• Sonuç bulunamadı

Türk Boylarında Şeşendik Söz Söyleme Geleneği

Halk edebiyatına ait metinler, bir milletin kültürel ve sosyal hayatının aynasıdır. Söz konusu edebi metinlerin ana malzemesini o milletin insanlar ve olaylar karşısındaki duyguları, düşünceleri, inançları, gelenekleri, günlük hayatta yaşadığı hadiseler oluşturur. Destanlar, masallar, ninniler, halk hikâyeleri, şeşendik sözler, efsaneler gibi Türk halk edebiyatı ürünleri Türk milletinin kültürünü, inançlarını, düşüncelerini, hayat ve olaylar karşısındaki tavrını yansıtır. Türk boyları arasındaki önemli müştereklerden birisini de şeşendik geleneği teşkil etmektedir. Şeşendik geleneği ozanlık, cıravlık, cırşılık, atışmacılık gibi halk edebiyatının aynı zamanda didaktik özellik de taşıyan türlerinden biri olup tarihî çok eski zamanlara dayanmaktadır.

Sosyal, ekonomik, siyasî ve kültürel hayatı yüzyıllar boyunca bozkır kültürü içinde devam eden Kazak ve Kırgız Türklerinin kültüründe gelenek, görenek ve töreye dayalı olarak şekillenen ve hayatın pek çok alanını düzenleyen örfi hukuk önemli bir rol üstlenir. Birey olarak insanın veya toplumun birey-birey, birey-toplum, toplum- birey, toplum-toplum ilişkileri sırasında yaşanan hukuki meselelerin çözümünde örfi hukuk önemli bir işlevi yerine getirir. Bütün Türk topluluklarında olduğu gibi Kazak ve Kırgız Türklerinin sosyal hayatı ve evreni algılama ile ilgili değer ve ilkeleri bu hukuk anlayışı içinde kodlanmıştır. İnsan-insan, insan-toplum, insan-idare kısaca insan-evren ilişkilerinde yer yer bireysel veya toplumsal anlaşmazlıklar, sıkıntılar, sorunlar ortaya çıkması insan tabiatı gereğidir. İşte bu ilişki türlerinde yaşanan veya yaşanması muhtemel her türlü sorun geleneksel Kazak ve Kırgız hayat anlayışının temel ilkelerinin kodlandığı örfi hukuk ile çözümlenmekte idi. Bu yapılırken toplumun binlerce yılda edindiği kültürel kodları iyi bilen, bunları özümsemiş, güzel ve etkili söz söyleme yeteneğine sahip şeşenler çok önemli rol oynamaktadır. Doğumdan ölüme kadar insan ve toplum hayatını ilgilendiren her konu şeşendik geleneğin içinde yer almaktadır.

Şeşenler toplumun geleneksel değerlerinin yaşatılması ve geleceğe aktarılması ile toplumsal işleyişin sağlıklı yürümesinde önemli rol oynadığından doğumdan itibaren bu geleneğin içinde yoğrularak yetişmiş, toplum ve toplumsal değerleri tam anlamıyla öğrenip benimsemiş kişiler arasından temeyyüz ederler. Bu arada dualar, tenkitler, ölüm karşısındaki çaresizliği gideren teselli ve beşeri ilişkilerdeki nezaket

57

kuralları ile ilgili selamlaşma, takılma sözlerini, deyimleri, toplumun hayat karşısındaki tecrübelerinden süzülüp gelen atasözlerini çok iyi öğrenerek repertuarına alan şeşenler çeşitli olaylar karşısında veya her hangi bir olayın içerisinde bu sözleri yerli yerinde ve etkili kullanabilme ustalığına erişirler.

Ayrıca şeşenler birikim, tecrübe ve bilgelikleri ile karşılaştıkları çeşitli olaylar ve durumlar karşısında atasözlerine benzer özlü sözler üretebilme hususunda da mahirdirler. Böylece şeşendik kendine has bir gelenek oluşturmuş ve bu gelenek içinde yaşanan bilgi ve tecrübe aktarımları çoğunlukla bir olay ve şahısla ilgili diyalog içeren anekdotlar halinde nesilden nesile aktarılarak yapılmıştır. Bu yolla, ortaya söylenmiş bir söz gibi, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” anlayışına uygun ifadelerle ferde ve topluma dolaylı olarak mesajlar iletilmektedir. Bu yapılırken şeşen olan veya olmayan, Türk dünyasında aksakal ifadesinde karşılık bulan tecrübeli, bilgili, sözü dinlenen bilge kişiler şeşen fonksiyonunu ifa ederek özlü sözler söylerler.

