• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma Anlayışı ve Uygulama Alanları

BÖLÜM 1: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN KAVRAMSAL BOYUTU VE

1.3. Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma Anlayışı ve Uygulama Alanları

Bu bölümde, sürdürülebilir kalkınma kavramının Türkiye boyutu ele alınmaktadır. 1.3.1. Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınmanın Tarihi Gelişimi

Türkiye, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çevre bilincinin geliştirilmesine önem vermektedir. Bu çerçevede, Rio Konferansı’nda imzaya açılan iki önemli sözleşmeden biri olan Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Rio Konferansı sırasında imzalanmış ve daha sonra yürürlüğe konmuştur. Ülkemize getirdiği ağır yükümlülüklere karşın sürece katkıda bulunmak anlayışıyla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne katılım sağlanması için gerekli işlemlere başlanmış, 2001 yılında Türkiye’nin özel koşullarının tanınmasıyla ulusal mevzuat çalışmaları hızlandırılmıştır.

Bu süre boyunca Türkiye, uygulamaları dikkatle izlemiş ve Sözleşmenin koşullarına uyum göstermek için uluslararası finans kuruluşlarının da desteğiyle çalışmalarını sürdürmüştür.

Ayrıca, Türkiye’de ilgili kuruluşlarımızın katılımıyla Gündem 21’in uygulanması amacıyla bir dizi toplantı düzenlenmiş, böylece Türkiye’nin çevre gündemi oluşturulmuş, Rio Kararları Beş Yıllık Kalkınma Planlarına yansıtılmıştır. Bunlara ek olarak, sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, ilgili tüm kuruluşlarımızın katkısıyla hazırlanan “Ulusal Çevre Eylem Planı” kabul edilmiş, bu çerçevede yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, çevre bilinç ve duyarlılığının geliştirilmesi ve sürdürülebilir nitelikte bir ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmenin sağlanmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Çevre olgusunun geniş bir şekilde ele alınıp, ayrı bir bölüm olarak yer aldığı ilk kalkınma planı 1973-1977 yıllarını kapsayan “Beş Yıllık Üçüncü Kalkınma Planı” dır (Algan, 2000:227).

Çevre hakkı ve gelecek neslin yaşama hakkını kapsayan politikalar 1973 yılından sonra (1972 Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı sonrası) gelişmeye başlamıştır.1990

ve 2000’li yıllara baktığımızda Türkiye’de çevre konusunda bir bilinçlenme olduğu ve Kalkınma Planlarında, diğer ülkelerle paralel olarak geliştiği söylenebilir.

Türkiye’de Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’na kadar çevreye ilişkin düzenlemelerde ağırlık verilen husus, çevre kirliliğinin azaltılmasıydı. Beşinci Plan’dan itibaren ise, doğal kaynakların etkin kullanımının ve gelecek kuşaklara sağlıklı bir biçimde aktarımının da en az çevre kirliliğinin engellenmesi yada ortadan kaldırılması kadar önem taşıdığı görüşü benimsenmeye başlamıştır.

1992 yılında gerçekleştirilen Rio Zirvesi’nde ağırlıklı biçimde ele alınan sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir yaklaşım ise, ilk kez Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı ile benimsenmeye başlamış, böylece Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı, sürdürülebilir kalkınma kavramını kabul etmiştir. (Egeli, 2002:103)

Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda (2007-2013) ise insan odaklı bir gelişme yönetim anlayışı ile doğal ve kültürel varlıklar ile çevrenin gelecek nesilleri de dikkate alan bir anlayış içinde korunması esasına yer verilmiş. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amacıyla, verimliliği arttıran, çevreye duyarlı üretim süreç ve teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ifadesi kullanılmıştır. Gelir dağılımındaki eşitsizlik ve yoksulluğun, sürdürülebilir büyüme ve istihdam, eğitim, sağlık ve çalışma hayatı politikalarıyla birlikte başta özürlüler, yaşlılar, kadınlar, çocuklar ve göç edenler olmak üzere yoksulluk ve sosyal dışlanmaya maruz kalmış kesimlerin ekonomik, sosyal ve siyasal hayata aktif katılımlarını sağlayacak hizmetler sunulması amaçlanmaktadır (DPT, 25.04.2006).

Eylül 1997’de IULA-EMME’nin koordinatörlüğünde, BM Kalkınma Programı’nın desteğiyle yürütülen proje imzalanarak, Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi’nin yürürlüğe girmesi gerçekleştirilmiştir. Ocak 2000 tarihinde ise Yerel Gündem 21’lerin Uygulanması’na başlanmıştır.

Türkiye’nin Johannesburg Zirvesi’nde sunmuş olduğu Ulusal Rapor,1992 Rio Zirvesi’nden 2002 yılına kadar ülkemizin sürdürülebilir kalkınma yolundaki çabalarının bir değerlendirmesini yapmaktadır.

