• Sonuç bulunamadı

Sosyalizmde herkesin iş güvencesi mi olacak, nasıl? Herkesin iş güvencesi olursa

Belgede SORUDA TKP. tkp.org.tr. (sayfa 82-85)

Dünyanın her yerinde iş kazaları olmuyor mu?

61. Sosyalizmde herkesin iş güvencesi mi olacak, nasıl? Herkesin iş güvencesi olursa

insanlar tembellik etmez mi?

Çalışabilir durumda ve yaşta olan her yurttaşın çalışma hakkını ve iş güvencesini sağlamak, sosyalist düzenin başlıca ödevleri arasında-dır. Bunlar sosyalist bir düzende temel insan hakları sayılır ve bu hakların ortadan kaldırılmasına hiçbir koşulda göz yumulamaz.

Türkiye geniş kaynaklara sahip bir ülkedir. Ancak bu kaynaklar ba-ğımlı olduğu emperyalizm çeşitli engeller koyduğu ve egemen sınıf-ların da böyle bir amacı olmadığı için verimli kullanılamamaktadır.

Sosyalist iktidar gerçekleştiğinde, bütün bu kaynaklar, emekçi halkın öncelikli ihtiyaçlarının karşılana-bilmesi için, merkezi planlamanın yönlendiriciliği ile en akılcı biçim-de ve eksiksiz olarak biçim-devreye so-kulacaktır. Böylece, bugünkü kapi-talist Türkiye’de ya işsiz bırakılan ya da kötü koşullarda istihdam edilen emekçi kitlelerin yaratıcı gücü her türlü dizginden kurtarılıp harekete geçirilecektir. Bir yandan, herkes temel bir insan hakkı ola-rak çalışma imkânına kavuşacak, diğer yandan da, ülkemiz, üretimin kardeşçe paylaşılacağı gerçek bir kalkınma atılımının içine girecek-tir. İşte o zaman, emekçiler, üç beş kuruş ekmek parası uğruna ya da işten atılıp sefil perişan olma korkusuyla değil, son derece doğal bir eylem olarak ve toplumun iyi-liği için çalışmanın hazzını tadacak ve çalışmalarının gerçek karşılığını

alacaktır.

“İş garantisinin insanları tembel-leştireceği” yıllardır utanmadan tekrarlanan bir yalandır. Bunu söyleyenler, bugünkü sömürü dü-zeninin egemenleri ve onların bes-leme ideologlarıdır. Varlığını sür-dürebilmek için gitgide daha fazla artık değere el koymaya, başka bir anlatımla, daha fazla sömürmeye muhtaç olan kapitalizm, elinin al-tında her zaman büyük bir işsizler kitlesi bulundurmak zorundadır.

Ancak bu yolla, hem çalıştırdığı işçilerin ücretlerini baskı atkında tutmayı hem de her istediğinde kullanabileceği işgücü yığınlarının var olmasını sağlayabilir. Kapita-lizm, bilimin “yedek işgücü or-dusu” diye adlandırdığı bu büyük işsizler kalabalığını doğal ve haklı göstermek ya da kendi günahını gizlemek için, böyle masallar uy-durur.

Oysa asıl soru şudur: İnsan, ça-lışmasının ürünlerinin kendisi ve üyesi olduğu toplum için ne kadar anlamlı ve değerli olduğunu bilir-se, herhangi bir kaytarmacılık ve tembellik gösterebilir mi? Yoksa asıl kaytarmayı ve tembelliği, hak-kını alamadığından emin olduğu ve yaptığının ne işe yaradığını pek bilmediği bir düzen içinde çalı-şırken mi gösterir? Bu sorunun yanıtı açıktır. Kapitalizm kendi sorunlarını sosyalizme saldırmak

için kullanmaktadır. İnsanları tem-belliğe, kaytarmacılığa yönlendi-ren, onları emeklerine ve üretime yabancılaştıran asıl düzen kapita-lizmdir. Sosyalizm, insanın kendi

emeğine yabancılaşmasının önüne geçtikçe, tembelliğin ve kaytarma-cılığın önüne geçecek, üretkenliğin ve yaratıcılığın gelişmesini sağla-yacaktır.

