• Sonuç bulunamadı

Türkiye ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Akkuyu Sa- Sa-hasında Bir Nükleer Enerji Santrali Tesisi ve İşletilmesine İlişkin

TBMM 09.11.2007 tarihinde 5710 sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi İle Enerji Satışına İlişkin Kanun’u kabul

5. Türkiye ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Akkuyu Sa- Sa-hasında Bir Nükleer Enerji Santrali Tesisi ve İşletilmesine İlişkin

An-laşma

Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) elektrik arzında çeşitlendir-me yaratmak niyetiyle elektrik üretim kaynakları arasına nükleer ener-jinindahil edilmesi hedefini koymuştur.

Yüksek Planlama Kurulu’nun 18 Mayıs 2009 tarihli ve 2009/11 sayılı Kararı ile Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’nde “elektrik üretiminde nükleer santrallerin kullanılması ko-nusunda başlatılan çalışmalara devam edilmesi kabul edilmiştir.

Bu iki belgenin uygulanmasına dönük politikalar çerçevesinde Mersin’in Gülnar ilçesinin Akkuyu mevkiinde kurulması planlanan nükleer santral için 2008 yılında ihaleye çıkılmıştır.

A – Hukuksal Süreç

Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santral için, 5710 sayılı Nük-leer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun’a uygun şekilde yapılan ihalenin, tek katılımcı konumundaki Rusya Devleti’ne bağlı bir kamu şirketi olan Atomstroyexport şirketine verilmesinin ardından TMMOB’nin açtığı davada Danıştay, söz konusu ihalenin dayanağı olan yönetmeliğin üç maddesinin yürürlüğünü dur-durmuştur.

“Yer tahsisi” ve “aktif elektrik enerjisi birim satış fiyatını oluşturma usul ve esasları”

ile ilgili bu maddelerin yürürlüğünün durdurulması üzerine, kararı tem-yiz etmesi halinde olumlu sonuç alamayacağını düşünen, ihalenin yapıl-masından sorumlu kurum durumundaki Türkiye Elektrik Ticaret ve Taah-hüt A.Ş (TETAŞ) ihaleyi tümden iptal etmiştir.

Böylece, ülkemizde bir nükleer güç santrali yapılması için gerekli hu-kuksal sürecin en başına dönülmüştür.

Ancak ihalenin iptalinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2010 yılının yargı kararını bir “engel” olarak nitelemiş ve Rus yetkililere

“engelin kısa sürede aşılacağını ve Rusya’nın nükleer santral ihalesinde öncelikli ülke görüldüğünü” ifade etmiştir.

Türkiye Hükûmeti engel olarak gördüğü iç yargı denetiminden kaçmak amacıyla Akkuyu’da yapılması düşünülen nükleer güç santralini bir ulus-lararası andlaşmayla inşa etmeye karar vermiştir.

Bu doğrultuda Rusya Federasyonu ile nükleer enerji alanında hükûmetler-arası bir işbirliği andlaşması imzalanmasına karar verilmiştir.

Türkiye ve Rusya Federasyonu 1.13.2010 tarihinde ortak nükleer te-sis geliştirme konusunda bir açıklamada bulunmuşlardır. Her iki devlet 12.5.2010 tarihinde “Tür kiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federas-yonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşle timine Dair İşbirliği Anlaşması”nı (“Akkuyu Anlaşması”) imzalamışlardır.

Türkiye anlaşmayı onaylayarak RG.de yayımlamıştır. Bu onay kanunu yargıya taşınmıştır.

Benzer şekilde Rusya Federasyonu Konseyi de andlaşmayı 24 Kasım 2010 tarihinde onaylamıştır. Böylece ihaleye çıkılmadan nükleer santral yapımının “hükümetten hükümete” formülüyle hayata geçirilmesinin yolu açılmıştır.

Hem söz konusu “hükümetten hükümete” formülü uyarınca hem de Resmî Gazete’de “Milletlerarası Andlaşma” başlığı altında yayın-lanan andlaşma hiç kuşku yok ki Anayasa’nın 90. maddesi kapsa-mında değerlendirilmesi gereken uluslararası bir andlaşmadır.

Bilindiği üzere Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca

“usulüne göre yürürlüğe giren milletlerarası andlaşmalara karşı ana-yasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.”

