• Sonuç bulunamadı

Türk Soylulaştırmasının Genel Değerlendirmesi

2.2. TÜRKİYE'DE SOYLULAŞTIRMA UYGULAMALARI

2.2.3. Türk Soylulaştırmasının Genel Değerlendirmesi

Uçar Altınışık, Türkiye’de yaşanan soylulaştırma sürecinin, Amerika ve Avrupa örneklerinden ayrıştığı yönleri bulunduğuna dikkat çekmektedir. Bu vurguya göre, Türkiye’de tarihsel-kültürel değere sahip binaların restorasyonu ile başlayan uygulama örneği az iken; merkezdeki düzensiz ve kalitesiz konutların yıkılıp, üst gelir grupları için çekici yeni konut alanlarının yapılması şeklinde bir süreç gerçekleştiği görülmektedir. (Uçar Altınışık, 2015, s. 112)

Yeni konut talebine sahip yüksek gelirli grubun profilini çıkarma amacıyla Türkiye’deki verilere başvurulduğunda ise; yüksek eğitim görmüş nüfusun genel nüfusa göre çok düşük olduğu ve erken evlenme ve genç yaşta çocuk sahibi olma eğiliminin yaygınlığını sürdürdüğü görülmekte; buna dayanılarak potansiyel öncü sınıf oranının çok düşük olduğu sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, 2000’li yılların

“cazibe merkezi yaratma”, “istihdam yaratma”, “ekonomiyi canlandırma” gerekçeli projeleri, üst gelir grubundan bir azınlıktan ziyade tüm toplumsal kesimlerin yaşam alanlarının kentsel dönüşüme konu edilmesini sağlamıştır. (s. 112-114)

Türkiye’deki tezahürüne bakıldığında, bu kentsel sürecin bir sonucu olarak ortaya çıkan yer değiştirmenin çoğunlukla “yerinden edilme” şeklinde

gerçekleşmediği görülmektedir. Bunun yerine, bölgedeki eski evlerinin karşılığında kendilerine verilen yeni konutları yüksek fiyata kar amaçlı satanlar ya da yeni konut giderleri fazla geldiği için evini kiraya vermeyi tercih edenler ile semtinden ayrılmak istemeyenlerin toplamından oluşan bir resim ortaya çıkmaktadır. Bu duruma ek olarak, bazı kentlerde vurgulanan kent ekonomisini canlandırma amaçlı söylemin (Safranbolu, Beypazarı, Eskişehir- Odunpazarı örneklerinde olduğu gibi) halkın süreci desteklemesine ve aktif katılımına sebep olduğuna şahit olunmaktadır. (s. 112-113)

Büyük kentler dışında ulaşımın pek sorun olmaması, inşaat sürecinde karşılaşılabilecek zorluklar ve yasal şartların sağlanması için harcanması gereken zaman, otomobil ve konfor bağımlılığının binaların bireysel rehabilitasyonunu maddi açıdan zorlaştırması gibi sebepler, Türkiye’deki sürecin diğer ayrıştırıcı yönlerini vurgulamaktadır (s. 113).

Bu değerlendirme, değişen coğrafya ve koşullara göre soylulaştırmanın da farklı görünümler kazandığı savını destekler niteliktedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAMU ELİYLE SOYLULAŞTIRMA

Ortaya çıkış anından günümüz formuna bürünene kadar, soylulaştırma sürecine bütüncül olarak bakılmaya çalışıldığında, durağan bir gelişim çizgisinde ilerleyen bir süreçten ziyade, evrilerek ilerleyen bir dönem ile karşılaşılmaktadır. Tarihsel süreç içerisindeki gelişimi önceki bölümlerde aktarılmaya çalışılan soylulaştırma hakkında bütüncül bir kavrayışa erişilebilmesi noktasında, uğradığı değişikliklerle günümüzde aldığı şekli irdeleme ve anlama ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

Ortaya çıkan bu ihtiyacı gidermeyi amaçlayan bu bölümde öncelikle, klasik soylulaştırma tanımlarından bildiğimiz sürecin zamanla uğradığı değişimlere kısaca değinilecektir. Ardından, bahsi geçen dönüşüm sonucunda yeni formlar alarak çeşitlendiği gözlemlenen soylulaştırmanın çağdaş türlerinden bazıları ele alınacaktır.

