• Sonuç bulunamadı

2. Erken Cumhuriyet Dönemi Çalışma Yaşamı

3.3. Sosyal Adalet

Sınıf çatışmasının reddinin dayandırıldığı ideolojik rasyonellerin aslında hâkim olan sınıfların iktidarla işbirliğine bağlı olarak ortak çıkarlarına hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Dönem boyunca hemen hemen bütün konuşmalarda, yasal uygulamalarda hâkim olan milliyetçilik, devletçilik, milli menfaatler, milli birlik, dayanışma kavramları sürekli olarak asıl farkına varılması gereken konular üzerinde bir örtü olarak kullanılmıştır. Örneğin işçiye grev hakkı tanınması konusu tartışılırken, devletin uzlaştırma görevi hatırlatılarak grevin gereksiz olduğu savunulmuştur. Sendikal örgütlenmelere izin verilirken, farklı ideolojik temellerde çıkar çatışmalarına girmelerini engellemek için milliyetçilik ve dayanışma ön plana çıkarılmıştır. Sanayileşmeyi gerçekleştirmek için de milli menfaatler ve herkesten daha çok çalışmamız gerektiği vurgulanmıştır. Ancak hukuk kurallarının işveren ve devlet tarafını denetleyen bir işlev görememesi, işçi haklarının çalışma koşullarındaki gerçeklerden uzak ideolojik temelde şekillendirilmesi, gelir dağılımı ve sosyal adalet gibi temel sorunlar bu kavramsal örtülerin altında kalmıştır.

CHP’nin çalışma ilişkileri konusunda ideolojik bir yaklaşım sergilediğini söyleyebiliriz. Genelde yukarıda da açıklamaya çalıştığımız kavramlar her daim ağırlıklı olarak vurgulanmıştır. Bunların dışında milliyetçilik kadar olmasa da sosyal adalet konusuna yüzeysel olarak bazı konuşmalarda yer verildiğini söyleyebiliriz. Örneğin, Sadi Irmak, Çalışma Bakanlığı’nın kuruluş ve hedeflerini belirten bir yazısında; “işçi münasebetlerini sosyal adalete ve milli menfaatlere en uygun ölçülerde nizamlamak, sosyal dayanışmayı pekleştirmek en önemli meselelerimizdir” diye yazmıştır.423 19.06.1947 tarihinde 30. Milletlerarası Cenevre Çalışma Konferansı’na katılan Irmak, “biz içtimai yapımızda sosyal adaleti bir hakikat olarak kabul etmiş bulunan bir milletiz” demiştir.424 Bu söylemlerin dışında özellikle İşçi Sigortaları Kurumu’nun kurulması sırasında dayanışma vurgusu yapılırken ara ara sosyal adalete de değinilmiştir. CHP’nin sosyal adalet konusuna odaklanması ise asıl olarak 1953 yılında X. Kurultay’ında devletçiliğin tanımına yeni eklemeler yapmasıyla gerçekleşmiştir. Buna göre devletçilik, “milli tarihimizin zaruretlerine, memleketi iktisaden süratle kalkındırmak ihtiyacına ve milletimizin yaşama şartlarının sosyal adalet ve sosyal emniyet içinde yükseltilmesi lüzumuna dayanan içtimai ve iktisadi bir prensip” olarak tanımlanmıştır.425

DP döneminde sosyal adalet vurgusu, tarımsal zenginleşme ve kalkınma söylemlerinin çok gerisinde kalmıştır. Özellikle ekonomik kaynakları hızlı bir kalkınma için eşitsiz bir şekilde belli sınıflara dağıtan DP’nin, “her mahalleye bir milyoner’ sloganı bile tek başına sosyal adalet kavramının hangi ölçülerde algılandığını göstermesi açısından oldukça nettir. Keza 1950’lilerin sonlarında ortak amacın sanayileşme olarak belirlenmesi, gelir bölüşümü ve sosyal adaleti çok daha sonra ele alınması gereken konular haline getiriyordu.426 Çünkü bu dönemde önce sanayileşme gerçekleşecek, birikim sağlanacak ondan sonra adil dağılımı ve koşulları üzerinde durulacaktı. Bu nedenle de siyasi iktidarın işçilerin ücretlerini yükselten ikramiye gibi uygulamaları, üretimin emek unsuru olan işçilerin alım gücünü yükselten ve iç tüketimi arttıran bilinçli bir yüksek ücret politikası değil, aksine popülist ve siyasi gayelerle işçilerin oyunu kazanma ve artan grev taleplerine karşı bir kontrol amacı güden politikalardı. Bunun en iyi örneklerinden biri de 16 Eylül

423 Çalışma Bakanlığı’nın İki Yılı, s. 24. 424 Çalışma Bakanlığı’nın İki Yılı, s. 164. 425 Kili, a.g.e., s. 118.

