• Sonuç bulunamadı

Türbe Ziyareti Ġle Ġlgili Ġnançlar

BÖLÜM 1: ARAġTIRMANIN TEORĠK ÇERÇEVESĠ

2.3. Türbe Ziyareti Ġle Ġlgili Ġnançlar

Arapça toprak anlamına gelen “türab” kelimesinden türemiĢ bir kavram olan türbe sözcüğü, “velilerin yattığı kutlu mezar” anlamına gelmekle birlikte, halk dilinde sadece veli zatların mezarları için değil, aynı zamanda padiĢah gibi abidevî Ģahsiyetlerin mezarları için de kullanılan bir kavramdır. Fakat, kelime veli zatların mezarları ile özdeĢleĢmiĢtir. Veli zatların mezarlarına atfen kullanılan “yatır” kelimesi de türbe sözcüğü yerine kullanılmakla birlikte (Köse ve Ayten, 2010:14) günümüzde yaygın olarak, “mübarek” olarak adlandırılan ya da toplum tarafından saygı duyulan kiĢilerin mezarlarına “türbe” denmektedir (Yılmaz, 2009:9).

Bilindiği üzere Türkler, Müslüman olduktan sonra bile eski davranıĢ kalıplarını büsbütün terk etmemiĢler, evliya/veli saydıkları ulu Ģahsiyetlerin türbelerine, orada bulunan ağaçlara çaput bağlamak suretiyle eski adetlerini MüslümanlaĢtırmak istemiĢlerdir (Erdil, 1999:54,55). Mezarlara bırakılan düğümler ve birbirine geçirilmiĢ veya bağlanmıĢ ağaç parçaları büyüsel nitelik taĢıyan ritüellerdendir (Köse ve Ayten, 2010:19). Türkler‟de Orta Asya‟dan Anadolu‟ya türbelerle ilgili önemli bir olgu da “evliya-ağaç” iliĢkisinin kurulmasıdır. Bu bağlamda Türkler, ya kutsal kabul edilen bir ağacın yanına mezar yapmıĢlar ya da kutsal olduğuna inanılan bir mezarın yanındaki ağacı kutsallaĢtırmıĢlardır (Köse ve Ayten, 2010:19,20). Yeri gelmiĢken burada “evliya-ağaç” kutsallaĢtırılmasıyla ilgili olarak 1990‟lı yıllardaki bir anımı ifade etmek istiyorum: Trabzon ili ġalpazarı ilçesindeki Düzköy köyündeki evimizin yaklaĢık olarak yüz metre ilerisinde araba yolunun üst tarafında büyük bir “Pelit ağacı” vardı. Rumlar yörede uzun yıllar boyunca hayatlarını sürdürdüğünden dolayı, bölgeyi terk ederlerken, o pelit ağacının yanına altınlarını bırakmıĢ olabileceği yıllardan beri ifade edilmekteydi. Bu yüzden de babam orayı kazmak istedi. Fakat daha sonra, rahmetli olan dedem, rüyasında o ağacın yanında iki kadınla bir erkeği ibrikle abdest alırken gördüğünü söyleyerek, onların veli zatlar olduğunu ifade etti. Babama izin vermedi. Zaten o ağacın bulunduğu bölge uzun bir süreden beri “evliyâ” bölgesi olarak kabul edilmekteydi ve yanından geçerken bu ağaca veya ağaca uzanılamadığı durumlarda da çevresindeki küçük ağaç ya da dikenlere bir çaput bağlanmadan geçilirse, evliyanın oradan geçen kiĢiyi çarpacağına inanılmaktaydı. Oradan geçen baĢka bir yol bulunmadığı, ağacın altından geçmek zorunlu olduğu için, insanlar oradan geçerlerken asmak için yanlarına

63

ip veya çaput alırlardı. Ben de çocukluk dönemlerimde, oradan geçerken yanımda ip yoksa kazağımdan kopardığım ipleri, ağacın dallarına asarak geçerdim. Ġp bağlamadan geçtiğim zaman da huzursuzluk hissederdim.

Türklerin Ġslamiyet'i kabul etmesinden sonra da halkın yatırlara gidip dua etmesi, Ģifa dilemesi, "Allah'ın sevgili kulları olan ve Allah'a sözü ve nazı geçebilecek evliyanın yardımını dilemek" (Eröz, 1992:102) Ģeklinde açıklanmaya çalıĢılmıĢtır.

