• Sonuç bulunamadı

3 BÖLÜM:

3.4 TÜRKİYE’DE MODERN ANLAMDA HEYKEL RESTORASYONU

Tüm dünyada kültür varlıklarının değerlerinin daha iyi anlaşılmaya başlaması ile birlikte restorasyon da önemi artmaya başlayan bir bilim dalı olmuştur. Maddi olanakların artması ve bilimin gelişmesiyle toprak altında binlerce senedir saklı duran eserlerin gün yüzene çıkması, eserlerin farklı bir ortamla birlikte bozulma sürecini başlatmaktadır. Önlem alınmazsa yok olma tehlikesi vardır. Sonuç olarak bu durum restorasyonda hızlı gelişen bir süreci doğurmuştur57.

Türkiye’de koruma anlayışının başlangıcı olarak, taşınabilir eserlerle sınırlandırılmış bir koruma olan 1869 yılında Müze-i Hümayun‟un kuruluşunu gösterebiliriz58.

Türkiye deki ilk müze Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu); günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini oluşturur. Padişah Abdülmecit'in Yalova gezisi sırasında gördüğü Bizans yazıtlarını İstanbul'a getirtmesi üzerine eserler, 1846 yılında Osmanlı Devlet adamı Ahmet Fethi Paşa tarafından o güne kadar saray deposu olarak kullanılan Aya İrini'de toplatılmıştır. 1973’te Aya İrini kilisesinin nemli ve rutubetli olmasından dolayı eserler Çinili köşkte tadilat yapılarak buraya taşınmıştır; dolaylı olarak korumacılığın ilk adımlarından birinin atıldığı söylenilebilir59.

Restorasyon ve konservasyonun Türkiye deki gelişim sürecine baktığımızda ilk aşamalarda eli teknik işlere yatkın becerikli ustaların veya kişilerin restorasyon ağırlıklı çalışmalar yaptığı dönem arkasından konunun öneminin kavranmasıyla birlikte restoratörlerin yetişmesi ve restorasyonla konservasyonun eşit bir şekilde ele

57 Küçük, 1997: 117 – 138.

58 http://korumaveonarim.org/index.php?option=com_content&view=article&id= 66:tuerkiyede- koruma-ve-onarmn-geliimi&catid=38:makaleler& Itemid=59 02/02/2013

alındığı döneme doğru adım atıldığını görürüz. Bundan sonra eserlere; dönemi, malzemesi, saklama koşulları ve konservasyon için uygun malzemenin ne olduğu tartışılarak müdahale edilmeye başlanmıştır

Türkiye de taşınır kültür varlıklarına dair restorasyon ve konservasyon kavramları ise 1970’li yıllarda dile getirilmiş olup literatüre eklenebilir. Bu dönemlere kadar taşınır kültür varlıklarının pek bir değer ifade etmediğini görürüz bununla birlikte restorasyon ve konservasyon adına belge ve kayıt bulmakta pek mümkün değildir60.

1877 yılında Müze Okulu’nun açılması sadrazamlıkça uygun görülmüş, hatta iradesi de çıkmıştır. Hatta bir taraftan ders araçları da tedarik edilmiştir. Lakin açılıp açılmadığı, açıldı ise öğretimin ne kadar sürdüğü, kaç öğrencisi olduğu bilinmemektedir61.

Cumhuriyet Türkiye’siyle birlikte konu devlet büyüklerince dikkate alınmış ve müdahil olunmuştur. 19 Şubat 1931 tarihinde dönemin en büyük olayı, Atatürk'ün acele ve önemlidir kaydı ile 19 Şubat 1931 tarihinde Konya'dan Başbakan İsmet İnönü'ye çektiği telgraftır. Bu telgrafta:

"İstanbul'dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya'da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir. Ancak memleketimizin, hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ilerde tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kati lüzum vardır." ifadeleri Atatürk’ün bu konudaki hassasiyetini ve müdahalesini acık bir şekilde

60 Bingöl, 1999: 9 61 Bingöl, 1999: 12

göstermektedir.62 İstanbul Arkeoloji Müzesi bünyesindeki Kimyahane’de 1940’lı

yıllarda taşınabilir kültür varlıklarını koruma ve onarıma yönelik; analizlerin gerçekleştirildiği laboratuvar, heykel atölyesi ve fümigasyon63 odası ile dönemine

göre ileri bir atılım yapılmış çalışmalardandır64.

1950 yılında adı o zaman Hitit Müzesi olan, şimdiki Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde müze elemanlarından el yeteneği olanlar (Mustafa Tutuş daha sonra Fethi Ünlü, Abdurrahman Çulha) restorasyon çalışmaları yapmaktaydı65.

