• Sonuç bulunamadı

1.4. Türkiye’nin Tarım Politikalarının Dönemsel Çözümlemesi

1.4.4. Türkiye’nin 2005-2010 Dönemi Tarım Politikaları

2000’li senelere gelindiğinde, bir yandan tütün ve çay gibi belli başlı ürünlerdeki kullanılamayan fazla stokların yok edilmesi sektörü güç bir durumun içine sokarken, diğer yandan hayvansal ürünler ve yağlı tohumlardaki gibi arz açıklarının oluşması, sektördeki denge ve planlama noksanlığını ön plana çıkarmıştır. Tarımsal üretimin yönlendirilmesi ve ekonomik dengelerin gözetilmesini amaçlayan tarımsal destekleme uygulamaları, desteklerin istenilen kitleye götürülememesi, arzulanan hedeflere varılamaması ve devlete mali zorluklar yaşatması nedeniyle etkisini kaybetmiş; tam tersine, bu destekleme uygulamaları kalkınma doğrultusundaki hedefleri önleyen faktörler olarak (Dezcan, 2012: 84-85) gündeme gelmiştir.

Türkiye’de tarım uygulamalarında, içsel unsurların artık etkili olmamasıyla, tarım uygulamaları üzerinde AB ile yapılan Gümrük Birliği (GB) Anlaşması ve “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) Uruguay görüşmeleri gibi dış unsurlar etkili hale gelmiştir. “GATT 1988–1994 Uruguay Turu Tarım Anlaşması ile birlikte, tarımda liberalleşmeye yönelik ilk adımlar atılmıştır. GATT Uruguay Turu tarım anlaşmasıyla, ülkelerin tarıma sağladıkları desteklerin kısıtlanması ve gümrüklerin düşürülmesi kabul edilmiştir. Türkiye’de, fiyatı etkileyecek destek politikaları yerine doğrudan gelir veya prim gibi politika uygulamalarının yapılması, 2001 yılında imzalanan ARIP ile gerçekleştirilmiştir. GB anlaşması çerçevesinde ise, temel tarım ürünleri kapsam dışında bırakılmış, işlenmiş tarım ürünleri anlaşmaya dahil edilmiştir” (Akbulut, 2015: 45).

Türkiye’de 1990’lı senelerin bitimine yakın tarım politikalarında reform gereksiniminin söz konusu olması, ülkedeki iç gelişmeler ve bunlardan doğan tartışmalar kadar, üyesi olduğu ve bazı üstlenmelere girdiği Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve AB gibi uluslararası kurum ve örgütlerin politikalarının etki etmesinin bir neticesidir (Dezcan, 2012: 85).

1980’li zamanlara dek ABD ve AB ülkeleri başta yer almak üzere gelişmiş ülkeler, tarımsal üretimi desteklemiş ve endüstriyel tarım mekanizmasını benimsemişlerdir. Buna istinaden bu ülkeler, yüksek düzeylerde tarımsal ürün fazlalığına sahip olmuşlardır. 1980’li tarihlerin sonrasında ise, bu ülkelerde içerisindeki tarımsal uygulamalarda bazı değişiklikler yaşanmıştır. Bu politika değişiklikleriyle çiftçilerin desteklerle üretimi devam ettirmeleri sağlanmıştır. Aynı zamanda bu politikalar, çiftçilere geçecek olan fiyatlarda düşüş yaşanmasını sağlayacak biçimde yürütülmüştür. GÜ damping faaliyeti ile kendi çiftçilerinin maliyetlerinden az olarak ürünleri satmışlardır. GÜ bu zaman diliminde, IMF ve DB tarafından gelişimini sürdüren devletlerde faaliyete geçirilen programlarla; tarımsal ürünlere destek sağlayan kamu kurumları özelleştirilmiş, tarım ürünlerindeki gümrükler düşürülmüş ya da sıfıra indirgenmiş ve doğrudan destek mekanizmasına geçiş sağlanmıştır. Bu kapsamda da dampingli ürünlerin piyasaya girmesi basitleştirilmiştir. 2000 senesinden itibaren uygulanan tarım politikaları, içsel unsurlar ve dışsal unsurlar olarak iki başlığa ayrılabilmektedir (Akbulut, 2015: 45).