Rapor farklı kesimlerin katılımıyla hazırlanmış olup, Türkiye’nin 2002 yılı itibariyle sosyal, ekonomik ve çevresel durumunu 6 tema çerçevesinde değerlendirmektedir: a) İklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma

b) Biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kalkınma c) Yönetişim ve sürdürülebilir kalkınma

d) Yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma e) Sürdürülebilir kalkınmada İş Dünyası ve Sanayi f) Sürdürülebilir Kalkınma için Bilgi ve İletişim 1.3.2. Yerel Gündem 21 Türkiye

Türkiye’deki YG-21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda, UNDP’nin desteği ile, IULA-EMME’nin koordinatörlüğünde yürütülen “Türkiye’de YG-21 lerin Teşviki

ve Geliştirilmesi” projesi ile başlamıştır. T.C. Bakanlar Kurulunun Kararı ile

başlatılan proje, iki yıllık bir uygulama dönemi sonrasında, Aralık 1999’ da tamamlanmıştır

Bu projenin başarısı üzerine UNDP, ikinci aşamaya destek vermeyi kabul etmiştir. T.C. Bakanlar Kurulu’nun da bunu benimsemesinin ardından, “Türkiye’ de Yerel

Gündem 21’ lerin Uygulanması” başlığını taşıyan ikinci aşama projesi, Ocak

2000’de başlamıştır. İkinci aşaması sırasında çeşitli alt-projelerin başlatılması ve yeni katılımlarla proje ortağı yerel yönetimlerin sayısının 50’yi aşması sonrasında,

YG-21 uygulamaları “Proje” çerçevesinden çıkılarak, uzun erimli bir “Program”a dönüştürülmüştür

Türkiye Yerel Gündem 21 Programının üçüncü aşaması, birbirini destekleyen bir dizi proje ile başlamıştır. Üçüncü aşamanın ana projesi “Türkiye Yerel Gündem 21

Yönetişim Ağı Yoluyla BM Binyıl Bildirgesi Hedefleri ve Johannesburg Uygulama Planının Yerelleştirilmesi” başlığını taşımaktadır. Bu proje kapsamında

merkezi yönetimin ilgi ve desteğinin arttırılması ve tanıtım eksikliğinin giderilmesi öngörülmektedir. Proje kapsamında ayrıca Yerel Projelere Desek Programı da yer almaktadır.

Türkiye’deki Yerel Gündem 21 uygulamaları 2001 yılında UNDP tarafından dünyadaki en başarılı uygulamalardan biri olarak seçilmiştir. UNDP tarafından T.C. Başbakanı’na gönderilen 1 Kasım 2001 tarihli mektupta Türkiye Yerel Gündem 21 Programı göstermiş olduğu mükemmel performans sayesinde dünyadaki en başarılı uygulamalardan biri olarak ilan edilmiş ve en iyi uygulama örneklerinden biri olarak BM Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde tanıtılacağı bildirilmiştir. Gerçektende Eylül 2002’ de Güney Afrika”nın Johannesburg kentinde düzenlenen bu zirve sırasında Türkiye YG-21 Programı, bizzat T.C. Cumhurbaşkanı tarafından devlet ve hükümet başkanlarına en iyi uygulama olarak sunulmuştur.

YG-21 Yönetişim Ağı; yerel düzeyde kent konseyleri ve diğer katılımcı platformları oluşturan, kamu kuruluşları yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının kapsadığı geniş yelpazenin yanı sıra YG-21 Pogramı’nın koodinatör kuruluşları, Yönlendirme Kurulu ve üyeleri ve diğer destekleyici kuruluşları kapsamaktadır. YG-21 Yönetişim Ağını oluşturan yerel yönetimlerin sayısı, 61’e ulaşmış bulunmaktadır.

1992 yılında gerçekleştirilen Rio Zirvesi’ nde kabul edilen “ Gündem 21” uyarınca, katılımcı ülkeler, sürdürülebilir kalkınma dahil olmak üzere “Gündem 21” çerçevesinde belirlenen hedeflere uyum sağlamak amacıyla, bir ulusal çevre programı geliştirmeyi kabul etmişlerdir.

Türkiye, kendi ulusal çevre eylem planını hazırlama çalışmalarına 1995 yılında başlamış ve bu çalışmalar, Mayıs 1998 tarihinde tamamlanarak “Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı (UÇEP) ” adlı belge ile ortaya konmuştur.

UÇEP’in hazırlanmasında çok boyutlu katılım sağlanması hedeflenmiştir. Bu çerçevede çevrenin korunması açısından önemli görülen 19 farklı alanda kamu ve özel sektör, üniversiteler, gönüllü kuruluşlar, belediyeler ile meslek kuruluşlarının konularında uzman temsilcilerinin çalışma grupları oluşturulmuştur. UÇEP’in hedefi yenilenebilir kaynakların sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesi, çevre ile ekonomiyi birlikte sürdürülebilir kılacak politika, proje, program ve önerilerin geliştirilmesidir ( TÇV, 2001:106 -107 ).

Hedef, sürdürülebilir nitelikte bir ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişme sağlanması, sürdürülebilir kaynak kullanımının teşviki, sürdürülebilir çevresel uygulamaların desteklenmesidir.

