• Sonuç bulunamadı

Türkiye’deki Uluslar arası Zincir Otel İşletmelerinin Sorunları

SIRA GRUP ZİNCİR (MARKA) OTEL SAYISI YERİ

1.3.10. Türkiye’deki Uluslar arası Zincir Otel İşletmelerinin Sorunları

Türkiye’de turizm başlangıç yıllarına göre büyük bir gelişim göstermiş, fakat bu durum beraberinde bir takım sorunları da getirmiştir. Bu sorunların önemli bölümü turizm endüstrisinin kendi içyapısından kaynaklanmakta ve gelişme düzeyi ile birlikte ortaya çıkmış sorunlardan oluşmaktadır. Bu sorunlar şu şekilde sıralanabilir:

 Pazarlama Sorunu

Tüketici gereksinimlerini karşılayacak, turistik ürünün oluşturulmasını ve oluşturulan bu ürünlere ilişkin tüm bilgilerin turistik ürün mahalline getirilmesini içeren sistematik ve uyumlu faaliyetlerin bütünü olarak tanımlanan turizm pazarlaması konularında ülkemizde arzu edilen etkinlik sağlanamamıştır. Ülkemizde pazarlama problemi arzın talebi karşılamakta yetersiz kaldığı yıllardan beri söz konusudur. Ülkemizdeki turizm pazarlaması sorunlarını doğuran en önemli nedenler şunlardır(Dinç,2000,52):

1- Dinamik pazarlama anlayışının en önemli öğelerinden birisi olan pazar araştırmaları yetersizdir.

2- Sorumlu meslek kuruluşları turizm pazarlamasında üyelerini bilgilendirmek ve ticari amaç etrafında bütünleştirmek konusunda yetersiz kalmaktadır.

3- İşletmeler, örgütlenme ve dışa açılma konularında pasif tutum içerisindedirler.

4- Turizm Bakanlığı bütçesinde tanıtma ve pazarlamaya ayrılan kaynaklar sınırlıdır.

 Turizm Planlaması Sorunu

Planlama, işletmelerin belirledikleri hedeflere ulaşabilmeleri için gelecekte yapacakları işleri önceden saptayan bir çabadır. Diğer bir deyişle, işlerin rasyonel bir projeye göre yürütülmesidir(Dinç,2000,52).

Turizm planlaması sorunu, turizmin gelişme gösterdiği veya gelişmeye elverişli merkezlerinde “Turizm Gelişim Planlarının” uygulanmamasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde turizmin gelişme gösterdiği 1980’li yılların ikinci yarısından sonra yapılan planlar uygulamaya konmamıştır. Güney Antalya Turizm Projesi turizm planlamasında ortaya çıkan sorunların en tipik örneğidir. Bu projede yörede 25 bin dolayında belgeli ve belgesiz yatak öngörülmesine rağmen günümüzde yörede 70 bin dolayında “Turizm İşletme Belgeli” yatak bulunmaktadır(Dinç,2000,52).

Uluslar arası bir işletmenin yabancı pazara girmesi için genel bir planı ve iyi tasarlanmış bir stratejisi olması gerekmektedir. Yabancı piyasalara belirli bir planı olmadan; lisans anlaşmaları, sözleşmeli üretim gibi stratejilerden seçip de daha sonra bunun uygun olmadığını gören pek çok işletme olmuştur.

 Çevre Sorunları

Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi konum ve doğal çekicilik unsurları pek çok yabancı işletmeciyi ülkemize yatırım yapmaya teşvik etmektedir. Plansız gelişme sonucu tahrip edilen doğal çevre, hesapsızca tüketilen doğal çevre turizmin cazibesini de doğal olarak yitirmesine sebep olacaktır. Çevre sorunlarına yol açan hususlar şunlardır(Yarcan,1998,123):

- Planlanan bölgelerdeki doğal kaynaklar ve bunların taşıma kapasitelerine ilişkin yeterli düzeyde araştırma ve envanter bulunmaması.

- Farklı disiplinli bir çalışmayı gerektiren planlama işlevini yürüten gruplarda çevreyle ilgili çeşitli uzmanlık alanlarının yeterli düzeyde yer almaması.

- Arazi sahipleri ve ikinci konut kooperatiflerinin yapı yasağı veya kısıtlaması kararlarına karşı direnç göstermeleri.

- Çeşitli bölgesel ve sektörel planlar için çerçeve oluşturacak bir çevre mastır planının bulunmaması.

- Planların hazırlanış aşamasında gelişmenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerine yeterli duyarlılık veya bilinçle yaklaşılmamış olması.

- Planların uygulanmasında, yoğunluk tecavüzü, estetik ihmaller, altyapı yetersizliği nedeniyle turizm gelişmesi kendi sermayesini oluşturan çevreyi olumsuz yönde etkilemiştir.

 İç Turizmin Geliştirilmesi Sorunu

Türkiye’de turizm ile ilgili çalışmalar, 1980’lerde Türkiye’de yatak sayısının yeterli sayıda olmaması ve dış turizm talebinin yüksek olması, yatırımların tümüyle dış talebe yanıt verecek şekilde planlanmasına yol açmıştır.