Böylece Türkiye hükûmeti amacına ulaşmış ve Akkuyu’daki nükleer güç santralinin yapılması için hukuksal engelleri aşmıştır. Ancak bu durum, söz konusu santralin hukuksal açıdan sorunsuz olduğu anlamını taşımadığı gibi aksine, hukuken yapılması mümkün olmayan bir nükleer santralin inşa edilmeye çalışıldığını göstermektedir.

Bu an laşma uyarınca, anlaşmada açıkça zikredilen anlaşmalar ile ça-tışma var ise Akkuyu Anlaşması geçerli olacaktır (md. 17 (9)).

Türkiye ile Rusya arasında imzalanan milletlerarası andlaşmada kilit konumdaki yapı “Proje şirketi”dir. şirket imzalanma aşamasında he-nüz bulunmayan, andlaşmanın imzalanmasından itibaren üç ay içerisin-de Rusya Feiçerisin-derasyonu tarafından kurulacak bir şirkettir.

Anlaşma uyarınca Türk kanunları’natabi en az %51 Rus hissedarlığın-da bir anonim şirket kurulacaktır (md. 5).

Proje şirketi nükleer enerji santralinin sahibi ve işleticisidir(md. 5). Tür-kiye şirket yö netiminde veto hakkı sahibidir (md. 5). TürTür-kiyenin

uluslara-rası ve ulusal mevzuatı sonucu herhangi bir nükleer zarardan kurulacak Proje şirketi mesuldur.

Anlaşmada Türkiye’ye teknoloji transferi öngörülmemektedir. An-laşmanın 3. Maddesi Türkiye’ye yapılacak teknoloji transferinin başka bir anlaşmanın konusu olduğunu belirtmektedir.

Santrale ilişkin bütün teknolojik bilgiler Rus Rosatom şirketinin mülkiyetindedir ve başka ülkelere teknoloji transferi yapılamayacaktır.

(md. 13).

Anlaşmada çok sıkı gizlilik hükümleri bulunmaktadır (md. 14).

Buna rağmen, Başbakanlık’ın TBMM’ne Sevk Gerekçesinde “teknoloji’

tranferinden santralin sökümüne kadar uzanan geniş bir yelpazede....

ülkemize nükleer ener jinin kazandırılması amaçlanmaktadır” denilmek-tedir. Anlaşmanın faydaları Başbakanlık’ın TBMM’ne Sevk Gerekçesin-de belirtildiği üzere projenin Rusya tarafından finanse edilecek oluşu ve Türkiye’ye yabancı sermaye girişi olacaktır.

Rus Atomstroyexport A.Ş. santrali inşa edecektir (md. 6). Kanun ve yönetmelikte nükleer güç santralini kuracak şirketin sigorta yaptırma yükümlülüğünden bahsedilmesine karşın andlaşmadasantralin sigor-talanması konusuna hiç değinilmemiştir.

Milletlerarası andlaşma, Anayasa’nın 90. maddesinde sözü geçen

“onaylama” işi Cumhurbaşkanı’nın yetkisine girdiğihalde, Akkuyu Anlaşması 27.08.2010 tarihinde bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi’yle onaylanmıştır. İptal için AYM açılan davayı red etmiştir. Bu açıdan da sorunlu görülmektedir.

Türkiyenin uluslara rası ve ulusal mevzuatı sonucu Atomstroyexport’un herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

Anlaşmanın 16. Maddesi uyarınca, nükleer hukuki sorum luluk

“Türkiye’nin taraf olduğu veya olacağı uluslararası anlaşmalara, belgele re ve Türk Tarafı’nın ulusal kanunları ve düzenlemelerine göre düzenlenecek-tir.” Dolayısı ile Proje şirketinin nükleer zararlardan hukuki sorumluluğu Paris Konvansiyonu’nun 1982 revizyonundaki miktar ile sınırlı olacaktır.

Anlaşmanın tanımlar bölümünde Paris Konvansiyonu tanımlanmakta ancak anlaşmanın baş ka bir yerinde, örneğin sorumluluk ile ilgili 16. Mad-dede, Paris Konvansiyonu zikredilmemektedir.

viyana Konvansiyonu’nun adındaki “nükleer zararlar için hukuki/

medeni sorumluluk” anlamına gelen “Civil Liability for Nuclear Da-mage” ifadesi “Nükleer Zararlar İçin Sivil Sorumlulu[k]” olarak çev-rilmiştir.

Akkuyu Anlaşmasına göre: “Anlaşma metninin yorumlanmasına ilişkin herhangi bir uyuş mazlığın ortaya çıkması halinde İngilizce metin geçer-lidir.” Bu hu suslar anlaşmanın hazırlanışı konusunda tereddütler uyandır-maktadır.

