• Sonuç bulunamadı

Britanya, Birleşik Devletler ve Avustralya’da Soylulaştırma Uygulamaları

1.3. SOYLULAŞTIRMA KURAMLARI

2.1.1. Britanya, Birleşik Devletler ve Avustralya’da Soylulaştırma Uygulamaları

politikalarına göre değiştiğini ifade eden Ergün, İngiltere örneğinde daha çok merkezi hükümetin geliştirdiği politikalar çerçevesinde uygulamalar yapıldığını; Amerika’da ise yerel yönetim kararlarının daha etkili ve özel sektörü yatırıma teşvik edecek nitelikte olduğunu aktarmaktadır (Ergün, 2006, s. 17-18). Öte yandan Uzun, batı özelinde soylulaştırmanın gerçekleştiği çerçeveyi belirleme çabasıyla yabancı örnekler üzerine eğildiğinde, tüm sosyal ve mekânsal yenilenme örneklerinin kent-içi alanlarda;

çoğunlukla da tarihi kent önemi olan yapıların yer aldığı kent parçalarında ortaya çıktığı sonucuna varmaktadır (Uzun, 2006, s. 37).

Süreçteki tüm bu çeşitliliğin uygulama pratikleri üzerinden gözlemlenmesinin sağlıklı bir yol olduğundan yola çıkılarak, aşağıda, Batı özelinde, hem ülkeler hem de semtler bazında çalışılmış bazı örneklerden yararlanılmıştır.

2.1.1. Britanya, Birleşik Devletler ve Avustralya’da Soylulaştırma Uygulamaları

Soylulaştırma sürecinin işleyişini, batıdaki soylulaştırma uygulamaları üzerinden anlayabilmek noktasında, Williams’ın seçtiği örnek ülkeler (Britanya, Birleşik Devletler ve Avustralya) üzerinden karşılaştırmalı bir değerlendirme yaparak literatüre kattığı çalışmaya değinilmelidir. Çalışmada ülkeler, konuya dair mevcut materyallerin bolluğuna dayanılarak seçilmiştir (Williams, 2015, s. 85). Bununla birlikte bu üç ülke, “…iktisadi gelişim, arsa ve emlak mülkiyeti, kentlerin biçimi ve yapısı, sosyal ve siyasal ilişkiler ve devlet düzeni açısından ilginç ve önemli karşıtlıklara sahip olduklarından” (s. 85), soylulaştırma sürecinin işleyişinde ve etkisinde önemli varyasyonları görme imkânı sunmaktadır.

Bahsedilen çalışmaya göre, Avustralya’da işçi sınıfı-ev mülkiyeti oranı Britanya ve Birleşik Devletlere göre daha yüksektir. Ülkede 20. yüzyılın büyük bir

kısmı boyunca görülen şiddetli konut kıtlığı, iç bölgelerin yeni göçmenlerle hızla dolmasıyla sonuçlanmıştır. Metropoller dışa yayıldıkça ve sanayi alanları banliyölere kaydıkça ise kent içi göçmenlerin merkezden taşınması teşvik edilmiştir. Göçmenlerin yerini- önce bireysel, sonra koordinasyonlu bir biçimde- beyaz yakalı profesyonellerin doldurması sağlanmıştır. (s. 86)

Britanya’ya bakıldığında kent sisteminin daha karmaşık olduğu görülmektedir.

Bu karmaşanın sebebi; konut ve iş piyasalarındaki baskılardır. Konut piyasalarındaki baskıyı doğuran; kent içi alanlardaki kira sektörünün büyüklüğüdür. Kapsamlı temizlik programları, kamu konutları sağlanması, yeni kasabaların inşasıyla birlikte ev sahipliği teşvikleri yapılarak mülkiyet arzu edilir hale getirilmiş; bu yeni durum ise satın alınabilir konut stokunu azaltarak piyasayı etkilemiştir. Diğer yandan geleneksel endüstrilerin gerilemesi ve beyaz yaka işleri ile hizmet istihdamının yükselişi de konut talep dengesini etkilemiştir. Bu baskılar, soylulaştırmanın Britanya’da büyük kent içi alanlarla sınırlı kalmamasına ve metropollerin çevresindeki küçük kasaba ve köylere kaymasına sebep olmuştur. Sonuç olarak Britanya’daki soylulaştırmanın çok daha yaygın olduğu söylenebilir. (s. 86-87)

