• Sonuç bulunamadı

Sovyetlerin Genel Olarak Balkanlara Yönelik Politikası

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. SOVYETLER BİRLİĞİNİN SOĞUK SAVAŞ BOYUNCA BALKANLAR POLİTİKASININ TARİHSEL SÜRECİ

3.1 Sovyetlerin Genel Olarak Balkanlara Yönelik Politikası

SSCB, kapitalist dünyanın hepsini tek bir çerçevede değerlendirerek, Balkanlar’da bulunan uydu ülkeler gibi devletlerin hepsinde korumacı bir bakış açısıyla rejimi korumaya çaba harcamıştır. Özdemir167 maddi siyasi, ekonomik ve

askeri gücün uluslararası ilişkilerde önemini vurgulamaktadır. Ulusların ya da bunların oluşturduğu uluslararası örgütlerin istedikleri politikaları uygulayabilmek ve yürütebilmek için güce ihtiyaçları vardır168. Politikalar bir güç uygulanmasını

gerektirdiği için Baylis169 uluslararası ilişkilerin sürekli bir mücadele alanı

164 Armaoğlu, a.g.e.,; s. 338. 165 Armaoğlu, a.g.e.,; s. 339. 166 Armaoğlu, a.g.e.,; s. 340. 167 Özdemir, a.g.m., s. 116. 168 Donnelly, a.g.e. s. 32. 169 Baylis, a.g.e., s. 78.

olduğunun altını çizer. Alternatif bakış açıları, özellikle Soğuk Savaş’ın ardından gündeme gelmiş ve devletlerin sadece birbirlerine rakip olarak değil, birbirlerinin menfaatine ortaklıklar kurabilecekleri ve güçlerini birleştirerek de halklarının menfaatine politikalar geliştirebilecekleri savunulmuştur. SSCB’nin sadece kendi blokundaki ülkelerle yapıcı bir politika gütmeyi amaçladığı ve bu politikalarda da hiyerarşik bir ilişki kurduğu için gerçekte çoğulcu değil, sömürgeci bir tutum takındığı, yani başka bir deyimle kendi blokunda dahi faydacı bir felsefeyle hareket ettiği anlaşılmaktadır. Sömürge uğraşları sadece ekonomik bağlamda değil, uyduların Sovyetleştirilmesi amacıyla kültürel olarak da devam ettirilmiştir170. Baylis’e göre171,

uluslararası politikanın temelleri zorlayıcı maddi unsurlara değil karşılıklı ve gönüllü sosyal ilişkilere dayanmalıdır.

Baylis’e göre devletler gerçekte vahşi ve anarşik bir ortamda yalnız değildirler; ortamdaki tehlikelerin yarattığı tehdit ortaktır ve elbirliğiyle bu risklere karşı konulmalıdır172. Buna göre uluslararası ilişkiler politikalarının güce dayanması

gerekmez. SSCB ile beraber varlığını yitiren Soğuk Savaş’ın sonrasında yaşananlar bu bağlamda umut vericidir çünkü 1991’den sonra beklendiği gibi dünya tek kutuplu değil, çok kutuplu bir yer haline gelmiştir. Bölgesel birliktelikler ve özellikle AB gibi grupların irili-ufaklı devletleri bünyelerine dâhil ederek bir güç elde etmede başarılı olmaları, tek taraflı güce dayalı politikalara karşı kazanılmış bir zaferdir173.

SSCB’nin Soğuk Savaş’la beraber dünyayı çok kalın çizgilerle tehditler ve fırsatlar olarak ikiye ayırması sonucunda çoğulcu ve katılımcı çizginin SSCB blokunda gelişemediği anlaşılmaktadır.

Özdemir’e göre uluslararası aktörlerin gücünün iki boyutu vardır174. İlki

aktörün uluslararası bir politikayı yürütebilme kapasitesi, diğeri ise başka bir aktörü

170 Andrada Fătu-Tutoveanu. "Soviet cultural colonialism: culture and political domination in the late 1940s-early 1950s Romania." Trames Sayı: 16(1), 2012, s. 79

171 Baylis, a.g.e., s. 79. 172 Gös. yer.

173 Gös. yer.

belli bir politikayı uygulamaya zorlama yeteneğidir. Fakat uluslararası aktörlerin hiçbirinde böyle bir gücün mutlak anlamda bulunduğunu iddia edebilmek mümkün değildir. Başka bir deyimle, herhangi bir devletin günümüzde tek taraflı olarak herhangi bir politikayı dünyadaki başka hiçbir dengeyi gözetmeden hareket edebilmesi mümkün değildir. 11 Eylül olayları sonrasında ABD’nin Irak ve Afganistan gibi ülkelere saldırırken aynı zamanda BM ve NATO gibi uluslararası örgütleri de harekete geçirmeye çalışarak hareketlerini bir uluslararası meşruiyet altında yürütmeye çalışması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Dolayısıyla, uluslararası aktörlerin gerçek güçlerinin, başka bir aktörü istenen doğrultuda hareket etmeye zorlama boyutunda olduğunu kabul etmek gerekmektedir175.

