• Sonuç bulunamadı

Sosyal, Kültürel ve Fikrî Hayatı

1. İmâm Mâlik Döneminin Siyâsî, İlmî ve Kültürel Yönü

1.2. Sosyal, Kültürel ve Fikrî Hayatı

Araştırmacı, kültürel yaşam derken, kendi örflerine göre kabileye bağlılık veya akrabalık ayrıca dilin yanı sıra dini ve fikri yaşamları açısından, yerli hayatın olması gerektiği şekil ve toplumunda hakim olan yaşamı kastetmektedir.

Konunun geniş açıklaması beş bölüm olarak aşağıda verilecektir:

a-: Fildişi Sahili'ndeki yerli gruplara üye olmanın temelleri:

Üyeliğin temeli, ister baba ister anne olsun, toplumdaki akrabalık sistemidir. Buna göre, Fildişi sahili'ndeki yerli gruplar iki ana bölüme ayrılmıştır : babalık grubu ve annelik grubu.

Birinci nokta: Baba veya babaya mensup gruplar:

Kan bağlarının baba tarafına dayandığı gruptur. Bu sisteme göre çocuk babasına nisbet edilir ve ondan sayılır. Buna göre hakları ve sorumlulukları, anne tarafından daha fazla olarak baba tarafından olan akrabalarına ait olur. Bu grupta olanların miras haklarıda kendi aralarında olur.63 Bu sistemi kullanan iki büyük grup

vardır. bunlar: Kru ve Madiga’dır.64

İkinci nokta: Anne veya anneye mensup gruplar:

Kan bağlarının anne tarafına dayandığı gruptur. Bu sisteme göre çocuk annesine nisbet edilir ve ondan sayılır. Buna göre hakları ve sorumlulukları, baba tarafından daha fazla olarak anne tarafından olan akrabalarına ait olur. Bu grupta olanların miras haklarıda kendi aralarında olur. Bu sistemi kullanan üç büyük grup vardır. bunlar: Volta, Akan ve Lâğîn’dir. Şu varki sonuncu grup kan bağlarının baba

63Selâm, Mahmûd, el-İslâm ve’l-Muslimûn ve’t-Takâlîdu’l-Kabeliyye fî Afrîkyâ, yey., Beyrût, 1998, s.

115-118.

tarafına dayandığı sisteme geçmeye başlamış olup kendisine mensup birçok kabilede hali hazırda bu sistemi kullanmaktadır.

Yukarıda zikredilen beş grubun her biri birkaç kabileden oluşmaktadır. Bu kabileler, bir sosyal sistem altında bütünleşmelerine rağmen, bazı kültürel tezahürlerde birbirlerinden farklılık göstermektedirler. Bunlardan en önemlisi dildir ve her kabilenin kendine ait bir dili bulunmaktadır. Ancak araştırmacılar, tüm bu dilleri beş ana dilde toplamışlardır. Böylelikle her grubun ortak biri dili olmuştur. Buna göre kuzey Madiga grubunun ortak dili “N’ko” Kru grubunun ortak dili “Kir” Lâğîn grubunun dili ise “Ruva’dır.”

Her insan toplumunun ve bireylerinin, maddi taleplerini karşılayan, hayatta kalmalarını ve yaşamaya devam etmelerini sağlayan kazanç elde etmek için yaptıkları çeşitli çalışmalar çerçevesinde kazanç hayatları vardır. unutulmaması gereken bir hususta Yaşam ve gelir durumu halklar arasında değişiklik göstermektedir. Bu nedenle araştırmacı, okuyucunun Fildişi Sahili'ndeki yaşamın bu önemli yönünün bazı önemli noktalarının gözden geçirmesinin daha doğru olacağı kanaatini taşımaktadır. Bu konu beş ana başlık altında incelenmiştir.

Çoğunlukla ticaret odaklıdır. Onlar yetenekli tüccarlar ve ticaret sanatları hakkında büyük bilgiye sahip aracılardırlar. Çölde yapılan ticaret döneminden beri bu ticaret kültürüne sahiptirler.65 Kuzey Madiga halkının durumu bu şekildedir.

Güney Madiga halkının durumu ise ileride bahsedileceği gibi Kru grubuna benzerlik arzetmektedir.

Volta grubunun yaşam ve kazanç hayatı:

İlk olarak tarım daha sonra ise ticaret odaklıdır. Şu varki ticaret hayatlarını genel olarak Kuzey Madiga halkının kontrolünde yapmaktadırlar.66Genel olarak, Kru

grubunun yaşam tarzı tarım ve balıkçılığa odaklanmıştır.

