• Sonuç bulunamadı

Türkiye‟de Toplumsal Yapı ve Kadın

Belgede İslami basında kadın (sayfa 58-66)

Modern Türkiye‟nin tarihi, ne Cumhuriyetçilik ve Saltanat arasında bir çatıĢmanın, ne de Ġslam ve sekülerizmle çerçevelenen bir kavganın tarihidir. Modern Türkiye‟nin tarihi, birbiri içine nüfuz eden ve yakınlıkları içinde dönüĢtürülen “geleneksel” güçler ve modernlik arasında, karmaĢık çok katmanlı bir karĢılaĢmadır. Modern Türkiye‟nin tarihi, aynı zamanda, bu güçlerin buluĢtuğu ve değiĢtiği yeni alanların yaratılıĢının öyküsüdür (Mardin, 2000: 51).

Tekeli, Türkiye‟deki yaĢayan insanları kültürel olarak üç grupta toplamakta, ilk grubu geleneksel ya da feodal değerlerin kalıntılarının etkili olduğu kırsal kültür grubu olarak tanımlamakta, ikinci olarak önemli oranda sanayileĢmiĢ, çağdaĢ batılı değerleri benimsemiĢ kentsel kültür grubunu koymakta ve üçüncü grup olarak ta bu iki grubun kesiĢtiği yerde duran “yeni kentli” kültür grubu saymaktadır (Tekeli, 1995). Tarım arazilerinin ve gelirlerinin düĢüklüğü, toprak paylaĢımındaki adaletsizlik, makineleĢmenin artması, eğitim, iĢ olanakları ve yaĢam kalitesi açısından Ģehirlerin daha fazla olanaklar sunması insanları köyden kente göçe yöneltmiĢ, yerinden memnun olmayanların sayısı gün geçtikçe artmıĢtır.

Toplumsal yapıyı ortaya koymaya çalıĢan araĢtırmaları incelediğimizde de ilginç sonuçlarla karĢılaĢmak mümkündür.

 Bugün için "BaĢka Ģehirde ya da baĢka ülkede yaĢama isteğini dile getirenler toplumun dörtte birinden fazladır".

 Türkiye'de yaĢadığı için Ģanslı olduğunu düĢünenler ise yüzde 70 civarındadır.

 Türkiye'de televizyon baĢına oturanlar en çok yerli dizileri izlemekte, bunu haberler ve haber programları takip etmektedir.

 Televizyonda izlediği haberlere inandığını söyleyenlerin oranı yüzde 44, "Gazetede okuduğum haberlere inanırım" diyenlerin yüzde 36, "Haber kaynakları siyasi iktidardan bağımsızdır" görüĢünü taĢıyanlar ise yüzde 25‟dir.

 Toplumsal cinsiyet ile ilgili sonuçlarda ise "Erkekler de ev iĢi yapmalıdır" görüĢünü savunanların yüzde 42, " Çocuk bakımında kadın ve erkek eĢit olmalıdır" diyenler yüzde 59 olarak belirlenmiĢtir. Kadınların aile bütçesine katkıda bulunması gerektiğine inananların oranı yüzde 70 iken, "Kadının çalıĢması kocasının iznine bağlıdır" diyenlerin oranı ise yüzde 62‟dir.

 Türkiye'de bireylerin devletin eğitim kurumlarına güvenmediğini, buna karĢın eğitimde dini değerlere daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği düĢünenlerin oranı yüzde 52 olurken, devlet okullarının yeterli imkana sahip olmadığını düĢünenlerin oranı ise yüzde 60‟lardadır.

 "Doktorlara ve uzmanlara inat sağlıksız ama güzel Ģeyler yemek istiyorum" diyenlerin yüzde 29,3'ünü erkekler, yüzde 22,5'ini ise kadınlar oluĢturmaktadır. Medyada sunulan bitkisel tedavi bilgilerine güvenenler yüzde 25 iken, yüz yüze görüĢtüğü doktorun en güvenilir bilgi kaynağı olduğunu düĢünenler ise yüzde 75‟dir.  "Mutlu bir insanım" diyenlerin oranının yüzde 65 olarak belirlendiği araĢtırmada "Mutlu bir insanım" diyen kadınların yüzde 33'lük bir kesimi oluĢturduğu belirlendi.

