• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRKİYE – BULGARİSTAN İLİŞKİLERİNDE GÜVENLİK

2.3.2. Türkiye ve Bulgaristan`ın Başlıca Bölgesel Etnik Sorunlara

Soğuk Savaş sonrası Balkanlar bölgesi, uluslararası politikanın gündemini 11 yıl boyunca (1989-2000) yaşanan şiddet ve savaş olayları, gelişmeleri ile meşgul etmiştir. Yugoslavya`nın dağılması süreci, bir yandan cumhuriyetlerin federatif yapıdan bağımsızlığını ilan etmesini, diğer yandan Kosova gibi özerk bölgelerin bağımsızlık isteğini öne çıkartmıştır.

2.3.2.1. Bosna Hersek Savaşı

Yugoslavya`nın parçalanmasıyla başlayan Bosna Hersek Savaşı, Balkan güvenlik politikalarını önemli şekilde sarsmıştır. Türkiye ve Bulgaristan genelde tarafsız bir yaklaşım sergilemişlerdir. Yugoslavya`nın parçalanması sonucu oluşan bölgesel anlaşmazlık karşısında her iki ülkede ilk başta Yugoslavya`nın bütünlüğünü

savunmuş, ancak Yugoslavya`nın iç işlerine karışmak istemediklerini belirtmişlerdir. Daha sonra 1992`de Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna Hersek`in bağımsızlıklarını tanımışlardır.

Bosna Hersek savaşı ile tüm bölge devletlerinde olduğu gibi Bulgaristan ve Türkiye içinde her şeyden önce ülkesel ve uluslararası boyutları olan güvenlik sorunu gündeme gelmiştir. Bulgaristan ve Türkiye için bu savaşın etkileri gerek coğrafi gerek beşeri anlamda farklı etkileri olmuştur. Bosna Hersek savaşının Bulgaristan sınırları içine sıçrama kaygısını yaşamıştır. Bu nedenle Bulgaristan hiç bir şekilde eski Yugoslavya bölgesindeki çatışmalara katılmayacağı kararını açıklamış, bölge devletlerinde katılmamaları gerektiği konusunda çağrıda bulunmuştur.

Türkiye ise uluslararası kararlara uymak koşulları ile hareket ederek, çözümü BM ve NATO`da gördüğünü belirtmiş ve Boşnak tarafını destekleyen, askeri bir müdahale gerektiği taraftarı olmuştur. Bulgaristan`da Türkiye gibi BM Barış Gücü`nün Bosna`ya gönderilmesi kararına katılmış fakat Türkiye`nin savaş bölgesine girmesine karşı çıkmıştır. 1994`te Bulgaristan Barış Gücüne bağlı Türk birliklerini ülkesinden geçmesine izin veremeyeceğini açıklamıştır. Bulgaristan`ın böyle bir açıklama yapması Türkiye ile olan ilişkilerinde kısa süreli bir soğukluk ve gerginliğe yol açmıştır. Bulgaristan yaptığı açıklamalarda Boşnak tarafı ile ilgili açıklamalardan kaçınmış ve gelişmeleri insan hakları açısından ele almıştır. Bu kısa süreli gerginlikten sonra Bulgaristan BM Barış Gücü`nün Makedonya`ya geçiş iznini verme kararı almıştır.

1992-1995 yılları arasında yaşanan savaştan sonra, Bosna-Hersek barışma, yeniden yapılanma ve iktisadi dönüşüm süreçlerini eşzamanlı yaşamaya başlamıştır. Ancak, 1995`in sonlarında imzalanan Dayton Barış Antlaşması`nın bu ülkeye biçtiği idari yapılanma ve karar alma mekanizmaları yüzünden, söz konusu süreçler oldukça sancılı ilerlemiştir. Baştan beri Bosna-Hersek`te reformları yönlendiren ve bu ülkeye demokrasiyi dayatan, uluslararası toplumun Yüksek Temsilcilik Ofisi (OHR) olmuştur. Bosna-Hersek`e kalıcı bir Avrupa perspektifinin sunulmasıyla, ülkedeki reform sürecinin hızlanacağı görüşü savunulmaktadır.126 Son günlerde Bosna-

Hersek`te en çok konuşulan konu, bu ülkenin Avrupa Birliği`ne (AB) üye olma çabalarıdır. 16 Haziran 2008`de Bosna-Hersek`in Brüksel`de İstikrar ve İşbirliği

