• Sonuç bulunamadı

Türkiye Türkçesinde Yel ile Ġlgili Deyimler

2.2 Rüzgârın EsiĢ Biçimleri

2.2.1.1 Türkiye Türkçesinde Yel ile Ġlgili Deyimler

Türkçenin söz varlığının büyük bir bölümünü deyimler oluşturur. Deyimler, Türkçenin anlatım gücünün tanıkları, somutlaştırmanın da en güzel örnekleridir. Dil insanın kendini ifade ediş biçimidir. İnsan iç dünyasını ve içinde bulunduğu doğayı ses sembolleriyle açıklama, ifade etme amacını gütmektedir. Yavaş, hızlı, yumuşak sert gibi kavramları güçlendimek, daha etkili anlatımı sağlamak amacıyla yel ve

38

rüzgâr sözcükleriyle de deyimler kurulmaktadır. Her iki lehçede de, yapısında yel ve bu kavramla ilgili sözcükler bulunan deyimler bulunmaktadır:

yavuz yel sert rüzgâr, fırtına, kasırga (TS VI/4433) anlamına gelmektedir. „Yavuz‟ sözcüğü Eski Türkçede „kötü, fena‟ anlamına gelmektedir. Yavuz yel deyiminde ise rüzgârın esiş biçiminin çetinliğini vurgulamaktadır. Yavuz yel ifadesi aktarmalardan deyim aktarmasının bir örneğini teşkil etmektedir. Canlılardan doğaya aktarım görülmektedir.

yele gitmek heder olmak, boşa gitmek (TS VI/4491) anlamına karşılık gelmektedir. Yel esme eylemi gerçekleştiği noktada, bulunan nesneler bu eylemden etkilenir. Yele gitmek deyimi, gerçek anlamından uzaklaşarak mecazi boyuta taşınmıştır. Yele gitmek deyimi bir beklentinin umulduğunu gibi olmadığını ziyan olduğunu bildirir.

yele varmak (yile vermek) 1. heba olmak, havaya gitmek, boşa gitmek, zayi olmak, heder olmak (TS VI/4496) 2. yel gibi gitmek, koşarak gitmek (TS VI/4497). Yele varmak deyiminde birinci anlamında ziyan olan bir varlığa anlam yüklerken, ikinci anlamda hızla yapılan bir eyleme anlam yüklemektedir. Yele vermek (T.DEY.S/1113); savurup boşuna harcamak telef etmek anlamına gelmektedir. Emeklerinin boşa çıkması, yelin sürükleyici yönünle somutlaşmıştır. emeğini yele vermek emeğini zayi etmek (TS III/1461) anlamlarına gelmektedir.

yele yapıĢmak esassız, temelsiz şeye güvenmek (TS VI/4499). Yelin sürükleyici, fırlatıcı, hareket ettirici bir yönü vardır. Yele yapışmak deyiminde, güvenilmeyecek, sonuçlanmayacak durumlar için kullanılır.

iĢe yel iletmek işi soğutmak, unutuvermek, ihmal etmek, işi aksatmak (TS III/2114). işe yel iletmek deyiminde ise; işi boşlamak, gerekli özeni göstermemek anlamına gelmektedir.

39

yel çalmak yel çarpmak, rüzgâr dokunmak, soğuk vurmak (TS VI/4489) ağzından yel (yeller) alsın (T.DEY.S/543) deyiminde ise; kötü bir durumun gerçekleşmemesi için iyi bir dilek söz konusudur.

Yel sözcüğü her organda, her nesnede ayrı bir anlam kazanır, avurdu yelli (avurdu yellü) lafazan, palavracı (TS I/287), avurt,-du (is.) yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü (Tü.S/107). Yel sözcüğü hızlılığı, hareketliliği simgeler. Avurdu yelli deyiminde ise çok ve gereksiz konuşan insan somutlaştırılmıştır. Doğadan insana aktarım söz konusudur.

yel beyinli havai (T.DEY.S/1112) anlamına gelmektedir. Kazak Türkçesinde „beyin‟adı „mıy‟ biçiminde geçmektedir; mıy 1.beyin 2.(mcz.) şuur (KS/347). Bilme işiyle beyin görevlendirildiği için Kazak Türkçesinde de bilinç doğal olarak beyinle ilişkilendirilecektir (Tor, 2015: 323). „Yel‟in savrukluğu ve hızı ile beynin dağınıklığı düzensizliği arasında bağ kurularak, doğadan insana aktarma ile „yel‟ somutlaştırmada kullanılmıştır.

baĢı yelli (baĢı yellü, baĢı yillü) hafifmeşrep, havalı (TS I/440) anlamında Eski Anadolu Türkçesinde karşımıza çıkmaktadır. baĢı yellü başı yelli (TS I/440). baĢı yillü başı yelli (TS I/440). baĢ yeli havailik (TS I/455). BaĢı yelli deyiminde ise; aklı bir karış havada, yaptığı şeyleri sonunu düşünmeyen istediği gibi davranan anlamı taşımaktadır. Yel kavramı bütünleştiği her organda farklı anlamlar içermektedir.

burnuna yel girmek kibirlenmek, gururlanmak (TS I/711) anlamına gelmektedir. Burun sözcüğünü geçtiği deyimlerde atasözlerinde kibirin, gururun ve havalanmanın varlığı göze çarpmaktadır. burnunun yeli harman savur- (T.DEY.S/666) deyiminde ise; böbürleniyor, büyükleniyor anlamı görülmektedir.

