• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.2. Eğitim Sektörü ve Yükseköğretim

1.2.4. Türkiye’deki Yükseköğretim Sektörü ve Yükseköğretim Kurulu

Osmanlı Devleti’nde medrese adı altında toplamıĢ olan tüm öğretim kurumlarına, Tanzimat’la birlikte çeĢitli kurumlar tarafından kurulan çeĢitli okullar ve üniversite kavramına yakın olan ve çeĢitli aralıklarla eğitim-öğretim hizmeti veren Darülfünun veya daha sonraki adları ile Darülfünun-u Sultani ve Darülfünun-u ġahane eklenmiĢtir (1863). Darülfünun, 31 Temmuz 1933 günü kaldırılarak, bugünkü Ġstanbul Üniversitesi kurulmuĢtur (ġENTOP, 2004, s. 2).

Daha sonra; sırasıyla, Ġstanbul Teknik (1944), Ankara (1946), Karadeniz Teknik (1955), Ege (1955), Atatürk (1957), Orta Doğu Teknik (1957), Hacettepe (1967), Boğaziçi (1971), Dicle, Çukurova ve Anadolu (1973), Cumhuriyet (1974), ve Uludağ, Fırat, On Dokuz Mayıs, Selçuk, Ġnönü, Uludağ (1975) ve Erciyes (1978) Üniversiteleri kurulmuĢtur.

Türkiye’de yükseköğretim hizmetlerinin sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlarına çözüm bulmak ve yükseköğretim hizmetlerinin etkili ve koordine bir

biçimde yürütülmesi için gerçekleĢtirilen 1981 yılındaki yükseköğretim reformundan sonra tüm üniversiteler Yükseköğretim Kurulu’nun çatısı altında toplanarak, yine kurulun denetim ve rehberliğinde akademik, idari ve kurumsal anlamda yeniden yapılandırılmıĢlardır. 1984 yılında anayasa hükümlerine uygun olarak getirilen yasal düzenleme ile kar amaçsız vakıfların özel yükseköğretim kurumu kurmalarına imkân sağlanmıĢtır. Ancak özel üniversitelerin yasal konumu 1992 yılında çıkarılan 3785 sayılı kanunla belirlenmiĢ, bu tür üniversitelerin kanunla kurulması gerekliliği vurgulanmıĢ ve kar amaçsız vakıfların üniversite kurabilmeleri yolu açılmıĢtır(YÖK, http://www.yok.gov.tr/hakkinda/hakkinda.htm).

Yükseköğretim Kurulu, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu uyarınca yükseköğretimden sorumlu tek kuruluĢ haline gelerek akademileri üniversiteler, eğitim enstitülerini eğitim fakülteleri olarak tanımlamıĢ, konservatuvarları ve meslek yüksekokullarını üniversitelere bağlamıĢtır.

1.2.5. Dünya ve Türkiye’de Devlet Üniversiteleri ve Vakıf Üniversiteleri

Bilim ve teknolojinin öneminin giderek arttığı ve bilgi çağı olarak adlandırılan çağımızda, ülkelerin gerçek rekabet gücünün bilime ve teknolojiye dayandığı ve bunun merkezinin de üniversiteler olduğu gerçeği tüm dünyaca kabul edilen bir gerçektir.

Bilimin üretilmesi ve kullanılması faaliyetlerinin sadece devlet ve bağlı kuruluĢlara bırakılması, teĢebbüs ve düĢünce bağımsızlığı açısından çeĢitli problemlere sebep olabilmektedir. Her dönem değiĢebilen siyasi kadrolar, üniversitelerin akademik ve maddi açıdan tamamen özerk olamaması, bağımsız ve evrensel düĢüncenin bilimsel üretime yönlendirildiği yer olan üniversiteleri Ģekillendirmeye yönelik baskı stratejileri, yükseköğretimi sınırlayan kanunlar vb. üniversite düzeyinde eğitim ve öğretimin sadece devlete bırakılmasının olumsuz sonuçlarından birkaçıdır.

Özel teĢebbüsün, kar amaçsız bir sektör olarak görülmesi gereken yükseköğretim hizmetleri sektörüne girmesi, hem devletin kaynakları dolayısıyla az bir kitleye verebildiği hizmetin daha çok kitleye ulaĢması, hem de bilimin evrensellik anlayıĢına önemli derecede hizmet etme olasılığı taĢımaktadır. Toplumun ve bilimin hizmetinde olan sivil toplum kuruluĢları, dernek ve vakıflar eliyle yükseköğretim hizmetlerinin topluma sunulması, yükseköğretimde hitap edilen kitleyi arttırmıĢ, ayrıca bilimsel yayınlar ve yükseköğretim hizmetine belli oranda rekabet getirmiĢtir (HASANOV, 2001, s. 47-48).