Daha sonra, tezin varmak istediği noktaya esas teşkil eden ve söz konusu yeni türlerden biri olan kamu eliyle soylulaştırma, kapsamlı bir şekilde incelenecektir. Bu inceleme, sağlam temellere dayanabilmesi amaçlanarak iki yönlü olarak yürütülecektir.

Öncelikle kamu eliyle soylulaştırma hakkında oluşturulmuş kuramsal çerçeveye başvurulacak; sonrasında ise farklı coğrafyalar üzerinde gelişen kamu eliyle soylulaştırma örneklerinden yararlanılacaktır. Ele alınan örnekler, Türkiye ve Batı alt başlıklarında, olabildiğince çeşitlendirilmeye çalışılacaktır. Çizilen bu rotanın bizi, merkezi ve yerel otoritelerin soylulaştırma sürecindeki yerini bütünlüklü bir şekilde kavrayabileceğimiz noktaya kadar götürmesi, çalışmanın motivasyon kaynağını temsil etmektedir.

3.1. SOYLULAŞTIRMANIN DÖNÜŞÜMÜ

Başlangıçta soylulaştırma, kent merkezlerinde düşük gelirlilerin yaşadığı çürümüş konutların, bölge dışından gelen orta sınıflar tarafından rehabilite edilmesi olarak anlaşılmış ve tanımlanmıştır. 1970’lerin sonlarına doğru, klasik tanımlamanın yerini, daha geniş bir süreç kavramsallaştırması almaya başlamıştır. 1980’lerin erken dönemlerinde ise, mekânsal, iktisadi ve sosyal yeniden yapılandırmayla ilişkilendirilen bilimsel anlam arayışlarına yönelim söz konusu hale gelmiştir. (Sassen, 1991, s. 261)

Glass’ın konut rehabilitasyonuna dayandırarak yaptığı soylulaştırma açıklamasının, günümüz soylulaştırmasını anlamlandırmakta yetersiz kaldığını

belirten Smith, konut rehabilitasyonu ile yeniden geliştirme arasındaki çizginin ortadan kalktığını; her iki kavramın da çağdaş soylulaştırma kapsamında kendine yer bulduğunu ifade etmiştir (1996, s. 37). Söz konusu yeniden tanımlama ihtiyacını doğuran; soylulaştırma sürecinin zaman içerisinde uğradığı değişikliklerdir.

Soylulaştırmanın temel süreçleri ve ürettiği fiziki değişimler zamansal ve mekânsal açıdan esnemiş; farklı aktörler ve yerler devreye girerek üretilen manzaraları değiştirdiği için süreç, artan oranda karmaşıklaşmıştır (Davidson & Lees, 2005, s.

1168).

Çeşitli alanlarda meydana gelen ve çok sayıda form alan çağdaş soylulaştırma, tekil tanımlamaları reddeder (s. 1167). Farklılaşan soylulaştırma süreçleri, pek çoğu soylulaştırma kavramından türeyen yeni adlandırmalarla açıklanmaya çalışılmıştır (Lees, Slater, & Wyly, 2008, s. 129). Çalışmanın takip eden kısmında, bu yeni soylulaştırma süreçleri ve edindikleri yeni adlandırmalardan, betimleniş biçimleriyle klasik soylulaştırma tanımından farklılaşan üç tanesi olan kırsal soylulaştırma, yeni inşa yoluyla soylulaştırma ve süper soylulaştırma (s. 130) ele alınacaktır. Daha sonra, tez çalışmamızın ana odak noktasını oluşturan ve devlet eliyle soylulaştırma olarak adlandırılan yeni soylulaştırma formu incelenecektir.