• Sonuç bulunamadı

2.2. Bireyde elişim Evreleri

2.2.5. Sosyal Gelişim

Erik Erikson, Freud'un psiko-seksüel gelişim kuramına sosyal boyutun da katılması gerekliliğine inanmıştır. Çünkü o farklı kültürlerde de çalışma olanağı bulmuştur. Psiko-sosyal gelişimde kişinin ortadan kaldırması gereken sekiz sorun ya da bunalım vardır. İnsanın sekiz çağı olarak da adlandırılabilen bu sorun ya da bunalımlar, diğer bir deyişle de dönemler; güven ya da güvensizlik, özerklik ya da utanç ve kuşku, girişime karşı suçluluk, beceriye karşı aşağılık duygusu, kimliğe karşı kimlik karmaşası, yakın ilişkilere karşı soyutlanma, üretkenliğe karşı duraklama ve benlik bütünleşmesine karşı umutsuzluktur (Demirel-Kaya,2001:76).

a.Güven ya da Güvensizlik: Freud’un oral döneminin karşılığı olan güven ya da güvensizlik dönemi 0–18 ay arasını kapsamaktadır. Bu dönemde, bebeğin kendisine ve çevresine karşı güven geliştirip geliştiremeyeceği belirlenir. Annenin bebeğin çevresinde bulunup gereksinimlerini karşılaması bebekte güven duygusu oluşturur. Bu gereksinimlerin yeterince karşılanmaması güvensizlik yaratır. Bu dönemin önemli boyutunu temel güven duygusunun gelişmesi oluşturur. Anne

bebeğini besleyerek ve bakımını sağlayarak korumaya çalışır. Annenin gülümsemesine bebek de karşılık verir ve sıcak bir ilişki kurulur. Böylece, gereksinimlerinin sürekli karşılanacağına inanmaya ve annesine güvenmeye başlar. Bu dönemden başlayarak, toplumun beklentileri de devreye girmeye başlar. Her ne kadar anne bebeğin gereksinimleri karşılarsa da içinde yaşadığı toplumun gerçeklerini farkında olmadan bebeğe yansıtır. Ayrıca annenin içinde bulunduğu koşullar ve dolaylı olarak toplumun geçirmekte olduğu dönemin özellikleri de bu ilişkiyi etkiler (Demirel-Kaya,2001:76).

b.Özerklik ya da Utanç ve Kuşku: Freud'un anal dönemin karşılığı olan bu dönem 18–36 ay arasını kapsamaktadır. Bu dönemde çocuk kendi başına yemeye, yürümeye ve konuşmaya başlar. Anüs kaslarını kendi istemine göre kontrol edebilmesi ise ikinci yaştan başlayarak gerçekleşir. Bu aşamada çocuk iki tür tutumdan birini seçer: Bunlar; tutmak ya da bırakmaktır. Çocuğun bu tutumlardan hangisini benimseyeceği toplumda geçerli olan ödüllendirme ve cezalandırma yöntemlerine göre belirlenir. Bebeğin içinde tutma ve bedenin dışına bırakması ile ben" ve "yabancılar" kavramları oluşur. Eğer anne-baba gerekli ortamı sağlar ve aşırı koruyucu tutumlardan kaçınırsa, çocuk kendini denetleme konusunda kendi gücüne dayanmayı öğrenmeye başlar. Neyi yapıp neyi yapmayacağına kendi karar verir. Davranışlarında bağımsızlık ve canlılık gözlenir, çocuk giderek yalnızca kendisini değil, çevresini de denetleyebildiğini anlamaya başlar. Eğer dışkısı kötü karşılanır ve davranışları kısıtlanırsa; ezikliğin kızgınlığını ve utancını yaşamaya başlar. Utanç duygusu yerleştikten sonra da yaptığı seçimlerin doğruluğu konusunda sürekli kuşkuya kapılır (Demirel-Kaya,2001:76).

c.Girişime Karşı Suçluluk: Freud’un fallik döneminin karşılığı olan girişime karşı suçluluk dönemi, 3–6 yaş arasını kapsamaktadır. Çocuk artık büyüklerinin arasındadır. Örneğin; bahçe, sokak, anaokulu gibi yaşam alanlarındadır. Bir şeylerin ardından gider ve merakla inceler. Kendi başına girişimlerde bulunur. Çocuğun bu konuda gelişebilmesi, girişimlerinin ne kadar desteklendiğine ve merakını gidermesinde ona ne kadar yardımcı olunabileceğine bağlıdır. Eğer davranışlarından

ve ilgilendiği konulardan ötürü eleştirilirse, suçluluk duygusu baskın bir kişilik özelliği geliştirir. Bu dönemde çocuk anne-babasıyla özdeşleşmeye başlar. Çocuk çevresini araştırma konusundaki girişimlerine çoğu kez evden başlar. Karşı cinsten anne ya da babasına karşı cinsel ilgi geliştirir. Ancak bu konuda düş kırıklığına uğrar. Reddedilmiş olmasını yanlış bir girişimde bulunmasına bağlarsa kendini suçlu hisseder (Demirel-Kaya,2001:77).

