• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRKİYEDE BÜTÜNLEŞİK HAVZA YÖNETİMİ MODELİ

2.3.2. Türkiye’de Bütünleşik Havza Yönetimi

AB uyum sürecindeki Türkiye, çevreye ilişkin düzenlemelerini AB Çevre Müktesebatı ile uyumlaştırmaktadır. Bu manada AB SÇD ve bütünleşik havza yönetimi başlıkları da önemli bir yere sahiptir. Modele geçişin Türkiye’ye özgü gerekçeleri de genel gerekçeler ile benzerdir. Mevzuat uyumu çerçevesindeki yapılan çalışmalar da modelin uygulanması adına önemli destekler sağlamaktadır.

2.3.2.1. Bütünleşik Havza Yönetimine Geçiş Gerekçeleri

Türkiye özelinde de kentleşme, endüstrileşme, yoğun tarımsal uygulamalar, alt yapı eksiklikleri gibi sebepler, kaynaklarda kirlilik yaratan unsurlardır. Gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye’de kirlilik yüklerini yaratan sektörlerdeki artışlar nedeniyle, su kaynakları kirliliği giderek artmaktadır. Zaten su zengini olmayan bir ülke olan Türkiye’de su kaynaklarının niceliğindeki eksiklikler, küresel ısınmanın etkileri ile gün geçtikçe kendini daha fazla hissettirmektedir. Yağışlardaki azalma ve düzensizlik, yağış rejimi farklı bölgelere sahip Türkiye için kaynak potansiyeli üzerinde azaltıcı etkilerde bulunmaktadır. Sorunların belirlenmesi, akılcı, kaliteli, doğru ve teknolojik planlar üretilmesi mevcut yönetim yapısı ile olanaklı gözükmemektedir. İdari sınırların ölçek alınması, kurumlar arasında yetki karmaşası ve eşgüdüm eksikliği, karmaşık/yetersiz yasal yapı, teknik altyapı eksiklikleri başlıca sorunlardır. Kendi iç sorunlarını halledememiş bir kurumsal yapının, kaynak sorunlarıyla ilgilenmesi ve bunlara

39 Bölgesel büyümede yavaşlama, çiftçi gelirlerinde azalma, temel besin maddelerinin temininde sıkıntı

yaşanması, tarımsal üretimin direkt bağlı olduğu endüstrilerde ciddi kayıpların meydana gelmesi, üretim azalması sebebiyle beraber işsizlik gibi neticelerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

40 Havzaların su kaliteleri ile baskı ve etkileri gösterir Havza Önceliklendirme Listesi, EK-4’te verilmiştir. 41 Toprak muhafaza, su miktarı ve kalitesi, karbon tutumu, biyolojik çeşitliliğin korunması vb.

80 çözümler getirebilmesi güçtür. Uluslararası su politikaları ve küresel su sorunları da dahil edildiğinde, Türkiye’deki su kaynakları sorunlarının boyutları içinden çıkılamaz bir hal alabilmektedir (Karadağ, 2008: 389).

Coğrafi ve stratejik konumu, iç suların yanında sınır aşan ve sınırdaş sulara sahip Türkiye, ulusal yararlar, su üretimi/tüketimi ve doğal kaynakların planlamasında havza kavramında birlik sağlamıştır. Mevzuatta ve makro planlamalarda, bütünleşik havza esaslı doğal kaynak planlamasına yer verilmemiş, doğal kaynak planlaması imar mevzuatı yaklaşımı altında görülmüştür. Bu nedenle, ekonomik, ekolojik, sosyal, kültürel ve yapılanma konularının yer alacağı bütünleşik havza planlama/yönetimi anlayışı getirilmiştir. Farklı yönetimlerden belirlenecek amaçlara yönelik uyumlu ürünlerin çıkması için, yasal bir koordinasyona ihtiyaç duyulmuştur. Bütünleşik havza planlama ve yönetimi anlayışı, bu koordinasyonu sağlayacaktır (Girgin, 2008: 377-383). 2.3.2.2. Avrupa Birliği Mevzuatına Uyum

AB üyeliğine aday Türkiye, mevzuatını AB Mevzuatı ile uyumlu hale getirmektedir. Türkiye’nin AB katılımı sürecinde SÇD’yi uygulamaya koyması gereklidir. SÇD uyarınca Bütünleşik Havza Yönetimi bir zorunluluktur. Direktif, su kaynaklarının havza bazında bütünleşik yönetimini esas almakta, bu bağlamda su yönetiminin esaslarını ve suyun kalitesini belirlemektedir. SÇD, ulusal ve havza bazında bütünleşik su yönetim planlarının geliştirilmesi için fırsat sunmaktadır. Direktif’in uyumlaştırılması ve uygulanması, Türkiye’nin özel koşullarından42 dolayı zor ve uzun bir süreç gerektirmesine rağmen Direktif’e yönelik gerçekleştirilmiş çalışmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmalar şöyle sıralanabilir (TBMM MAKR, 2008: 429-432):

Su Çerçeve Direktifi’nin Türkiye’de Uygulanması Projesi – MATRA

İlk çalışma, Hollanda Hükümeti’nin MATRA programı desteğiyle 2002-2004 yılları arasında yürütülmüş olan “Su Çerçeve Direktifi’nin Türkiye’de Uygulanması Projesi”dir. ÇOB’ın koordinasyonunda yapılan ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların43 katılımıyla yürütülen projede, pilot proje olarak seçilen Büyük Menderes Nehir Havzası için “Taslak Bütünleşik Havza Yönetim Planı” hazırlanmıştır. Proje; ilgili kurumların

42 Bu özel koşullar; değişimlere karşı gösterilen bürokratik direnç, statükocu yönetim anlayışı, mevzuat

düzenlemelerinin uzun zaman alması, çok sayıda sınır aşan sulara sahip olması vb. şeklinde sayılabilir.