UÇEP’in uygulama süresi olarak 20 yıllık bir zaman kesiti öngörülmektedir. Genel olarak bakıldığında UÇEP’in sağlayacağı yararlar arasında şunlar yer almaktadır: Mevcut kamu kesimi kaynakları ile doğal kaynakların daha etkin kullanımı sağlanacak ve doğal ekosistemlerin sürdürülebilirliği artacaktır.

Toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına yönelik planlar yapılırken, ekilebilir alanların sınırlılığı, toprak yapısındaki değişkenlikler ve bölgeler arası dağılımdaki dengesizliklerin dikkate alınacağı; yaylalar, otlaklar ve meraların sürdürülebilir kullanımına duyarlı olunacağı belirtilmiş olup, ayrıca sürdürülebilir olmayan bir biçimde avlanma yapılmaması gerektiği ifade edilmektedir (DPT, 25.04.2006)

1.3.4. Kanuni Yansımaları

“Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı bu bölümde, yasalardaki boyutu yönüyle ele alınacaktır.

1.3.4.1. Anayasa

Orman varlığının korunmasının devletin bir görevi olduğunu belirten 169. madde ile,yine bir ülkede hayat demek olan toprağın verimli olarak işletilmesi ni, korunmasını ve geliştirilmesini, erozyonla kaybedilmesini önlemenin, ayrıca, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını önlemenin devletin bir görevi olduğunu belirten 43 madde, dolaylı olarak “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı ile ilişkilidir. Anılan maddelerde kavramın adı açıkça geçmese de, kavramın içerdiği mana anılan maddelerde bulunmaktadır (TÇV, 1999:132-133).

1.3.4.2. Çevre Kanunu

Çevre ile ilgili en önemli ve çevre denince akla ilk gelen yasa olan 09.08.1983 gün ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda “ Sürdürülebilir Kalkınma ” kavramına üstü örtülü bir şekilde yer verilmiştir. 1.maddede, “...doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve korunması; su , toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan ile doğal ve tarihsel zenginliklerin korunarak bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi... için yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri ile uyumlu olarak düzenleneceği” ifadesi yer almaktadır. Bu ise; “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramının temelinde yatan anlamı ifade etmektedir (Türkiye Çevre Vakfı, 1999:133). Burada, ekonomik ve toplumsal kalkınma hedeflerine uyum” dan söz edilmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma ile ilgili olan 3.maddede, “ yetkili kuruluşlar, çevre politikalarını uygularken kalkınma çabalarını olumsuz yönde etkilememeyi hedeflemek zorundadır, ekonomik etkinliklerde çevreyi gözeten teknoloji ve yöntemler

seçilmelidir” görüşünü belirtirken, çevre ile ekonomi ve çevre ile kalkınma arasında koordinasyon sağlanmaya çalışılacağı belirtilmiştir (Türkiye Çevre Vakfı, 1999:133). Özetle kaynak kullanımı sırasında, kalkınmayı olumsuz etkilememesi gerektiğine ve alınacak önlemlerin kalkınma çabalarına etkilerinin hesaba katılmasının gereğine değinilmektedir.

1983 yılında çıkan Çevre Kanunu’nun eksiklikleri ve cezaların caydırıcı olmadığının ortaya çıkmasıyla değişiklik yapılması yoluna gidildi. 1995 yılında gündeme gelen değişiklik tasarısı Meclis Genel Kurulu’na gelemedi. Nisan 2006’da Tuzla’da zehirli varillerin ortaya çıkmasından sonra yasa değişikliği tekrar gündeme geldi.

09.08.1983 gün ve 2872 sayılı Çevre Kanunu, 26.04.2006 gün ve 5491 sayılı kanunla tamamen değiştirilmiştir. Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5491 nolu Kanun, 13.05.2006 gün ve 26167 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir (Özkan, 2006:1).

Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5491 nolu Kanun “Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi” dikkate alınmak suretiyle hazırlanmış, nitekim amaç ve ilkeler başlıklı maddelerinde bu ilkeye yer verilmektedir.

1.madde ile “sürdürülebilir kalkınma” ve “sürdürülebilir çevre” kavramlarına geniş yer verilmiş ve bu kavramların içeriklerinin 2.madde de açıklanması ile BM çevre ve kalkınma kriterlerine uyum sağlanmıştır (Özkan, 2006:1).

3.madde de sivil toplum kurumları, meslek odaları ve herkese çevre koruma hakkında kullanma, karar alma süreçlerine katılma hakları verilmiş, ve Bakanlık ile yerel yönetimlerin anılan kurumlarla işbirliği yapması öngörülmüştür (Özkan, 2006:2) Çevrenin korunmasına ilişkin madde yeniden düzenlenmiş ve madde ile biyolojik çeşitliliğin ve bu çeşitliliği barındıran ekosistemin, sulak alanların ve doğal kaynakların korunmasına ilişkin esasların Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenmesine ilişkin kurallar getirilmektedir.