İçsel unsurlar, ARIP kapsamında destekleme politikalarında oluşan değişmelerin esas nedenlerinden biri, 2000’li senelere dek destekleme alımları ve girdi sübvansiyonlarının bütçeye önem arz eden bir yük oluşturmasıdır (Dezcan, 2012: 85). Desteklerin bütçeye yükü, dış borç ve krediler, siyasi istikrarın etkileri, cari işlemler açığı ve Türkiye’de tarım sektöründe görülen problemler şeklinde sıralanabilir (Yavuz, 2005, 49). Örgütlü, rekabet gücü yüksek olan, sürdürülebilir tarım politikaları oluşturulması bakımından; TMO, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün etkinliğini artırmak için yeniden yapılandırılmaları, çiftçi kayıt sistemine geçilmesi, tarım sanayi entegrasyonunun sağlanması ve TSKB’nin özerkleştirilmesi hedeflenmiştir (Akbulut, 2015: 46).

Türkiye tarım uygulamalarının düzen içerisine girmesinde, DB ile 2001 senesinde imzalanan ARIP haricinde, 2004 senesinde ulusal boyutta oluşturulan Tarım Stratejisi (2006–2010) Belgesinin ciddi payı vardır. Bu Belgeyle, kaynakların etkin şekilde kullanımı ilkesi kapsamında ekonomik, sosyal, çevresel ve dünya genelinde olan gelişmeler düzeyini bir bütün halinde inceleyen örgütlü, rekabet gücü fazla, devam ettirilebilir bir tarım kesiminin meydana getirilmesi öngörülmüştür. Bu Belgede, AB Ortak Tarım Politikalarına uyum ve DTÖ Tarım Anlaşması’nın temel alınması, piyasa şartlarında tarımsal üretim doğrultusunda piyasa sistemlerinin dengesinde değişiklik

yapmayacak destekleme araçlarının uygulanması esas alınmıştır. Bu Belge içerisindeki tarımsal destekleme araçları şu şekilde sıralanmıştır (Narin, 2011: 9):

 Doğrudan gelir desteği (DGD)  Fark ödemeleri,

 Hayvancılık destekleri,

 Çevre esaslı tarımsal arazilerin korunması programı destekleri,  Telafi edici ödemeler,

 Ürün sigorta ödemeleri,  Kırsal kalkınma destekleri,

 Temelinde rekabet olan araştırma hibeleri dahil Ar-Ge hizmetleri,  İhracat teşvikleri,

 Gerektiği zamanlarda birtakım girdi destekleri,  Kredi destekleri.

Dışsal unsurlar, DTÖ, AB, IMF ve DB şeklinde sıralanmaktadır. Bu oluşumların tarımsal destekleme politikaları (Yavuz, 2005: 48; Narin, 2011: 7) şu şekildedir:

 Dünya genelindeki ticareti daha serbest bir hale getirme gayesiyle faaliyetlerini yürüten DTÖ, ticaret politikalarını direk olarak, ülke içindeki destekleme politikalarını da dolaylı olarak yönlendirmektedir. DTÖ yürütülecek destekleme politikalarının, piyasa sistemini en düşük seviyede etkileyecek yapıda olması doğrultusunda işlerini yürütmeyi amaçlamaktadır.  Türkiye’nin üye olmak amacıyla çok gayret gösterdiği ve üyelik açısından

uyum çalışmaları gerçekleştirdiği AB’nin destekleme politikaları, yönlendirici niteliktedir.

 Makroekonomik dengelerin oluşturulması ve sürdürülmesi, girilen ekonomik sıkıntıların aşılması gayesiyle IMF/UPF ve IBRD/Dünya Bankası, ekonominin yapılandırılması ve finansman kaynağı sağlama hususunda devletlere destek olmaktadır. Bu uluslararası kuruluşlar ile yapılan anlaşmalar ve bunlara taahhüt edilen niyet mektupları kapsamında tarımsal desteklerin yönlendirilmesi ön plana çıkmaktadır.

 Türkiye’de faaliyette olan tarım politikalarıyla tarımda ortaya çıkan problemlerin giderilememesi ve 1990’lı senelerin ikinci yarısında ekonomi içerisinde gerçekleşen problemlerden ötürü tarım sektörü, IMF’ye sunulan

niyet mektupları içerisinde mevcut bulunmuştur. 2000 senesi sonrasında tarım politikalarının kapsamı, 9 Aralık 1999 tarihinde imzalanan Stand by Anlaşması ve bu kapsamda sunulan niyet mektubunda “Yapısal Reform” adı altında “Tarım Reformu” ile çizilmiştir. Bu Reform esasında 1980 senesinde alınan kararların güncellenerek kuvvetlendirilmiş; diğer bir deyişle, desteklendirilmiş şeklidir. Bütünüyle finansal kaygılar itibariyle ortaya konan bu Reform programında, sosyo-ekonomik gelişme, sosyal uzlaşma, devam ettirilebilir kırsal kalkınma veya gıda güvencesi gibi ülkenin gelecek zamanını alakadar eden hususlara yer verilmemiştir.