• Sonuç bulunamadı

Ġslam‟da Kadın

Belgede İslami basında kadın (sayfa 77-80)

Ġslam dininin kadına bakıĢı konusunda yazarlar arasında bir ortak anlayıĢ bulunmamaktadır. Kimi yazarlar Ġslam dininin kadını ikinci sınıf insan yerine koyduğu, cinsiyet eĢitsizliği yaptığını savunurken, kimi yazarlar da kadının haklarını Ġslam dininin verdiğini ve onu cennetle müjdelediğini vurgulamaktadırlar.

Ġslam‟ın kadınları özsel olarak erkeklerle eĢit saydığını savunan Ġslam içindeki bazı yazarlar ve Ġslam feministleri, savlarını Kur‟an‟ın kadınla ilgili ayetlerine dayandırırlar, Peygamber‟den sonra var olan ataerkil geleneğin Yahudiliğin kadın düĢmanı tutumunu devralarak yaygınlaĢtırdığını öne sürerler. Bu yazarlara göre, Ġslam‟ın “altın çağı”ndan sonraki dönemlerin, hele özellikle bugünün Ġslami uygulamalarının “sahih Ġslam” ile ilgisi yoktur (Berktay, 2000: 73). Ġslam‟ın kadının statüsü açısından yaptığı devrim, onu toplumsal kölelikten toplumsal birey olmaya götürmeyi hedeflemiĢti. Asr-ı Saadet sadece birkaç on yıl sürmeseydi, böyle bir tasnif de gerekmeyebilirdi (AktaĢ, 1991: 12).

Ġki cinsi Allah kulluk açısından eĢit saymıĢtır. Bir çok ayette erkek ve kadına birlikte hitap edilmektedir. Kur‟anı Kerim, kadın ve erkeğin birbirlerini tamamladıklarını, birisi olmadığı takdirde diğerinin de olamayacağını, insanlık bakımından aralarında bir fark bulunmadığını söyler (AteĢ, 1996: 57). Ġslam‟ın dünya görüĢünde, Tanrı‟nın birliği anlamında tevhid, bütün evreni, tabiatla tabiat

67

ötesini, insanla tabiatı, ruhla bedeni, maddeyle manayı ve erkekle kadını birlik ve uyum içinde kabul eder (AktaĢ, 1991: 16).

Karaman Ġslam‟da insanlık ve Allah‟a kulluk bakımından kadın ile erkeğin birbirinden farklı olmadığını, her iki cinsin de Ġslam insanı olduğunu belirtmekte ve bunun en açık örneğini Kur‟an‟ı Kerim‟in Ahzab (33/35) suresiyle örnek vermektedir: “Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabırlı erkekler ve sabırlı kadınlar, saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, Allah yolunda harcayan erkekler ve Allah yolunda harcayan kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah‟ı çokça zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; iĢte Allah bunlar için bir bağıĢlama ve büyük bir mükafat hazırlamıĢtır” (Karaman, 1994: 17).

Kadınlara yönelik uygulamalardan en çok gündeme getirilen konulardan bir tanesi Ġslam‟ın evlenme konusuna getirdiği açıklamalarıdır. Ayetlerin indirildiği dönemdeki toplumsal yapıyı ve savaĢlar sonucunda ortaya çıkan kadın ve erkek sayılarındaki dengesizliği dikkate almadan yapılan bu eleĢtiriler kimi zaman Hz. Muhammed‟in eĢlerinin sayısına kadar uzanabilmektedir.

Oysa Ġslam, geldiği zaman mevcut toplumların birçoğunda uygulanan çok kadınla evlenmeyi sınırlayarak dörde indirmiĢtir. Fakat dört kadınla evlenmeyi de emretmemiĢ, ancak topluma yerleĢmiĢ bu uygulamayı kısmıĢ, Ģarta bağlamıĢtır. Kadınlar arasında adalet yapamama endiĢesi bulununca bir tane almayı emretmiĢtir. Böylece Ġslam, çok kadınla evlenmeyi zorlaĢtırmıĢtır (AteĢ, 1996: 31). Nihayet bu bir emir değil, izindir, gerektiğinde, bir takım Ģartlarla mubah kılınmıĢtır. Eğer genellikle kötüye kullanılırsa veya topluma, taraflara zarar verirse, yöneticiler, ulema ile istiĢare ederek bunu yasaklama hakkına sahiptir (Karaman, 1994: 25).

