• Sonuç bulunamadı

Tarım politikaları, bir müdahale ve desteklemedir; nedeni ise, tarım piyasalarında istikrar mevcut değildir. Tarım sektörü, doğal şartlara bağlı olduğundan ve bireylerin hayatlarını devam ettirebilmeleri bakımından zaruri olmasından ötürü, diğer sektörlerden ayrı olarak hususi sorunları içinde barındırır. Bu sorunlar arz ve talebin katı olmasından ötürüdür. Tarımsal ürünlerin arz ve talepte katı olmaları, tarım ürünlerinin fiyatlarında ve üretici kazançlarında ciddi dengesizliklere ve istikrarsızlığa sebep olabilmektedir. Tarım sektörünün bu temel sorunları, Türkiye’nin tarım sektörü için de geçerliliğini korumaktadır. Özellikle Türkiye gibi gelişim oluşumundaki ülkeler içerisinde, toplumun büyük bir bölümünün tarım sektöründe istihdam edildiği varsayıldığında, bu sektörün istikrarlı olabilmesi için devlet müdahalesi ve destekleri gerekmektedir (Yapar, 2005: 27).

Tarım sektörü hem üreticiler hem de tüketicilerin penceresinden bakıldığında genelde toplumdaki her kesimleri alakadar eden bir yapıda olduğu görülmektedir. Bu düzeyde geniş bir etki alanını elinde bulunduran tarım sektöründe farklı problemlerin meydana gelmesi de son derece doğaldır. Fakat bu problemlerin geniş düzeyli olması ile birlikte kişisel şekilde alınacak olan önlemler son derece etkisiz kalacaktır. Bu sebeple devlet meydana gelecek olan problemleri çözüme kavuşturmak durumundadır. Hatta önceden yapacağı müdahale ve düzenlemelerle problemlerin ortaya çıkmasını engellemelidir. Devletin belli bir amaç içerisinde bu problemlerin giderilmesi amacıyla almış olduğu önlemlerin hepsi tarım politikalarını oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle tarım politikası, çiftçilerin maddi yaşantılarını düzeltmek, tarımsal üretimi halk menfaatlerine uygun bir şekilde düzenlemek, kırsal kesimlerin refah düzeylerini arttırmak ve tüketicileri yüksek fiyat artışlarından korumak maksadıyla uygulanan devlet tedbirleri dizisizdir (Günay, 2006: 20). Destekleme politikalarının öncelikli amacı, tarım işletmesi sahibi olanların gelir düzeylerini arttırmaktır. Bununla birlikte, tarımsal destekleme politikaları, bu sosyal amaçla beraber ekonomik amaçlar doğrultusunda da yürütülmektedir (Özdemir, 1989: 263).

Türkiye’de de tarımsal üretim politikasının maksatları olan, tarımın ülke ekonomisine olan katkısını yükseltmek, ihracat düzeyini arttırmak, tarıma dayalı olan sanayilere hammadde desteği sağlamak, halkın gıda gereksinimini gidermek ve çiftçiye yeterli bir kazanç sağlamak maksadıyla tarımsal üretim ve verimliliği yükseltmek gibi gerekçeler yönünde, tarımsal kesim desteklemektedir. Bu ekonomik maksatları yapmakla birlikte tarım sektörünün siyasetçiden yüksek bir oy potansiyelini elinde bulundurması, aynı zamanda tarımın kendine has şartlarının olması ve üretici çabalarının değerlendirilmesi gibi toplumsal hedefler, cumhuriyetin kurulmasından bu zamana kadar tarım sektörüne destek sağlanmasını zorunlu kılmıştır. Destekleme politikaları kapsamında üreticileri gözetme doğrultusunda günümüz manasında tarıma yapılan ilk müdahale 1931 senesinde gerçekleştirilmiştir. 1929 senesindeki ekonomik kriz sonrasında buğday fiyatlarında meydana gelen dengesizlikler karşısında, üreticileri koruma maksadıyla, 1931 senesinde Buğday Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Ardından bu kanunu 1935 senesinde yürürlüğe koyulan 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlik Kanunu takip etmiştir. 1938 senesinde TMO hububat alımlarına girişmiş, buna ek olarak ardından haşhaş, tütün, şeker pancarı, fındık, çay vb. tarımsal ürünlerin alımlarına da başlanmıştır. 1950 senelerinin ardından desteklenen ürün türlerinin sayısı yükselmiş, buna ek olarak yükselen bir girdi ücreti faaliyetiyle beraber tarım ürünlerine devlet müdahalesi artmıştır (Soyak, 1996: 97).

Türkiye’de devlet, 1980 senesine dek tarım sektörünü üreticiye bir kazanç sağlama, tarım kredisi verme, tarım ürünü alımı hususunda destek sağlamış, bu destekleri; “Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. (TÜGSAŞ), İstanbul Gübre Sanayi A.Ş. (İGSAŞ)” gibi kurumlarla üreticiye tarımsal girdi ürünleri üretimi gerçekleştirilmiştir. “Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği (TKKMB), Türkiye Zirai Donatım A.Ş. (TZDK) ve Türkiye Şeker Fabrikaları A:Ş. (TŞFAŞ) kurumları aracılığıyla üreticiye mamul dağıtımı üstlenmiştir. Ziraat Bankası (TCZB) aracılığıyla üreticiye ucuz kredi sağlanmıştır. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi (TŞFAŞ), Tütün Mamulleri ve Alkol İşletmeleri (TEKEL), Et Balık Kurumu (EBK), Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TSKB) kurumları aracılığıyla tarımsal ürünleri piyasadan alım yaparak ve aldıklarını işleyerek, satarak veya depolayarak tarım piyasasını yönlendirmiştir” (Doğan, 2013: 35).

1980 yılından sonra 24 Ocak kararlarıyla beraber birçok ekonomik sektörde olduğu üzere tarımsal destekleme politikalarında da değişiklikler olmuştur. Öncelik olarak, destekleme alımlarının kaynağı olarak kullanılan Ziraat Bankası ve Merkez Bankası kaynakları kısıtlanmıştır. Ardından, TMO ve TEKEL haricinde Merkez Bankası’nın direkt olarak kredi vermesi sonlandırılmıştır. Gün geçtikçe, destekleme alımları sağlayan kurumların özkaynak katkılarının yükseltilmesinin hedeflendiği belirtilerek, bu kurumlara da kredi sağlanmamaya başlanmıştır. İkinci olarak, bu zaman diliminde destekleme alım şartlarını saptamada Para Kredi Kurulu, fiyatların saptanmasında ise Ekonomik İşler Koordinasyon Kurulu vazifelendirilmiştir. Üçüncü olarak, destekleme politikasının enflasyon oluşturacak etkiler doğurduğu öne sürülerek, desteklenen ürün çeşidi miktarı düşürülmüştür. Aynı zamanda, bu dönemin ardından, destekleme alım ücretlerinin sıklıkla enflasyonun altından saptanması da göze çarpmaktadır. 1980’li senelerde faaliyete geçirilen ürün ücretlerinin peşin olarak verilmemesi metodunun da destekleme ödemelerinin alım gücünü düşürmesinde büyük rol oynamıştır (Yapar, 2005: 28).

Ülkeler tarımsal destekleme politikalarını yürütebilmek amacıyla çeşitli alt politikaları kullanmaktadırlar. Bu politikalar; fiyat desteği politikası, girdi desteği politikası, doğrudan gelir desteği politikası, alternatif ürün politikası ve dış ticaret politikası şeklindedir.