• Sonuç bulunamadı

Sosyal Güvenliğin Finansman Kaynakları

1.6. Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansmanı

1.6.1. Sosyal Güvenliğin Finansman Kaynakları

Sosyal güvenlik rejimlerinin adlandırılması hangi gelir kaynakları ile finanse edildiğine göre değiştiğinden dolayı sosyal güvenliğin finansman konusu çok önemli bir konudur. Nitekim literatürde temel gelir kaynağı primler olan sosyal sigortalar “primli sosyal güvenlik rejimleri” olarak adlandırılırken; vergilerle finanse edilen kamu sosyal güvenlik harcamaları da “primsiz sosyal güvenlik rejimleri” olarak adlandırılır. Aslında bir toplum, sosyal güvenlik sisteminin finansmanının doğrudan sistemden yararlananlar tarafından karşılanmasını tercih ediyorsa primli finansmanı, giderlerin tamamının devletçe karşılamasını istiyorsa vergi ile finansmanı tercih ediyor demektir (Arıcı ve Alper, 2012, s.123).

Bir başka ifadeyle sosyal güvenliğin finansmanı için gelir kaynakları iki ayrı temele göre belirlenir. Bunlardan ilki sosyal güvenlik her şeyden önce kişisel sorumluluk bilincine dayandırılır. Kişisel sorumluluk ön plana çıkınca, kişi kendisinin ve ailesinin güvencesini devletten önce düşünmek durumundadır. İkincisinde ise sosyal güvenlik bir toplum sorunu olarak kabul edilir ve kişinin sosyal güvenliğini sağlama sorumluluğu devlete yüklenir. Sosyal güvenliğin finansmanı birinci görüşe göre işçi ve işverenden alınan primler ile devletin katkısına dayanana üçlü bir finansmana dayanırken; ikinci

görüşe göre ise sosyal güvenliğin bütün giderleri devletin gelirleriyle karşılanır (Yurdadoğ, 2000, s.86-87).

1.6.1.1.Prim Gelirleri ile Finansman Yöntemi

Esasen sosyal güvenliğin vatandaşlar için bir hak olduğu ve bu hakkı sağlamanın da sosyal devletin en başta gelen görevlerinden biri olduğu hemen hemen tüm ülkeler tarafından kabul edilir. Ancak sosyal güvenliği sağlamanın devletin görevi olması, tüm harcamaları da devletin yapacağı anlamına gelmemelidir. Bu yaklaşıma göre devlet, amacı belirtecek, sistemi kuracak ve işletmek için gerekli organizasyonu sağlayacaktır. Söz konusu organizasyonu sağlarken de finansman açısından kişisel sorumluluk ilkesini dikkate alacaktır. Bir diğer ifadeyle devlet finansman kaynağı oluşturmak amacıyla faal nüfusun yani işçi ve işverenlerin sisteme katkıda bulunmaları için gerekli düzenlemeleri yapacaktır (Gerek ve Oral, 2004, s.56).

Sosyal sigortalara prim ödemede ilk öne çıkan grup, sağlanan sosyal güvenlik garantisinden dorudan faydalanan sigortalı işçilerdir. Neticede işçilerin finansmana katılmaları, kişinin kendi güvenliğini sağlamada sorumluluk taşıması gerektiği düşüncesine yani kişisel sorumluluk ilkesi dayandırılır. Buna göre sosyal güvenlik (sosyal sigortalar) olmasaydı kişiler zaten kendi güvenliğini kendi sağlayacaklardı. Ayrıca sigortalı işçilerin ödedikleri primler, sadece kendileri için değil, aynı zamanda bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, ana-baba gibi aile bireyleri için de sosyal güvenlik garantisi sağlarlar. Bu durumda sigortalı işçiler ödedikleri primlerle hem nesil içi ve nesiller arası bir dayanışmayı sağlamış; hem de kişisel sorumlulukları yanında toplumsal sorumluluklarını da yerine getirmiş olurlar (Arıcı ve Alper, 2012, s.127).

İşverenlerin, prim ödeyerek sistemin finansmanına katılmaları, onlar için işgücü maliyetlerinin artması gelirken aynı zamanda bu durum onlara bazı avantajlar da sağlarlar. Öncelikle çalışanların sosyal güvenliğinin sağlanması, işgücü verimliliğini ve işlerin devamlılığını

artırır. Gelecek endişesi taşımayan insanlar işlerine daha bağlı ve daha verimli olarak çalışırlar. Öte yandan işverenler çalıştırdıkları işçilerin iş kazaları ve meslek hastalıkları gibi risklere karşı korunması sorumluluğunu taşırlar. Ancak sosyal güvenlik sistemi sağladığı hizmetler ile bu sorumluluğu işverenlerin üzerinden büyük ölçüde alır (Gerek ve Oral, 2004, s.56-57). Devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılması için birden fazla neden vardır.

