• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.3. TÜRKİYE’DE MALİ SAYDAMLIK VE YEREL YÖNETİMLERDE BÜTÇE

2.3.1. Türkiye’de Mali Saydamlık

Ülkemizde yaşanan ekonomik krizler sonrasında, saydamlığın ne olduğu, mevcut durumun saydamlık açısından eksiklerini ve saydamlığa ulaşmak için nelerin yapılması gerektiğine yönelik tartışmalar başlamıştır. Saydamlık konusunu, kavramsal bir çerçeve içine oturtmak açısından Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından “Devletin Mali ve Performans Saydamlığı” konulu konferans düzenlenmiştir. Konferansa sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı temsilcileri katılmıştır. Avrupa Birliği Türkiye Temsilciliği ile TESEV arasında 1998 Şubatında yapılan sözleşme gereği oluşturulan devlet reformuna ilişkin on alanla ilgili araştırma

gruplarının yapmış oldukları çalışmalar, bu konferansta tartışılmıştır. İlgili araştırma grupları hakkında kısaca bilgi verirsek: hesap verme ve saydamlık açısından bütçenin önemi nedeniyle bütçeyle ilgili alt proje grubu; devletin denetimi alanında Sayıştay ve Bütçe ve Plan Komisyonu’nun işlevlerini ele alan ve uluslararası örneklerle kıyaslayan alt proje grubu; devletin az sayıda, kaliteli ve yetkin personel istihdamı hedeflerini gerçekleştirmek için bir alt proje grubu; hizmet ölçümünde belediyeler için yapılabilecekler bağlamında bir alt proje grubu. Bu alt proje grupları alanlarında uzman ve akademisyenlerden oluşturulmuş; ve ilgili alanlarda elde edilen çalışmalar ile tartışmalar neticesinde oluşan belge ve tebliğlerden “Kamu Maliyesinde Saydamlık” başlıklı kitap TESEV tarafından yayımlanmıştır. Amaç Türkiye genelinde kamuoyunda bir tartışma ortamı sağlayarak hükümet, bürokrasi, akademik çevreler, iş çevreleri ve basına devlet reform çalışmalarının sonuçlarını sunmaktır.

Saydamlığa ulaşma konusunda atılması gereken adımlar konusunda oldukça net bir görüş birliğinin varlığı ortaya çıkmıştır. Sorunların teşhisi konusunda öne çıkan noktalar şunlardır (Atiyas ve Sayın, 2000: 11-14):

 Mevcut raporlama sisteminin kapsamının son derece dar olması ve kamusal kaynak kullanan birçok faaliyetin raporlanmaması,

 Raporlamada uluslararası kabul görmüş muhasebe ilkelerine uyulmaması,

 Bütçe kanunun bağlayıcılığının son derece düşük olması ve bütçe birliğinin olmaması,

 Hedef-sonuç karşılaştırılmasının hemen hemen hiç yapılmaması,

 Bağımsız dış denetimin çok zayıf olması.

Atılması gereken adımlar konusunda ise en başta şunlar vurgulanmıştır:

 Konunun hem sivil toplum kuruluşları hem de medya tarafından sahiplenilmesi, talep ve takip edilmesi,

 Bir devlet bilançosu ve bunu destekleyici mali raporların yayınlanması,

 Mali raporların devletin tüm mali ve mali benzeri faaliyetleri kapsaması,

 Uluslararası kabul görmüş standartlara uygun bir muhasebe sisteminin oluşturulması,

 Sayıştay’ın dış denetimini daha etkin yapabileceği bir şekilde yeniden yapılandırması,

 Bütçe çalışmalarının orta vadeli bir mali program çerçevesinde yapılması.

Dünyadaki genel eğilime paralel bir seyir izlenerek ülkemizde de yaşanan ekonomik krizler, saydamlaşma konusunda atılan adımları hızlandırmıştır. Ekonomik krizler sonrasında, ekonomik programın sonraki aşamalarında kamu mali yönetiminde saydamlığın sağlanması daha bir önem taşır hale gelmiş ve atılması gereken adımlar (yukarıda anlatılan) 2000’li yıllarda bir bir uygulanmaya başlanılmıştır. Bu doğrultuda, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlemesi Hakkındaki Kanun (2002) çıkarılarak borç ve risk yönetiminin daha saydam hale gelmesi ve raporlama standartlarının geliştirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Yine aynı doğrultuda çıkarılan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu (2002) ile kamu ihalelerinde uluslararası standartlara uygun şekilde rekabetin ve şeffaflığın sağlanması amaçlanmıştır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu (2003) ile bütçe sürecinde muhasebe, denetim ve mali raporlama konularında saydamlaşmayı sağlayacak adımlar atılmıştır (Mali Saydamlık İzleme Raporu I:

2004, 22). Kısacası art arda yaşanan ekonomik krizlerin bir daha yaşanmaması adına kamu mali yönetimimizde mali saydamlığın gerekliliği görülmüştür. Bu doğrultuda da mali saydamlık, kamu mali yönetim sistemimize girmiştir. 5018 sayılı Kanunun 7., 13. ve 17. maddelerinde yer alan mali saydamlıkla, her türlü kamu kaynağının elde edilmesinde ve kullanılmasında, denetimin sağlanması amacıyla kamuoyunun zamanında bilgilendirilmesi ve saydamlığın sağlanması öngörülmüştür.

