• Sonuç bulunamadı

2.7. DEHB Olan Çocukların Anababası Olmak

2.7.1. Depresyon, Stres ve Stresle Başa Çıkma Yöntemleri

2.7.1.3. Stresle Başa Çıkma Yöntemleri

Bireyler, dışarıdan gelen kendileri için tehdit ve zorlayıcı tehlikeler içeren durumlarla başedebilmek için girişimlerde bulunurlar. Başa çıkma sürecinde en temel iki nokta yaklaşma ve kaçınma davranışıdır. En basit tanımıyla stresle başa çıkma, tehdit olarak algılanan bir durumda bireyin bilişsel ya da davranışsal olarak bu olayın üzerine gitme ya da ondan uzaklaşma sürecidir (Oğul, 2004, s. 158). Başka bir deyişle bireyler, karşı karşıya kaldıkları bu durumlarda içsel ve dışsal zorlayıcılığın etkisini azaltmak veya kontrol etmek için bilişsel veya davranışsal çaba içine girerler. “Lazarus (1976) başa çıkmayı, dışsal ve içsel talepleri ya da bunlar arasındaki çatışmayı kontrol etmeye yönelik, kişinin kaynaklarını genişletici ya da sınırlandırıcı davranışsal ve bilişsel çabalar olarak tanımlamaktadır” (Akt. Yöndem, 2002, s. 43). Çeşitli kaynaklarda ise, “başa çıkma yolu”, “başa çıkma stretejisi” olarak da kullanılan “başa çıkma” (coping) terimi, stres vericilerin uyandırdığı duygusal gerilimi azaltma, yok etme ya da bu gerilime direnme amacıyla gösterilen duygusal ve davranışsal tepkilerin bütünü olarak açıklanmaktadır (Terzi ve Cihangir Çankaya, 2009, s. 2).

Bilişsel yaklaşıma göre, stres ve stresle başa çıkma, ilişkisel ve süreç yönelimli özellikler taşımaktadır. Stres, tek bir uyarana verilen tepki değil, bireyin bir tehdit algıladığında tüm kaynaklarını kullanmasını gerektiren ya da kaynaklarının yetersiz kaldığı durumlarda birey ile çevre arasındaki ilişkidir. Birey ve çevre arasındaki bu ilişki karşılıklıdır ve etkileşime

dayalıdır. Bu etkileşimin sürekliliğinin olması ve dinamik olması ise stresin süreç yönelimli olması sonucudur. Bilişsel yaklaşımda vurgulanan ilişkisel ve süreç yönelimli olma özellikleri, stres kaynağına ilişkin kontrol algısı değerlendirilirken kişi ile çevre arasındaki ilişki ve kişi ile çevre arasındaki dinamik yapılar ve olabilecek değişimler göz önünde bulundurulmaktadır. Stresle başa çıkmada kontrol algısı, stresli bir olayı kontrol ederek stresin zararlarını azaltması ile ruh sağlığını koruma yönünde etkili olmaktadır. Bilişsel değerlendirmeler çerçevesinde ele alınan kontrol algısı, stres ve uyum süreci arasındaki ilişkide, stresin kontrol edilemeyeceği düşüncesinin stresi arttırdığı veya kontrol edilebileceği düşüncesinin stresi azalttığı yönünde etkili olduğu öne sürülmektedir. Kullanılan başa çıkma becerisi ile stres kaynağının kontrol edilebilirlik düzeyi bireyin uyum düzeyine etki etmektedir (Oğul, 2004, s. 159-163).

Türkiye’ de son yıllarda stresle başa çıkma yöntemleri ile yapılan çalışmalarda artış görülmektedir. Geliştirilen modern stres kuramları, başa çıkma kavramının, genellikle strese verilen tepkilerin kişisel farklılıklara dayandığı üzerinde durmaktadır. Buna göre, kişilik özellikleri stresle başa çıkma yöntemlerini de etkilemektedir (Kalkan ve Koç, 2008, s. 46; Sığrı, 2007, s. 181 ).

Bireyler, stresle başa çıkmada algılanan tehdit ya da problemi hafifletme amacıyla kişilik özelliklerine bağlı olarak eylemlerde bulunmaktadırlar. Bu eylemlerin; doğrudan eylemler ve hafifletici eylemler olarak iki grupta ele alınabileceği üzerinde durulmaktadır. Lazarus (1993, s. 8) stresle başa çıkmanın iki yolla olduğunu açıklamaktadır; eğer bireyin çevre ile olan ilişkisi başa çıkma davranışları ile değişmişse, psikolojik stres durumu da daha iyi yönde değişecektir. Birey bu şekilde kişi-çevre ilişkisini değiştiren doğrudan başa çıkma yöntemini kullanıyorsa bu, sorun odaklı başa çıkma olarak adlandırılmaktadır. İkinci başa çıkma becerisi olan duygu odaklı başa çıkmada ise bireyin durumu nasıl yorumladığına ilişkin meydana gelen değişim söz konudur. Sorun odaklı başa çıkma tarzının kullanımı dış çevrede bir değişim ile sonuçlanırken, duygu odaklı başa çıkma yöntemlerinin kullanılması bireyde içsel bir değişim meydana getirmektedir. Başka bir anlatımla; doğrudan eylemler problem odaklı başa çıkma olarak geçmektedir. Problem odaklı başa çıkmada birey, tehditle davranışsal olarak ilgilenmekte veya sorunlu olan ilişki biçimine yönelik değişiklik yaparak müdahalede bulunmaktadır. Kendini kontrol altında tutma, sorumluluğunu kabul etme, planlı bir biçimde

problem çözme, sorun üzerinde olumlu olarak durma gibi davranışlar, problem odaklı başa çıkmanın altında görülen davranışlardır. Hafifletici eylemler ise duygu odaklı başa çıkma olarak geçmekte ve stresten kaynaklı rahatsızlığı duygusal olarak azaltma ya da duyguları kontrol etmeyi içermektedir. Kaçma-kaçınma, inkar, sorundan uzak durma, sosyal destek arama, yüzleştirici başa çıkma, kuruntulu düşünme, zihinsel anlamda sorunla meşgul olamama gibi davranışlar ise duygusal odaklı başa çıkmanın altında yer almaktadır (Terzi ve Cihangir Çankaya, 2009, s. 2; Yöndem, 2002, s. 43-44). Büyükşahin ve Bilecen ‘nin (2007, s. 138) geçerlik ve güvenirlik çalışmasını gerçekleştirdiği Yakın İlişkilerde Çok Boyutlu Başa çıkma Ölçeği’ nin alt ölçeklerinden İlişkiye Odaklanma, Olumlu ve Etkin Başa Çıkma sorun odaklı başa çıkma, Olumsuz ve Edilgen Başa Çıkma, Dışsal Destek Arama, Alkol ve İlaç Kullanımı, Kendini Destekleme, Geri Çekilme, İnkar/Erteleme, Dine Tutunma ve Mizah ise duygu odaklı başa çıkma yöntemine girmektedir. Buna göre kişi, yapıcı ve yararlı şeyler yapabileceğini hissettiğinde problem odaklı başa çıkmayı, strese katlanılması gerektiğini hissettiğinde ise duygu odaklı başa çıkmayı ağırlıklı olarak kullanmaktadır. Hem problem odaklı başa çıkmanın, hem de duygusal odaklı başa çıkmanın bireyin duygusal olarak zarar görmesini engelleyici rolü bulunmaktadır.