• Sonuç bulunamadı

Spor Kulüplerinin Dernek Yapısından Şirket Yapısına Geçişleri

2.5. Türkiye’de Spor Kulüplerinin Örgüt Yapıları

2.5.1. Spor Kulüplerinin Dernek Yapısından Şirket Yapısına Geçişleri

Dünyada spor kulüplerinin şirket yapısına geçiş aşamalarına bakıldığında; en çok bilinen İngiliz futbol kulüplerinin yönetim açısından tek sorununun finansal güçlükler olmadığı belirtilmektedir. İngiliz futbol kulüplerinin yönetimde geldikleri durum (alacaklılarına karşı mahkeme koruması altında olmak) neredeyse meşru bir işletme taktiği olarak görülmektedir. Kulüplerin bu davranışlarına devam etmeleri nedeniyle 2003’ten beri puan düşüşüyle yüz yüze gelmelerinin yanı sıra Hereford United’dan Graham Turner’ın ve Leyton Orient’ten Barry Hearn’ün de dâhil olduğu birçok spor kulübü başkanından otomatik kontrol çağrıları giderek artmaktadır. Kulüplerin yönetime girmeleriyle (clubs entering administration) “sahip olmadıkları parayı harcayarak” haksız menfaat sağladıkları savunulmaktadır. Bunun evrensel bir görüş olmamasının yanı sıra yayımlanmasıyla birlikte İngiliz futbol kulüplerinin skandala doğru gittiklerinin bir kanıtı olarak görülmektedir. Elbette ki futbol kulüplerinin finansal zorluklarla karşılaşması yeni bir durum değildir. Özellikle futbol federasyonunun 1985’te gönülsüz bir şekilde profesyonelleşmeye izin vermesinden sonra, sözde amatör oyunculara yasadışı ödemeler yapılması neredeyse profesyonel futbola hâkim olmak isteyen kulüplerde nakit akışları, kâr ve zarar da kaçınılmaz bir olgu haline gelmiştir. Kulüp sahiplerinin çalışanlarına, profesyonel oyunculara ve tedarikçilere ödemelerini sürdürme sorumlulukları onları finansal açıdan savunmasız bir konuma getirdiğinden, birçok kulüp yasal yapılarını

ÖRGÜTLENME DERNEK (Dernekler Kanunu) ŞİRKET (Türk Ticaret Kanunu) Profesyonel Spor Takımı Spor Kulübü Gençlik ve Spor Kulübü Kurum Kulübü İhtisas Kulübü

limited şirket olarak değiştirmiştir (Beech vd., 2010: 237). Ülkemizde de spor kulüpleri küreselleşmenin etkisiyle özellikle Avrupa ülkelerinin spor kulüplerinin yaşadığı benzer sorunlara çözüm bulmak amacıyla şirketleşme yoluna gitmektedirler.

Profesyonel Futbol Talimatının 52’nci maddesinde kulüplerin futbol takımlarını, Ticaret Kanunu’na göre bir ticari işletme haline getirebilmek için şirket kurabilecekleri veya kurulmuş şirketlere devredebilecekleri veya kiraya verebilecekleri ifade edilmektedir. Bu maddede yer alan “Futbol Federasyonu, profesyonel futbolu istenen ve beklenen şekilde batılı düzeye kavuşturmak amacı ile şirketlerin profesyonel futbol takımı kurmaları halinde, tescil şartlarına göre uygun görülecek lige alınmalarına karar verebilir.” ifadesi, konulan hükmün gerekçesini ve futbol takımlarının her ne şekilde olursa olsun şirketleşmesi durumunda Futbol Federasyonu’nun gereken her türlü kolaylığı göstereceğini ortaya koymaktadır. Ülkemizde, futbol takımlarının şirketleşmesi konusunda ilk örneğe, Malatyaspor Kulübünün futbol şubesini, kurduğu Malatyaspor A.Ş.’ye devretmesi ile rastlanılmıştır. Malatyaspor A.Ş.’nin Birinci Futbol Ligi’nden düşmesi üzerine şirket tasfiye edilmiştir. Malatyaspor A.Ş.’den sonra İstanbulspor, Adana Spor, Van Spor, Çanakkale Dardanel Spor, Karşıyaka Spor, Antalya Spor, Siirt Jet-Pa Spor kulüpleri futbol takımını anonim şirket haline getiren kulüpler arasına girmişlerdir. Anonim şirket şeklinde teşkilatlanan kulüpler TTK’nun tacirlere ilişkin hükümlerine tabi olacak ve her tür gelirleri ticari kazanç sayılacaktır (Kocaoğlu, 2011: 77).

