• Sonuç bulunamadı

1.8. SEÇİM SİSTEMLERİ

1.8.4. Türkiye’de Uygulanan Seçim Sistemleri

Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarında çoğunluk sistemi uygulanmış, 1961 seçimlerinden sonra nispi temsil sistemine geçilmiştir. Günümüzde ise d’Hondt yöntemi kullanılmaktadır (Sezen, 2010: 214).

Türkiye’de uygulanan seçim sistemlerini ve seçim sonucunda oluşan hükümetleri tablo şeklinde şöyle gösterebiliriz:

Tablo 1: Türkiye’de Uygulanan Seçim Sistemleri

Seçimler Seçim Sistemleri Hükümet Türü

1950 Çoğunluk Tek Parti Hükümeti

38

1957 Çoğunluk Tek Parti Hükümeti

1961 Seçim Çevresi Barajlı d’Hondt Koalisyon

1965 Milli Bakiye Tek Parti Hükümeti

1969 Barajsız d’Hondt Tek Parti Hükümeti

1973 Barajsız d’Hondt Koalisyon

1977 Barajsız d’hondt Koalisyon

1983 Ülke Barajlı d’Hondt Tek Parti Hükümeti

1987 Ülke ve Seçim Çevresi Barajlı d’Hondt Tek Parti Hükümeti 1991 Ülke ve Seçim Çevresi Barajlı d’Hondt Koalisyon

1995 Ülke Barajlı d’Hondt Koalisyon

1999 Ülke Barajlı d’Hondt Koalisyon

2002 Ülke Barajlı d’Hondt Tek Parti Hükümeti

2007 Ülke Barajlı d’Hondt Tek Parti Hükümeti

2011 Ülke Barajlı d’Hondt Tek Parti Hükümeti

Kaynak: Türköne, 2007: 305.

Tabloda da görüldüğü üzere Türkiye’de yapılan 16 seçimde 6 farklı seçim sistemi kullanılmıştır ve aynı sistem uygulansa bile hükümet türlerinde değişiklik olduğu görülmüştür. 1999 ve 2002 yıllarında yapılan seçimlerde ülke barajlı d’Hondt sistemi uygulanmasına rağmen hükümet türleri farklı olmuştur. Çoğunluk sisteminin uygulandığı 1950, 1954 ve 1957 seçimleri tek parti hükümeti ile sonuçlanmıştır. Barajsız d’Hondt sisteminin uygulandığı 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinin biri tek parti hükümeti ile sonuçlanırken, ikisi koalisyon hükümeti ile sonuçlanmıştır. Ülke barajlı d’Hondt sisteminde de tek parti hükümetinin görüldüğü dönemler olduğu gibi, koalisyonla sonuçlanan seçimler de olmuştur.

Barajlı sistemlerde %10’un geçilememesi halinde oyların büyük çoğunluğunun parlamentoda temsil edilememesi söz konusudur. Bu ise temsilde adaletsizliğin ciddi boyutta olduğunu göstermektedir. Temsilde adalete önem verildiğinde istikrarlı hükümetlerin kurulması zorlaşmış, istikrar ilkesinin ön planda tutulduğu durumda ise partilerin gücünün çok altında veya üstünde temsili söz konusu olmaktadır (Tuncer, 2006: 181).

1960 yılından itibaren nispi temsilin uygulanmaya başlanmasıyla siyasi partilerde artış olmuş ve bu seçimlere de yansımıştır. 1965 yılında uygulanan milli bakiye sisteminin istikrar ve adalet getirdiğini söyleyebiliriz. 1980 yılından itibaren sonra farklı seçim sistemi benimsenmiştir. 1987 ve 1991 yıllarında uygulanan ülke ve seçim çevresi barajlı d’Hondt sistemi büyük partilerin lehine olmuş ve parlamentoda yer alan parti dağılımında dengesizlik oluşmuştur (Yiğitbaş, 2009: 71-72).

39

İKİNCİ BÖLÜM

1990-2002 DÖNEMİ HÜKÜMETLERİNİN EKONOMİYE

ETKİLERİ

2.1. 1990 ÖNCESİ GELİŞMELER

1970’li yıllarda yaşanan petrol fiyatlarının artışı sonrası oluşan kriz ve üretimde meydana gelen düşüş ile Türkiye’de ekonomi kötüleşmiştir. Ekonominin kötü gidişatını önlemek amacıyla 24 Ocak 1980 Kararları alınmıştır. Bu kararlar ile Türkiye ekonomisinin aşamalı olarak serbestleşmesi hedeflenmiş ve dışa açık bir politika uygulanmaya başlanmıştır (Tarı ve Kumcu, 2005: 163). 24 Ocak 1980 Kararları ile döviz alım ve satımları serbest bırakılmış, faiz oranları serbest bırakılmış, kamu sektörünün küçültülmesi amacı ile özelleştirme politikaları gündeme gelmiş, ihracatı artırmak için yeni düzenlemeler yapılmış ve yabancı sermayeyi teşvik için de düzenlemeler yapılmıştır. Böylece Türkiye ekonomisinde yapısal bir dönüşüm yaşanmıştır (Karluk vd., 2010: 254). Ekonomik açıdan dönüşüm yaşayan Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesinden sonra demokrasiye tekrar geçiş aşamasında 1983 seçimleri gerçekleştirilmiştir. Seçime, Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP), Halkçı Parti (HP) ve Anavatan Partisi (ANAP) katılmıştır. ANAP, oyların %45’ini alarak çoğunluğu sağlamıştır (Buran, 2005: 120). Cumhurbaşkanı Kenan Evren, hükümeti kurma görevini Turgut Özal’a verdi ve güvenoyunu alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 45. Hükümeti görevine başlamış oldu (I. Özal Hükümeti Oylama Sonucu).