Dünyada yükseköğretim hizmetleri, hem devlet üniversiteleri hem de özel üniversiteler tarafından verilmektedir. Örneğin, Avustralya’da yükseköğretim hizmeti veren yaklaĢık otuzsekiz üniversiteden sadece ikisi özel üniversite olup, diğerleri devlet tarafından finanse edilmektedir. Almanya’da sayıları 365’ü bulan yükseköğrenim düzeyinde hizmet veren kurum olmakla birlikte; sanat, müzik ve meslek yüksekokulları hariç üniversite yapılanmasına sahip oniki özel üniversite ile yaklaĢık yüzüç devlet üniversitesi bulunmaktadır (http://www.upsot.com/global vizyon/almanya/yuk_ogrenim.asp).

Yükseköğretim hizmetlerinin çok zengin olarak verildiği Amerika BirleĢik Devletleri’nde yaklaĢık üçbin üniversite ve kolej bulunmaktadır. Her eyalette en az bir devlet üniversitesi, en az beĢ özel üniversite veya yükseköğretim hizmeti veren kurum bulunmaktadır. Toplam öğrenci sayısının %26’sını özel yükseköğretim kurumları bünyesindekiler oluĢturmaktadır.

Kanada’da ise yaklaĢık doksan üniversite bulunmakla birlikte, lisans eğitimi ve sertifika veren birçok bağımsız kolej bulunmaktadır. Ġngiltere’de 132, Ġspanya’da 70, Polonya’da ise 125’i devletin finanse ettiği kurumlar olmak üzere, toplam 438 üniversite veya yükseköğretim kurumu bulunmaktadır.

Özel yükseköğretim kurumlarının yükseköğretim hizmetleri veren kurumlar içindeki paylarına öğrenci sayıları açısından bakılırsa; bu oranın Japonya’da %81, Güney Kore’de %74, Ġsviçre’de %10 olarak gerçekleĢtiği görülür.

Türkiye’de bu oran yaklaĢık %3 civarındadır. Ülkemizde 85’i devlet, 30’u vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 115 üniversite bulunmaktadır. (http://www.yok.gov.tr/universiteler/rektorler.htm)

Ülkemizde belirli dönemlerde teĢvik edilen hızlı nüfus artıĢı, birçok ülkede olduğu gibi, yükseköğretim kurumlarının sayı ve kapasitelerini artırma zorunluluğunu doğurmuĢtur. Yükseköğretim kurumlarının kalkınma planları hedefleri doğrultusunda tarım ve sanayileĢmeye yönelik kapasitenin bulunduğu, sosyo-ekonomik geliĢmenin olduğu, ya da yükseköğretim kurumlarının geliĢmesi gereken bölgelere yayılması gereği araĢtırmalarla ortaya konmuĢtur. Ancak; sözü edilen ilkeler çoğu zaman ihlal edilmiĢ; yeni üniversiteler kurulurken öğretim üyelerinin dengeli biçimde dağılımının belli bir yönteme bağlanması, öğretim üyesi yetiĢtirme ihtiyacının karĢılanması, gerekli altyapı ve fiziki ortamın oluĢturularak üniversite açılması gibi hususlar gerçekleĢtirilmeden yeni kurumlar açılması yoluna gidilmiĢtir. Bu nedenlerle, özellikle ihtiyaç duyulan insan gücünü yetiĢtirme açısından istenen artıĢ sağlanamamıĢtır. Kapasite artırma endiĢesi ile gerekli ve yeterli Ģartları oluĢturmadan açılan yükseköğretim kurumlarında öğretim gereken düzeyde sürdürülememiĢ ve öğretim üyelerinin toplandığı büyük Ģehirlerdeki kurumlardan mezun olan öğrencilerle, aynı diplomayı veren diğer kurumların mezunları arasında nitelik farklılıkları oluĢmuĢtur. Özel üniversiteler, çağdaĢ üniversitelerin bir parçasıdır. Özel yükseköğretim kurumları, özellikle A.B.D., Japonya ve Kanada gibi ülkelerin yükseköğretim sistemleri içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu kurumlardan sadece öğrenim görenler değil, toplum da büyük yararlar sağlamaktadır. AraĢtırma faaliyetleri ve özellikle temel araĢtırmaların tümüyle kamu yararına dönük olduğu açıktır (DEMĠR, 1996, s.24).

1.3. Kar Amaçsız Bir Organizasyon Olarak Üniversiteler ve Amaçları

Kar amaçsız organizasyonların en fazla faaliyet gösterdiği sektörlerden birisi eğitim sektörüdür. Eğitim sektörünün son basamağı olarak adlandırılan yükseköğretim hizmetleri; devlet ve özel teĢebbüs aracılığıyla kurulmuĢ olan

üniversiteler, akademiler, uygulama-araĢtırma merkezleri gibi kuruluĢlarca yürütülmektedir.