• Sonuç bulunamadı

3.2 Küresel Isınma ve Đklim Değişikliği

3.2.2 Türkiye Đkliminde Gözlenen Değişiklikler

Subtropikal kuşakta ve özellikle Afrika'nın Sahel bölgesinde 1960'lı yıllarda başlayan şiddetli kuraklıklar, on binlerce insanın göç etmesine ve milyonlarca hayvanın ölümüne neden olmuştur. Subtropikal kuşak yağışlarındaki ani azalma, 1970'li yıllarla birlikte Doğu Akdeniz Havzası'nda ve Türkiye'de de etkili olmaya başlamıştır (Türkeş, 1996a).

Türkiye'nin uzun süreli sıcaklık-yağış değişikliklerini ve eğilimlerini ortaya çıkarmak için DMĐ tarafından yapılan çalışmalar aşağıda verilmektedir.

Sıcaklıklar ele alındığında Türkiye'nin ortalama hava sıcaklıklarında, küresel sıcaklıklardaki değişimlere benzer olarak genel anlamda bir artış eğilimi söz konusudur. 1941-2007 arasında ortalama sıcaklıklarda 0,64 0C/100 yıl artış trendi vardır (DMI, 2008). 1941-2007 dönemindeki ortalama sıcaklıklardaki bu değişim Şekil 3.6’da verilmektedir.

Ortalama sıcaklıklar Türkiye’nin güney-güney doğusunda ve büyük oranda şehirleşmenin yaşandığı bölgelerde (Đstanbul, Kocaeli) anlamlı ısınma eğilimindedir (Şekil 3.7).

Şekil 3.7 Yıllık ortalama sıcaklık eğilimleri (1952-2006) (Kaynak: DMI, 2006)

Yıllık maksimum sıcaklık dizilerindeki değişimler genelde artış yönündedir. Güney, Batı, Doğu, Güneydoğu Anadolu’nun batı bölgelerinde anlamlı artma eğilimi hâkimdir (Şekil 3.8).

Yıllık minimum sıcaklıklardaki değişimler, değerlendirilen 57 istasyonun %47’sinde anlamlı olmak üzere genel olarak artış eğilimindedir (Şekil 3.9).

Şekil 3.9 Yıllık minimum sıcaklık eğilimleri (1952-2006) (Kaynak: DMI, 2006)

Yağışlar ele alındığında ise Türkiye'deki yağışlar alansal ve zamansal olarak büyük farklılık göstermektedir. Ayrıca, Türkiye yağışlarında mevsimsellik oldukça kuvvetlidir. Yıllık toplam yağışın, yaklaşık %40’ı kış, %27’si ilkbahar, %10’u yaz ve %24'ü sonbahar mevsiminde gerçekleşmektedir. Yer altı ve yer üstü su kaynakları için, kış ve bahar dönemlerindeki yağışın miktarı ve şekli oldukça önemlidir. 1941-2007 arasında ortalama yağışlarda 29 mm/100 yıl azalış trendi vardır. Türkiye genelinde, 1941-1970’da 658,5 mm olan yıllık yağış, 1971-2000'de 635,0 mm'ye düşmüş ve 1980-2006'da 627,2 mm olarak bir önceki döneme göre daha yüksek ama yine de bir önceki periyoda göre düşük miktarda gerçekleşmiştir (DMĐ, 2008). Şekil 3.10’da Türkiye’nin yıllık toplam yağışları ve trendi grafiksel olarak sunulmaktadır.

Şekil 3.10 Türkiye’nin yıllık toplam yağışları ve trendi (1941-2007) (Kaynak: DMI, 2008)

Şekil 3.11'de ise Türkiye'nin uzun yıllar yağış dağılımı verilmektedir. En çok yağış alan yerler denize yakın alanlardır. Buna karşılık iç ve doğu bölgelerde yağış miktarları azalmakta, 400 mm’nin altına düşmektedir (DMĐ, 2008).

Şekil 3.11 Türkiye'nin uzun yıllar yağış dağılımı (Kaynak: ÇOB, 2008)

Mevsimsel olarak incelendiğinde ise, yağışlardaki belirgin azalma eğilimleri özellikle kış mevsiminde görülmektedir. Buna karşılık, sonbahar yağışları artış eğilimi sergilemektedir (Şekil 3.12). Kış yağışlarında gözlenen azalma, bölgede

egemen olan cephesel orta enlem ve Akdeniz alçak basınçlarının sıklıklarında özellikle kışın gözlenen azalma ile yüksek basınç şartlarında gözlenen artışlarla bağlantılı olabilir (DMI, 2006).