Şeşendik sözlerin çoğu zaman ilk söyleyeni unutulur ve geleneksel kültürün değeri olarak anonimleşir. Aynen atasözlerinde olduğu gibi bir olay üzerine söylenen veya ortaya çıkan hacimli veya hacimsiz şeşendik sözler de zamanlakalıplaşır ve atasözü halini alır.

Sovyet döneminde, şeşen ve şeşendik geleneği ile ilgili yapılan çalışmalarda, geleneksel Türk toplum yapısını ve hayat anlayışını içeren değerler manzumesinden hareket ederek yorumlamak yerine, bütün bilim dallarında olduğu gibi, sosyalizm ideolojisine ters düşmeyecek hatta bu ideolojiyi besleyecek değerlendirmeler ön planda olmuştur. Bu yüzden Sovyet döneminde yapılan çalışmalarda özellikle dinî ve millî muhtevalı şeşendik sözler ya ele alınmamış ya da göz ardı edilmiştir. Bu anlayışı 17 Ağustos 1934 tarihinde düzenlenen “Bütün Sovyet Yazarlar Birliğinin Birinci Kongresinde” Jdanov’un “Sovyet Edebiyatı Dünyadaki En İdeolojik ve En Önde Gelen Edebiyattır” başlıklı bildirisi açıkça özetlemektedir (Jdanov, 1954: 3-10).

Bu durum bağımsızlık sonrası dönemde Kazak araştırmacılar tarafından da dile getirilmektedir. Bu durumla ilgili Süyinşaliyev,

“Gerek halk eseri olsun, gerek edebiyat eserleri olsun, araştırma yaparken bugüne kadar genelde Batı edebiyatını örnek alarak inceledik. Onları farklı araştırmaya, millî boyutta yorumlamaya cesaret edemedik ya da önemsemedik. Üstelik totaliter yönetim hiç değişmedi, yani, baskısı sürekliydi.

58

Böylece, şeşendik hakkında söz ederken Çiçero, Demosfen vb. eski Batı hatiplerini örnek vermeye devam ettik. Şeşenleri hüküm veren feodal hâkimler olarak tanıdık. Onların söz sanatını, hünerlerini önemsemedik” (2006: 206). değerlendirmesini yapar.

Oysa Orhun yazıtları Türk edebiyatının yazılı olarak kayda geçmiş, aynı zamanda hitabet türünün ilk ve en olgun örneklerini içinde barındıran belgelerdir. Yazıtlarda Bilge Kağan, Kültügin ve Vezir Tonyukuk ağzından Türk milletinin milletler arası ilişkilerde kendini konumlandırması, atalarının ve kendilerinin millet için neler yaptıkları, milletin ve devletin birbirlerine karşı ödevleri, yapılan yanlışlar, yapılması gerekenler gibi millet ve devlet hayatına dair töre, inanç, tecrübe ve bilgi hem hesap hem öğüt veren veciz ifadelerle aktarılır. Bu bakımdan Orhun Abideleri için şeşendik geleneğinin Türklerdeki ilk yazılı örnekleri, demek mümkündür. Abidelerde çeşitli olaylar anlatılırken yer yer olaydan çıkarılması gereken dersi örnekleyen atasözlerine, veciz ifadelere başvurulduğu görülür:

“Toruk bukalı semiz bukalı arkada böngser, semiz buka arık buka tiyin bilmez ermiş/ Semiz boğa ve zayıf boğa arkada tekme atsa; semiz boğa zayıf boğa olduğu bilinmezmiş.”ve “Yuyka erkli tupulgalı uçuz ermiş, yinçge erklig üzgeli uçuz; yuyka kalın boslar tupulguluk alp ermiş, yinçge yogun bolsar üzgülük alp ermiş/ yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı olanı kırmak kolay; yufka kalın olsa delinmesi zor imiş, ince toğun olsa koparması zor.” (Ergin 2000; 66, 68)

sözleri gösterilebilecek örnekler arasındadır.

Süyinşaliyev’in dile getirdiği şeşendik sözlerle ilgili bağımsızlık öncesi değerlendirmeler yerine bağımsızlık sonrası araştırmacılarda tam tersi kanaat ve değerlendirmeler görülmeye başlanmıştır. Şeşendik sözlerin Türk kültür geleneğinden kaldığını söyleyenlerden birisi de Gulbanu Qosımovadır. Qosımova da yukarıda yer alan değerlendirmemizde olduğu gibi Kültigin ve Tonyukuk yazıtlarını yazanların sıradan kişi olmadıklarını, onların da söyledikleri sözlerdeki vasıfları bakımından şeşen olarak değerlendirilebileceğini belirtir (2003: 9-10). Bu değerlendirme şeşendik geleneğinin Türk kültürünün yazılı örneklerinden günümüze kadar kesintisiz olarak varlığını sürdürdüğünün farklı bir ifadesidir.

