• Sonuç bulunamadı

TÜRK EDEBĐYATINDA POSTMODERNĐST YAZARLAR

Bizde roman 19. yüzyılda başlamış 20. yüzyılda asıl gelişmeyi göstermiştir. Bilindiği gibi bu türle ilk tanışmamız Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği Telemaque (Talemak) adlı eserle olmuş ve bu eser 1862’de yayımlanmıştır. Bu türü öğrenmek için sanatçılarımız bir yandan çeviriler yapıyor bir yandan da Şemsettin Sami’nin yaptığı gibi “Taaşuk-u Talat ve Fitnat”47la ilk denemelere girişiliyordu. Ardından Ahmet Mithat, Namık Kemal, Sami Paşazade Sezai, Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nazım gibi yazarlarımız da edebiyatımıza bu türü kazandırmaya çalışırlar. Nihayet Halit Ziya Uşaklıgil “Mai ve Siyah” adlı esriyle Batılı anlamda ilk romanı edebiyatımıza kazandırmış olur.

Tanzimat ile başlayan bu serüven Milli Edebiyatta milli bir harekete dönüşür. Çünkü büyük bir imparatorluk yıkılmış, yerine karnı burnunda bir devlet oluşacaktır. Halide Edip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa gibi yazarlar milli mücadeleyi anlatmış ve Đstiklâl Savaşı’nın tetikleyicilerinden olmuşlardır.

Cumhuriyetin ilanı toplumun yeniden inşa edilmesi anlamına gelir. “(…) aydınlanma düşüncesinin yol açıcılığı, toplumda eğitim-kültür alanında birçok atılımı gerçekleştirir. Okur- yazarlığın artışı, edebiyatın toplumun eğitimi/aydınlanmasında işlevsel kılınışı geniş kesimlerce kabul görür.(…)1928’de Harf Devrimi’nin yapılması, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti(1931) ile Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kurulması(1932); gene aynı yıl Halkevleri’nin açılması, 1935’te Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin, 1940’ta Köy Enstitüleri’nin kurulması, özellikle Tercüme Bürosu’nun çeviri hamlesi”48 halkın bilinçlenmesi için atılan adımlardı.

Birçok görüşe göre, Postmodernizmin ilk izlerini 1972’de Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ adlı eserinde görürüz. “”Türk edebiyatında kurgu/biçim özellikleri açısından görülmemiş bir romanla ortaya çıkar: ‘Tutunamayanlar’. Zamansal art ardalığın montaj kalıplarıyla delindiği, iç ve dış dünyalar arasındaki sınırların silindiği, farklı ontolojilerdeki gerçekliklerin farklı biçim ve anlatım öğeleri aracılığıyla çok katmanlı bir yapı içinde verildiği bir romandır.”49

1973’te yayımlanan “Anayurt Oteli” Yusuf Atılgan’ın “neden-sonuç ilişkisinin yok edildiği kafkaesk bir ortamda, 20. yüzyıl insanının evrensel sorunsalları olan yabancılaşma/yalnızlık ve iletişim kopukluğunu odağa alır. Romanın yazarı, tek bir düzlemde anlamlandırılması olanaksız olan bu absürd metinde, anlam boşluklarını doldurmayı okuruna bırakır. Oğuz Atay’dan farklı bir yolda, Joyce’dan çok Kafka’ya yakın bir çizgide”50 oluşturur bu romanını. Görüldüğü üzere artık sanatçılarımız modern arayışta modernliğin ötesi bir yerde bulmaya başlar kendilerini.

70’li yılların bir diğer ismi Ferit Edgü’dür. O’da farklı bir arayışın peşindedir. Bu üç yazarımıza bakıldığında modernliğin içinde farklı bir yol tutmaya çalışan bir üslûbun derinliklerinde olduklarını görürüz.

Latife Tekin “Sevgili Arsız Ölüm”le 80’lerin başında dikkat çeker. Türk edebiyatında yeni bir biçimin peşinde koştuğu dile getirir, Tekin.