Kamu yönetimimizde saydamlık adına yapılan çalışmalar devam etmiştir.

Şöyle ki; Türkiye’de uzun yıllar kamu kurum ve kuruluşları, kamuya ilişkin bilgi ve belgeleri saklama ve kamuoyu ile paylaşmama geleneğine sahip olmuştur. Ancak son yıllarda bu geleneği bozma yönünde olumlu adımların atıldığı görülmektedir. Bu adımlardan bazılarını şunlardır (Kamuda İyi Yönetişim Özel İhtisas Raporu, 2007:

17-18):

5.3.1973 tarihli ve 584 karar sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İçtüzüğünde kanun tasarılarının tüm bakanlarca imzalanmış olarak ve gerekçesiyle birlikte Meclis Başkanlığına sunulacağı, gerekçede tasarının tümü ve maddeler hakkında bilgiler, kaldırılması veya eklenmesi istenilen hükümlerin neler olduğunun ve neden kaldırılması veya eklenmesinin gerekli görüldüğünün açıkça gösterileceği hükme bağlanmaktadır.

Saydamlığın artırılması, kamuda etkin yönetimin geliştirilmesi ve olası yolsuzluk alanlarının belirlenmesi alanlarında kamu kurum ve kuruluşlarının görüş ve tecrübelerinden yararlanmayı amaçlayan 09.07.2001 tarihli ve 2001/38 sayılı Başbakanlık Genelgesi çıkarılmış, kamu kurum ve kuruluşlarının kendi görev alanlarına giren konularda saydamlığın artırılması ve kamuda etkin yönetimin geliştirilmesine ilişkin önerileri alınıp Bakanlar Kurulu tarafından 12.01.2002 tarihinde Türkiye’de Saydamlığın Artırılması ve Kamuda Etkin Yönetimin Geliştirilmesi Eylem Planı kabul edilmiştir.

Vatandaşların yönetimin elindeki bilgi ve belgelere erişme hakkını güvence altına almayı amaçlayan 09.10.2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu saydamlık adına önemli gelişmelerden biri olarak görülmektedir.

Bakanlıkların kanun taslaklarını ve projelerini kendi İnternet sitelerinde yayımlamaları ve böylece ilgili kesimleri bilgilendirmeleri, ayrıca kabul edilen mevzuatın her gün Resmi Gazetede yayımlanması, TBMM görüşme tutanaklarının web sayfasında (www.tbmm.gov.tr) yayımlanması ve Meclis Genel Kurul görüşmelerinin televizyonda naklen yayımlanması da saydamlığa ilişkin iyi örnekler olarak gösterilmektedir.

58’inci Hükümet Acil Eylem Planında (AEP) Kamu Yönetimi Reformu altında yer alan Yolsuzlukla Mücadele alt başlığı altındaki tedbirlerden birisi de siyasetin finansmanının saydam hale getirilmesidir. Söz konusu tedbirin açıklamasında siyasi partilerle işbirliği içinde, geniş bir mutakabat sağlanarak siyasi partilerin finansman kaynak ve limitlerinin açık bir şekilde belirlenerek, bunlara uymayanlar için yaptırımların ağırlaştırmaktır.

Adalet Bakanlığınca 2008 yılında hazırlanan ve devletin şeffaf olmasını amaçlayan Devlet Sırları Kanunu Tasarısı 24. dönem 3. yasama yılında (şuan itibariyle) TBMM Genel Kurulunda görüşülmektedir.

Kamu Görevlileri Etik Kurulu, 25.05.2004 tarihli 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile kurulmuştur. Bu kurulun amacı kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkeleri belirlemek ve uygulamalarını sağlamaktır.

14/6/2012 Tarihli 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Yasası, kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak suretiyle, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere çıkarılmıştır.

Ülkemizdeki kamu yönetimi alanında yaşanan tüm bu gelişmeler ve atılan adımları, direkt bir şekilde mali saydamlığımıza yönelik olarak görülmese de mali saydamlığımızın gelişimine iyi yönde etkileyecek uygulamalar olarak görebiliriz.