• Sonuç bulunamadı

5. SAHA ÇALIŞMASI VE BULGULAR

5.3. İstanbul Yahudileri’nin Dış Politika Algısı

Yahudilerin kimlik inşa süreçlerini ortaya koyduktan sonra inşa edilen bu kimliğin genelde Türk dış politikası özelde de Türkiye İsrail ilişkilerine yönelik son on altı yılı nasıl algıladığını ortaya koymak adına katılımcılara “Son 16 (On Altı) yılı

göz önüne alacak olursak Türkiye’nin İsrail’e yönelik dış politikasını nasıl yorumlarsınız?” sorusu yöneltilmiştir. Sondalarla soru derinleştirilmiş, ilişkilerin

hangi alanlarda olumlu hangi alanlarda olumsuz olduğu, olumsuzlukların nasıl giderilebileceği ve iş birliklerin hangi alanda nasıl arttırılabileceği gibi soruya verilen cevap çeşitlendirilmiştir.

“Türkiye İsrail ilişkilerinde Filistin her zaman ilişkilerin ortasındaydı. Bu iki devlet arasında Filistin konusu her zaman önemini koruyor. Ancak gerilim her ne kadar artsa da ekonomik ilişkilerle siyasi ilişkileri ayırmayı başardılar. Mavi Marmara gibi ilişkilerin en alta indiği dönemlerde bile ekonomik ilişkilerin devam ettiğini biliyoruz. Fakat Türkiye – İsrail arasındaki askeri, savunma ve istihbarat alanındaki iş birliği tekrardan kurulamadı. Bunun için bir çaba sarf edilmesi gerekiyor. Çünkü İsrail’in ve Türkiye’nin olduğu bu coğrafyada her yanımız savaşlarla çevirili iken birbirlerine ihtiyaçları var. Fakat iç politikadaki İsrail

karşıtlığının bir oy getirisi var ve bunu hem iktidar hem muhalefet keşfetmiş durumda dolayısı ile bunu kullanıyorlar. Mavi Marmara’dan 6 sene sonrasında bir normalleşme gerçekleşmişti gerçi sıkıntılı bir normalleşmeydi ama o da tamamen coğrafyanın savaşların zorlamasıyla olan bir şeydi. Şimdi onu kaybetmek durumundalar şu an tekrar diplomatik açıdan en alt seviyedeyiz. Bu durum şimdiye kadar ekonomiyi etkilemedi ama bundan sonra ekonomiyi de etkileyebilir diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye de çok ciddi İsrail karşıtlığı varken insanlar İsrail’le iş birliği yapmaktan ya da ticaret yapmaktan çekiniyor olabilirler. Daha önce kurulan ilişkiler devam ediyordu ama bundan sonra yeni ticari ilişkiler kurulur mu? İki tarafta ister mi emin değilim. İsrail açısından da Türkiye çok önemli bir ülkeydi. Mavi Marmara’dan sonra da Türkiye ile ilişkilerini bir şekilde korumak düzeltmek istediler fakat şu an İsrail hem Ortadoğu’da özellikle Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri ile ilişkilerini ilerletti hem Mısır, Ürdün’le ilişkileri var. Ayrıca Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’la yakınlaştı. Şu an Doğu Akdeniz enerji koridoru projeleri ile İsrail önemli enerji aktörü oldu. Dolayısı ile İsrail, Türkiye’ye eskisi kadar ihtiyacı olmadığını düşünüyor. Birbirleri arasındaki güvende sarsıldı. İlerleyen dönemde şu an ki gördüklerimiz kadarı ile ciddi bir düzelme olacağını düşünmüyorum. Ticaret hacmi artsa da bunu daha önce yapılanların meyvesi olarak görmek lazım. Belki iyi ilişkiler olsaydı daha da artacaktı bu rakamlar.” (1973, Kadın, Gazeteci)”

Katılımcıların çoğu Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin Filistin sorunu zemininden kurtarılması gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca katılımcıların tamamı Türkiye İsrail ilişkilerinin siyasal ve ekonomik olarak birbirinden ayrıldığını, Filistin konusuyla siyasi gerilimin tırmandırılmasına karşılık diğer taraftan ekonomik ilişkilerin sürdürüldüğünü belirtmektedirler. Katılımcılara “Arap – İsrail Sorununda

Türkiye’nin Tutumu nasıl olmalıdır?” sorusu yöneltilmiş, çoğu katılımcı tarafsız

biçimde ikili ilişkiler kurulursa, Türkiye’nin barışı getirebilecek etkili bir arabulucu olabileceğini belirtmiştir. Ancak bazı katılımcılar ise Türkiye’nin bu meseleye hiçbir şekilde karışmaması gerektiğini belirtmiştir.