 Ülkemizde, "Dini inanç hayatıma yön veriyor" diyenlerin oranı 2005'te yüzde 67 iken, 2007'de yüzde 72, 2009'da ise yüzde 66 „dır (Nalçaoğlu, 2009).

49

(Ülgener, 1981)‟e göre Türkiye‟de sosyo-ekonomik tutum ve değerler Osmanlı geçmiĢinden süzülerek günümüze kadar ulaĢmıĢ bulunmaktadır. Bu değerler Ģöyle sıralanabilir:

1) Kadercilik,

2) Piyasa üzerinde sıkı bir devlet denetimi, 3) Kanaatkarlık,

4) Riskten ve kiĢisel giriĢimden kaçınmak,

5) Mükemmel ve adil olduğu kabul edilen ilahi bir düzeni sürdürmek, 6) Yakın çevre dıĢındakilere güvensizlik,

7) Aile iĢletmeleri dıĢındaki iĢletme türlerinin benimsenmemesi, 8) ÇalıĢmanın bir zorunluluk olarak görülmesi,

9) ÇalıĢma süresini yoğun olmayan ve kısa bir tempoda tutmak,

10) Günlük yaĢayıp, ileriyi planlamayı gereksiz bulmak (Ülgener, 1981: 66). Türkiye yukarıda sıralanan satırların yazıldığı 1981 yılında 1 milyar dolar civarında ihracat yapan bir ülkeydi. ġu anda 120 milyar dolar civarında bir ihracata sahibiz. Yerel bazda bazı Ģehirlerde bu özellikler görülse de artık serbest piyasaya inanan, kaderci olamayan, daha fazla büyümek isteyen, aile iĢletmelerinden kurumsallaĢmaya geçen, geleceğe dönük planlamalar yapan ve bu konuda danıĢmanlık alan bir sosyo-ekonomik yapıya dönüĢmüĢ olduk.

“Türkiye Değerler AraĢtırması”, bize Türk insanının ne geleneksel, ne sanayi, ne de sanayi ötesi toplum kalıplarına tam olarak oturduğunu göstermektedir. Bulgularımız Osmanlı‟dan süzülüp gelen izlere de rastlandığına iĢaret etmektedir. DeğiĢmekte olan Türkiye‟de geleneksel toplumun temel unsurlarını oluĢturan aile, din ve Osmanlı geleneğindeki ordu gibi kurumların hala toplumsal değer sistemindeki odak noktasında olduğu görülmektedir. Ancak, bu kurumlarla (aile, din,

ordu y.n.) yakından ilintili olan geleneksel değerlerin de büyük ölçüde aĢınmakta olduğunu saptamıĢ bulunuyoruz. ġöyle ki; insanlar kaderciliği Ģekilde kabul etmekle birlikte içerikte sanayi toplumlarının “akılcı” öğelerinden izler taĢımaktadırlar. Diğer ilginç bir bulgu ise, toplumsal değer sistemimizin yalnız sanayi toplumu ile değil, sanayi ötesi toplumlarda rastlanan değerlerden de etkilenmeye baĢlamıĢ olduğudur. Çevre sorunlarına derneklerimizin gösterdiği ilgi bu bulgularımızı destekler niteliktedir (TUSĠAD, 1991: 51).

Türkiye örneğinde kadın konusu gerek Kemalist, gerek sol ve gerekse Müslüman entelektüeller tarafından kapitalist dünya sisteminin bakıĢ açıları temelinde ele alınmaya devam edilmektedir. Bu bakıĢ açısının ayrılmaz parçalarından birini de özel alan-kamusal alan ayrımı oluĢturuyor. Bunun yerine, yapılması gereken belki de, kadın sorunsalının kapitalist dünya sisteminin öncesinde, sırasında ve sonrasında var olan “insan ve özgürlük” sorunu çerçevesinde nasıl ele alınabileceğini tartıĢmaktır (BaĢer, 2001: 54-55).