126 Bosna-Hersek Örneği, ASAM Yayınları, Pınar Yürür, Balkanlar’da Uluslararası Himaye Yönetimleri

Anlaşması`nı (SAA) imzalamasıyla birlikte AB ile ilişkiler bu ülkenin gündemine oturmuştur. SAA`yı imzalamış olmasına rağmen, Bosna-Hersek`in önünde, yerine getirilmesi gereken oldukça kabarık bir reformlar listesi bulunmaktadır. Bosna- Hersek için Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan İlerleme Raporları dışında, AB Konseyi tarafından Bosna-Hersek için hazırlanan 30 Ocak 2006 tarihli “Avrupa Ortaklığı” belgesi de, söz konusu zorunlu reformları ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır. Kasım 2007`de gözden geçirilen Bosna-Hersek`in Avrupa Ortaklığı belgesi Kasım 2009`a kadar mevcut haliyle yürürlükte kalacak gibidir. SAA`nın imzalanmış olmasına rağmen, AB`ye üyelik sürecinde Bosna-Hersek`in yolunda ciddi engeller durmaya devam edecek.127

2.3.2.2. Makedonya Sorunu

Bulgaristan ilk önce “Makedonya Milleti” in varlığını kabul etmemiş, fakat daha sonra konuya farklı bir yaklaşım getirip siyasal fenomen olarak “Makedon Ulusu” gerçeği çerçevesi ile yaklaşmıştır. 1992`de Bulgaristan Makedonya`yı ilk tanıyan devlet olmuş, ancak bu tanıma dilsel ve etnik boyutlarda olmamakla birlikte, ABD yanlısı olarak bilinen Demokratik Güçler Birliği döneminde gerçekleşmiş ve Bulgar Sosyalist Partisi tarafından desteklenmemiştir. Ayrıca tanımada en güçlü etki Bulgaristan`ın, Avrupa ülkelerinde entegrasyon ve güvenliğin sağlanması ile ilgili çıkarların olduğu görülebilinir.

Yunanistan komşu olarak kurulan bu küçük ülke ile başlıca sorunu isminden ileri gelmektedir. Makedonya isminin kendisinin bir tarihsel mirası olduğunu iddia eden Yunanistan ile Makedonya arasında kalıcı bir sorun olarak günümüze kadar gelmektedir. Dönemin bu koşullarında Bulgaristan`ın bu küçük ülkeyi tanımasıyla kısa süreli Atina ve Sofya arasında soğukluk döneminin yaşanmasına sebep olmuştur. Daha sonra iktidara gelen BSP dış politika olarak Yunanistan ve Rusya`ya yönelmiş ve Makedon-Bulgar ilişkileri arka plana atılmıştır. Yunanistan`ın Simitis`in iktidara gelmesinden sonra gayet rasyonel bir politika geliştirilerek Makedonya ile ilişkilerini yumuşattığı söylenebilir.

Türkiye Makedonya`yı tanıyan ikinci ülke olmuştur. Türkiye`nin bu ülkeyi tanımasındaki temel amaç bölgede istikrarın korunması, gerilimin azaltılması,

stratejik konuma sahip ve Yunanistan`la anlaşmazlık içinde olan bir müttefik kazanması ve Bosna Savaşı`nın bu bölgeye sıçramasını önlemek olduğu söylenebilir. Makedonya, Aralık 2005`te AB adayı bir ülke olarak resmen tanındığından beri Brüksel ile üyelik müzakerelerini başlatma tarihi beklemektedir. 2-4 Nisan 2008 NATO Bükreş Zirvesi`nde, Hırvatistan ve Arnavutluk`a NATO vizesi çıkarken, Makedonya için şimdilik üyelik daveti çıkmamıştır.

AB ve NATO üyesi Yunanistan, kuzey komşusu ile arasındaki isim anlaşmazlığı çözülmediği takdirde bu ülkenin her iki örgüte de üyeliğine engel olacağını resmen belirtmiştir. Makedonya adlı bir bölgesi bulunan Yunanistan, toprak iddiası ima edeceğini ileri sürerek komşusunun aynı adı kullanmasını istememekte ısrarcı davranmaktadır. Bu konuda arabuluculuk çabası içinde olan ABD iki taraf arasındaki anlaşmazlığı çözmeye çalışmaktadır.

