• Sonuç bulunamadı

Türkiye-Çin dış ticaretine şekil veren, Çin’in ihracata yönelik üretim sisteminin yapısıdır. Çin’in birçok ülkeyle olduğu gibi Türkiye ile olan dış ticaretinde de fazla vermesini sadece düşük işçilikle izah etmek mümkün değildir. Çin’in bir yandan tekstil ve hazır giyim ürünleri başta olmak üzere, birçok dalda DTÖ üyeliğinin getirdiği imkanlar sayesinde dünya pazarlarına girişte yeni avantajlar elde etmiş, diğer yandan ihracatta olağanüstü boyutlara ulaşabilen devlet teşvik ve destekleri sağlamayı sürdürmüştür. Bunların Türk-Çin dış ticaretinin Türkiye aleyhine dönmesinde büyük etkisi vardır.

Bununla beraber, Türkiye’nin Çin ile olan dış ticaretinde açık vermesinin başlıca nedenleri şunlardır:

- Çin’in izlediği dış ticaret politikasında ticaret yapma hakkı belirli

olmaktadır. Çin pazarı küçük ve orta ölçekli firmalardan ziyade büyük firmaların hâkim olduğu bir pazara dönüşmüştür.

- Gümrük vergisi oranlarının yüksek olması ve gümrük uygulamalarının eş

güdümlü olmaması bu ülkeye ihracat için dezavantaj oluşturmaktadır.

- Yabancı şirketlerin sadece üretim yapabilmek için ihracat izni alabilmeleri

ithalatı sınırlamaktadır. Buna karşılık Türkiye’de vergi numarası olan gerçek ve tüzel kişilerin serbest olarak ithalat yapabilmektedirler.

- Çin’de kambiyo mevzuatında sorunlar olmasına rağmen, Türkiye’de

serbest olması ithalatı kolaylaştırmaktadır.

- Çin’deki üretim maliyetlerinin düşüklüğü, ürünlerinin fiyat yönünden

rekabet gücünü artırmaktadır.

- Türkiye’de kurulmuş bulunan çok sayıdaki Çin sermayeli şirketlerin

varlığı Türkiye’nin ithalatını artırmaktadır. Gerçekte bu firmaların çoğu yerli sermayeli olup, Çin’den ithalat yapmak amacıyla kurulmuş firmalardır.

- Türk firmalarının bu ülkeye ihracat yapmalarını sağlayacak dağıtım kanalı

gibi alt yapının hazırlanmamış olması Türk firmalarının Çin pazarına girmelerini zorlaştırmaktadır.

- 1995 yılında yürürlüğe giren tekstil ve hazır giyim anlaşması ile 1 Ocak

2005’den itibaren tekstile uygulanan kotalar kaldırılmıştır. Ancak Çin ihracatını, yerli firmalarının üretimini devlet eliyle destekleyerek kotalı ortamda iken artırmaya başlamıştır.104

Özellikle dış ticaret açığının en büyük nedenlerinden biri olarak Çin Halk Cumhuriyeti’ni gören Dış Ticaret Müsteşarlığı, bu kapsamda Asya-Pasifik ülkeleri stratejisini 2005 yılında başlatmıştır. İlk adım olarak da Çin’e yönelik alt ülke stratejisi hazırlanmıştır. DTM verilerine göre Türkiye 2007 yılında Çin ile yapılan ticarette 9 milyar dolar açık verilmiştir. Türkiye’nin toplam dış ticaret açığının %14’ü Çin’den kaynaklanmıştır. DTM uzmanlarının öngörülerine göre bu açık beş yıl içinde 25 milyar dolara çıkacaktır.

Bu tablo karşısında “sürdürülebilir ve sağlıklı bir ilişki yok” teşhisinden hareketle, DTM sadece ticaretten ibaret olmayan, ortak yatırım alanları, turizm, diğer

ekonomik işbirliği alanları ve ortak ekonomik işbirliğini öngören çok boyutlu bir “Çin Stratejisi” hazırlamıştır.