Milli Eğitim Bakanlığı, VII. Milli Eğitim Şurasına sunulan Güzel Sanatlar Komitesi Raporunda, Resim ve heykel müzelerinde tamir atölyelerinin tesisi için iki elemanın ihtisas yapmak üzere 1962 yılında İtalya'ya gönderilmesi öngörülüyor. Güzel sanatlar müzelerinin kadrolarına da biri heykeltıraş diğeri de ressam olan iki teknik müdür yardımcısı kadrosu verilmiştir ve unvanları "konservatör" olarak belirlenmiştir66.

1973 yılında 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 20. maddesinde "taşınır" kavramı ilk kez kullanılmakta ve bu maddede şöyle denilmektedir: Madde 20: Milli Eğitim Bakanlığı müzeler örgütünün emrine verilen taşınır eski eserler, usulüne uygun olarak tasnif ve tescil olunarak müzelere kaldırılırlar67.

62 http://tr.wikisource.org/wiki/Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn_%C4%B0

63 Fumigasyon 20. yüzyılın başından beri ürünlerdeki zararlı etmenlere karşı kullanılan bir kimyasal savaş metodudur.

64 Önder, 1989:143. 65 Bingöl, 1999: 13. 66 Bingöl, 1999: 13. 67 Bingöl, 1999: 14.

Aynı yıl MTA tarafından başlatılan Türkiye Madencilik tarihi araştırmaları ile maden analizlerinin yapımına başlanması, modern ve bilimsel konservasyon için çok önemli bir adımdır68.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda, taşınır kültür varlıklarının muhafazası, bakım, onarım ve restorasyon işlerinden söz edilmekte ve bunların korunup değerlendirilmeleri devlete bırakılmaktadır. 1984 yılında Merkez Laboratuvarı İstanbul'da kurulmuş. Böylece taşınır kültür varlıklarının konservasyon ve restorasyonları ilk kez devletin, bu amaçla kurulmuş bir kurumu tarafından bilimsel yöntemlerle ve etik kurallar çerçevesinde yurt dışı eğitimli uzmanlar tarafından ele alınmış olmaktadır. Merkez laboratuvarı elini yetebildiğince uzatarak üstüne düşen görevi yapmaya, işlevini elden geldiği oranda sürdürmeye çalışmaktadır69.

1984 yılında İstanbul Konservasyon ve Restorasyon Merkez Laboratuvarı'nın kuruluşu ile ülkemizde çağdaş bilimsel konservasyon tanımına uygun ve uluslararası meslek ilkelerini izleyen çalışmalar başlamıştır. Arkeolojik kazılarda ele geçen ve müze koleksiyonlarında bulunan objelerin korunmasında ciddi sorunlar ve çıkmazlarla karşılaşılması ile; koruma ve onarımın yeterince bilimsel ve teknik yetkinliği olan kişilerin elinde olmaması deneme yanılma yönteminin yol açtığı geriye döndürülmesi olanaksız tahribata yol açmıştır. Neticede yanlışlıklar fark edilmiş ve giderilmeye çalışılmıştır 70.

1987 yılına gelindiğinde 3386 sayılı kanun ile 2863 sayılı kanundaki eksiklikler giderilmeye çalışılmış (değişik taşınır kültür varlıklarının kapsamlı tarifi). Dolmabahçe Sarayı'nda ilk defa bazı taşınır kültür varlıklarının bilimsel yöntemlerle konservasyonuna başlanmıştır. 1989 yılında Ankara Üniversitesi Başkent Meslek Yüksekokulu kurulmuş ve hemen ertesi yıl, taşınabilir kültür varlıklarının

68 Bingöl, 1999: 14. 69 Bingöl, 1999: 14. 70 Kökten, 1999: 17.

konservasyonu ve restorasyonu konusunda, Türkiye'de ilk kez, konservasyon teknikeri diploması alacak meslek elemanlarını yetiştirmek üzere eğitime başlanmıştır71.

1993 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde kurulan ve 1996- 1997 eğitim –öğretim yılında öğrenci alan Taşınabilir Kültür Varlıkları Koruma Onarım Bölümü, alanında ülkemizde lisans düzeyinde eğitim veren ilk program olmuştur72.

Türkiye’de restorasyon konusunda yasalar ile sınırları belirtilen hangi kurumların hangi yapılarda koruma konusunda yetkili olacağı belirlenmiştir. Bu konuda 3 yetkili kuruluş vardır. Bunlar: Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve kendine ait Milli Sarayları korumakla yetkili TBMM bünyesinde kurduğu Daire Başkanlığıdır.

71 Kökten, 1999: 17. 72 Çetin, 2012:241.

4 BÖLÜM:

Benzer Belgeler