Allah ile kul arasında hiçbir aracı kabul etmeyen Ġslâm dini, doğal olarak insanların türbelere gidip mum yakmasına, adaklar adayarak dileklerinin gerçekleĢeceğine, sağlıklarının düzeleceğine ve bahtlarının açılacağına inanmalarının Allah‟a Ģirk koĢmak anlamına geldiğini ifade etmiĢtir. Yüce Allah, “Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.” âyetini edâ ettiği namazın her rek‟atinde okuyan ve, “gazaba uğramıĢ ve sapıkların yoluna tabi olmaktan” Allah‟a sığınan insanların, verdikleri bu söze sadık kalmalarını özellikle istemiĢtir ( Çakan, 2007:66).

Fakat, buna rağmen ülkemizde türbeye gitme davranıĢları görülmekte ve bu davranıĢlar, özellikle dinî gün ve gecelerde, ramazan aylarında ve insanların hayatlarındaki önemli karar aĢamalarında daha da yoğunluk arz etmektedir. Türbeye giden bu insanlar, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, mum yakarak, çaput bağlayıp adaklar adayarak birtakım isteklerde bulunmaktadırlar. Aslında çaresizlik hissine kapılan bu insanlar, “bir umut” psikolojisiyle (Köse ve Ayten, 2010:98) hareket ettiklerinden böyle bir yola tevessül etmektedirler. BaĢka bir ifadeyle insan, sonsuz denebilecek istek ve ihtiyaca sahip olan bir varlıktır. Türbeye gitme eğilimleri olan insanların, bu istek ve ihtiyaçlara ulaĢma arzuları ne kadar Ģiddetli ise, türbeye gidip, orada yatan kiĢilerden medet umma eğilimleri de aynı oranda artıĢ göstermektedir (Özcan, 2007:36).

Türbeye giden bu insanlara yukarıdaki âyet hatırlatılıp, yardımın sadece Allah‟tan istenebileceği, bu nedenle, herhangi bir amaç için niçin türbeye gidildiği sorulduğunda ilk tepkiler genelde Ģöyle olmaktadır. “Biz isteyeceğimizi Allah‟tan istiyoruz. Ama bu mübarek zatlardan da aracı olmalarını bekliyoruz.” BaĢka bir ifadeyle, evliyâ olduğu düĢünülen bu insanlar, belli bir ruhî olgunluğa ulaĢmıĢ olmalarından dolayı, dinî vecibelerini yerine getirmede aĢırı derecede titizlik göstermektedirler. Sahip oldukları

64

bu özellikler nedeniyle bu zatların, Allah‟ın katındaki değerlerinin artacağına ve diğer insanlarla Yaratıcı arasında aracılık yapabileceğine inanılmaktadır (Yılmaz, 2009:86). Bu olguyu Türk insanının günlük iĢlerinde alıĢtığı bir mekanizma ile açıklayan Köse ve Ayten özetle Ģöyle demektedirler: “Türk insanının günlük iĢlerinden çıkardığı bir „sosyal temsil‟ vardır. Ġstekler üst mercilere aracılar vasıtalarıyla ulaĢtırılır. Bu algı neredeyse bir sosyal ilkedir. Bu sosyal yapı, türbelerin aracı olarak kullanılabileceği fikrinin kolayca benimsenmesini sağlamaktadır. Allah‟ın huzuruna „hatırı sayılır‟ bir aracı ile çıkma duygusunun tatmini söz konusudur. Dilekler Allah‟a yakın olduğu düĢünülen „yüce kiĢiler‟ aracılığı ile iletilir.” (Köse ve Ayten, 2010:37,38).

Anketimize katılan deneklere, “Türbeye gitmiĢ olsaydınız ne gibi bir dilekte bulunurdunuz?” Ģeklinde bir soru sorulmuĢ, elde edilen veriler Tablo 11‟de sunulmuĢtur.

