• Sonuç bulunamadı

TÜRK- AMERİKAN İLİŞKİLERİNDE GÜVENLİK MERKEZLİ YENİ ARAYIŞLAR VE BUNUN YAPISAL BOYUTLARI

2.2. 11 EYLÜL SO NRASI DÖNEMDE İKİ ÜLKE GÜVENLİK POLİTİKALARINI ETKİLEYEN KÜRESEL ABD POLİTİKALARI

3.2. TÜRK- AMERİKAN İLİŞKİLERİNDE GÜVENLİK MERKEZLİ YENİ ARAYIŞLAR VE BUNUN YAPISAL BOYUTLARI

ABD’nin, yeni dönemdeki politikalarını Çin merkezli oluşturacağını ifade etmesi, Türk-Amerikan ilişkilerindeki yeniden yapılanma ve değişim sürecinin bu duruma paralel oluşacağı gerçeğinin su yüzüne çıkarmasına neden olmaktaydı.213

ABD-Çin rekabetinin kırılacağı nokta ise, Kuzey Kore ya da Çin-Avustralya ekseni olacaktı.214 Bu çerçevede Kuzey Kore, nostaljik (nükleer); Çin, rejimsel; Avustralya ise doğal kaynak karakterli çatışmalara sahne olması bakımından ön plana çıkmaktaydı.215

ABD için, kaynaklar bakımından Ortadoğu’nun, küreselleşme bağlamında da Türkiye’nin jeo-stratejik öneminde negatif yönlü değişimler

211 Çiftçi, a.g.e., ss. 309-325.

212 Öztürk, “Yeni Dönem Türkiye-ABD İlişkileri: Fırsatlar ve Riskler”, a.g.e., s. 38.

213 Brzezinski, “Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeo-stratejik Gereklilikleri”, a.g.e., s. 222.

214 McNeill, a.g.e., ss. 804-805.

215 Brzezinski, “Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeo-stratejik Gereklilikleri”, a.g.e., s. 232.

yaşanabilirdi.216 Ekonomi, ulaşım, haberleşme, bilgi-teknolojisi vb. alanlarda yaşanan ilerlemelerle dünyanın küresel bir köy haline dönüştüğü düşünüldüğünde, Türkiye’nin jeo-stratejik önemi de bu bağlamda azalacaktı. Yeni dönemde ABD açısından Türkiye’nin ikincileşeceği, Irak’ın önemli bir merkez haline geleceği ve Irak’ın, Türkiye’nin ABD açısından stratejik ve siyasi önemini Mısır’la birlikte paylaşacağı; Rusya-Hindistan-Afganistan üçgeninde yeni bir denge kurulmaya çalışılacağı; Türkiye’nin ise ABD ile ilişkilerinin bozulmasına paralel olarak İran ile düzensiz bir ilişki yaşayacağı, Irak ile çatışma içine gireceği ve Rusya-Çin ikilisi ile de yeniden yapılandırılmış özel ilişkiler ve ortaklıklar geliştirme gayesinde olacağı yönünde bir görüş oluşmuştu.217 Bu olasılıklardan sonra kimi öngörülerde de bulunabilinir.

3.3.3. Kısa Bir Analiz: Öngörüde Bulunma Bağlamında

11 Eylül sonrası dönemde Bush yönetiminin Neo-Con’ların eliyle uyguladığı politikalardan dolayı Amerika dünya toplumlarından yoğun eleştiriler almıştı. George W. Bush’un birinci başkanlık dönemine iki işgal sığdıran, Filistin meselesinde doğrudan İsrail politikalarını destekleyen, İslam dünyasında şimşekleri üzerine çekebilecek müdahalelerden ve söylemlerden kaçınmayan ABD, sadece imajını kirletmekle kalmamış kırılgan uluslararası düzeni de anlamsız kılmıştı. Doğal olarak bunla ilgili kavramsal (terörizm gibi) tartışmalar da farklılaşmıştı.218 Ayrıca 2004 yılında ABD Hükümeti’nin yaptığı terörizm tanımı da özneldi ve tam olarak gerçeği yansıtmıyordu.219 ABD’ye ek olarak AB’de de kimi değişimler yaşanmıştı. Obama yönetimiyle restorasyon dönemi başlatacağının işaretlerini veren ABD’nin, uluslararası düzene, bölgesel sorunlara ve ikili ilişkilere söylem düzeyinde katkı

216Davutoğlu, “Küresel Bunalım”, a.g.e., s. 128.

