde ve hatta orduda yüksek rütbeli subay olarak da görev yapan bu Đranlı asilzadelerin Akhunlar ile Farsi unsurlar arasında bir irtibat kurduklarını ve Akhunların getirmiş olduğu Altay kültürü ile Đran kültürün bu sayede çabucak kaynaştığı da belirtilmektedir.768

Akhunlar’ın Sasaniler’le ilk sıcak temasları Sasani hükümdarı Firuz ile yaptığı savaşlarıyla bilinen Akhun hükümdarı Ahşunvar döneminde olmuştur. Bununla beraber Ahşunvar’ın belirli bir kişinin ismi olmasından ziyade Akhun hükümdarlarına verilen ortak bir isim olduğu da ileri sürülmüştür. Bunun yanında Ahşunvar’ın öz Türkçedeki karşılığı olan Aksungur olması ihtimali üzerinde de durulmuştur.769

Her ne kadar Akhunlar için kullanılan ak kelimesinin onların fiziksel görünümlerinden dolayı kendilerine verilen bir isim olduğunu söyleyen tarihçiler bulunsa bile Orta Asya halklarının kendi içlerinde “ak” ve “kara” olarak vasıflandırıldığı bir gerçektir. Renk adları Akhunlara kendilerine ait etnik boylar için kullanıldığı dahi olmuştur. Sasani kaynakları Akhunlardan Hyon diye bahsetmekle beraber kimi zaman onların başlarına “sped” (beyaz) ve kimi zaman “karmadh” (kırmızı) gibi renk adları getirmek suretiyle bazı ayrımlarda da bulunmuşlardır. Hatta Karmadh Hyonlar (Kızıl Hunlar) tabiri Kermihiones biçiminde Bizans kaynaklarına dahi girmiştir.770

Kızıl Hun tabirinin II. Şapur döneminde müttefiki olan Akhunların kendilerine göndermiş olduğu bazı Akhun boyları ile beraber onların Romalılarla 359 yılında yapmış oldukları Amid kuşatması sırasında kendilerine yardım amacıyla yollanan bu boylar için Sasanilerin kullanmış oldukları bir tabir olmakla beraber bu tabir olduğu gibi Bizans kaynaklarına geçmiştir. Ayrıca Khion veya Khon şeklinde Pehlevice “kan” anlamına gelen bu sözcüğün Sped Khon ve Karmadh Khon diye “beyaz kan” veya “kızıl kan” şeklinde Sasaniler tarafından Akhunlara takılmış olması da muhtemeldir. Đran kaynakları Akhunların Türk kökenli olduklarında genelde hemfikir olmakla

768

Rahim Reisneya: “Azerbaycan der Seyri Tarih-i Đran” s. 524, (TDV, ĐSAM DBno:42038-1)

769

Richard Frye-Aydın Sayılı: “ Selçuklulardan Evvel Orta Şarkta Türkler” Belleten XXXVII (1946) s.126

770

143

beraber bugün Türkistan bölgesinde yaşayan Özbek, Kaman ve Kazan Türklerinin atalarının Akhunlar olduğunu belirtmektedirler.771

Maveraünnehir sahası üzerinde yaşayan alt kavimler üzerinde Akhunlar ve Sasanilerin ciddi tesirleri vardır. Bu dönemlere ait Maveraünnehir yapıtlarının çoğunda Budizm ve Zerdüşt dinin sanatsal unsurlarını görmek mümkündür.772 Hindistan topraklarında meskûn Eftalitlerin Toharistan’ı ele geçirmelerinden sonra burada yapmış oldukları mabetlerde “kutsal at” motiflerini işlemişler, at üstünde av sahneleri, kağanların tören geçitlerini gösteren levhalar sıkça rastlanan sanat ürünleridir.773