Futbol kulüplerinin profesyonelleşmeye ve kurumsallaşmaya ihtiyaç duymasının temel nedenini, ticarileşen futbolun hem gelirlerde hem de giderlerde yarattığı ciddi artışlar oluşturmuştur. Başta yayın gelirleri ve sponsor gelirleri olmak üzere artan gelir pastasından daha fazla pay alma isteği, bunun yanında futbolcu bonservislerinde meydana gelen önemli artışlar ve fon temin etmede para piyasalarıyla artan oranda ilişki içine girilmesi, gelir-gider yönetimini kulüpler için en önemli konu haline getirmiştir. Kurulan şirketlerin halka açılmalarında ilk örnek 1983 yılında halka açılan İngiltere’nin Tottenham Hotspur takımı olmuştur. Türkiye’de ilk olarak 2002 yılında Galatasaray ve Beşiktaş aynı tarihte halka arz edilmiştir. Daha sonra ise Fenerbahçe ve Trabzonspor halka arz işlemini gerçekleştirmiştir. Kulüpleri sermaye piyasalarına iten temel nedenler ise kulüplerin para piyasalarından fon temin etmede güçlük çekmeleri ve bu piyasadaki fon maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Türkiye’de şirketleşerek halka açılan takımlardan biri olan Beşiktaş’ın şirketleşme modelinin diğer üç büyüğün şirketleşme modelinden farklı olması ve bu farklılaşmanın kulüpler ve yatırımcılar açısından yarattığı sonuçlar ise

üzerinde durulması gereken en önemli konudur. Beşiktaş, dernek çatısı altında faaliyet gösteren futbol şubesini bir bütün olarak, tüm aktif ve pasifleri ile birlikte kurduğu şirkete devretmiş ve bu şirketi halka açmıştır. Diğer üç kulüp ise kurdukları şirketlere temel olarak gelirlerini devretmişler, giderleri ise ağırlıklı olarak kulüp bünyesinde bırakmışlardır. Kurulan şirkete tüm gelirlerini devreden ancak giderlerinin sadece %10’luk kısmını şirket üzerinde gösteren kulüpler, doğal olarak futbol şubesini bir bütün olarak yani tüm gelir ve giderleri ile şirkete devreden Beşiktaş’a göre kârlılık açısından üstünlük sağlamışlardır. Özellikle ülkemizde futbolcu transferleri gibi giderler kaleminde önemli yeri olan harcamalar Beşiktaş’ın kârlı çalışamamasına neden olmaktadır. Fenerbahçe ve Trabzonspor’da giderlerin sınırlandırılması şirketlerin kâr edebilirliklerini garanti altına almıştır. Kulüplerin şirketleşme modellerindeki farklılaşmanın dolaylı sonucu ise dağıtılan temettü tutarlarında ortaya çıkmaktadır. Beşiktaş dışındaki diğer üç takımın kurduğu ve halka açtığı şirketlerin dağıtacağı temettü tutarı daha yüksek olmaktadır. Bu durum, yatırımcı açısından bu üç kulübün hisse senetlerine yatırım yapmayı daha cazip hale getirmektedir. Buradaki temel tartışma noktası, bu kulüplerin mevcut şirketleşme modelleriyle, oldukça kısa süre içerisinde halka arzlardan elde ettikleri gelirin çok üstünde bir kaynağı temettü olarak kulüp dışına (şirketin kulüp haricindeki başka işletmelerine) çıkaracakları noktasında toplanmaktadır. Dolayısıyla söz konusu şirketleşme modelinin avantaj ve dezavantajlarının net olarak ortaya konması gerekmektedir (Akyüz, 2005, ii).

Futbol kulüplerinin halka açılmaları sonucunda elde edecekleri avantajlar, genel olarak diğer şirketlerin elde edeceği avantajlar ile aynıdır. Bunlar şirkete fon sağlanması, hisselerin pazar değerinin tespit edilebilmesi, kurumsallaşma ve profesyonelleşme, tanınma, kredibilitenin artması gibi genel faydalardır. Halka açık futbol kulüpleri ile halka açık olmayan futbol kulüpleri arasında yapılan bir araştırma sonucunda; halka açık futbol kulüplerinin toplam ücret giderlerinin toplam ciro içindeki oranının, halka açık olmayan şirketten daha az olduğu, halka açık futbol kulüplerinin daha fazla başka gelir kaynakları bulabildiğini ve daha yüksek faaliyet kârı olduğunu göstermiştir. Futbol kulüplerinin halka açılmalarının önündeki engeller arasında ise, mevzuatlarda yer alan engeller, kulüp üyelerinin kontrol kaybına sebep olacağı ve sporun ruhuna aykırı olacağı gerekçesiyle şirketleşmeye ve halka açılmaya karşı olmaları, halka açılma sonucunda elde edilecek fona ihtiyaç duyulmaması, borsaya kote olmak için gerekli mali güce sahip olmamaları gibi nedenler gösterilmektedir. Futbol kulüplerinin halka açılmasına yönelik

olarak yurtdışı uygulamaları da farklı hükümler içermemektedir. Özellikle kayda alma esasının geçerliliğini yerine getiren, başka bir deyişle kendileri hakkında yeterli ve tam bilgileri zamanında kamuoyuna açıklayan futbol kulübü şirketleri, diğer şirketler gibi halka açılabilirler. Genel kriterler çerçevesinde halka açılan futbol takımı, halka açıldıktan sonra mevzuata uymak zorundadır (Kocaoğlu, 2011: 107). Ancak özellikle sporculara ve diğer işgörenlere ödenen ücretlerin mali tablolara net olarak yansıması başta olmak üzere bazı işlemlerin kayıt altına alınmasında futbol kulüpleri açısından netliğe kavuşmayan noktalar bulunmaktadır.