• Sonuç bulunamadı

5. SAHA ÇALIŞMASI VE BULGULAR

5.2. Kimlik İnşa Süreci

5.2.3 Sosyal İlişkiler ve Toplumsal Baskı

Yahudilerin, toplumun diğer üyeleri ile ilişkileri noktası en fazla şikâyet edilen konu, toplumun çoğunluğunu oluşturan Müslüman Türklerin, İsrail ile Yahudi arasındaki farkı görememesidir. İsrail’de gerçekleşen bir olayın, buranın vatandaşı olan ve İsrail ile hiç ilgisi olmayan Türk Yahudileri’ne yansıtılması, katılımcıların birçoğu tarafından dile getirilmektedir. Bunun temel nedeninin, Yahudi toplumunun çok tanınmaması ya da yanlış tanınmasından dolayı olduğu belirtilmektedir. Bu bölümde toplumun diğer kesimleri ile temasları, kimliklerini rahatça açıklayıp açıklamadıkları üzerine sorular yöneltilmiştir.

“Herhangi bir çekincem yok, ancak kendimi tanımlarken en sonda ifade ediyorum Yahudilik’i. Türkiye’de kimliğini pat diye tanımlamazsın. Mesela bizim jenerasyonda yok ama bir önceki jenerasyonda bir normal isimleri vardı bir de sokakta kullandıkları isim vardı. Bu benim için bir oyun gibiydi. Biraz daha bilinçli hale gelince bu oyuna katılmadım ve hep asıl adımı kullandım. Tabi ki sokakta her karşılaştığıma Yahudi olduğumu söylemiyorum ama ısrarla sorarlarsa biz Trakyalıyız der geçerim. Yalan da değil Silivri ve Çorlulu baba tarafım. Trakya olunca sarışın mavi gözlü olabiliyorsun. Bu nedenle çok sıkıntı olmuyor.” (1973, Kadın, Gazeteci)

Bunun yanı sıra katılımcılar, İsrail ile Türkiye arasında bir gerilim yaşandığı zaman, bölümün başında belirtildiği gibi diğer vatandaşlar tarafından, Yahudiler’in sanki İsrail vatandaşı gibi kabul edilip, suçlandığını belirtmektedirler. Bu konuda

sorulan, “Türkiye – İsrail arasında yaşanan herhangi bir kriz, günlük yaşamınızı

nasıl etkilemektedir? Sorusuna katılımcılar benzer cevaplar vermişlerdir.

“Ben İsrail’de yaşanan bir olayın faturasının, burada yaşayan Yahudi vatandaşlara kesilmesini çok mantıksız buluyorum. Bu konuda bizzat yaşadığım bir olay var. Ben bir dalış kulübüne üyeydim. Bu kişilerle birçok dalışa gittik farklı etkinlikler de düzenledik. Çok yakındık, ayrıca benim Yahudi olduğumu da bilen kişilerdir. Gazze’de olaylar olduğu zaman, o grubun başındaki kişi, grubun iletişim sayfasına “İsrail’in yaptıklarına karşı Müslüman kardeşlerimizin yanındayız.” türünde politik bir içerik gönderdi. Diğer arkadaşlarım da “sizinkiler niye böyle yapıyor?” türünde mesajlar gönderiyordu. Ben de herkese cevap olması adına sosyal medya hesabımdan bir yazı paylaştım. Bu yazımda İsrail’in yaptığı eylemden burada yaşayan Yahudiler’in sorumlu olmadığını ve oradaki olayların burada tek taraflı bir şekilde basına yansıdığını söyledim. Akabinde dalış grubundaki tüm arkadaşlarım benimle arkadaşlığını kesti. Kaç senelik arkadaşlıklarım böyle bir olayla sonlanmış oldu.” (1973, Erkek, Tüccar)

“Türkiye’de İsrailli ile Yahudi arasındaki fark pek anlaşılmıyor. Türkiye’de yaşayan Yahudiler’in Türk vatandaşı olduğu kavranamıyor. Çünkü toplumun algısına göre vatandaş Müslüman’dır. Bu böyle algılandığı için bu sefer Yahudi karşısına çıktığında direkt İsrail’le bağlantı kuruluyor. Ben Türk olduğumu ve Türkiye’de oy verdiğimi söylediğimde bu sefer bana nazikçe sorulan soru “niye kendi dindaşlarınla İsrail’de yaşamıyorsun”? oluyor. Vatandaşlık din üzerinden kurulan bir şey değildir. Vatandaşlık daha farklıdır. Ancak Türkiye’de bu şekilde kurgulandığı için Türkiye – İsrail arasındaki ilişkilerin kötüleştiği anda Türk Yahudileri’nin buradaki huzuru da kaçıyor dolayısı ile ilişkilerin iyi olması bizim için önemli. Sokaktaki herhangi bir Yahudi’nin politikayı takip etmek zorunda olmadığını, İsrail’de olan olayları bilmek zorunda olmadığını da anlamak lazım. Buradaki Türk Yahudileri İsrail vatandaşı değiller. Hayatları boyunca İsrail’e gitmemiş olma ihtimalleri de var. Bu olaylar genel hayatımı huzursuzluk olarak etkiliyor. Göz önünden çekiliyorsun. Dikkat çekmemeye çalışıyorsun. İsrail Filistin arasında bir sorun olduğunda birdenbire herkes İsrail – Filistin uzmanı oluyor.