48 Feridun Andaç, (2002), Türk Romanı Özel Sayısı(65/66/67), Hece Basın Yayın, Ankara, s. 108 49 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s. 86 50 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s. 88

“Yine aynı yıllarda, bir başka yazar fantastik öğeyle olabildiğince özgürce oynamaya başlar. Postmodern dönemin, edebiyatı kurmaca bir oyun olarak gören yaklaşımını ilke alan Nazlı Eray düşlerine sınır tanımaz; farklı gerçeklik düzlemlerinin içinde uçarı bir biçimde dolaşır, geçmişi ve geleceği birbirine dolaştırır, düş gücünün ulaşabileceği her yere ve zamana taşır kurgusunu.”51

Bilge Karasu, “Gece” isimli romanıyla seksen sonrasının konuşulan yazarı olur. Ardından “Seksenlerin en önemli edebiyat olaylarından birini; yaklaşımları ve romanlarının dünya edebiyat piyasasında yankı uyandıran çevirileriyle Orhan Pamuk oluşturur.”52

Eserleriyle postmodern özelikleri kullanır. Güney Dal için“seksenlerde yazdığı iki romanıyla, postmodernist eğilimi bilinçli olarak modernist ögelerden yalıtıp metnine taşımak isteyen ilk Türk romancısıdır.”53der, Yıldız Ecevit. Adalet Ağaoğlu, Erhan Bener, Peride Celâl, Ahmet Altan, Nedim Gürsel, Selim Đleri, Erendiz Atasü, Ayla Kutlu, Buket Uzuner, Hilmi Yavuz, Pınar Kür gibi yazarlar da postmodern izler taşıyan eserler oluşturur.

“Türk edebiyatında avangard romanın ana duraklarından biri de, Hasan Ali Toptaş’tır. Toptaş, son onyılların en önemli yazarlarından biridir. Kısıtlı maddi olanaklar içinde üreten bu yazar, ilk romanından bu güne değin estetik düzlemdeki ilkelerinden hiç ödün vermeksizin doğru bildiği yolda ilerleyen gerçek bir edebiyat sanatçısıdır.”54 ifadelerini kullanır Ecevit.

Doksanların başında “Ağır Roman, Fındık Sekiz” adlı eserleriyle gündeme oturan Metin Kaçan dikkat çeker. O “bir varoş ‘Don Kişot’unun öyküsünü, tüm estetik ve etik tabuları yıkarak, inanılmaz yaratıcılıktaki dil oyunları eşliğinde öyküler.”55

Aslı Erdoğan ve Murathan Mungan da postmodern özellikleri kullanan önemli sanatçılarımızdır. Đhsan Oktay Anar ise;“doksan ortalarında Osmanlıca ile Türkçeyi birbirine karıştırarak, Türk edebiyatında o güne değin görülmedik bir dil-kurgu dokusu sergiler.”56

1980 sonrası postmodernist bir algıyla yazan sanatçılarımız:

51 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s. 90 52 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s. 91 53 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s. 92 54 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s.93 55 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s. 93 56 Yıldız Ecevit, (2002),Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul, s.93

“Adalet Ağaoğlu (Romantik Bir Viyana Yazı 1993), Hakan Akdoğan (Nü Peride 2000), Ahmet Altan (Yalnızlığın Özel Tarihi 1991, Kılıç Yarası Gibi 1998, Đsyan Günlerinde Aşk 2000), Mustafa Altunay (Gabel), Đhsan Oktay Anar (Puslu Kıtalar Atlası 1995, Kitab-ül Hiyel 1996, Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri 1998), Erendiz Atasü (Dağın Öteki Yüzü 1996), Faik Baysal (Ateşi Yakanlar 1992), Nermin Bezmen (Kurt Seyd ve Shura1992, Kurt Seyd ve Murka 1993, Mengene Göçmenleri), Reha Bilge (Sur ve Sultan 2001), Haldun Çubukçu (Yıldızsayan 1996), Murat Erman (Beyaz Ateş Adası 1998), Murat Hiçyılmaz (Büyük Yapıt), Nedim Gürsel (Boğazkesen 1995, Resimli Dünya 2000), Selim Đleri (Cemil Şevket Bey Aynalı Dolaba Đki El Revolver 1997), Bilge Karasu (Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı 1970, Narla Đncire Gazel 1995), Ahmet Karcılılar (Fotoğraf Hikâyeleri), Ümit Kıvanç (Gaib Romans 1992), Emre Kongar (Hocaefendi'nin Sandukası 1989), Ayla Kutlu (Kadın Destanı 1994, Emir Bey ve Kızları 1998), Zülfü Livaneli (Engereğin Gözündeki Kamaşma 1996), Ahmet Sipahioğlu (1929 1997), Elif Şafak (Pinhan 1997, Mahrem 2000, Araf 2004), Buket Uzuner (Uzun Beyaz Bulut Gelibolu 2001), Ahmet Yorulmaz (Savaşın Çocukları 1997).”57

Yukarıda sıraladığımız bu isimlerin tamamiyle postmodern olduğunu düşünmemiz doğru değildir. Çünkü postmodernizm, modernizmin koynunda yaşar ve yazar canı hangi tavırla yazmak isterse o şekilde yazar.

57 S. Dilek Yalçın-çelik, , (2005); Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih

III. BÖLÜM

Benzer Belgeler