59

Yine Karahanlı dönemi eserlerinden Kutadgu Bilig ve Divân-ı Hikmet gibi eserlerde Türk milletinin kâinatı algılayışını, inanç dünyasını, hayata dair bireysel ve toplumsal tecrübelerini, öngörülerini dile getiren ve milleti oluşturan farklı katmanlardaki insanlara yol gösteren pek çok öğüt verici ifadelere rastlanır ki bunların önemli bir kısmının şeşendik geleneği içinde de tekrarlanarak aktarılan bilgi ve tecrübenin temellerini oluşturduğu söylenebilir.

Süngekke yilig teg erenke bilig Kemikteki ilik gibi insan için bilgi

Eren körki akl ol süngekning yilig İnsanın ziyneti akıl kemiğin ise

ilik

Biligsiz yiligsiz süngek teg hali Cahil iliksiz kemik gibi, boş

Yiligsiz süngekke sunulmaz elig (AH, 48). İliksiz kemiğe kimse el uzatmaz

Biliglik er öldi atı ölmedi (AH, 48). Bilgili adam ölür ama adı kalır.”

Biligsiz tirik erken adı ölüg Bilgisiz hayatta iken adı ölü

Öçüktürme erni tilin bil bu til Kızdırma insanı dil ile, bil ki dil

Başuktursa bütmes büter ok başı (AH, 51). Yaralarsa iyileşmez, iyileşir ok yarası

Köki körklüg erning huyı körklüg ol (AH, 66). Aslı güzel adamın huyu güzel olur

Biligni bedük bil ukuşnı ulug Bilgiyi büyük bil, anlayışı ulu

Bu iki bedütür ödirmiş kulıg (KB, 132). Bu ikisi yüceltir seçkin kulu

Til arslan turur kör işkte yatur Dil arslan bak eşikte yatar

Aya evlig er sak başıngnı yirür (KB, 33). Ey ev sahibi dikkat et başını yer

Sözüngni küdezgil başıng barmasun Sözüne dikkat et başın gitmesin

Tilingni küdezgil tişing sınmasun (KB, 33). Diline dikkat et tişin kırılmasın

Neçe er bedüse baş agrıg bedür İnsan ne kadar büyürse baş

ağrısı da büyür

Neçe baş bedüse bedük börk kedür (KB, 57). Baş ne kadar büyürse büyük börk giyer

Kalı evlik almak tilese özüng Sen evlenmek istersen eğer

Talusın tile ked yiti kıl közüng İyisini dile, gözünü dört aç

Köki edgü bolsun urug hem tarıg Soyu sopu ve ailesi iyi olsun

Uvutluk sakınuk tilegil arıg (KB, 449). Kendisi de arlı, takva sahibi

60

Şeşendik geleneğini açıklamaya yardımcı olacak en güzel ifadeler Korkut Ata’da da karşımıza çıkar. Dede Korkut Kitabı’nın girişinde Korkut Ata’nın tasvirinin ardından, Korkut Ata’nın soylamasındaki:

“Resül aleyhi’s-selâm zamanına yakın Bayat boyundan Korkut Ata derler, bir er koptu, Oğuzun ol kişi tamam bilicisiydi, Oğuzun içinde tamam velayeti zahir olmışıdı, ne derse olurdu, gayibden dürlü haber söylerdi, Hak taala onun gönlüne ilham ederdi.

Korkut Ata ayıtdı: Ahır zamanda hanlık gerü Kayıya değe, kimsene ellerinden almaya, ahır zaman olupkıyamet kopunca. Bu dedügü Osman neslidir, işde sürülüpgideyürür. Ve dahı nice buna benzer söz söyledi. Korkut Ata Oğuz kavmünün müşkilini hallederdi; her ne iş olsa Korkut Ataya danışmayınca işlemezlerdi; her ne kim buyursa kabul ederlerdi, sözün tutup tamam ederlerdi. Bir gün Dede Korkut cüşa gelüp Oğuz begleri içinde soy soylamış, anlara nasihat yüzünden söylemiş, görelüm imdi Hanum ne söylemiş;

Dede Korkut soylamış:

Allah Allah demeyince işler onmaz, KaadirTanrı vermeyince er bayımaz; Ezelden yazılmasa kul başına kaza gelmez, Ecelva’de ermeyince kimse ölmez;

Ölen adam dirilmez, Çıhan can gerü gelmez;

Bir yiğidin kara dağ yumrusunca malı olsa yığar, derer, taleb eyler, Nasibinden artuğun yeyebilmez.