Mevcut ilişkinin sürdürülemez olduğunu her şeyden önce karşı tarafa anlatmayı tercih eden DTM, 2006’nın başından itibaren Çin ile yoğun bir temas trafiği gerçekleştirerek, Çinli yetkilileri ticari ve ekonomik ilişkilerde yeni bir başlangıç yapılması gerektiğine ikna etmiştir.

Sonuç olarak, DTM’nin Çin ile girdiği “dış ticareti dengeleme” çalışmalarından iyi sonuçlar elde edilmiştir. Bu görüşmeler sonucunda Çinliler bazı alımlarını Türkiye’den yapmaya karar vermiştir. Bununla beraber hızla artan bir ihracat göze çarpmaktadır. DTM yeni süreç için “Çin Pazarına Giriş Programı” hazırlamaya girişmiş, ve bu hazırlıklar büyük ölçüde tamamlanmıştır.105

2.2.1. Türkiye-Çin Ticaretini Geliştirmeye Yönelik Tedbirler

Dış ticaretteki bu dengesizliği giderebilmek amacıyla Türkiye’nin yeni politikalar geliştirmesi gereklidir. Türkiye, Çin ile olan dış ticaretinden daha fazla pay almayı sağlayacak bazı politikalar geliştirebilir. Bunlar:

- Türkiye, Çin pazarında rekabet gücü yüksek bazı mallarla tutunabilir ve

daha sonra da pazar payını artırarak ürün çeşitlendirmesine gidebilir.

- Rekabet gücünün olmadığı mallarda ise Çin firmalarının işbirliği yaptığı

yabancı ülke firmalarıyla birlikte hareket ederek pazarda yeni ürünlere dağıtım ağı oluşturulabilir. Bu konuda değişik ülkelerle yapılan ekonomik işbirliği anlaşmalarından yararlanılabilir.

- Çin’de düşük işgücü maliyetinin yanı sıra üretim, devlete ait işletmeler

tarafından desteklenmektedir. Türkiye’de, Çin pazarına yönelik üretim yapan işletmeler de devlet tarafından teşvik edilmeli ve rekabet gücünün geliştirilmesi amacıyla, enerji, hammadde, finansman, işçilik üzerindeki yüklerin azaltılmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır. Çin’e yönelik ihracat sanayi lehine maliyet desteği sağlanmalıdır.

105 Ekonomist Dergisi, “Çin, Dev Bir Endüstri Bölgesi Kurmaya Geliyor”, 7-13 Ekim 2007, Sayı :

- Özellikle tekstil ürünlerinde Türk firmalarının kendi markalarını

geliştirmeleri gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’deki tekstil ihracatçılarının büyük bir kısmı KOBİ’lerden oluşmaktadır. KOBİ çoğunluğu içeren geniş ihracatçı kesimlerinin koşul ve ihtiyaçlarını dikkate alan farklı ve çeşitli yöntemlerin de uygulanması gereklidir. Bu tür uygulamalar, yerli üretimde kalite yanında verimliliği artırmaya da hizmet edecektir.

- Üretimde bilgi ve teknoloji yoğunluklu ürünlere öncelik verilmelidir. - Çin, ekonomik gelişme sürecinde tarım sektörünü ihmal etmiştir.

Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olması, gelecekte Çin’in tarım ürünleri ithalatında büyük artışlar olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye, GAP çerçevesinde yapılacak yatırımlarla Çin’in hububat ve diğer gıda maddeleri ithalatından önemli pay alabilir.

- Çin’in ülkenin kuzeybatı bölgesi için başlattığı geliştirme projesinden

yararlanarak Türkiye, Doğu Türkistan’a belirli sektörlerde yatırım yaparak hem oradaki yerli pazara hem de Çin’e ürünlerini pazarlayabilir.106