3.1.2. Göktürkler ve Sasaniler Arasındaki Kültürel Đlişkiler

Đki yüzyıldan fazla bir süre egemenlik sürmüş olan Göktürkler, bütünüyle göçebe bir toplum olarak kabul edilmektedir. Buna rağmen Türk medeniyetine ilk edebi dillerini ve Türk alfabesini kazandırmak suretiyle kültür medeniyet alanında bir çığır açmışlardır.774 Göktürklerin sahip oldukları kültürel özellikleri bilmek için onların sosyal yaşamlarına bir göz atmak gerekmektedir. Eberhard Göktürklerin sosyal yaşamlarını şu şekilde özetlemektedir: “Elbiseleri soldan ilikli, saçları kesiktir. Üzeri keçe ile örtülü çadırlarda otururlar. Göç ederler, avla uğraşırlar, et yerler, kımız içerler, kürk ve yün kumaş giyinirler. Hakan şahsî kudrete bakılarak seçilir. Yirmi sekiz irsî rütbe vardır. Silahlar; boynuzdan yay, vızıldayan ok, zırh takımı, uzun mızrak, kılıç ve bıçaktır. Đyi binici ve nişancıdırlar. Ölüler merasimle çadıra konulur, koyun ve at kurban edilir; ölü çadırı etrafında at yarışları yapılır.775 Naaş bütün servet ve atıyla birlikte yakılır. Külü sonradan mezara konularak tekrar kurban edilir ve at yarışları yapılır, matemin sembolü olarak yüzler çizilir. Ölünün bir resmi hazırlanır. Ölen kişinin savaşlarda öldürdüğü düşman sayısı kadar mezar üstüne taş yığılır. Kurban edilen hayvanların kafatası bir sırığa geçirilerek dikilir. Ölüm merasiminde evlenme törenleri yapmaktan kaçınılır. Çocuksuz kalan üvey annelerle evlenme ve ölen kardeş karısıyla evlenme vardır. Göç yaparlar, yalnız hakanın doğan güneş kültünün bulunduğu yerde sağlam evleri vardır. Her yıl ecdat mağarasına kurban kesilir.776 Büyük bayram beşinci ayın ikinci yarısında Göktengri ve Sutengri’ye kurban kesilmesiyle başlar. Kısrak kımızı içerler, sonra şarkı söylerler, ruhlara inanırlar, büyücüleri sayarlar.777 Hunların kabul ettikleri yazı gibi yazıları vardır. Âdetleri her bakımdan H’yung- nularınkine benzer. Kurt bayrakların üzerinde, üst kısmında tasvir olunurdu. Yeni hakan bir halı

771

Said Nefisî: “Tarih-i Temeddün-i Đran-i Sasan” s. 156, Tahran-1331hş

772

Osman Turan: “Selçuklular ve Đslamiyet” s. 2, Đstanbul – 1999

773

Boris Marşak: “Türkler ve Soğdlular” (çev-Alesker Aleskerov) Türkler C. II,s.171

774

Akdes Nimet Kurat: “Göktürk Kağanlığı” Türkler CII, s. 49

775

Wolfram Eberhard: “Çin’in Şimal Komşuları” (çev-Nimet Uluğtürk) s. 87, TTKYay, Ankara – 1996

776

Wolfram Eberhard: age, s. 76

777

144

üzerine oturtularak havaya kaldırılırdı.778 Kendilerine mahsus bir nevi tuzları vardır. Tanrıların tasvirlerini keçeden yontarlar ve deri torba içinde muhafaza ederler. Bu tasvirler iç yağı ile yağlanır. Aynı zamanda sırık üzerine de dikilir. Ona yılın dört çağında kurban kesilir, ev makamında keçe arabaları vardır, keçe örtüleri vardır.”779