Amerikan kentlerinin iç bölgelerindeki kiralık konutlarda siyahların yaşamaya başlaması, bölgedeki emlak terkini ve finans kuruluşlarının kırmızı hat uygulamasını beraberinde getirmiştir. Yerel mali krizlerle birleşen ırk çatışması, terk, yerinden etme gibi unsurlar, Birleşik Devletlerdeki soylulaştırma sürecine farklı bir ivme kazandırmıştır. (s. 87)

Avustralya ve Britanya’da yerel siyasetin yeniden teşkilatlanmasıyla (soyluların yerel siyasette kayda değer bir etki alanı elde etmesi süreci) işçi sınıfı politikacıları ve yeni orta sınıf arasında ortaya çıkan karmaşanın sonunda yerel topluluklar, soyluları kabul edip etmeme konusunda bir sonuca varamamışlardır.

Soyluların yerleştiği göçmen nüfusun yoğunlukta olduğu alanlarda uzun zamandır oturan bir grup sakin, tüccar ve mülk sahibi; görünüş, alışkanlık ve kültür bakımından kendilerine uyan bu yeni sakinleri, yeniden yapılandırılan mahallelerinden ve yeniden oluşturulan yerel politikalardan doğan mağduriyetlerine rağmen başta hoş karşılamışlardır. (s. 88)

Birleşik Devletlerde mekânın işgali ve yerinden etmeye karşı verilen siyasal mücadele, Avustralya ve Britanya’dakinden yoğundur. Hükümet kontrolünün

eksikliği, mahalle sakinlerinin, çıkarlarını korumak için koalisyonlar oluşturmasına olanak vermiştir. Mahalle düzeyindeki karşı çıkışa rağmen, Amerika, kent içi alanlardaki belediyelerin sosyal ve finansal sorunlarına çözüm olması için yaygın soylulaştırma teşvikini benimsemiştir. Endüstri ile orta sınıfların dışa göçü sebebiyle küçük yerel hükümetler, vergi matrahı kaybı sonucu fakirleşmiştir. İflasa sürüklenen yerel belediyeler şüpheyle de olsa kurtuluşu, kayda değer gelire sahip hanelerin geri dönüşüyle yerel ekonomilerin canlanmasına, konutların iyileştirilmesiyle emlak vergi matrahlarının yükselmesine bağlamışlardır. Kentin geleceği de, siyahların kent merkezlerinde, beyazların banliyölerde yaşadığı düzenin, soylulaştırma ile tersine çevrilmesine bağlıdır. Britanya’nın kamu konutu tedariki veya Avustralya’nın ev mülkiyeti fırsatları gibi soylulaştırmanın dezavantajlarını hafifletecek tedbirlerin olmayışı, sürecin sonuçlarının Birleşik Devletlerde en belirgin hale gelmesi anlamına gelmektedir. (s. 88-92)

Yaygın kamu konutu tedariki, yeni binalar yoluyla kamu toplu konutlarının arttırılması ve yaygınlaştırılması, var olan konutların belediye yönetimine alınması, Britanya’da yerel yönetimlerin daha müdahaleci olduğunu ortaya koymaktadır.

Bununla birlikte; özel sektör konutları için ya da bireysel konut yenilemeleri için yerel yönetimlerin yardım programları ve hibe teşviklerinin varlığını da belirtmek gerekmektedir. Spekülatörlerin hibelerin kullanımı çeklere bağlanana kadar bu yardımları suistimal ettiği durumlarla (işçi sınıfının kiralık kullanımından çıkıp yeni orta sınıf mülkiyetine geçen evleri yenilemek için yardımları kullanmak gibi) karşılaşılmıştır. Söz konusu program ve yardımların yanında, yerel konut tedarikini yeniden şekillendiren; yerel konseylerin kiracılara kamu konutu sunmasına ilişkin bir merkezi yönetim gerekliliği ve merkezi yönetimin ev sahipliğine teşviki söz konusudur. (s. 89)

Avustralya’da doğrudan hükümet politikası olmaksızın, soylulaştırmaya bir karşı duruş sergilenmektedir. Bununla birlikte kira kontrollerinin ve büyük ölçekli yeniden geliştirme planlarının kaldırılmasına rağmen; ev mülkiyetinin teşvikinin devam etmesi ve soylulaştırmanın kontrol altına alınmaya çalışılmaması, hükümetin soylulaştırma için uygun koşulları sağladığının ispatıdır. (s. 90)