Ülkemizde iç turizmin gelişmemesinin bir başka önemli nedeni de ikinci konutlar, yani yazlıklardır. Günümüzde özellikler kıyı bölgelerinde artış gösteren ikinci konutlar kişilerin her yıl aynı bölgelere gitmelerine neden olmakta ve ekonomik anlamda turizm faaliyetlerine katılmalarına engel teşkil etmektedir. Zaten turizm alanında ileri gitmiş ülkelere bakılırsa bu ülkelerin turist çeken ülkeler olduğu kadar turist gönderen ülkeler sınıfına da girdiği görülmektedir. İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerin insanları da önemli derecede dış turizm talebini oluşturmaktadırlar(Dinç,2000,55).

Dünyada tatil ve turizm olgusu, iç turizm ağırlıklı başladığı halde uluslar arası turizm hareketleri kadar hızlı bir büyüme süreci izleyememiştir.Turizm endüstrisinin temel parçası olmakla birlikte iç turizmin sayısal boyutları dış turizmde olduğu gibi net bir şekilde ortaya konulmamaktadır.

 Turizmin Çeşitlendirilmesi Sorunu

Ülkemizde turizm denilince ilk akla gelen “deniz-güneş-kum” üçlüsüdür. Yapılan yatırımlara da bakıldığında önemli bir çoğunluğunun deniz turizmine

yönelik olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak zamanla denizin kirlenmesi, başka turizm türlerine olan talebin dünya üzerinde artması ülkemizi yabancı yatırımcılar için de tercih unsuru olmaktan alıkoymaktadır. Turizmin çeşitlendirilmesi için yapılan teşvikler önemli bir adım oluşturmaktadır(Dinç,2000,56).

 Mevsimlik Yoğunlaşma Sorunu

Türkiye’de turizmde önemli oranda mevsimlik yoğunlaşma yaşanmaktadır. Ülkemizde turizm büyük oranda yaz aylarında yoğunlaşmaktadır. Mevsimlik yoğunlaşmaya şu hususlar neden olmaktadır(Dinç,2000,57):

- İklim koşulları

- Ekonomik ve sosyal nedenler - Tatil izinleri ve endüstriyel nedenler - Öğretimde tatil dönemleri

- İnsanlarda turizme yaz aylarında çıkılabileceği düşüncesinin yerleşmesi

- Turistik ürünün niteliğinden doğan nedenler.

Mevsimlik yoğunlaşmanın nedenleri, Türkiye’de daha çok dış turizme dönük turizm hareketlerinin yaşanması dolayısıyla daha çok dış kaynaklıdır.

 Ulaştırma Sorunu

Turizm olayı ulaştırma faktörü olmadan gerçekleşemez. Bu nedenle turizm bir ülkenin ulaştırma ağıyla yakından ilgili bir sektördür. Türkiye ulaşım konusunda çağ dışı kalmış bir nitelik arz etmektedir.

Yabancı yatırımcıların en çok şikayet ettikleri konu ulaşım güçlüğüdür. Bu durum kara ulaşımının yanı sıra hava ulaşımını da kapsamaktadır. Uluslar arası zincir otel işletmelerinin birçoğu İstanbul’da bulunmaktadır ve doğal olarak

ulaşım sorunu büyük ölçüde bu merkezde sorun teşkil

Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin denizyolu ulaşımı da yeterli düzeyde değildir. Öte yandan ülkemize yönelik büyük boyutlara varan yat turizmi talebi bulunmasına rağmen, gerek marinalar gerekse yat çekek yerleri ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.

 Turizm Politikasının Oluşturulamaması Sorunu

Türkiye’de kesin çizgileri belirlenmiş bir turizm politikası bulunmamaktadır. Yalnızca ödemeler dengesi açığının kapatılmasında turizm gelirlerinden yararlanma politikası her iktidarın ortak turizm politikası olarak kabul edilmektedir. Her yeni hükümet kendi turizm politikasını oluşturmakta, iktidarda bulunduğu süre içerisinde uygulayabildiği kadar kendi belirlediği politikayı uygulamaktadır. Bu durum iktidarlar arasında görüş birliği olmamasına ve uygulamaların zaman zaman birbirleriyle çelişmesine neden olmaktadır(Dinç,2000,58).

 Yönetim ve Organizasyon Sorunları

Türkiye’deki turizm işletmelerinde çok ciddi düzeylerde işletmecilik sorunları bulunmaktadır. İşletmecilik sorunlarının en önemli nedeni, turizmle ilgili olmayan kesimlerin aldıkları teşvikler ile bir dönemde sektöre önce yatırımcı, sonra da işletmeci kimliği ile girmeleridir. Bu kişiler sonuçta, hiç anlamadıkları bir sektörde bir takım yanlış uygulamaların başlatıcıları olmuşlardır. İşletmecilik sorunlarının en büyük zararı da nitelikli personelin sektör dışına kaymasıdır. İşletmeciler finansman yönünden zor bir döneme girdikleri, dış turizm talebinin düşük düzeyde yaşandığı ya da düşük fiyatlarla satış yaptıkları dönemlerde, zor dönemleri atlatmanın ilk önlemi olarak çalışanların işlerine son vermektedirler. Bu sebepten dolayı kalifiye eleman açığı söz konusu olmaktadır.

İKİNCİ BÖLÜM