Genel olarak,Akan grubunun yaşam tarzı tarım ve el sanatlarına özelliklede dokumacılığa odaklanmaktadır.

65 el-İslâm ve’l-Muslimûn fî Sâhili’l-ʻÂc, yey., bsy., s. 16. 66 Dirâsetu’l-Muctemaʻ, a.g.e., s. 18.

Lâğîn grubunun yaşam ve kazanç hayatı:

Genel olarak balıkçılığa odaklanmaktadır. Bu grubun halkı becerikli ve meşhur balıkçılardır.

Fildişi Sahili yerli halkının, okulun doğasını almaksızın kendisinde bulunan ve yerli halkın deneyim kazanmalarını veya davranışlarını değiştirmelerini sağlayan bilinçli bir etkiyi kastetmektedir. Okul doğası ise Kulibali Hoca geleneksel öğretimidir. Bu öğretim iki aşamadan meydana gelir. Bunlar: çocukluk ve seferberlik aşamalarıdır.

Çocukluk aşaması:

İkiye ayrılır.

a- Doğumdan başlayıp altı yaşına kadar devam eden süreç. Bu dönemde kişi tamamen annesinin göztimindedir. Bu dönem, çocuğun cismini güçlendiren ve sosyalliğini arttıran bazı faliyetelerden ibarettir.67

b- Altı yaşından başlayıp on yaşına kadar devam eden süreçtir. Bu dönemde çocuk, toplumsal ve ahlaki bazı kurallar edinir. Ayrıca kolay bazı işleri nasıl yapacağını öğrenir.

Seferberlik aşaması:

On yaşından başlayıp çocuğun gerçek hayata girmesiyle sona erer. Üç şeyden ibarettir.

a- Fikri terbiye: kabile büyüklerinin, küçüklere öğrettiği taklidî

öğretilerden ibarettir. Genellikle meclislerde yapılır. Gündüz gölgelikte, gece ise ay ışığında olur. Her bir meclis bir sanattan ibarettir. Geleneksel halk sanatlarının başında, şiir, atasözü, deyim, bilmece, teselli, hikaye, roman ve tiyatro gelir. Bu sanatlar yabancıların zannettiği gibi sadece eğlanceden ibaret değildir. Bu sanatlar gerçekte gelen nesil için güçlü bir eğitim şeklidir. Bunun en açık delili İslam davetinin birçok öğretilerinde bu gibi sanatların bazılarını kullanmasıdır. Ayrıca ülkenin kuzey tarafında ki vaazlarda halk lehçesiyle söylenen ilahi ve marşlarda bunun bir örneğidir.

b- Ameli terbiye: Bunlar, el sanatları veya meslekler için yapılan

alıştırmalardır. Şöyle ki Çocuk babasını veya öğretmenini izler ve tam olarak işi öğrenene kadar onları takip eder. Daha sonra kendi bilgi ve becerisini babasından veya öğretmeninden öğrendiklerine ekler.

c- Toplumsal, ahlakî ve ruhî terbiye: Kabile büyüklerinin, seferberlik aşamasına ulaşmış kişiler için yapmış oldukları şeylerden ibarettir. Bunların başında bu kişilerin rüşd dönemine girdiklerini ifade eden törenler gelmektedir. Şöyle ki onlara bazı tercih hakları verilir ve daha sonra yeni şeyler keşfedebilmeleri için ormana terkedilirler. Bu gelişim ve oluşum sürecinde olan kişilere sorumluluklar yüklenir ve ağır işlerde çalışırlar. Bunlara ek olarak daha başka toplumsal, ahlaki ve ruhi öğretilerde alırlar. Bu öğretiler sayesinde eğitimcileri topluma verebilecekleri fayda ve kabiliyetlerini görme fırsatı bulur. Bunlara ek olarak farklı nedenlere yapılan dini ve ruhani törenlerde vardır. Bu törenler yapılması gereken toplumsal kurallara dönüşmüştür.

Özet olarak Fildişi sahili halkının geneli dış etkenler ülkeye girmeden önce bile küçümsenemeyecek bir fikri olgunluğa ulaşmıştır. Şu varki bu fikri olgunluk onları yazıyı icad etmeye ulaştırmamıştır. Bu nedenle İslam davetiyle beraber ülkeye gelen, Arapça hattı veya Arap dili ilk ilmi çalışma olarak görülür. Bu ilmi çalışmayla beraber fikri hayat daha fazla gelişmiştir.