• Sonuç bulunamadı

Türk Toplumunda Tek Ebeveynli Anne Olmak

4. TOPLUMDA DUL KADIN ALGISI

4.6. Türk Toplumunda Tek Ebeveynli Anne Olmak

Toplumumuzda tek ebeveynli anne olmak zordur. EĢi ölen kadın her hangi bir geliri yoksa eĢinden kalan maaĢ ile çocuklarının geçimini sağlamaya çalıĢmakta, toplumsal her türlü baskıya rağmen onları en iyi Ģekilde yetiĢtirmeye gayret göstermektedir. YaĢı genç ise çevresi tarafından evlilik baskılarına maruz kalmakta, evlenmeyi istediğinde ise çocuklarını düĢünerek duygularını geri planda tutmak zorundadır. Sağlıklı bir çocuğa sahip tek ebeveynli anne olmak zor iken, zihinsel ya da bedensel engeli olan çocuğa sahip tek ebeveynli anne olmak çok daha zordur. Sosyal destek görmeyen tek ebeveynli anne, psikolojik olarak örselenmektedir.

47 “BoĢanmanın neden olduğu sorunlar ve getirdiği sorumluluklar, bireyler için zor bir süreci baĢlatırken; özellikle boĢanmıĢ kadınlar yalnız yaĢamanın yanı sıra tek ebeveyn olarak gerek sosyal yaĢamlarında gerekse de çalıĢma yaĢamlarında bu durumdan erkeklere oranla daha fazla etkilenmektedirler.” (Uğur, 2014: 1)

EĢinden boĢanmıĢ olan kadın ise çocuklarına bakarken benzer sorunları yaĢamaktadır. Mahkeme nafaka bağlasa bile zaman zaman eĢi nafakayı vermemekte, kadın anne olarak çocuklarına kendi imkanları ile bakmaktadır. Uğur‟un (2014: 141) araĢtırmasında “kadınların yaĢadıkları ekonomik sıkıntılarını belirlemek için kadınlara eĢlerinden nafaka ya da maddi manevi destek alıp almadıkları sorulmuĢ ve görüĢülen 21 kadından büyük çoğunluğunun (15 kadın) eski eĢlerinin boĢandıktan sonra kendileri ya da çocukları için maddi/manevi destek sağlamadığı belirlenmiĢtir.”

EndüstrileĢmenin getirdiği çekirdek aile tipinde ise, boĢandıktan sonra çocuklar genellikle anne yanında kalmaktadırlar. Bu nedenle, çekirdek ailenin boĢanmayla parçalanması, kadına maddi yönden güçlü olma sorumluluğu yüklerken, erkeği tekrar evlenmek veya yalnız yaĢamak zorunda bırakacak gibi görünmektedir. Bununla birlikte eski eĢi nafaka vermediği gibi kadının kazancına da zorla el koyabilmektedir. Tekrar evlenmeyi düĢündüğünde eski eĢi tarafından psikolojik veya fiziksel Ģiddet görmektedir. (Kaya, 2009: 67)

“Yapılan son istatistiksel sonuçlar doğrultusunda; boĢanmanın kadınların yaĢam standartlarında yüzde 27‟lik bir azalmaya, erkeklerde ise yüzde 10‟luk bir artıĢa neden olduğu ortaya konulmuĢtur. Bu sonuca göre; kadınlar ve erkeklerin, boĢanma sonrası maddi durumları arasında yüzde 40 gibi bir farklılaĢma olduğu sonucu görülmektedir. BoĢanmadan sonra çocukların velayetinin genellikle anneye verilmesinin ortaya çıkan sonuç ile bağlantılı nedenlerden birisi olduğu düĢünülmektedir. Anneler, çocukların bakımı için nafaka alsalar bile, bu genellikle yetersiz kalmaktadır. Ayrıca, kadınların para kazanma gücünün erkeklere göre daha düĢük olması ve kadınların günümüzde halen daha düĢük ücretli iĢlerde ayrımcılığa uğraması ve eĢlerini geliĢtirmek için kendi kariyerlerinden ödün vermeleri, ev iĢleri

48 ve çocukların bakımı konularında büyük sorumluluğu kendilerinin üstlenmesi onların bu anlamda engellenmelerine neden olan faktörlerden bazılarıdır.” (Aktaran: AktaĢ, 2011: 43)

Uğur‟un (2014: 134-135) araĢtırmasında boĢanmıĢ kadınlardan çocuk sahibi olanların boĢanma sonrası sosyal çevrenin daralmasıyla ilgili olarak kırılganlık düzeylerinin daha yüksek olduğu belirlenmiĢtir. GörüĢtükleri sosyal çevreye kendilerinin bir sınırlama getirdiğini belirten çocuk sahibi boĢanmıĢ kadınların bunu yapmaktaki gerekçelerinin çevrelerinin kendileri hakkında dedikodu yapacağına inanmaları, dıĢ çevreyi yalnız anne olmaları dolayısıyla hem kendileri hem de çocukları için bir tehdit olarak algılamaları ve olumsuz söylemlerden daha kolay etkilenmeleri olduğu saptanmıĢtır. Tek olmalarının karĢı cins için bir çekim unsuru olduğunu düĢünen yalnız annelerin iĢ yerinde, mahalle ve diğer sosyal çevrelerinde özellikle erkeklerden olmak üzere kendilerini geri çekme eğiliminde oldukları belirlenmiĢtir.