Rusya ile Fransa arasındaki nükleer taşımacılıkdan doğan hukuki sorumluluk an laşması uyarınca; anlaşmaya ilişkin uyuşmazlıklar üç ay içerisinde çözülemez ise UNCITRAL (United Nations Commission on In-ternational Trade Law) hükümle rine göre oluşturulacak bir tahkim heye-tine gidecektir. Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında Akkuyu Anlaşması’ndan doğan uyuşmazlıklar altı ay içerisinde çözü-lemez ise taraflar tahkime gider. Ancak, tahkim kurulu kendi usulünü bağımsızca belirleyecektir. Akkuyu Anlaşması md. 17(6)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) uzmanlarının Akkuyu Pro-jesiyle ilgili olarak hazırladıkları rapor, Türk Hükümeti’ne 24 tavsiye ve 15 öneride bulunuyordu. Ve uzun süre hazırlığı yapılan INIR misyon raporu, UAEA temsilcileri tarafından Türkiye’ye 20 Şubat 2014’te teslim edilmiştir. Türk Hükümeti, raporu kamuoyundan gizlemiş, ÇED OLUMLU KARARI için açılan davada mahkemeye dahi göndermemiştir.

98 sayfalık rapordan birkaç madde;

Türkiye, kapsamlı nükleer yasasını mümkün olduğunca erken biçimde çıkarmalı ve yasada şu ihtiyaçlar dahil olacak biçimde bir dizi önemli ko-nunun yeterli derecede ele alınmasını sağlamalı:

- Teşvik sorumluluğu olmayan ve karar almasını gereksiz yere etkileye-cek sorumlulukları ya da menfaati olan kurumlardan bağımsız bir düzen-leme organının kurulması.

- Düzenleme organının fonksiyonlarının ve yetkili kişilerin sorumlulukla-rının tanımlanması.

- Nükleer güvenlik emniyet ve güvence denetimini kapsaması.

- Türkiye, nükleer hasar için sivil sorumluluk yasasını çıkarmalı

Raporun sonuçları

  * Raporun üzerinde durduğu en önemli konulardan biri TAEK’in özerk bir düzenleyici kuruluş kimliği kazanması. Bu halen yapılmadı. Ve şu an-daki durum Türkiye’nin de taraf oldugu Nükleer Güvenlik Konvansiyonu’na aykırı.

* Akkuyu tesisisinin nükleer güvenliği hususunda TAEK’in vereceği zorlayıcı talimatlarla ilgili de bir ilerleme yok.

* Akkuyu proje şirketi, uygulamalı yer incelemelerine dayanan yer pa-rametreleri raporunu onay için TAEK’e sundu. Şu anda TAEK raporu in-celiyor.

*  Başka bir önemli açık Türkiye, nükleer hasar için sivil sorumluluk yasasını çıkarmadı. O yüzden genel idare hukuk prensipleri kapsamında, herhangi bir kaza kusursuz sorumluluk üzerinden devlete ait bir sorumlu-luk olacak.

*  En önemli konulardan bir diğeri ise Türkiye Hükümeti’nin, nükleer enerjide harcanmış yakıt ve atıklar ile tesisin işletmeden çıkarılması me-selelerini de ele alan bir ulusal politika ve stratejiyi halen tamamlamamış olması

Nükleer hukuki sorumluluk konusunda hemen hemen her gelişmiş ül-kede ilgili mevzuat bulunmaktadır. Bununla birlikte mevzuat, çoğunlukla Paris ve Viyana Konvansiyonlarına paralel düzenlenmiştir. Bunun sonu-cunda nükleer tesis işle tenlerin sorumluluğu, iç hukukta, kural olarak ku-sursuz ve sınırlı sorumluluk şek linde düzenlenmiştir.

ÖNEMLİ NÜKLEER HADİSELER vE HUKUKİ TAZMİNAT

Günümüze kadar çok sayıda nükleer kaza olmuştur. Uluslararası Ato-mik Enerji Ajansı tarafından geliştirilen ve “INES” olarak kısaltılan Ulusla-rarası Nükleerve Radyolojik Hadise Ölçeği (“Theinternationalnuclearand radiologicaleventsca le”) nükleer hadiseleri çeşitli faktörlere göre derece-lendirmektedir.

1. Cosmos 954

Cosmos 954 kazası uzayda gerçekleşmiştir 2. Three-Mile Island

3 Mart 1979 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Three mile Island’da