Göktürkler dönemine ait elbiselerin başında ipekli ve kürklü dokuma ürünleri olmak üzere iki çeşit giyim tarzı müşahede edilmiştir. Bunlardan ipekli olan giysilerin üzerindeki motiflerin Sasani sanat tarzına ait motiflerin görülmesi780 aradaki ticari faaliyetlerden dolayı Göktürklerin ipekli Sasani dokumalarını satın aldıkları sonucu çıkarılabilir. Göktürk egemenlik sahası içerisinde yaşayan Kırgızların Sasani ve Araplar ile sıkı bir kürk ticareti olduğu söylenmektedir.781 Yine Kırgızlar arasında yaygın bir şekilde tasvir alanları bulunan av sahnelerinin Sasani sanatını etkilediği ve Đran’daki Tak-ı Butsan Sasani av sahnelerinde bu sahnelerin bulunduğu söylenmektedir. Bu av sahnelerinde bir tepenin yamacında dörtnal gitmekte olan iki süvari arkalarına dönmüş vaziyette ok atarak süvarilerin arkasında koşan aslanlar ile süvarilerin önünde havaya sıçrayarak koşuşan kaplan, geyik ve dağ keçisi sürüleri görülmektedir.782

Kazılarda Göktürklere ait bulunan çeşitli madeni paralarda ve bayrak olarak kullanılan kumaşların üzerinde altın kurt başını kullanırlardı.783 Ergenekon destanı nedeniyle Göktürkler bozkurdu kutsal sayarlardı. Issık göl yakınlarındaki Barsan harabeleri Göktürk uygarlığının simgesi sayılmaktadır, buralarda Göktürkler dönemine ait heykelciklerde bulunmuştur. Sukuluk eserlerinden ele geçen Soğd heykelciklerinde üç dilimli Sasani taçları şeklindeki Đran tanrıları tasvirlerinin Kubadşah bölgesindekilerin aynısı olduğu söylenmekle beraber Göktürk sanatında Sasani unsurlarının etkisini de görmek mümkündür.784 Göktürkler döneminde Altay dağları civarında genelde Zerdüşt dini ile ilgili insan ve hayvan heykelciklerine rastlanılmıştır.785 Göktürk dönemine ait olan toprak kapların üzerlerinin Đran mitolojisine ait resimlerle süslü olduğu ifade edilmektedir. Bunun yanında bu tür motifler genelde Türkistan’daki şehirler aracılığıyla ticaret yoluyla Göktürk ülkesine girmekteydiler.

Göktürklerin Soğdlulara açtırdıkları sulama kanallarının izleri de gene kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır.786 Günümüzde Rusların Göktürklerin açmış oldukları sulama kanallarını yenileyerek kullandıkları söylenmektedir. Büyük ihtimalle bu sulama kanallarının pamuk ve

778

Abdulhalik Bakır: “Ortaçağ Đslam Dünyasında Tekstil Sanayi, Giyim-Kuşam ve Moda” s. 283, Ankara – 2005

779

Wolfram Eberhard: “Çin’in Şimal Komşuları” (çev-Nimet Uluğtürk) s. 88, TTKYay, Ankara – 1996

780

Bahaeddin Ögel: “Đslamlıktan Önce Türk Kültür Tarihi” s. 156, TTK, Ankara–1991

781

Bahaeddin Ögel: age, s. 209

782

Bahaeddin Ögel: age, s. 217

783

Wolfram Eberhard: age, s. 83

784

Bahaeddin Ögel: age, s. 190

785

Bahaeddin Ögel: age, s. 193

786

145

meyve üretmek maksadıyla yaygın sulama tekniği kullanılarak toprak işlemeciliği amacıyla açılmıştı. Göktürklerin kayalar üzerine yaptıkları resimlerden giyim tipleri de anlaşılmaktadır. Çizme, pantolon, uzun kaftan giyiyorlar, saçlarını uzatarak arkalarına bırakıyorlar, sakallarını ise kesiyorlardı. Başlarına kürkten yapılmış börk, savaş sırasında ise tulga giyiyorlardı. Pantolon ve ceketi ilk kullananların Göktürkler olduğu, Avrupa'da Roma çağının sonlarına kadar harmaniye’lere sarınıldığı, ceket ve pantolonun ilk kez Hunlar tarafından Avrupa'ya getirildiği çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir.

Göktürkler madencilikle ve özellikle demircilikte ileri gitmişlerdi. Altay ve Sayan dağları Türk demir madenlerinin bulunduğu bölgeler olmakla beraber burada bol miktarda altın

Benzer Belgeler