• Sonuç bulunamadı

Suudi Arabistan ve Mısır Arasındaki Kırılgan ilişkiler

İkincisiyse, 18 aylık geçiş süreci boyunca Mısır’daki İslami görüş taşıyan partiler yükselişe geçerlerken, Milliyetçi, Liberal, Solcu ve Laik partiler gerilemiş ve yapılan başkanlık seçimlerinde etkin bir rol oynamayı başaramamıştır. Seçimleri kaybetmelerinin en büyük nnedeneyse söz konusu partilerin aralarında bulunan ihtilaflardan kaynaklanmaktaydı.

Üçüncü Faktörse, uluslararası güçlerin İslamcıların iktidara ulaşmasından endişe duymalarıdır. Müslüman kardeşlerin seçimlerde galip gelmesinin ardından Avrupa, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri harekete geçmiştir. Söz konusu ülkeler 2013 yılında Müslüman Kardeşlere karşı Mısır halkını tetikleyici propagandalar yapmışlardır. Bazı kesimler sokaklara dökülmüş ve Mısır Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi askeri darbeyle tutuklanmıştır. Daha sonra da ülkedeki Müslüman Kardeşler tutuklanarak zindana atılmış ve ülke karanlık günlere tekrar dönmüştür. Mısır ulaştığı durum devrimin ihanet uğradığını gösteriyor. Askeri darbe yapan Sisi terörle mücadele adı altında Müslüman kardeşleri ortan kaldırmaya çalışıyor. Bütün bu gelişmeler bölgeyi etkileyecek bir iç savaşın yaşanabileceğine işaret etmektedir.

3. Suudi Arabistan ve Mısır Arasındaki Kırılgan ilişkiler

Mısır halkı, körfez ülkelerine ihtiyaç duymakta, çünkü yüzbinlerce Mısırlı körfez ülkelerinde çalışıyor ve her yıl ülke hazine ve merkez bankalarına milyar dolarlar aktarıyorlar.

Ayrıca körfez ülkeleri her yıl Mısır’a yardım paketleri sunarak ülke ekonomisinin ayakta durmasını sağlıyorlar. Öte yandan Mısır halkı, Körfez ülkelerinin İran ile mücadele etmek için Mısır’a ihtiyaçları var. Ancak Mısır ve Körfez ülkeleri arasındaki bu karşılıklı ihtiyaç ve dayanışma hiçbir zaman güçlü stratejik bir ittifaka dönüşmemiştir. Bu bağlamda, “Arap Baharı” sonrası Suudi Arabistan- Mısır ilişkilerinden yola çıkarak Mısır ile ilgili sorunların büyük yükünü Suudi Arabistan’ın kaldırdığı görülmektedir.

Suudi Arabistan ve Mısır, “Arap Bahr’ı” ile birlikte siyasi İslam’ın yükselmesinden endişe duyuyorlar. Buna en büyük örnek Mursi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Suudi Arabistan-Mısır ilişiklerinde gelişme yaşanmamasıdır. Suudi Arabistan, ilk önce Müslüman kardeşleri görmezden geldi daha sonra da Birleşik Arap Emirlikler ile birlikte ortak bir karar alarak Müslüman Kardeşler Harekatı’nı terör örgütü olarak nitelendirmiştir. Suudi Arabistan

4

bununla da yetinmeyip Sisi tarafından gerçekleşen askeri darbeye destek vermiştir. Suudi Arabistan’ın bu tutumu Müslüman Kardeşleri destekleyen Katar ile arasının açılmasına neden olmuştur. Ayrıca darbe sonrası Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt Mısır ekonomisine 14 milyar dolarlık yardımda bulunmuşlardır.

Mısır’ın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 8 Ekim’deki oturumunda Rusya’nın Suriye’deki durumla ilgili sunduğu karar taslağını desteklemesinin ardından Mısır-Suudi Arabistan ilişkilerindeki gerginlik açıkça ortaya çıkmıştır. Suudi Arabistan’ın Birleşmiş Milletler Temsilcisi Abdullah al-Muallami’den geldi. Mouallami, Mısır temsilcisinin verdiği oy için,

“Senegal ve Malezya’nın aldığı tutumun, bir Arap delegesininkine göre Arapların ortak kararına daha yakın olması üzüntü verici” ifadesini kullandı. İki ülke arasında iplerin gerilmesinden sonra Mısralı yetkililerden herhangi bir açıklamanın gelmemiş olması Mısır’ın Suudi Arabistan ile arasını açmak istememesine işaret ediyor.

Mısır’ın Suriye ve Yeme ile ilgili tutumu iki ülke arasındaki anlaşmazlığın iki ana sebebidir.

Her iki ülke de hem Yemen hem de Suriye krizlerinde ayrı yaklaşımlar benimsemiştir.

Yemen’deki Husilerin ülkede darbe yaparak karışıklığa sürüklemesinin ardından Suudi Arabistan yanı başında bulunan Yemen’deki İran tehlikesinin farkına varmıştır. Suudi Arabistan bu tehlikeyle bahşedebilmek için 2015 yılını Mart ayında Sünni devletlerden oluşan bir koalisyon kurmuştur. Mısır ve Pakistan , Ali Abdullah Salih ve Husilere karşı yürütülecek operasyonlara katılmayı reddetmiştir.