Özal, hükümet programını açıklarken Millet iradesi ile devlet idaresi,

Hükümetimiz süresince el ele verecektir. Yalnız Anavatan Partisinin değil, bütün milletimizin Hükümeti olma şuuru ile görevimizi yapacağız. Kendi partimizin desteğine olduğu kadar, Hükümet dışındaki partilerin de yardımlarına, ikazlarına ve tenkitlerine değer vereceğiz. Ciddiyet, müsamaha ve tenkide tahammül, muhalefetle olan münasebetlerimizde başlıca stratejimiz olacaktır şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.

Milli birlik, asayiş ve huzurun temininden sonra ekonomi ve sosyal sorunlarına da önem vereceklerinin altını çizmiştir. “Hükümetimiz milliyetçi ve muhafazakâr, sosyal adaletçi, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisini esas alan bir hükümettir” tanımıyla Özal Hükümeti’nin ilkelerini özetlemiştir. Programında özellikle huzur ve güvenlik, orta direğin güçlendirilmesi, işsizlik ve kalkınmada öncelikli yörelerin geliştirilmesi

40

konularına önem vereceğini açıklamıştır. Bunların yanı sıra iktisadi kalkınma, ihracatın artırılması, dış ödemeler dengesinin sağlamlaştırılması ve tüketicinin korunması, Türkiye sanayisinin sıhhatli ve dünya şartlarına uyumlu gelişmesinin ana hedefleri arasında olduğuna da programı açıklama sırasında yer vermiştir (I. Özal Hükümeti Programı):

Genel seçimden başarı ile çıkan ANAP, yerel seçimlerde de bundan faydalanmak için sürpriz bir yerel seçim tarihi açıklamıştır. 25 Mart 1984’te yapılan

yerel seçimlerde, ANAP % 41,5 oy oranıyla 54 il ve 328 ilçe; SODEP % 22 oy oranıyla 8 il, 191 ilçe; DYP % 13,72 oy oranıyla 61 ilçe; HP % 8,5’lik oy oranıyla 28 ilçe; MDP % 7,87 oy oranıyla 3il, 34 ilçe; RP % 4,73’lük oy oranıyla 2 il, 6 ilçe almıştır (Belhan,

2005: 124). 1984 yerel seçimlerinde ANAP, iktidara yeni geldiği için fazla yıpranmamış olması ve iktidar olanaklarını lehine kullanmasıyla seçimlerde başarılı olmuştur. Seçim sonuçlarında ANAP’ın çoğunluk sağlamasında halkın uzun süredir güçlü bir iktidar özleminin olduğu da söylenebilir (Altan, 2005: 179).

28 Eylül 1986’da vefat eden milletvekillerinin yerine yeni milletvekilleri seçmek için bir ara seçim yapılmıştır. Bu seçim, 1983 genel seçim ve 1984 yerel seçimleri kadar önemli olmasa da halkın nabzını ölçmek bakımından önemli olmuştur. Çok fazla hazırlanılmadan, muhalefetin toparlanmasına fırsat vermeden seçim yapılmıştır. 1986 seçimlerinden önce enflasyonla mücadeleden vazgeçen Özal, büyümeye daha çok önem verirken, yüksek faizler sanayinin maliyet unsurlarından olmaya devam etmiştir (Belhan, 2005: 127). Seçim sonucunda ANAP’ın oy oranlarının düşmesi Özal’ı siyasal yasakların kaldırılması için referanduma zorlamıştır. Ayrıca seçim sonrasında yapılan değerlendirme toplantısında “kesenin ağzını biraz açalım yoksa iktidardan gideriz” ve “seçim sistemini yine değiştirelim. Barajları ve bölgeleri büyük partiye yani ANAP’a

prim sağlayacak hale getirelim” şeklinde karar almışlardır (Belhan, 2005: 128).

Mayıs 1987’de siyasal yasakların kaldırılması için referandumun yapılmasının

ardından, muhalefetin daha fazla güçlenmesine fırsat vermemek için iktidar partisi ANAP tarafından erken seçim kararı alındı ve Kasım 1987’de genel seçim yapıldı. Seçime Anavatan Partisi (ANAP), Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SODEP), Doğru Yol Partisi (DYP), Demokratik Sol Parti (DSP), Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) olmak üzere yedi parti katılmıştır

41

(Buran, 2005: 121-122). Çifte barajlı d’Hondt ve kontenjan sisteminin uygulandığı bu seçimde sadece üç parti barajı geçebilmiştir (Aydın, 2008: 133). Seçim sonucunda ANAP oyların %36.3 ünü alarak 292 milletvekili, SODEP oyların %24.8’ini alarak 99 milletvekili ve DYP oyların %19.1’ini alarak 59 milletvekili mecliste yer almıştır (Bakırtaş ve Koyuncu, 2005: 58). ANAP seçimi kazanarak, II. Özal hükümeti kurmuştur. Bu dönemde Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olması nedeniyle Başbakanlık koltuğuna Yıldırım Akbulut geçmiştir (Bildirici, 2007: 152).

2.2. YILDIRIM AKBULUT HÜKÜMETİ’NİN EKONOMİYE ETKİLERİ