d.Beceriye Karşılık Aşağılık Duygusu: Freud'un gizil dönemin karşılığı olan beceriye karşılık aşağılık duygusu dönemi 6–12 yaş arasını kapsamaktadır. Diğer bir deyişle bu dönem ilköğretim çağını kapsar. Bu dönemde çocuk yaşantılarından bazı sonuçlar çıkarabilecek biçimde düşünmeye başlar, yetişkinlerin kullandıkları araçları kullanma denemelerinde bulunur. Sürekli etkinlik durumundadır, bir şeyler yaratır ve ortaya çıkarır. Bunları kusursuz bir biçimde gerçekleştirmek için çaba harcar. Eğer bu çabalarına karşı çıkılırsa, çocuk yaptıklarının değersizliğine inanır ve aşağılık duygusuna kapılır. Bu dönemde çocuğun beceri kazanmasının ya da aşağılık duygusunun tek nedeni anne-baba olmayabilir. Bu dönemde çocuk, tek başına ya da arkadaşlarıyla oynadığı oyunlar aracılığı ile dünyayı algılamaya ve dünyanın bir bölümünü kendi denetimine almaya çalışır (Demirel-Kaya,2001:77).Ayrıca bu dönemde ilkokul öğretmenini çocuk üzerinde son derece etkilidir.

e.Kimliğe Karşı Kimlik Karmaşası: Bu dönem 12–18 yaşlarını kapsamaktadır. Ergenlik olarak da adlandırılan bu dönemde ergen, kişiliği için kimlik geliştirmeye çalışır. Bu dönemde dış görünüm önem kazanmaya başlar, ergenlerin kararsızlık ve şaşkınlık içinde olmaları, onların dayanışma grupları oluşturmalarına neden olur. Bu dönemde ergen, çocukluğunda öğrenmiş olduğu kurallarla, yetişkinlerin geliştirmesi gereken değer yargıları arasında bocalar (Demirel-Kaya,2001:77).

f.Yakın İlişkilere Karşı Soyutlanma: Genç yetişkinlik dönemi olarak da adlandırılabilen bu dönem 18-26 yaşlarını kapsamaktadır. Bu dönemde başarılı olabilmek, daha önceki dönemlerde anne-babanın neler verdiğine ve yetişkinin

çevresiyle nasıl etkileştiğine bağlıdır. Kimlik sorununu başarılı bir şekilde çözümlemiş olan genç yetişkin kendi kimliğini yitirmekten korkmaksızın, onlarla yakınlık kurabilir. Buna karşılık rol karmaşası yaşayan kişi, yakın dostluklardan, karşı cinsle ilişkilerden ve herhangi bir yere bağlanmaktan ürker (Demirel- Kaya,2001:77).

g.Üretkenliğe Karşı Duraklama: Orta yetişkinlik dönemi olarak da adlandırılabilen bu dönemde kişi üretkenlik ile duraklama arasında seçim yapar. Üretkenlik, çocuk yapma ve büyütme anlamında değil, bireyin kendi evi dışında topluma yararlı işler gerçekleştirebilmesini ve kendisinden sonra gelen kuşaklara rehberlik yapabilmesini içerir. Duraklama kendine doyum sağlamak ve kendi çıkarlarını gözetmekten başka bir şey düşünemeyen insanları tanımlar (Demirel- Kaya,2001:78).

h.Benlik Bütünleşmesine Karşı Umutsuzluk: İleri yetişkinlik dönemi olarak da adlandırılabilen bu son dönem, üretken geçen bir yaşamın sağlamış olduğu doyum ile yıllarını anlamsız geçirmiş olmanın mutsuzluğu arasındaki çatışmayla belirlenir. Çevrede torunların varlığının yanı sıra, o güne değin üretmiş olduğu şeylerden genç kuşakların yararlanmakta olduğunu görmenin verdiği haz yaşanır. Gerçek yakınlığı gerçekleştirmeden, üretkenlikten yoksun bir yaşam sürdürmüş olan kişi olgunluk döneminde huzur bulamaz. Üretken olmamış olmak insanı ölüm korkusu ve umutsuzlukla baş başa bırakır (Demirel-Kaya,2001:78).

Benzer Belgeler