Kadının Türk toplumundaki yeri diğer toplumlardan pek de farklı görünmemektedir. GeçmiĢten gelen ataerkil yapının karĢısında Cumhuriyetin getirdiği kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık kadınlar açısından bazı konularda düzeltme getirmiĢ olmasına rağmen, beklenen düzeyde bir eĢitlik veya hak edilen yerde bulunma gibi bir durum söz konusu değildir. Feminist kadın yazarlarımızdan Cihan AktaĢ (1991), günümüz kadınının batıya öykünen sistemler tarafından Ģu tiplere bölündüğünü belirtir: Batıcı elit kadın, yoz nesne (sadece cinsellik kullanılarak yapılan meslekler, mankenler, fotomodeller gibi) kadın, tüketici boĢ kadın, gelenekçi kadın, aydın kadın ve aydın Müslüman kadın.

Cumhuriyet‟in “pek de yeni olmayan” erkeğinin imgelemindeki “yeni kadın”, “ailevi, içtimai, milli vazifelerini benimseyen ve baĢkaları için yaĢayan varlıktır. (Berktay, 1998: 2). Kültürel anlamda kadının, tarihsel geleneklerin etkisiyle ikinci planda kaldığı görülmektedir.. Halk deyiĢlerinde, inanıĢlarında, erkeğin kadından ne denli üstün olduğuna iliĢkin değer yargıları yaygındır (Kırkpınar,1998: 26). Yazar Ġsmail Hakkı Baltacıoğlu 1937 yılında Yeni Adam Dergisi‟nde evli kadının özelliklerini Ģu Ģekilde sıralamaktadır: Açlığa dayanmak, tuvalet, bilgisini satmamak,

51

turĢu, reçel, salata yapmasını bilmek, paragözlü olmamak, zevkiyle moda dıĢına çıkmak, sevimlilik, tasarruf, sebepsizce kıskanmamak, neĢeli olmak, erkeğin kaprislerini anlamak, çocuk nedir bilmek (Türkan, 2008: 85). Yukarıda sıralanan kadında aranan özellikler aradan 75 yıl geçtikten sonra pek de fazla değiĢikliğe uğramamıĢ görünmektedir.

Pakistan asıllı Hassan (2004)‟ın Türkiye‟de yaptığı araĢtırmalarına göre, a) Kadınların cinsel bakımdan çekici oldukları, toplumdan soyutlanmaları ve erkeklerin korunması için örtünmeleri gerektiğini düĢünenlerin oranı % 33,

b) Kadınlar Ġslami giyime uymalıdır diyenler % 56, c) Örtünme Ġslami bir yükümlülüktür diyenler % 49, d) Örtünme iffete katkıda bulunur diyenler % 44,

e) Erkekler kadınların baĢında olmazsa kadınlar tüm insani değerleri unutur ve aile parçalanır diyenler % 29 dolayında bulunmaktadır (Aktaran: Yalçın, 2010: 34).

Türkiye‟de kadın birçok alanda bulamadığı eĢitliği aynı Ģekilde siyasette de görememiĢtir. Yapılan çalıĢmalar, kadın üyelerin parti içi çalıĢma eğilimlerinin genellikle zayıf olduğunu göstermektedir. Bunda, ev yaĢamına erkeklerin egemen olması birinci derecede etkili olmaktadır. Gerçekten de, kadın üyelere karar mekanizmalarında yer tanınmamakta; partiye kaynak sağlamak ya da seçim kampanyalarında kadın seçmenlere ulaĢabilmek amacıyla kullanılmaktadır. Kadın adaylar da, seçilme Ģanslarının düĢük olduğu bölgelerden aday gösterilmekte, yöneticiler için kadın adaylar parti vitrini açısından önem taĢımaktadır (MinibaĢ, 1996: 180). Ancak yıllara göre toplam milletvekilleri arasında % 0,6 ile % 4,6 arasında değiĢen kadın milletvekili sayısı, kadın kotalarının da etkisiyle aĢağıdaki tabloda da görüleceği üzere 2007 seçimlerinde tarihindeki en yüksek sayıya çıkmıĢ ve % 9,1‟e ulaĢmıĢtır.