“Türkiye, Arap İsrail konusunda arabulucu ya da kolaylaştırıcı olabilirdi. Bir dönem bu rolü üstleniyordu. İsrail’le Suriye arasında görüşmeleri sağlıyordu. Bu rol aslında Türkiye’nin Ortadoğu’daki gücünü arttırmak içinde önemliydi. Ama bunun

için her iki tarafla eşit mesafede olmak lazım her iki tarafla da konuşabiliyor olmak lazım Türkiye’nin bence Ortadoğu konusundaki en büyük hatası taraf olmasıdır. Son dönemde tarafsızlık özelliğini kaybetti. Genel olarak dış politikada bir hata bulmak gerekiyorsa birçok konuda bu söylediğim etkilidir. Başarısızlığın temel nedeni tarafsızlık kriterini kaybetmesidir.” (1973, Kadın, Gazeteci)

Bir diğer katılımcı ise Türkiye – İsrail ilişkilerini şöyle yorumlamaktadır; “Bu

soruya birkaç boyuttan bakmak gerekir. Türkiye – İsrail ilişkileri askeri ve ekonomik yönden bence iyidir. Siyasi kaygılarla gerilim varmış gibi ortam yaratılsa da arka planda ticaret hacimlerine bakıldığında aralarındaki gerilim gerçeği yansıtmamaktadır. Bu kavga siyasi kaygılardan dolayıdır. Bence Türkiye’nin İsrail’e yönelik politikası arka planda nasılsa öyle olmalıdır. Yani bir taraftan ticaret yap askeri iş birliği yap ama içeriden oy toplamak için aran bozukmuş gibi göster, böyle olmamalı. İlişkiler gerçekte nasılsa öyle görünmeli ama sonuç olarak politikanın doğası bunu gerektiriyor. Bunun yanında, Arap – İsrail sorununda da Türkiye’nin arabulucu olup problemi çözmeye yönelik girişimlerde bulunmasını isterdim ama siyasi kaygılar adına gerilim tırmandırılıyor. Çözüm yerine çözümsüzlük üretiliyor.” (1945, Erkek, Emekli – Tüccar)

Yahudi cemaati önde gelenlerinden bir başka katılımcı “Türkiye’nin son on

altı yılı göz önüne alınırsa İsrail’e yönelik dış politikasını nasıl yorumlarsınız?”

sorusuna; “Başlarda çok iyiydi. Geleneksel Türk – İsrail ilişkileri sürdürüldü.

Tarafsızlık söz konusuydu. Fakat daha sonra Gazze’deki savaşlar nedeni ile Türk dış işleri hem mağdurun yanında olmak hem de Müslüman dayanışması adına Filistin tarafını İsrail aleyhine olacak şekilde tutunca, Türk – İsrail ilişkileri çok gerildi zaten bunu siyasal İslam’ın sonucu olarak görebiliriz. Olayı tarafsız bir şekilde incelemek yerine hep Filistin mağdur hep İsrail işgalci katil formülü, tabi İsrail Türkiye ilişkilerinin bozulmasına neden oldu. Oysaki hem Filistinlilerin haklarını korumak adına İsrail’le ilişkilerini diplomatik olarak bile tutsalardı. Filistinlilere daha çok yardım olarak dönerdi. Ama bu istenmedi İsrail’i tamamen yok sayan bir politika güdüldü. Bu hiçbir işe yaramadı. Filistinlilere yardım etmek istiyorsanız İsrail’le aranızın iyi olması lazım. Dolayısı ile şu anda elçileri yerlerinde olmayan maslahatgüzar seviyesinde olan bir ilişki vardır. Bir Türk Yahudi’si olarak istediğim

her iki ülkenin en minimum dostane şekilde hayatlarına devam etmesiydi. Türk İsrail ilişkileri ekonomik anlamda devlet katında olmasa bile özel sektör anlamında her geçen sene büyüyor. Aslında ekonomi ile ilgilenen halklar arasında bir düşmanlık olmadığını görüyoruz. Bu gerilimin tırmanması bence ideolojiktir. Müslüman dayanışması bir de İsrail karşıtlığı söylemi milli görüşten beri Türkiye de çok yerleşik görüş bugün ki iktidar da milli görüş tabanlı olduğu için İsrail karşıtlığı içselleştirilmiştir.” (1960, Erkek, Gazeteci – İhracatçı)

Katılımcıların tamamı Türkiye – İsrail ilişkilerinin ideolojik temeller ve iç siyasal kazançlar nedeni ile gerildiğini söylemektedir. Her ne kadar siyasal gerginlikler olsa da ticari faaliyetler artarak devam etmektedir. Katılımcıların İsrail’e yönelik dış politikada beklediği en temel olgu Türkiye – İsrail ilişkilerinin Filistin davası ipoteğinden kurtarılmasıdır. Filistin konusunun çözümü için ise katılımcıların sadece biri Türkiye’nin bu konuya karışmaması gerektiğini söylemektedir. Diğer 7 katılımcı Türkiye’nin tarafsız bir biçimde arabulucu rolünü üstlenmesi gerektiğini belirtmektedir.