1951 yılında seçimlerden bir ay önce 9 Ağustos 1951 tarihinde çıkarılan Hafta Tatillerinde Ücret Ödenmesine Dair Kanun’dur. Diğeri de yine benzer bir amaçla DP’nin, çok sayıda kişinin çalıştığı İDT’nde, çalışan işçilere diğer Devlet Dairelerinde çalışanlardan daha fazla ikramiye, temettü ve fazla maaş almalarını sağlamasıdır.427 Böylece parti, işçinin memur karşısındaki statüsünü artırırken, 50’lerin ortasından itibaren bozulan iktisadi koşullar ve yüksek enflasyonun neden olduğu alım gücündeki düşmelere karşı işçi üzerinde siyasi bir kontrol mekanizmasını kısmen sağlayabilmiştir.

1953 yılına gelindiğinde Menderes tarımsal politikaların yarattığı heyecan içinde işçiyi dışlayan oldukça ilginç bir sosyal adalet tanımı yapıyordu. Menderes aynı yılın Ocak ayında İstanbul Ticaret Odası’nda yaptığı konuşmada, “bizim memleketimizde içtimai adalet başka memleketlerdeki gibi amele davası olmaktan çok daha fazla çiftçi ve köy davasıdır” diyordu.428 Tabi işçiyi sosyal adaletten dışlayan bu konuşma ne tesadüftür ki işverenlerin temsil edildiği bir ticaret odasında yapılıyordu. Menderes'in bu söylemi partinin, toplumun değişen kesimlerinin farklı çıkarlarına karşı uyguladığı ikili yaklaşımı açıkça göstermesi bakımından oldukça dikkat çekicidir.

Çiftçi ve köy davasına odaklanan parti, programlarında da çok fazla sosyal adalete değinmemiştir. Hükümet programlarına bakacak olursak, 29 Mayıs 1950 tarihli I. Menderes Hükümeti Programı “Memleketimizde çalışma hayatını ve işverenlerle işçi münasebetlerini içtimai adalet prensiplerine uygun olarak kanun ve nizam yollarıyla düzenlemek, çalışanların yaşam seviyesini umumi heyet seviyemizle ve memleketin iktisâdi imkânlarıyla mütenasip surette yükseltmek, cemiyette sosyal güveni temin etmek gayemiz olacaktır” deniyordu.429 30 Mart 1951 tarihli II. Menderes Hükümeti Programı’nda “iş hayatının düzenlenmesinde, Demokrat Parti programının sosyal adalet yolundaki hedeflerinin tahakkukuna çalışılacaktır. İşçilerimizin haklarının korunması ve geleceklerinin teminat altına alınması, işçi ve işveren münasebetlerinin adaletli ve tatminkâr bir nizama bağlanması hususundaki gayretlere devam olunacaktır” denmiştir.430 24 Mayıs 1954

427 Daha İyi Bir İdare Cihazı İçin Hürriyet Partisinin Amme İdaresi Meseleleri Hakkındaki

görüşleri”, Hürriyet Partisi Yayınları, Ankara: Ayyıldız Matbaası, 1957, s. 7.

428 Kuruç, İktisat Politikasının Resmi Belgeleri: Söylev, Demeç ve Yazı, s. 135.

429 Nuran Dağlı ve Belma Aktürk, Hükümetler ve Programları (1920–1960), Cilt: 1, Ankara, 1988, s.

162.

tarihli III. Menderes Hükümeti Programı’nda sosyal adalet bir satır olarak, “işçi işveren münasebetlerinin içtimai adalet prensiplerine uygun olarak düzenleneceği” şeklinde ifade edilmiştir.431 Dönemin iktisadi koşullarının bir neticesi olarak IV. ve V. Menderes Hükümetlerinin Programında ise sosyal adalet kavramına yer bile verilmemiştir. Program metinlerinden de anlaşılacağı üzere sosyal adalet konusu hem söylem düzeyinde hem de uygulama da giderek önemi azalan hatta en az bahsedilen konulardan biri olmuş, neredeyse temenni boyutunda kalmıştır.