2.3.2.3. Kosova Sorunu

Kosova sorunu karşısında izlenen politikalarda, güvenliğin sağlanması ve bölgesel istikrarın korunmasıyla ilgili olmuş ve kendi güvenliğini güvence altına almak için NATO ve AB şemsiyesi altında yer almak düşüncesinde yol izlenmiştir. Bu nedenle Kosova sorununa gerek Türkiye gerek komşu ülkelerle ilişkilerine Avroatlantik yapı entegrasyonun gerçekleştirilmesi için çatışmaların engellenmesi çerçevesinde yaklaşılmıştır.

Günümüzde mevcut koşullarda 27 AB üyesi ülkelerinden yaklaşık 20`si, ABD gibi BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan da Kosova`nın bağımsızlığını ilan etmesi konusunda destek veren çok sayıda ülke bulunmaktaydı. Fakat bu duruma katı biçimde karşı duran ülkelerde mevcuttur. Bunlardan özellikle Rusya Federasyonu, Kıbrıs Rum kesimi ve Romanya`dır. Bunları Slovakya, Yunanistan ve İspanya kısmen izler.

ABD, Kosova`nın bağımsızlığının sıkı savunucusu olmuş, Moskova ise Kosova sorunun çözümünün zamana yayılması gerektiğini savunmaktadır. Bunun nedeni Rusya Federasyon`nun değişik etnik bölgeler arasında pay edilmiş olmasıdır ve Kosova`nın bağımsızlığının Rusya`daki tüm sorunlu bölgeler için örnek teşkil edebileceğinden korkulmaktadır.

Tüm bu tartışmalar arasında Kosova 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir ve bölgenin dünya gündemindeki yeri hala sıcaktır. Kosova dışında, Sırbistan, Bosna-Hersek ve Makedonya`daki gelişmelerin de yakından izlenmesi gerektiğine inanılıyor. Çünkü Balkanlar`da mevcut sorunlar çözülmekten ziyade, Avrupa Birliği`ne üyelik perspektifiyle dondurulmuş gibi görünüyor.128

Kosova, 17 Şubat 2008`de ABD`den ve Brüksel`den gelen yeşil ışıkla bağımsızlığını ilan etti. Bu olay yüzünden; Balkanlar’ın yeni çatışmalara sahne olup olmayacağı, gelişmelerin Sırbistan`a ve bölge ülkelerine etkilerinin ne olacağı tartışmaları çok daha önceden başlamıştı. İşin başından beri Bosna-Hersek ve Makedonya Kosova`nın statüsüyle yakından ilişkilendirilmiştir. Kosova bağımsızlığının belirtilen bu iki ülkeyi istikrarsızlaştırabileceği görüşleri ileri sürülmüştür.129

Türkiye`nin, Kosova`yla tarihsel süreç içinde geleneksel olarak yakın ilişkileri olmuştur. Soğuk Savaş sonrası dönem başladığında Kosova`nın bağımsızlık arzuları, Türkiye`nin dış ve iç politikası açısından hassas bir durum yaratmıştır. Türkiye, 1999 yılındaki NATO`nun Sırbistan`a karşı müdahalesinin karar verme süreçlerinde aktif rol almış ve söz konusu müdahaleye askeri gücüyle katkıda bulunmuştur. Kosova`nın statü müzakereleri boyunca; Türkiye, Kosova`ya Sırbistan`ın bir parçası muamelesi yapan 1244 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının yerini alabilecek yeni bir BM Güvenlik Konseyi kararı üzerindeki çalışmaları desteklemiştir. Kosova`nın bağımsızlık ilanının ardından ortaya çıkan yeni konjonktürde, Türkiye`nin Kosova`yla ikili ilişkilerini daha fazla geliştirmesi beklenmektedir.130

Bulgaristan, 21 Mart 2008`de Kosova`yı resmen tanımıştır ve bu eski Sırp eyaletiyle diplomatik temsilci alışverişinde bulunma yönünde resmi bir karar almıştır.

128 ASAM Yayınları “Balkanlar Özel”, Cilt 14 Sayı 1, 2008

129 Erhan Türbedar, “ Kosova Bağımsızlık İlanının Sırbistan, Bosna-Hersek ve Makedonya’ya Etkileri” Makale, ASAM Yayınları