Şekil 3.12 Türkiye (a) Kış Mevsimi, (b) Sonbahar Mevsimi yağış dizilerindeki değişimler. Yatay kesikli çizgi (---) 1961-1990 dönemi ortalamalarını göstermektedir ( Kaynak: ÇOB, 2008)

Coğrafi bölgeler açısından incelendiğinde ise, kış yağışlarında güney ve batı bölgelerinde anlamlı azalmalar ve sonbahar yağışlarında, Đç Anadolu'nun kuzey kesimlerinde anlamlı artışlar gözlenmektedir. Đlkbahar yağışlarında genel olarak anlamlı olmayan zayıf artış eğilimleri bulunmaktadır (Şekil 3.13) (ÇOB, 2007).

1940’dan 2006 yılına kadar her biri otuz yılı kapsayan ardışık beş iklim döneminde yıllık yağışların coğrafi bölgelere göre değişimi sonuçlarına göre (Şekil 3.14), Marmara, Đç Anadolu ve Doğu Anadolu’da belirgin bir eğilim izlenmemektedir. Karadeniz’de artış; Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise azalışlar söz konusudur. Değer olarak verilecek olursa, 1940-1969 döneminde 831,1 mm olan Akdeniz Bölgesi’nin 30 yıllık yağış ortalaması, 1980-2006 döneminde 795,9 mm’ye; Ege Bölgesi’nin aynı dönemdeki 712,3 mm olan yıllık yağışı, 1980-2006’da 655,9 mm’ye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ise aynı dönemler için yıllık yağışları 661,2 mm’den 619,6 mm’ye düşmüştür (ÇOB, 2008).

Şekil 3.13 1951-2004 Dönemi Đçin Mevsimsel Yağış Eğilimleri. (a) Kış, (b) Đlkbahar, (c) Yaz, (d) Sonbahar. (Kaynak: 1. Ulusal Đklim Değişikliği Bildirimi, 2007).

Şekil 3.14 Coğrafi bölgelere göre Türkiye’de yağışların 30 yıllık ardışık dağılımı (Kaynak: ÇOB, 2008)

Türkiye’nin yağış dizilerindeki değişiklik ve eğilimlerle ilgili yukarıda verilen uzun süreli mevsimlik sonuçlar, sonbahar mevsiminde bazı bölgelerde düşük artışlarla birlikte, Türkiye’nin büyük bölümünde özellikle kış yağışlarında önemli azalmalar olduğunu ortaya koymaktadır. Bölgesel değerlendirmeler ise, Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yağışlarda azalmayı işaret etmektedir.

Türkiye’nin bir Akdeniz ülkesi olması ve geçiş kuşağında yer alması ülkemizi iklim değişikliği açısından riskli ülkeler arasına sokmaktadır. Türkiye ikliminde uzun süreli gözlenen yaz ortalama sıcaklıklarında özellikle batı bölgelerde artışlar, minimum sıcaklıklardaki anlamlı ve yaygın ısınma eğilimleri, kış mevsiminde en belirgin olan yağışlardaki önemli azalma eğilimleri, yağış yetersizliğine bağlı yaygın ve şiddetli meteorolojik kuraklıklar ve muhtemel değişiklikler ile arazi örtüsü ve arazi kullanımındaki değişiklikler, hızlı nüfus artışı ve şehirleşme gibi diğer tesirler birlikte dikkate alınarak Türkiye'nin iklim değişikliğine ve onun potansiyel etkilerine karşı çok hassas olduğu söylenebilir (ÇOB, 2008).

Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için yılda ortalama kişi basına 10.000 m3 su potansiyeline sahip olması gerekir. Su potansiyeli 1.000 m3’den az olan ülkeler “Su Fakiri” kabul edilmektedir. Kişi basına düsen kullanılabilir su potansiyeli 3.690 m3 olan ülkemiz, dünya ortalaması olan 7.600 m3’ün oldukça altında olmasından dolayı su fakiri olmamakla birlikte su kısıdı bulunan ülkeler arasındadır. Kişi basına düsen kullanılabilir su miktarımız ise 1.735 m3’dür. Devlet istatistik Enstitüsü, 2025 yılına kadar ülkemiz nüfusunun 80 milyona varacağını tahmin etmektedir. Bu durumda kişi başına düşecek kullanılabilir su miktarımız 1.300 m3 ’e düşecektir. Fakat bu süre içerisinde su potansiyelinde azalma meydan gelmemesi gerekmektedir. Bu nedenlerle, iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak su potansiyellerindeki azalışlar ülkemizi su fakirliğine doğru sürükleyecektir.

BÖLÜM DÖRT YÖNTEM

Benzer Belgeler