Tablo 11. Deneklerin medenî durumlarına göre “Türbeye gitmiĢ olsaydınız ne gibi bir dilekte bulunurdunuz?” sorusuna verdikleri cevaplara göre dağılımları

f= 20.250 s.d.= 8 p<0.05 (p= 0.009)

Yapılan analiz sonucunda farkın “p=0.009” düzeyinde anlamlı olduğu görülmüĢtür. Bu verilere göre, bekâr, evli ve dul olan deneklerin tercihleri arasında birinci sırayı “sağlıklı olmayı” diyen 192 (%60.2) kiĢi almıĢtır. Ġkinci sırayı 100 (%31.3) kiĢi ile “baĢka” seçeneğini tercih edenler alırken, üçüncü sırayı 15 (%4.7) kiĢiyle “ev sahibi olmak

Deneklerin Medenî Durumlarına

Göre Dağılımı

Türbeye GitmiĢ Olsaydınız Ne Dilekte Bulunurdunuz?

TOPLAM Sağlıklı olmayı Çocuk sahibi olmayı Ev sahibi olmayı Ġyi bir eğitim almayı BaĢka Bekâr 28 1 6 6 21 62 %45.2 %1.6 %9.7 %9.7 %33.9 %100.0 Evli 151 0 8 5 73 237 %63.7 %0.0 %3.4 %2.1 %30.8 %100.0 Dul 13 0 1 0 6 20 %65.0 %0.0 %5.0 %0.0 %30.0 %100.0 TOPLAM 192 1 15 11 100 319 %60.2 %0.3 %4.7 %3.4 %31.3 %100.0

65

isteyenler” almıĢ ve 11 (%3.4) kiĢiyle dördüncü sırayı ise “iyi bir eğitim almayı” tercih edenler alırken, “çocuk sahibi olma” seçeneği 1 (%0.3) kiĢi tarafından tercih edilmiĢtir. Burada dikkat çeken en önemli husus, bekâr, evli ve dul olan deneklerin hepsinin ortak ve en önemli isteklerinin “sağlıklı olmayı” dilemesidir. Tüm denekler, “önce sağlık” düĢüncesiyle bu seçeneği tercih etmiĢ olabileceği gibi, anketimize katılan deneklerin büyük bir kısmı muhtemelen yaĢamıĢ oldukları herhangi bir sağlık sorunlarından dolayı bu seçeneğe yönelmiĢ olabilirler. Fakat burada dikkat çeken en ilginç sonuç ise Ģudur. Bekâr ve dul olan kiĢilerin “çocuk sahibi olma” seçeneğini tercih etmemeleri doğal olduğu halde, evli olan ve ankete katılan deneklerin büyük bir çoğunluğunun “çocuk sahibi olmayı” tercih etmemesidir.

Bu verilerden hareketle denilebilir ki, evli olan deneklerden, çocuk sahibi olmayı istememesinin nedeni iki Ģekilde açıklanabilir. Bu denekler ya çocuk sahibidir ya da sağlıklı olunca zaten çocuk sahibi olunabileceği düĢüncesine bağlı olarak önce sağlık temennisinde bulunmaktadırlar.

Fakat, yukarıda ifade edildiği üzere, “ev sahibi olma ve iyi bir eğitim alma” seçeneği denekler tarafından fazla bir rağbet görmemiĢtir. Bu durumun nedenini, belki de deneklerin sağlıktan sonra en çok tercih ettiği “baĢka” seçeneğinde aramak gerekecektir. Zira, “baĢka” seçeneğini tercih eden 100 (%31.3) kiĢi, genel olarak türbeden dilek dilemenin anlamsızlığı üzerinde mutabık gözükmektedir. Deneklerin, “Türbede yatan insanlar mübarek kiĢilerdir, fakat öldükten sonra herkes kendi derdindedir; bence baĢkalarından yardım istemek yerine Allah‟tan istemeliyiz; türbelere adak adayan insanlar, dinî inancı zayıf olan insanlardır ve bir psikologa gitmeleri ya da dinî kitaplar okumaları gerekir.” Ģeklindeki ifadeleri bu mutabıklığın en önemli göstergelerindendir. Dolayısıyla söz konusu dileklerin tercih edilmemesi bu bağlamda anlam kazanmaktadır. Ayrıca, bir denek de ilgili soruya, “inançlarımın daha da güçlenmesi için” Ģeklinde cevap vererek inançlarının daha da güçlenmesi için türbeyi adres göstermiĢtir.

66