81 SÇD hakkında bilgilenmeleri, kapasitelerinin geliştirilmesi ve kurumlar arası koordinasyonun sağlanması açısından önemli olmuştur.

Su Sektörü İçin Türkiye’ye Kapasite Geliştirme Desteği Eşleştirme Projesi SÇD ile bağlantılı bir diğer çalışma ise, AB-Türkiye Katılım Öncesi Mali Yardımı 2006 yılı programlamasında desteklenen “Su Sektörü İçin Türkiye’ye Kapasite Geliştirme Desteği Eşleştirme Projesi”dir. ÇOB, DSİ ve Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü (ÇYGM) faydalanıcı kurumlardır. Bu proje, Türkiye’nin AB’ye katıldığı tarihte Su Mevzuatının SÇD’yeuygun olarak uygulanmasını sağlamak üzere, “Kentsel Atık Su Arıtma Direktifi”44, “Tehlikeli Maddeler Direktifi”45 ve bağlantılı Direktiflerle aynı çizgi içinde bir su yönetimi için Türkiye’ye yardımı amaçlar.

Çevre Faslı Müzakere Süreci

AB üyeliği hedefi kapsamında Tanıtıcı Tarama46, Ayrıntılı Tarama47 Toplantıları sonunda “Çevre Faslı” için “Avrupa Komisyonu Tarama Sonu Raporu”nu yayınlamıştır. Raporda, Türkiye’nin çevre faslı müzakereleri için yeteri kadar hazırlıklı olmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle; aşağıdaki açılış kriterlerinin sağlanması ile Çevre Faslı müzakerelerinin başlayacağı tavsiyesi, Avrupa Komisyonu tarafından belirtilmiştir:

1. “Türkiye’nin Komisyon’a; ulusal, bölgesel, yerel seviyede gerekli idari kapasitenin oluşturulması ve gereken finansal kaynaklar için planlar dahil, bu fasıl başlığındaki müktesebatın kademeli aktarım, uygulama ve yaptırımı için, aşamaların ve zaman çizelgelerinin gösterildiği, kapsamlı bir strateji sunması,

2. Türkiye tarafından AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin kararlarına uygun olarak, Çevre Müktesebatının uygulanmasına dair yükümlülüklerini yerine getirilmesi.”

Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı (2007-2013):

Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu, DPT koordinasyonunda hazırlanan “Türkiye AB Müktesebatı’na Uyum Programı (2007-2013)” çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Programda; kurum ve kuruluşları ilgilendiren sorumluluklara

44 91/271/EEC sayılı 45 76/464/EEC sayılı

46 3-11 Nisan 2006 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.

82 ilişkin yasal düzenlemeler yer alır. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Türkiye 2008 İlerleme Raporu’nun Çevre başlıklı 27. faslında, Türkiye’deki su kaynakları yönetimine ilişkin üzerinde durulan konular şunlardır (Türkiye İlerleme Raporu, 2008: 77):

“Su kalitesi konusunda az miktarda ilerleme kaydedilmiştir. Su kirliliğinin önlenmesine ilişkin mevzuatta bir değişiklik yapılmıştır. Bununla birlikte, genel uyum seviyesi, düşük kalmıştır. Su yönetimine ilişkin kurumsal çerçeve, akarsu havzası temelinde düzenlenmemiştir. Su konularına ilişkin sınır aşan istişareler başlangıç aşamasındadır.”

Bu kapsamdaki yasal düzenlemelerin biri de Çerçeve Su Kanunu’dur. Kanun, uygulamada meydana gelen aksaklıkların ve kanun boşluklarının giderilmesi amacıyla hazırlanacaktır. Türkiye’nin hassas olduğu konuların SÇD’de yer alması nedeniyle, Çerçeve Su Kanunu’nun ivedilikle yürürlüğe girmesi planlanmaktadır. Tüm tarafların Çerçeve Kanun hazırlama sürecine dahil edilmesi, uygulama veriminin artırılmasını ve uygulamada doğabilecek karışıklıkların azaltılmasını sağlayacak, Kanun kapsamında belirlenen genel ilke ve hedeflere ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Kanun’u hazırlamak ve Direktif’i uygulamak noktasında kurumlar arası eşgüdümü destekleyecek mekanizmaların Türkiye’de oluşturulması şarttır. Çerçeve Su Kanunu hazırlanırken dikkat edilmesi gereken hususlar; yasal örtüşmeleri, kurumsal çatışmaları ortadan kaldırmak, bütünleşik su yönetimini gerçekleştirmek, suyun ekolojik yapısını iyileştirerek devamlılığını sağlamak, suları izlemek ve veri tabanı oluşturmak, kirleten öder prensibini uygulamak ve suyun ücretlendirilmesini sağlamak şeklinde sıralanabilir (TBMM MAKR, 2008: 432).

83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BÜYÜK MENDERES HAVZASININ TANITIMI VE YÖNETİMİ

3.1. BÜYÜK MENDERES HAVZASININ ÖZELLİKLERİ

Çalışma alanı olarak seçilen Büyük Menderes Havzası’na ilişkin coğrafik, demografik, ekonomik ve sosyal yapısının incelemesi yapılmıştır. Tarihin her döneminde medeniyetler beşiği olarak yer alan Havza, ekonomik faaliyetlerin fazlalığı ve nüfus yoğunlukları ile de ön plana çıkmaktadır.

Benzer Belgeler