SSCB’nin ve sosyalist ideolojinin gücü, devletin gücünün bu yönetim sistemindeki tek güç olmasından ileri gelir. Sosyalist düzende üretim araçlarının özel mülkiyeti yoktur, yasaktır ve bütün toplum, sadece devletin varlığına bir katkıda bulunmak için üretir. Bu ideoloji, günümüzde dünyanın büyük bir kısmında terkedilmiş olsa da, devrimden sonra ekonomik olarak Rusya’nın toparlanması ve bir devlet olarak sadece 20-30 yıl evvel tarih sahnesinden silinmek üzereyken ‘30’larda bir küresel güç haline gelmesi bir mucize olarak nitelendirilmiştir176. Bu modelin

benzer şekillerde diğer ülkeler tarafından kopyalanmak istemesi ve komünistlerin neredeyse her ülkede belli bir yekun oluşturmasının nedeni bu mucizevi ve ütopik çıkarımlardır. Balkanlar’da ve başka yerlerde komünist devletlerin kuruluşunda bu inanış önemli bir yer tutmaktadır.

Sander’e göre İkinci Dünya Savaşı sonrasında komünizme giren devletlerin geçirdikleri bazı ortak aşamalar bulunmaktadır177. Kurtarma aşaması olan ilk evrede

Sovyet ordusu komünizmi benimseyecek ülkeye kurtarıcı olarak girer ve ülkeyi düşmanlardan temizleyerek asayişi sağlar. Düşmanlar, komünizme karşı olan herkestir ve hapisle, tehcirle veya yok edilerek bu tehditler öncelikle bertaraf edilerek

175 Özdemir, a.g.m., s. 125. 176 Timasheff, a.g.e., s. 18-21 177 Sander, a.g.e., s. 170-1.

halkların içindeki bunların muhtemel destekçilerine gözdağı verilir. Bununla beraber düşmanların işgali sırasında Sovyetler’e kaçarak sığınmış olan yerel liderler ülkeye getirilerek komünist rejime destek artırılır.

İkinci aşamaya koalisyonlar aşaması ismi verilmiştir çünkü 1946 yılındaki bu faaliyetler zincirinde uydulaştırılacak ülkede bulunan ve düşmanlarla işbirliği yapanlar hariç tüm siyasi faaliyetlerin temsil edildiği koalisyon hükûmetleri kurulur. Halkın büyük çoğunluğunun temsili sağlandığı için bu koalisyonlar kolay bir şekilde yerel halkın desteğini kazanır. Moskova’ya direk bağlı olan kişiler bu koalisyonlarda, siyasi destekleri az olmasına rağmen önemli yetkilerle donatılır ve hükûmet maddi ve manevi olarak Sovyetler tarafından desteklenir. Hemen bir yıl sonra 1947’de başlatılan üçüncü aşama tasfiye olarak adlandırılmıştır çünkü koalisyon hükûmetindeki Sovyetler karşıtı ögelerin yavaşça güçten el çektirilmesini simgelemektedir. Geniş katılımlı koalisyondaki gerçek veya hayali bütün olumsuzluklar komünist üyelerin dışındaki liderlere ve partilere bağlanarak bunlar halkın gözünden düşürülür. Sonrasında bu partiler ve onların liderleri düşman yaftasıyla yönetimden uzaklaştırılır ve iktidarda, sadece kendilerini tamamen Sovyetler’e teslim etmiş uşak zihniyetli yerel liderlerin kalması sağlanır. Zaten bu ülkelerde yerleşmiş bir meclis veya demokrasi fikri yerleşmemiş olduğundan, tek parti yönetiminin diktası, halk tarafından hızla kabul edildi.

Son aşamada ise yerel komünist liderler de yok edilirler ve ortam tamamıyla Sovyet politikalarını harfi harfine takip edecek olan kuklalara kalır. Uzun yıllar boyunca Sovyetlerin komünizm yerleştirme çabalarının kahramanı olan yerel liderlerin de aynı yok ettikleri diğer liderler gibi tasfiye edilmesi, propaganda araçları eliyle oldukça kolay bir şekilde başarılmıştır. Stalin, yerel liderlerin günün birinde problem çıkarabileceğini düşündüğünden bu konuya önem vermiş ve sivrilen liderleri, Tito kadar güçlenmeden bertaraf etmeye gayret etmiştir. 1947 yılında Kominform, 1949 yılında ise Comecon kurularak uydu devletlerin kukla liderleri

sayesinde tüm doğu blokunun üzerindeki tasarruf işlemleri, tamamıyla Sovyetler’e bağlanmış duruma gelmiştir178.

Yukarıda ifade edilen tanımlama çalışmaları, Sovyetler’in Soğuk Savaş sırasında Balkanlar’da girişmiş olduğu uluslararası politikalarının bütün yönlerini gözler önüne sermektedir. SSCB, bazen direkt olarak gücünü kullanarak Balkan ülkelerindeki bazı politikalarını bizzat uygularken, genelde farklı enstrümanlar yoluyla Balkan devletlerini arzu ettiği faaliyetler konusunda zorlama yoluna gitmiştir179. Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında birinci türden politikalar uygulanırken,

Soğuk Savaş’ın sonuna doğru Ruslar ikinci tip güç kullanımı yoluna başvurmuşlardır. Uluslararası ilişkilerin yönü daha çoğulcu ve katılımcı bir yöne evrilirken, Sovyetler, politikalarını yürütebilmek için gücünü kullanabilmek için her iki yolu da zaman içinde değişen oranlarda kullanmıştır. Farklı devletlerin sosyoekonomik durumları ve Ruslarla tarihi ilişkilerinin seviyesi, bu boyutlardan hangisinin politikalarda etkin olduğuna tesir eden unsurlardır. Çalışmada Balkanlar’daki her devlet açısından ayrıntılı olarak Sovyetler’in Soğuk Savaş dönemindeki Balkanlar politikası etüt edilecektir.

3.2 Ülkelere Göre Sovyetler’in Balkan Politikaları