Tablo-2: Cumhuriyet’ten Bu Yana Kadın Milletvekili Durumları Seçim yılı Parlamentodaki milletvekili sayısı Kadın milletvekili sayısı Toplam içindeki pay (%) 1935 395 18 4.6 1939 400 15 3.8 1943 435 16 3.7 1946 455 9 2.0 1950 487 3 0.6 1954 535 4 0.7 1957 610 7 1.1 1961 450 3 0.7 1965 450 8 1.8 1969 450 5 1.1 1973 450 6 1.3 1983 400 12 3.0 1987 450 6 1.3 1991 450 8 1.8 1995 550 13 2.4 1999 550 22 4.0 2002 550 24 4.4 2007 550 50 9.1

Kaynak: Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2011:27

Toplumsal yapıda medeni durumlara bakıldığında, 2010 yılı itibariyle erkeklerde evlenme yaĢı 26,5 iken kadınlarda evlenme yaĢı 23,3‟dür. Bu oranlar 2009 yılına göre erkek ve kadınlarda % 0,1 oranında artmıĢ olup, bu sonuç bize evlenme yaĢının giderek arttığını göstermektedir. 2008 yılında 99.663 çift boĢanırken 2009 yılında 114.162 çift boĢanmıĢtır (TUĠK, 2010: 108). AĢağıdaki tablo evlenmelerin azaldığını ancak boĢanmaların arttığını göstermektedir. 2005-2007 döneminde boĢanmalar evlenmelerin % 14‟ünü oluĢtururken, 2008‟de % 15‟ini ve 2009‟da % 19‟unu oluĢturmuĢtur. Bu durum, yıllara göre evlenme ve boĢanma oranlarının değiĢmediğini ancak 2009‟da boĢanma sayısındaki % 15‟lik bir artıĢın ekonomik krizden kaynaklanabileceği değerlendirilmekle beraber aile kurumu açısından da önlem alınması gerekli bir husus olarak görülmektedir.

53

Tablo 3: Türkiye’de Evlenme ve BoĢanma Durumları

Yıllar 2005 2006 2007 2008 2009 Evlenme 641.241 636.121 638.311 641.973 591.742 BoĢanma 95.895 93.489 94.219 99.663 114.162 BoĢanma/Evlenme oranı % 14 % 14 % 14 % 15 % 19 Kaynak: TUĠK, 2010:108

Kadınların toplumdaki okuryazarlık durumlarına bakıldığında, Türkiye‟de okuma-yazma bilmeyenler nüfusun yaklaĢık olarak yüzde 8‟ini oluĢturmaktadır ve kadınlarda bu oranın daha yüksek olduğu görülmektedir. 6 yaĢ ve yukarısına bakıldığında okumaz-yazmazlık oranı kadınlarda yüzde 12,3, erkeklerde ise yüzde 3,1‟dir (Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2011: 9).

Tablo 4: Bitirilen Eğitim Düzeyi ve Cinsiyete Göre Nüfus Durumu.

Bitirilen Eğitim Düzeyi Toplam Erkek Kadın

Okuma yazma bilmeyen 4.672.257 915.054 3.757.203

Okur yazar olup bir okul bitirmeyen 13.517.214 6.583.731 6.933.483

Ġlkokul mezunu 18.523.823 8.937.271 9.586.552

Ġlköğretim mezunu 7.432.613 3.967.815 3.464.798

Ortaokul veya dengi okul mezunu 2.795.917 1.786.153 1.009.764

Lise veya dengi okul mezunu 10.379.229 6.002.688 4.376.541

Yüksekokul veya fakülte mezunu 4.320.813 2.534.434 1.786.379

Yüksek lisans mezunu 279.268 166.285 112.983

Doktora mezunu 95.502 61.301 34.201

Bilinmeyen 3.032.457 1.657.575 1.374.882

Toplam 65.049.093 32.612.307 32.436.786

Kaynak: Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2011:10

1970‟lerin sonunda 4 çocuğun üzerinde olan toplam doğurganlık hızı, 1980‟lerin sonunda 3 çocuğa düĢmüĢ; 1990‟lı yıllarda ise 3 çocuğun da altına