62. AKP’nin sağlık alanında Türkiye’ye sınıf atlattığı söyleniyor. TKP sağlıkta AKP’nin gerçekleştirdiğini iddia ettiği reformu nasıl değerlendiriyor?

AKP’nin bu iddiasını destekleyebi-lecek hiçbir somut veri bulunmu-yor. AKP kasaba tüccarı mantığıyla hastane sayısındaki artışı sağlıktaki gelişmenin kanıtı olarak sunmaktan başka bir şey yapmıyor.

AKP’nin tek icraatı, kendisinden ön-ceki hükümetin yasal zeminini hazır-lamış bulunduğu piyasacı, özelleştir-meci operasyonu tamamlamak oldu.

Dünya Bankası’nın tam desteğiyle hayata geçirdikleri bu işi sağlıkta dö-nüşüm olarak adlandırdılar. Sağlıkta dönüşüm birkaç önemli bileşenden oluşuyor: Birinci basamak sağlık hizmetleri boyutunda aile hekimliği sistemi, hizmetin finansmanı boyu-tunda genel sağlık sigortası, hastane sistemi boyutunda kamu hastane-ler birliği ve kamu özel ortaklığı, personel boyutunda ise sözleşmeli istihdam ve performansa göre ücret-lendirme.

Bu dönüşüm halka katkı payı, sağlık emekçilerine iş güvencesizliği ve iş yükünde artış olarak yansıdı. Sağlık sistemi rekabetçi bir mantıkla ye-niden yapılandırıldı. Sonuç olarak üniversite hastaneleri başta olmak üzere, kamu hastanelerinin tamamı borca battı. Kağıt üzerinde herkes si-gortalı ama harcamaların halen yak-laşık beşte biri vatandaşın cebinden çıkıyor. 550 özel hastane sektörde dönen paranın yaklaşık dörtte birini

cebine atıyor. Sağlığın korunmasın-dan sorumlu 25 bin kadar birinci ba-samak sağlık kurumu ise kaynakların ancak yüzde 7’sini alabiliyor.

Sistem vatandaşın ödediği prim ve vergileri özel sağlık şirketlerine doğ-ru yönlendiriyor. Hastanelerin para kazanma güdüsü tıbbi teknolojinin gereksiz kullanılmasına yol açıyor.

Bir ülkenin sağlıktaki başarısını so-mut olarak değerlendirebilmek için girdiler ve çıktılar arasındaki ilişkiye bakmak gerekir. Bunun için ülkenin kişi başı ulusal gelirine göre bekle-nen bebek ölüm hızı ile gerçek be-bek ölüm hızı karşılaştırılır. Bu analiz ülkenin kaynaklarını sağlık için ne kadar başarılı biçimde kullandığını, halk sağlığına ne kadar önem verdi-ğini ortaya çıkarır.

Türkiye’de bebek ölüm hızı binde 13 düzeyinde. Oysa 10 bin Dolarlık kişi başı gelirine göre beklenen be-bek ölüm hızı binde 8 civarında. Bu durum Türkiye’nin sağlıktaki başarı-sının ancak yüzde 62 (8 / 13) düze-yinde olduğunu gösterir. Türkiye 10 bin Dolar kişi başı gelire sahip olan ülkeler içinde sağlıktaki başarısı en düşük olandır.

Durum bu kadar açık. Türkiye daha aşıyla korunabilir hastalıkların dö-nemsel salgınlar yaptığı bir ülkedir.

Bu haliyle Türkiye sağlık sistemi tam bir başarısızlık göstergesidir.

63. Kentsel dönüşüm daha iyi bir kent

Belgede SORUDA TKP. tkp.org.tr. (sayfa 82-85)