• Sonuç bulunamadı

KARAYİPLER

2.8 Türkiye’de Ekoturizm

Dünyada artık keşfetmek amaçlı olarak yapılan ekoturizm, son yıllarda Türkiye’de de sık sık gündeme gelmekte, fakat sadece yayla turizmi olarak düşünülmektedir. Oysa bir bütün olarak ele alınması gereken ekoturizm, sosyal ve kültürel faaliyetleri de içine alan, geniş alanlarda bir çok aktiviteyi kapsayan bir etkinliktir (www.ekoturist.com). Türkiye, dört mevsimi yaşayabilen üç tarafı denizlerle çevrili, farklı kültürlerin ve inançların bir arada uzun yıllar ve hala yaşadığı bir ülke olduğu için ekoturizm açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Dağları, ormanları, yaylaları, kıyıları, gölleri, akarsuları gibi doğal varlıkları; gerek flora ve faunası ve gerekse mağaraları ve kanyonları gibi ilginç jeolojik oluşumları açısından diğer ülkelerle kıyaslanamayacak düzeyde bir zenginliğe sahiptir ve bu zenginlikler Türkiye’yi gündemde olan ekoturizm için oldukça ilgi çekici bir ülke konumuna getirmektedir (Yürik, 2008: 3).

Türkiye’nin ekoturizmdeki potansiyeli Akdeniz çanağındaki Avrupalı rakiplerine oranla çok somut biçimde daha fazladır. Türkiye’nin henüz gelişmekte olan bir ülke olması, doğal ve kırsal kültürel değerlerinin ve mirasının büyük bölümünün varlığını canlı biçimde sürdürüyor olması, Türkiye’nin birçok yöresinde sürdürülebilir ekoturizm için büyük bir potansiyelin varlığını göstermektedir (Kart, 2009: 7).

Türkiye’nin ekoturizm açısından 1.295.546 hektarlık yüz ölçümü ile 76 adet uluslararası öneme sahip sulak alanlar oluşturmaktadır. 76 adet sulak alanın 72’si su kuşları, 4’ü balıklar ve 16’sı ise hem su kuşları hem de balıklar bakımından uluslararası öneme sahiptir. Bu alanlar ekosisteme birçok fayda sağlamakla birlikte, zengin biyolojik çeşitliliği ve özellikle de barındırdığı kuş türleri ile önemli bir çekicilik yaratmaktadır. Türkiye sulak alanlar bakımından

64

Avrupa ve Orta Doğu’nun en zengin sulak alanlarına sahiptir. Sulak alanlar güzel manzarası, biyolojik çeşitliliği, kuş gözlemleme, yürüyüş ve benzeri aktiviteleri ile ekoturizm açısından önemli kaynaklardır. Ekoturizmin bu alanlarda gelişmesi doğal kaynakların korunması, yönetimi ve civarında yaşayan halk için ilave bir gelir kaynağı yaratması bakımından önem taşımaktadır (Demir ve Çevirgen, 2006: 139-140).

Ekoturistlerin ilgi duydukları alanlardan biri de su altı ekosistemidir. Su faunası ve florasının gözlemlenmesi, su altı fotoğrafçılığı veya bilimsel amaçlı olarak su altına aletli olarak yapılan dalışlar veya şnorkel ile su yüzeyine yakın olarak yüzerek su altını gözlemlemek ilgi duyulan aktiviteler arasındadır. Fakat bu faaliyetler ekoturizmin ilkelerine ve etik kurallara uygun olarak yapılmalı ve su altı ekosistemine zarar vermeden yapılmalıdır. Türkiye bu açıdan oldukça önemli bir potansiyele sahiptir. Trakya kıyılarında İbrice Limanı dalış turizmi ve su altı gözlemleme açısından önemlidir. Tüneller, fok mağarası, cennet cehennem, delikli kaya buradaki önemli dalış noktalarıdır. Su altı gözlemleme ve balıkçılık faaliyetleri yapılmaktadır (Çekmez, 2009: 34).

T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı‟nın (2011 yılı) verilerine göre Türkiye’de, 41 adet Milli Park, 180 adet Tabiat Parkı, 31 adet Tabiatı Koruma Alanı, 106 adet Tabiat Anıtı, 14 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi ve toplam alanı 1 milyon hektarı aşan 1.000’den fazla sulak alan bulunmaktadır. Uluslararası Ramsar Sözleşmesi kriterleri dikkate alındığında ise, uluslararası öneme sahip sulak alan sayısı 135 adet olup, bu alanların 12 adedi Ramsar Alanı olarak ilan edilmiştir. Doğal miras olan yaban hayvanı türlerini ve onların yaşadığı habitatları korumak için 41 ilde 80 adet yaban hayatı geliştirme sahası ilan edilmiştir. 2011 yılı sonu itibariyle Milli Park 897.657 ha. Tabiat Parkı 82.801 ha., Tabiatı Koruma Alanı 46.575 ha., Tabiat Anıtı 5.541 ha., Yaban Hayatı Geliştirme Sahası 1.201.285 ha., Özel Çevre Koruma Bölgesi 1.211.254 ha., Ramsar Alanı ise 179.482 ha. alandan oluşmaktadır (Yavuz, 2011: 40).