40

bıyığı yelli kibirli, gururlu (TS I/543) anlamına gelmektedir. Kibirli olmakla ilgili başka bir deyimimiz ise bıyığı yellidir. Ömer Asım Aksoy‟ un sözlüğünde de bıyığı yelli (T.DEY.S/638) deyimine rastlanmıştır.

*baĢında kavak yelleri esmek 1. Bir genç, yükümlülük duygusundan uzak, zevk ve eğlence peşinde koşmak, 2. Gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek (T.DEY.S/622).

*bu yel böyle eser, bu yengeç böyle kısarsa bu olumsuz koşullar ve sıkıntılar sürüp giderse (T.DEY.S/667).

*Karadeniz fırtına, al pırtını sırtına çevrede bir huzursuzluk, bir kaynaşma, bir çatışma var. İyisi, tası tarağı toplayıp buradan ayrılmak(T.DEY.S/910).

*kaval elden, yel Allah‟tan (sen yalnız parmaklarını oynat) işin meydana gelmesi için gerekli şeyleri başkaları sağlıyor. Sen bir emek harcamıyor, sadece işin içinde bulunarak bunları kendin yapıyor görünüyorsun. İş oluyor, başarı sana mal ediliyor ( T.DEY.S/916).

*nereden esti? nereden aklına geldi (T.DEY.S/978).

*yeldim yeldim yele verdim, emeğimi sele verdim çalışıp uğraşmam havaya gitti, emeklerim işe yaramadı (T.DEY.S/1112).

*yel ese eyyam ola uygun koşullar ortaya çıkacak da işler yoluna girecek diye bekliyoruz (T.DEY.S/1113).

*yel gelir derede, sel gelir tepede 1. olmayacak yerde hatıra gelmeyen tehlikelerle karşılaşılır. 2. her zaman tehlikeden uzak (T.DEY.S/1113).

*yel üfürdü, sel (su) götürdü hiçten nedenlerle telef olup gitti (T.DEY.S/1113). *yel yeperek (yepelek) yelken kürek ivedilik ve teleşle (T.DEY.S/1113).

*yerinde yeller esmek artık yerinde olmamak, yerinde görülmez olmak (T.DEY.S/1116).

41 2.2.2 Rüzgâr

Türkiye Türkçesinde rüzgâr (is.) (Far.) havanın yer değiştirmesinden oluşan esinti, yel (Tü.S/1233). Rüzgâr sözcüğü yel sözcüğünün eş anlamlısıdır. Farsça kökenlidir.

Her dilde olduğu gibi Kazak Türkçesinde de ödünçlenen sözcükler ses ve anlam açısından değişikliğe uğramaktadır. Arapça ve Farsça alıntılar ses açısından Kazak Türkçesinin ses sistemine uydurulmaktadır. Farsça kökenli rüzgâr sözcüğü, Kazak Türkçesinde „ızğar‟ biçimini almıştır.

Kazak Türkçesinde ızğar sözcüğünün türevleri; ızğarlı (˂ızğar+lı) (s.) 1. sert, soğuk (ayaz) 2. (mcz.) asık suratlı, somurtkan, hiddetli (KTS/662), ızğarsız (˂ızğar+sız) (s.) soğuk olmayan, ılık, yumuşak (hava) (KTS/662), ızğarlanuv (˂ızğar+la-n-uv) (f.) rüzgârlanmak, ayazlaşmak, soğumak (KS/323), ızğaruv (˂ızğar-uv) (f.) rüzgârın sertçe esmesi (KS/323). Türkiye Türkçesinde de rüzgâr sözcüğünün türevleri bulunmaktadır: rüzgârlı, rüzgârsız.

ızğı- (f.) 1. hızla geçmek, süratle gitmek 2. soğuk rüzgâr esmek 3. çok olmak, bir hayli fazla olmak (KTS/662) anlamlarına gelmektedir.

ızğır- (f.) (rüzgâr) sert, şiddetli esmek (KTS/662) ızğır- sözcüğünün türevleri ise; ızğırıq (s.) soğuk rüzgâr (KTS/662), ızğırıqta- (f.) (˂ızğır-ık) bkz. Izğır (KTS/662).

Kazak Türkçesinde ızğar (is.) 1. kuru ayaz, sert soğuk 2. (mcz.) sinir, öfke, hiddet (KTS/662) anlamlarına gelmektedir. Türkiye Türkçesinde ise; ayaz duru, sakin havada çıkan kuru soğuk (Tü.S/112). Kazak Türkçesinde ayaz ayaz (KTS/58) sözcüğü söz varlığında yaşamaktadır.

azına- (f.) boran ve rüzgârın çıkarmış olduğu ses, uğultu, uğuldamak (KTS/29).

42

azınavıq (s.) (˂azına-vık) 1. dinmeyen uğultulu (rüzgâr) 2. sürekli kişneyen (aygır) (KTS/29). Kazak Türkçesinde seyrek kullanılan eylemden ad türeten eklerden biri /-vIk/ dır. Bu ek aşırılık bildirir (Koç, 2004:199).

Benzer Belgeler