Mısır tarafından yapılan açıklamada Koalisyon katılma nedeninin Yemen’deki iç savaşa dahil olmak istemediklerinden kaynaklandığını söylemiştir. Mısır ve Suudi Arabistan bir dönem dış politikada aynı kulvarda ilerledi. Bu bağlamda Mısır yönetimi, Yemen'de Husilerle işbirliği yapan Ali Abdullah Salih'e destek vererek, Arap Baharı'nı bu ülkede sonlandıran Kral Abdullah yönetiminin yanında yer almıştır. Çünkü Sisi yönetimi Yemen'de Ihvan'ın etkili olmasından kaygı duymaktaydı. Dış politikada stratejilerini gözden geçiren Kral Selman Yemen'de ivedilikle politika değişikliğine giderek, bu ülkede Ihvan'ı değil Husileri tehdit unsuru olarak algılamaya başladı. Bu bağlamda Mısır Ehram Gazetesinin Mısır ve Suudi Arabistan arasında stratejik anlaşma olmadığını yazmasının ardından iki ülkede diplomasisi durma noktasına gelmişti.

5

Suriye konusunda da iki ülke arasında büyük anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. Strateji değişikliğine giden Suudi Arabistan yönetimi, Mısır ile burada da görüş ayrılığına düşmüştür.

Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar 2011 yılından itibaren Suriye rejimine karşı net bir tutum sergilemiş ve Suriye halkının meşru özgürlük hakkına destek vermişlerdir. İran’ın, Suriye’ye Şii milis ithal etmesinin ardından Suudi Arabistan bu tehlike karşısında Suriyeli muhaliflere siyasi ve askeri alanlarda sınırsız destek sağlamıştır. Ayrıca, Suudi Arabistan, Suriye krizinde Türkiye çizgisine doğru kaymaya ve Esed’siz çözümden yana tutum takınmaya başlamıştır.

Suudi Arabistan, Cenevre’deki barış görüşmelerine katılmak için 2015 yılında oluşturulan Suriye Muhalefeti Müzakere Yüksek Kurulu’nun kurulmasında da büyük rol oynamıştır.

Mısır şimdiye kadar binlerce Suriyeli mülteciyi ağırlamıştır. Suriyeli bazı muhalif kesimlerin topraklarında toplantı yapmasın da izin vermiştir. Ancak 2013 yılında Mısır’da seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi’ye darbe yaparak yönetimi ele geçiren Sisi, Mısır’ın Suriye rejimiyle ilgili politikasını değiştirmiştir. Mısır politikası, Esed’i destekleyen Rusya politikasıyla aynı çizgide yürümeye başlamıştır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) 8 Ekim’de Rusya tarafından getirilen Halep karar tasarısı ile ilgili oylamanın ardından, Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki görüş ayrılığı zirveyi bulmuştur.

Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki diğer bir anlaşmazlık konusuysa Tiran ve Sanafir adalarıdır. Adalar 1950 yılında Suudi Kral Faruk tarafından Mısır verilmişti. Suudi Arabistan son yıllarda adaları geri almak istiyor. 2010 yılında Suudi Arabistan ve Mısır arasında adaların Suudi Arabistan’a verilmesi kararlaştırılmış ancak Arap Baharı’nın başlaması ertelenmesine neden olmuştur. Mısır hükümeti, 2016 yılının Nisan ayında Kızıldeniz'deki Nisan'da Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan'a iadesine karar vermişti. Söz konusu anlaşma Mısır'da tepkiyle karşılanmış, dava açılması sonucu adaların Suudi Arabistan’a devredilmesi kararına Yüksek İdare Mahkemesi adaları Suudi Arabistan'a veren kararı feshetmiş, adalar üzerinde Mısır'ın toprak bütünlüğünden vazgeçilemeyeceğine hükmetmişti.

Sonuç olarak, Tiran ve Sanafir adaları Camp David Sözleşmesinin bir parçası sayılmaktadır.

Söz konusu adalarda ABD’nin gözlemleme kuleleri bulunmaktadır. Buda gösteriyor ki ABD ve İsrail’in izni olmadan Mısır’ın bu adaların Suudi Arabistan’a geri vermesi imkansızdır.

6

İki ülke arasında iplerin gerilmesine sebebiyet veren bir diğer önemli olaysa Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov tarafından Grozni’de tertip edilen toplantıya el-Ezhar Üniversitesi Şeyhi Ahmet Hatip’in katılmasıdır. Yapılan toplantının ardından “Ehl-i sünnet vel cemaat kimdir” adı altında ortak bir bildir yayınlanmıştır.

İki ülke arasında bazı konularda anlaşmazlıkları yaşanması çok normal, ancak ilişkilerin bu denli hızlı bir şekilde gerilmesinin nedeni Suudi Arabistan’ın İran tehlikesi karşısında yalnız kalmaktan korkmasıdır. Suudi Arabistan ABD ile ilişiklerinin gergin olması nedeniyle ABD’nin boşluğunu Mısır ile doldurmak istiyor ancak Mısır buna sıcak bakmıyor.

Bu bağlamda, ABD Kalkınma Enstitüsü çalışanı Beryan Katolis’e göre, Mısır, Suudi Arabistan’a gönderme yaparak aldığı kararların bağımsız olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Böylelikle hem ABD hem de Rusya ile ilişkilerini dengeli tutmayı hedefliyor. Burada sorulması gereken soruysa Beryan Katolis’in bu izlenimi neye dayanarak yorumladığıdır? ABD 1979 yılından bu yana Mısır’a yıllık bir milyar dolar askeri mühimmat yardım yapıyorken ve Mısır ordusunu eğitiyorken, Mısır’ın hem Rusya hem de ABD ile dengeli ilişkiler kurması mümkün mü?

Benzer Belgeler