• Bunlardan ilki “sosyal güvenlik, insanların gelirlerine bakılmaksızın toplum huzurunu ve refahını bozan sosyal tehlikelerin verdiği zararlardan onların kurtulmasını bir insan hakkı ve esas itibariyle de bir devlet görevi”dir. Bu nedenle

devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılması gereklidir (Cural, 2016, s.694).

İkincisi, “sosyal güvenliğin finansman yükünün tamamen işçi

ve işverenlere yüklenmesi prim oranlarının yükselmesine neden olur. Bu durumda da işçilerin gelirleri azalırken işverenlerinde işgücü maliyetleri yükselir. Prim oranlarının düşük tutulması durumunda ise sosyal güvenlik gerekli hizmeti gerçekleştirmez”.

• Üçüncüsü ise “devletin katkılarıyla sosyal güvenliğin finansman yükü daha adil dağıtılır. İşçilerin ödediği primler ücret üzerinden eşit oranlardadır. Ancak düşük ücretle çalışanla, yüksek ücretle çalışandan aynı oranda prim alınmasına rağmen bunun yükü düşük ücretle çalışan için daha ağırdır. Devlet artan oranlı vergiler uygulayarak, sosyal güvenlik harcamalarının bir bölümünü karşıladığında, sigortalılar üzerindeki, sosyal güvenlik giderlerine katılma payı daha adil dağıtılmış olur” (Gerek ve Oral, 2004, s.57-58).

Öte yandan primleri kimin ödediği kadar, kimlerin ne kadar ödediği de önemlidir. Sosyal sigortaların ilk yıllarında, sigortalılar daha fazla prim öderken, sonraki yıllarda prim yükü yavaş yavaş işverenlerin üzerine kaydırılmıştır. Özellikle refah devleti anlayışı ile birlikte, sosyal güvenlik alanında sağlanan gelişmeler, genellikle işverenlere getirilen ilave yüklerle karşılanmıştır. Ancak, seksenli yıllardan sonra küreselleşme ve artan rekabet ortamı prim yükünü sigortalılar ve işverenlerden devlet üzerine kaydırmıştır (Arıcı ve Alper, 2012, s.128).

1.6.1.2.Vergi Yolu ile Finansman Yöntemi

Sosyal güvenliğin finansmanı primler yoluyla sağlanabildiği gibi vergiler yoluyla da sağlanabilir. Ancak bunu başarabilmek için kapsamlı bir sosyal güvenlik sisteminin bulunması; sosyal güvenlik sistemlerinin ülke nüfusunu kapsaması gerekir. Vergi gelirleri ile sosyal güvenliğin finansmanında dikkat edilmesi gereken önemli husus ne zaman prim gelirlerine, ne zaman vergi gelirlerine başvurulması gerektiğidir. Vergi gelirleri ile sosyal güvenliğin finansman yönetiminin başarılı olabilmesi, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumla yakından ilgilidir. Bu nedenle vergi gelirlerine başvurulurken de, hangi verginin ülke ekonomisi için daha uygun olacağına dikkat edilmelidir. Aksi halde ülke ekonomisi düşünülmeden uygulamaya konulacak yeni vergiler, olumsuz sonuçlara da neden olabilir (Çalışır, 2018, s.2).

Neticede sosyal güvenliğin finansmanında vergi tekniğinin kullanılması durumunda, iş göremezlik ödenekleri, malullük ve yaşlılık gibi ücret gelirinin yerini tutacak sosyal güvenlik gelirleri söz konusu ise bunların ücret gelirleri ile bağlantılı olmaları nedeniyle, bu hizmetlerin finansmanı ücret gelirlerinden alınacak vergiler ile sağlanması daha doğru olacaktır. Ancak aile yardımları ve sağlık yardımları gibi doğrudan ücret gelirleri ile bağlantılı olmayan hizmetlerin finansmanı sadece ücretlilerin gelirlerinden alınan vergiler

ile değil, toplumun tüm kesimlerinden alınan vergilerle sağlanması daha uygun olacaktır (Gerek ve Oral, 2004, s.58).

Öte yandan devletin sosyal güvenliğin finansmanına katılımı yalnızca belirli vergi gelirlerinden pay ayırma biçiminde olabileceği gibi farklı biçimlerde de olabilir. Bu bağlamda devlet, sosyal güvenlik kurumlarına, bütçe gelirlerinden pay ayırabilir; sosyal güvenlik kurumlarına vergi bağışıklıkları sağlayabilir; sosyal güvenlik açıklarını kapatmak amacıyla transfer harcamaları gerçekleştirebilir (Çalışır, 2018, s.2).