Ġslam, 15 asır önce kadına, bütün iĢlemleri yapma hakkı verdiği gibi, nikah esnasında konulacak bir Ģart ile kocasını boĢama hakkı dahi vermiĢtir ki bunlar, o günkü dünya koĢullarıyla karĢılaĢtırılırsa kadın yararına büyük devrimlerdir. Yine erkek, ailesine karĢı görev ve sorumluluklarını yerine getiremezse kadının da

boĢanma hakkı vardır Mesela erkek, ailesine karĢı kocalık görevini yapamıyorsa, iktidarsızsa, yahut karısının geçimini sağlayamıyorsa kadın dava açıp boĢanabilir (AteĢ, 1996: 50-67).

Yine bir baĢka eleĢtiri Ġslam‟da kadınların mirasta, erkeğe göre yarı yarıya pay alma konusudur. EleĢtirilere göre bu durum kadını sanki yarım insan durumuna düĢürmektedir.

Mezkur hukuki düzenlemenin, insanın yarımlık veya bütünlüğü ile hiçbir alakası yoktur. Burada gözetilen husus, külfet-nimet dengesi kurarak adaleti gerçekleĢtirmektir. Evet kadının erkek kardeĢi, ona nispetle baba mirasından bir kat fazla pay alır; ancak bunun sebebi, erkeğe yüklenen, kadının ise muaf tutulduğu mali ve bedeni bazı yükümlülüklerdir (Karaman, 1994: 23). Ġslam‟da kız çocuğuna, erkek kardeĢinin yarısı kadar miras verilmesi, kızın erkekten aĢağı görülmesinden değil; erkeğin bir aileyi besleyip geçindirmek, kızın ise bir baĢka erkek tarafından bakılmak durumunda bulunmasından dolayıdır (AteĢ, 1996: 53).

Karaman Ġslam‟ın giyinme konusunda; örtünmek (tesettür) ve güzel görünmek (zinet) gibi iki amaç güttüğünü belirterek kadın giyiminde iĢaret edilmesi gereken iki noktayı Ģu Ģekilde belirtiyor; (a) Kadının elbisesi vücudu göstermeyecek kadar kalın olacaktır, (b) Göğüs, bel, kalçalar gibi Ģehveti çekici uzuvları teĢhir edecek kadar sıkı ve dar olmayacaktır (Karaman, 1994: 105).

Kur‟an kadına oy verme hakkı getirdiği gibi, Ġslam Peygamberi de, Allah önünde, erkeğe eĢit saydığı kadına, dini görevlerin en kutsalı olan namazda, arkasındaki cemaate imam olma hakkını dahi tanımıĢtır. Seba melikesinden övgü ile söz eden ayetlerden, kadının, eğer vasıf ve Ģartlarını taĢıyorsa devlet baĢkanı dahi olabileceği anlaĢılır (AteĢ, 1996: 45-49).

Kız çocuklarından utanıldığı, hatta bazı kabilelerde kız çocuklarının diri diri gömülerek öldürüldüğü bir devirde Ġslam Peygamber‟i, kadının üstüne çökmüĢ olan kabusu kaldırmıĢ, o kadar ki kime iyilik etmesi gerektiğini soran bir sahabisine, üç kez “Annene, annene, annene!” emrini vurgulayıp, daha sonra da babasına ve

69

komĢusuna iyilik etmesini buyurmuĢtur. “Cennet annelerin ayakları altındadır!” meĢhur sözüyle de kadını saygının zirvesine oturtmuĢtur (AteĢ, 1996: 83).

Belgede İslami basında kadın (sayfa 77-80)