“…evli olan arkadaĢlarımızın sosyal yaĢantısından çıkmam gerektiği, o tabi ki bana bir hayal kırıklığı oldu çünkü aile değil artık tek ebeveynli bir anneydim ve ister istemez küçük küçük söylemlerden etkileniyordum yani ya da kızım etkileniyordu, ben etkileniyordum. O‟nun etkilenmesinden kaynaklı. Belki de en büyük üzüntüm arkadaĢ çevremi yeniden yaratma ihtiyacıydı ve belli bir yaĢ vardı. Benim gibi, beni anlayabilecek noktada arkadaĢlar seçmeye çalıĢtım ama en zor olanı da evliyken ki rahatlığım boĢanmıĢ halimde yoktu. Daha bir sosyal kontrol altında hissediyordum kendimi. Daha bir böyle annelik yönünü ön plana çıkartmam gerektiği ve etrafımdaki insanları daha ince eleyip seçme, çok büyük bir seçimden geçirme ihtiyacı duyuyordum, en çok zorlandığım nokta buydu. Çünkü boĢanmıĢ bir bayan fikri insanların zihninde benim algım gibi değildi, bu beni ürkütmüĢtü açıkçası...”(K12,37yaĢ)

“Çevrelerinin kendileri hakkında dedikodu yapacağına inanmaları, dıĢ çevreyi yalnız anne olmaları dolayısıyla hem kendileri hem de çocukları için bir tehdit olarak algılamaları ve olumsuz söylemlerden daha kolay etkilenmeleri, çocuk sahibi

49 boĢanmıĢ kadınların bazılarının görüĢtükleri sosyal çevreye bir sınırlama getirmelerine sebep olmuĢtur. Bunların yanı sıra boĢanmanın ardından kadınların eski sosyal çevrelerinin olduğu evlerinden taĢınmaları, yeni bir iĢe baĢlama ya da iĢ yeri değiĢtirme zorunluluğu ve ekonomik kazanımın azalmasının da kadınların sosyal çevrelerinin sınırlanmasında etkili olduğu belirlenmiĢtir. Uğur‟un (2014) araĢtırmasının bu verileri değerlendirildiğinde nedeni ne olursa olsun boĢanmıĢ kadınların evli hemcinslerine oranla daha izole bir yaĢam sürdürdükleri sonucuna ulaĢmıĢtır.

BoĢandıktan sonraki süreçte kendilerini ilk baĢlarda kötü hisseden ve boĢanmayı bir travma olarak nitelendiren kadınlardan 5‟i çocuk sahibidir. Temel kaygıları çocuklarını tek baĢına yetiĢtirmek olan yalnız annelerin boĢanma sonrası stres düzeylerinin daha yüksek olduğu belirlenmiĢtir. Toplumun tek baĢına çocuk yetiĢtiren bir kadına olumlu bakmayacağı yönündeki inançlarının bu kadınların duydukları stres düzeyini daha da artırmıĢ olduğu saptanmıĢtır.” (Uğur, 2014:135)

“…yani bir kere rahatladım, üzerimden bir yük kalktı ama tabi ki endiĢe duymaya baĢladım; çünkü toplumda tek baĢına çocuk büyüten bir kadın olmak, toplumun bakıĢ açısı, ani daha sonra ne olacak… Ve Ģey yapmak istemedim; hemen herkese ben boĢandım diye ilan etmedim ama saklamadım da....”(K3,44yaĢ)

“Velayeti alan ebeveynlerin yani genellikle annelerin ise, psikolojik, ekonomik, sosyal vb. birçok alanda zorluklar yaĢaması nedeniyle çocuklarına kısıtlı zaman ve enerji harcayabildikleri belirtilmektedir. Velayeti almıĢ olan, yani çocukla aynı evde yaĢayan ebeveynin, çocuğuna destek ve kontrolünün çocuğun iyi olma hali ve geliĢimi için önemlidir. Ancak boĢanmanın neden olduğu stres de, ebeveynin çocuk yetiĢtirme kalitesini etkileyip, çocuk için olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir.” (Aktaran: Sancaklı, 2014: 1 )

Benzer Belgeler