düĢerek 2.6 çocuk düzeyinde durağanlaĢmıĢtır. Toplam doğurganlık hızında 1990‟lı yıllarda gözlenen bu durağanlık, 2000‟li yıllarda tekrar azalma eğilimine girerek 2.16 düzeyine kadar gerilemiĢtir. Bununla birlikte gebeliği önleyici yöntem kullanım oranının yıllar itibariyle artma eğiliminde olduğu tespit edilmiĢtir (Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2011: 17).

2010 yılında Türkiye genelinde iĢgücüne katılma oranı, bir önceki yıla göre 0,9 puanlık artıĢla % 48,8 olarak gerçekleĢmiĢtir. Erkeklerde iĢgücüne katılma oranı bir önceki yıla göre 0,3 puanlık artıĢla % 70,8, kadınlarda ise 1,6 puanlık artıĢla % 27,6‟dır (TUĠK, 2011: 42). Kadınların iĢgücüne katılma oranı erkeklerin % 38‟idir. ĠĢverenlerce, yönetim kademelerinden ziyade alt kademe eleman olarak

kullanılan kadın, devlet sektöründe biraz daha kendini gösterebilmekte, özellikle eğitim sektöründeki istihdamda eĢit muameleye tabi tutulmaktadır. Bugün ülkemizde üniversitelerde kadın öğretim elemanı oranı yaklaĢık % 41.5‟tir. Bu kapsamda, profesörler içerisinde kadın oranı % 27,4, doçentler içerisinde kadın oranı % 31,6, öğretim görevlileri içerisinde kadın oranı % 38,5‟tir. Ayrıca, 154 üniversitenin 8‟inde kadın rektör görev yapmaktadır (TUĠK, 2010). Türkiye‟de bilim kadınları, akademik alandaki kadınlar Batılı meslektaĢları gibi cinsiyet ayrımcılığından ya da cinsiyetlerinden dolayı herhangi bir engellemeden yakınmamaktadırlar. Birçok görüĢmede yinelenen bu ifade, Cumhuriyet rejiminin cins eĢitliğini hedefleyen eğitim politikasına dayanmaktadır (DurakbaĢa, 1998: 33).

Yine, mimarların yüzde 39‟u (Mimarlar Odası, Haziran 2010), avukatların yüzde 36‟sı, ve bankacıların % 50,2‟si, polislerin % 5,6‟sı (TUĠK, 2008) kadındır. Devlet Personel BaĢkanlığı‟nın Aralık 2010 yılı verilerine göre kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen personelin % 34‟ü kadın, % 66‟sı ise erkektir. Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlardaki oranının düĢük olduğu görülmektedir. Bürokraside üst düzey yöneticilerin % 93‟ü erkek, % 7‟si kadındır. Bürokrasinin önemli alanlarından biri olan ve bütün dünyada erkeklerin egemen olduğu diplomatik görevlerde Türk DıĢiĢlerinde görev yapan 110 Büyükelçimizden 11‟i kadındır (Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2011: 28). Yapılan araĢtırma bulgularına göre yönetici kadınlar nitelikli, eğitimli bir grup

55

oluĢturmaktadırlar. Evliliklerini daha ileri yaĢlarda yapmıĢlar, evlilik kararlarını kendileri vermiĢlerdir. Ortalama çocuk sayıları oldukça düĢüktür (1,6). Aile içi kararlar ve sorumluluk paylaĢımı konusunda daha eĢitlikçi değerlere sahip bulunmaktadırlar (Günindi, 1998: 263).

Belgede İslami basında kadın (sayfa 58-66)