217 Brzezinski, “Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeo-stratejik Gereklilikleri”, a.g.e., s. 234.

218 Alkan, Necati, Söz Bitmeden Terörle Mücadelede Önleme Stratejileri, Ankara, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Yayınları, 2007, s. 122.

219 Fuller, Graham E., İslamsız Dünya, Çev: Hasan Kaya, İstanbul, Profil Yayıncılık, 2011, ss.

308-314.

sağlayamayacağı aşikardı. Yeni Amerikan yönetiminden beklenen, fiili politika düzeyinde restorasyon, diyalog ve küresel işbirliğiydi. Bu yeni dönemin önemli aktörlerinin başında, bölgesel bir güç olan Türkiye gelmekteydi. Yeni dönemdeki Türk-Amerikan ilişkileri, stratejik çıkarlar ve katılımcı işbirliği çerçevesinde şekillenirse daha verimli bir noktaya taşınabilirdi. Bu yüzden ABD Başkanı Barack Obama’nın 6–7 Nisan 2009 tarihlerinde Türkiye’ye yaptığı ziyaret, hem ikili ilişkilerin hem de bölgesel istikrar ve barışın önemini teyit etmişti.220

Açıkçası Barack Obama’nın ABD’nin 44. başkanı olarak seçilmesi, Amerikan sosyal ve siyasi tarihinde bir dönüm noktasıydı. Kampanyasını değişime dayandıran Obama’nın, evet yapabiliriz sözüne duyulan inanç, kendisine sadece seçimleri kazandırmamış, aynı zamanda farklı bir vizyon ve yeni bir gelecek kurgulayabilmesi için ihtiyaç duyacağı desteği de sağlamıştı. Amerika merkezli küresel finansal krizin ortasında seçim kazanan Obama, ilk etapta dış politika sorunlarıyla değil ekonomi ağırlıklı sorunlarla uğraşmayı planlıyordu. Ancak Obama, İsrail’in Gazze saldırısına sessiz kaldığından dolayı ilk uluslararası kamuoyu testinden sınıfta kalmıştı. Buna rağmen Obama, tüm dünya ile iletişim ve diyalog bağlarını açık tutacağını deklare ederek de pozitif bir adım atmış oluyordu. Bu bağlamda, oğul Bush dönemindeki saldırgan uluslararası güvenlik yapısından çok, akılcı ve hukuksal planlar üzerine kurulu bir güvenlik yapısı oluşturulmaya çalışılmaktaydı.221

Obama’nın, Bush döneminden farklı olarak, Ortadoğu bölgesinde çatışmadan yana olmadığını ilan etmesi, barış ve istikrar umutlarını yeniden yeşertmişti. Tam da bu noktada Türk-Amerikan ilişkileri yeni ve verimli bir başlangıç sürecine girmişti. Önce George Mitchell ve Hillary Clinton’ın Türkiye ziyaretleri, ardından Obama’nın Türkiye’ye gelmesi ilişkilerde yoğun

220 “Obama Dönemi Türk-Amerikan İlişkileri”, a.g.e., s. 17.

221 “Obama Dönemi Türk-Amerikan İlişkileri”, a.g.e., s. 18.

bir düzleme gireceğe benzeyen işbirliğinin önünün açılmasını sağlamıştı. En azından Bush dönemindeki inişli çıkışlı yapılanma azalmaya başlamıştı.222 Öte yandan Türkiye son dönemlerde izlediği çok boyutlu ve kuşatıcı dış politika ile bölgesinde cereyan eden çeşitli sorunların çözümüne katkı sağlamaya başlamıştı. Yeni Amerikan yönetimi ise Türkiye’nin etkili olduğu bölgelerde yeni bir politika dönemi iddiasını öne sürmüştü. Bu nedenle Obama’nın 6-7 Nisan 2009 tarihindeki Türkiye ziyareti, Türk-Amerikan ilişkilerinin çok yönlü yapısını geliştirmek ve bölgesel istikrara katkı sağlamak açısından önemli bir fırsat olarak değerlendirilmekteydi.223 Bu öngörüleri rahat bir biçimde anlamak için küresel ortaklık sürecini anlamakta fayda vardır.

3.3. TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNDE KÜRESEL ORTAKLIK, BUNUN