65

Ancak hemen belirtmek gerekir ki, ekoturizmden beklentilerin en iyi düzeyde gerçekleşebilmesi için, salt gelişmiş altyapı ve yüksek potansiyel varlığı yeterli değildir. Söz konusu doğal değerlerin, zenginliklerin akılcı, bilimsel temelli, küresel yaklaşımları dikkate alan politikalarla yönetilmesi gereklidir. Bugüne kadar Türkiye’nin söz konusu turizm kaynaklarının ve potansiyelinin rasyonel kullanıldığı söylenemez. Ulusal turizm politikaları ve uygulamalarında turizm getirisi ve karına öncelik verilmesi, en çok turizm amaçlı kullanımların temel öğesi olan doğal zenginliklerimiz üzerinde olumsuz baskıya neden olmuştur (Akesen, 2009: 370-371).

Türkiye ‘de en önemli ekoturizme yönelik kaynaklarını başlıca Milli Parklar, Tabiat Anıtları, Tabiatı Koruma Alanları, Tabiat Alanları, Özel Çevre Koruma Bölgeleri ve Sulak Alanlar oluşturmaktadır.

Türkiye Turizm Stratejisi 2023‟de Türkiye’de kıyı turizminin yanı sıra, alternatif turizm (sağlık ve termal turizm, kış sporları dağ ve doğa turizmi, yayla turizmi, kırsal ve ekoturizm, kongre ve fuar turizmi, kruvaziyer ve yat turizmi, golf turizmi, v.b.) gibi turizm türleri açısından da eşsiz imkânlara sahip olduğu vurgulanmaktadır.

Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Eylem Planı 2013, Türkiye’nin doğal, kültürel, tarihi ve coğrafi değerlerini koruma-kullanma dengesi içinde kullanmayı ve turizm alternatiflerini geliştirerek Türkiye’nin turizmden alacağı payı arttırmayı hedef almaktadır. Söz konusu turizm kaynaklarının noktasal ölçekte planlanması yerine gelişimleri boyunca turizm koridorları, turizm bölgeleri, turizm kentleri ve ekoturizm bölgeleri oluşturacak şekilde ele alınması, bu değerlerin tanıtımı ve kullanım ölçütlerinin belirlenmesi açısından daha doğru bir yaklaşım olarak görülmektedir (Yavuz, 2011: 40).

66

Türkiye'de turizmin çeşitlendirilmesi, 12 aya yaygınlaştırılması politikası doğrultusunda, çeşitli yörelerimizin turizm potansiyelinin belirlenmesi, geliştirilmesi ve değerlendirilmesi çalışmaları sürdürülmektedir (Orhan, 2008: 42). Kültür ve Turizm Bakanlığı turizm ürünlerini çeşitlendirmeyi ve kıyı alanları üzerindeki turist baskılarını azaltacak ve turizmin sosyo-ekonomik faydalarını daha az gelişmiş bölgelere dağıtacak şekilde tatilleri yaymayı amaçlayan bir politika ortaya koymaktadır. Bu hedefle bazı projeler geliştirilmiştir. Bu projeler (Bekiroğlu, 2008: 24);

* Atak Projesi

* Yayla Turizmi Projesi * Mavi Bayrak Projesi * Belek Yönetim Planı * Yayla Turizmi Projesi

* Dağ-Doğa Yürüyüşü Projesi (Trekking) * Akarsu Turizmi (Kano-Rafting) Projesi

* Bisiklet Tur Güzergahlarının Geliştirilmesi Projesi * Atlı-Doğa Yürüyüşü Projesi

* Mağara Turizmi Projesi * Sportif Olta Balıkçılığı * Kuş Gözlemciliği (Ornitoloji) * Botanik (Bitki İnceleme) Turizmi * Av Turizmi

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biride, işsizlik, altyapısızlık ve sosyal donanımsızlık nedeniyle kırdan kente yoğun nüfus akımıdır. Bu akım bir yandan kırsal alanı ıssızlaştırırken bir yandan da kentlerde aşırı nüfus yığılmalarına ve buna bağlı olarak gecekondulaşmaya, orman alanları da dahil, kamu mülkiyetindeki taşınmazların yağmalanmasına, altyapı yetersizliğine, işsiz genç nüfusun ve suçluluk oranının artmasına neden olmaktadır. Kırsal alanda ek iş yaratılması, bu işin turizm sektörü gibi sosyal yönü zengin bir alanda olması, gelişmiş kentsel yörelerde az gelişmiş kırsal alana hem ekonomik hem de sosyal katkı sağlayacaktır (Pekçetinöz, 2006: 12-13).

67