Gazeteler de tek taraflı haberler servis edince birdenbire Türkiye Yahudileri’ne karşı girişimler sergileniyor.” (1973, Kadın, Gazeteci)

Katılımcılara, Türkiye’de azınlıklara yönelik farklı davranılıp davranılmadığı sorulmuştur. Katılımcıların tamamı bu soruya farklı davranıldığı yönünde cevap vermiştir. Türkiye’de size yönelik farklı davranıldığını hissettiğiniz bir olayı anlatabilir misiniz sorusuna, doğrudan herhangi bir eylem yaşamadıklarını bazı kişisel olayların bir toplum içerisinde illa olabileceği ama bunun sistematik bir farklı davranış olarak görülemeyeceği söylemiştir. Bunun yanında dolaylı olarak medyada azınlıklara yönelik farklılaştırıcı söylemin yoğun bir biçimde olduğu da katılımcılar tarafından ifade edilen bir diğer husustur.

“Medyadaki söylemlere baktığımızda Türkiye’de antisemitizm olduğunu görebilirsiniz. Ancak birebir antisemit bir olayla karşılaşmadım. Yakın çevremden de duymadım. Sonuçta bir toplumda yaşıyoruz. İnsanlarla ilişkilerimiz var. Bu ilişkiler bazen iyi bazen kötü olabiliyor. Burada bir adamın bana kötü laf söylemesi ya da arkamdan konuşması antisemit davranış olarak kabul edilemez. Bu tür günlük olayları Türk de olsan Musevi de olsan ne olursan ol yaşayabilirsin. Yani bizzat antisemit bir olay yaşamadığımı söyleyebilirim. Bunun haricinde 6 – 7 Eylül olaylarına bizzat tanık oldum. Bu olay Rumlara yönelikti doğrudan Yahudileri hedef alan bir olay değildi ama tabi kurunun yanında yaşta yanmış oldu. Bunun haricinde ben ve çevremde yaşanmış bizzat antisemit bir olay olmadı.” (1945, Erkek, Emekli – Tüccar)

“Türkiye’de antisemitizm sokakta yok. Devletin resmi söyleminde yok. Üniversite hastane ya da askerde öyle bir şeye rastlamadık. Rastlanan olaylar bireysel olaylardır. Öyle kurumsallaşmış bir merkezden yönetilmiş bir hareket değildir. Ama son yıllarda kendilerini güçlü hisseden kimi kesimler özellikle basında sosyal medyada görsel ve yazılı basında son derece ağır çirkin antisemit yorum fikir ve yazılara yer vermekteler. Dolayısı ile antisemitizm sokakta değil ama medyada var diyebiliriz.” (1960, Erkek, Gazeteci – İhracatçı)

Yaşanılanlar, Yahudi toplumu üzerinde bir içe kapanma yaratmış olsa da tek başına göç üzerinde etkili olup olmadığı tartışmaya açıktır. Bu konuda bir katılımcı, toplumsal baskıların günümüzde göç için tek neden olmadığını belirtmektedir.

“Bugün de gerek siyasi konjonktür gerek ekonomik koşulların daha da zorlaşması Türk Yahudilerini göç etmeye teşvik ediyor. Yani direkt basındaki antisemitizm göçe sebep oldu demek biraz ağır kaçar çünkü hali vakti yerinde olan insanların antisemitizmi görmelerine rağmen gitmeyi düşünmeyenler daha çoğunlukta ama yine de ekonomik sıkıntılarla beraber belki medyadaki artan antisemitizmi gerekçe gösterip göç etmeyi düşünen hatta gerçekleştirenler bile var. Türkiye’den göç eden ailelerin en büyük gerekçesi ekonomik nedenlerdir. Yahudi düşmanlığı sonra gelir eğer öyle olsaydı hepimizin gitmesi gerekiyordu.” (1960, Erkek, Gazeteci – İhracatçı)