Orlaşuban sular taşsa deniz dolmaz. Tekebbürlük eyleyeni Tanrı sevmez. Gönlün yüce tutan erde devlet olmaz. Yâd oğlu saklamağla oğul olmaz,

Büyüyünde salurgider, seni gördüm demez. Kül depecük olmaz,

Güyegü oğul olmaz.

Kara eşekbaşına uyan ursan katır olmaz, Karavaşa ton geyürsen katun olmaz. Yapa yapa karlar yağsa yaza kalmaz;

61 Yapağılu gökçe çemen güze kalmaz. Eski panbuk bez olmaz,

Karı düşman dost olmaz.

Karagoça kıymayınca yol alınmaz,

Kara polat öz kılıcı çalmayınca kırım dönmez, Er malına kıymayınca adı çıkmaz.

Kız anadan görmeyince öğüt almaz, Oğul atadan görmeyince sufra çekmez; Oğul atanun sırrıdur,

İki gözünün biridür;

Devletlü oğul kopsa tirkeşinde tiridür, Devletsüz oğul kopsa ocağının körüdür; Oğul dahı neylesün, baba ölüp malı kalmasa; Baba malından ne fayda başda devlet olmasa.

Devletsüz şerrinden Allah saklasun Hanum hey, Begüm hey!” (Gökyay, 1973: 1).

sözleri Türk’ün tecrübesinin, bilgeliğinin yansıdığı şeşendik sözler olarak değerlendirilmelidir. Bu sözlerde bozkır kültürünün bütün boyutları ifade edilmiştir.

Özellikle göçebe hayatın en önemli unsurlarından olan otlaklar, çimenler, yollar, dereler vb. fiziki çevre ile bu çevreye ait olan hayvan kültürü at, katır, koyun, keçi, kuşlar gibi hayvanlarda bu sözlerin içerisine yerleştirilmiştir. Fert, aile ve sosyal çevre ilişkileri kısaca hayatın bütün görüntüleri Kazak ve Kırgız şeşendik sözlerine de burada olduğu gibi aksetmiştir. Yukarıda Dede Korkut’tan aktarılan metnin giriş bölümü, bir beyin şeşendik söz söylerken kullandığı üslup ile örtüşürken, devamında verilen veciz sözler ise atasözü niteliğinde, ders verici özlü sözler olarak değerlendirilmelidir. Şu halde asırlar içerisinde söz söyleme geleneği kendini bir şekilde devam ettirmekte ve bu sayede hayata değer katmaktadır.

Aşağıda, atasözü iken Yusuf Has Hacib’in eserinde kullandığı, bu gün de benzer şekilde kullanılan örnek sözler vardır.

Biliglik er öldi atı ölmedi (AH, 48). Bilgili adam ölür ama adı kalır.”

62

Başuktursa bütmes büter ok başı (AH, 51). Yaralarsa iyileşmez, iyileşir ok yarası

Köki körklüg erning huyı körklüg ol (AH, 66). Aslı güzel adamın huyu güzel olur

Yine benzer örnekleri Kutadgu bilig’de de görmek mümkündür.

Sözüngni küdezgil başıng barmasun Sözüne dikkat et başın gitmesin

Tilingni küdezgil tişing sınmasun (KB, 33). Diline dikkat et tişin kırılmasın

Neçe er bedüse baş agrıg bedür İnsan ne kadar büyürse baş

ağrısı da büyür

Neçe baş bedüse bedük börk kedür (KB, 57). Baş ne kadar büyürse büyük börk giyer

Aynı anlayışın devam ettiğini ve atasözü gibi anonim sözlerin Dede Korkut Hikâyelerinde kullanıldığına da şahit oluruz.

Kaadir Tanrı vermeyince er bayımaz; Ezelden yazılmasa kul başına kaza gelmez,

Ecel va’de ermeyince kimse ölmez;

Ölen adam dirilmez, Çıhan can gerü gelmez;

Kara eşek başına uyan ursan katır olmaz,

Karavaşa ton geyürsen katun olmaz.

Eski panbuk bez olmaz, Karı düşman dost olmaz.

Er malına kıymayınca adı çıkmaz.

63 Oğul atadan görmeyince sufra çekmez;

Yukarıda ilk dönem değişik eserlerden verilen örneklerde atasözü olarak kullanılan, onlara benzer sözler vardır. Bunların bu günkü Kazakistan ve Kırgızistan’daki Şeşenlerin uygulamalarına benzer şekilde atasözlerini eserlerinde kullanma yanı sıra atasözlerinden ilham alarak söz söyleme şeklinde de oluştuğunu söylemek mümkündür.