• Sonuç bulunamadı

Soruları anlama-cevaplama: Kuramlarla ilgilenme, tartışmalara girme, analiz ve genelleme yapma.

İHTİYAÇ KAVRAMI VE TEMEL ÖZELLİKLERİ

KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEYE GÖTÜREN DAVRANIŞLAR

IV. Uzmanlık güdüsü: Bu güdüye sahip bireyler kaliteli iş yapmaya özen gösterirler Uzmanlık güdüsüne sahip kişiler işlerinde uzmanlık ve profesyonellik ararlar

20. Soruları anlama-cevaplama: Kuramlarla ilgilenme, tartışmalara girme, analiz ve genelleme yapma.

Özerk benlik yönetimi kuramı’na göre (Self Determination Theory) insanlar gelişmek için doğuştan bir eğilim taşıyan aktif organizmalardır. Ancak bu eğilim kendiliğinden etkinleşmemekte, sosyal çevrenin desteğiyle ortaya çıkmaktadır. O nedenle, insanoğlunun faaliyetleri sosyal bağlam tarafından bazen kolaylaştırılmakta, bazen de zorlaştırılmaktadır (Deci ve diğ., 1994). Buna göre aktif organizma ile sosyal bağlam arasındaki etkileşim, özerk benlik yönetimi kuramının davranış, deneyim ve gelişim hakkındaki yordamalarına temel oluşturmaktadır. Güdülenmeyle ilgili önemli bir kavram “ihtiyaç”dır. 1960’larda bilişsel kuramlara doğru yönelimle beraber bunun yerini “amaçlar” kavramı almıştır. Buna göre odaklanılan şey seçilen ve peşine düşülen amaçların “içeriği” olmak yerine, amaçları seçme ve peşine düşme “süreçleri” haline gelmiştir (Deci ve Ryan, 2000).

Özerklik benlik kuramında ifade edilen “doğuştan gelen psikolojik gereksinimler” üç başlıkta özetlenebilir(Gagne ve Deci, 2005; Ingledew, Markland, ve Sheppard, 2004):

Özerklik ihtiyacı, Yetkinlik ihtiyacı,

Başkalarıyla sosyal ilişki ihtiyacı,

Özerklik ihtiyacı: kişinin eylemlerinin kontrol edildiği ya da o eylemlerde

bulunmaya zorlandığını hissetmesi yerine eylemlerinde, kendi kendine karar verebildiğini duyumsamasıyla ilgilidir.

Yetkinlik ihtiyacı: kişinin çevresiyle başa çıkabilmek için kendini yeterli hissetme

isteğine karşılık gelir.

Başkalarıyla sosyal ilişki ihtiyacı: kişinin tatmin edici ve destekleyici sosyal

ilişkilere sahip olduğunu hissetme ihtiyacını simgeler. Guay ve diğ. (2003) iyilik-hali duygusunun yaşanabilmesi ve psikolojik gelişme için bu üç temel ihtiyacın karşılanmasının zorunluluğuna işaret etmişlerdir.

İnsanlar günlük yaşamlarında farklı etkenler sonucunda, farklı eylemlerde bulunmak üzere güdülenebilirler. Çıkarları nedeniyle öyle davranıyor olabilecekleri gibi, baskılara direnemedikleri ve zorda bırakıldıkları için de herhangi bir eylemde bulunabilirler. Dolayısıyla “içten güdülenme” ile “dıştan zorlanma” arasındaki tezat

hepimiz için çoğu koşulda tanıdıktır (Ryan ve Deci, 2000). İşte, özerk benlik yönetimi kuramı güdülenmeyi kendi içinde sınıflandıran bir yaklaşımı benimsemekte ve belli bir anda hangi türdeki güdülenmenin sergileneceğini sorgulamaktadır. Bu amaçla kuram, içsel ve dışsal güdülenme arasında bir ayrım öngörmektedir. İçsel güdülenmede bireyin söz konusu eyleme yönelmesinin nedeni eylemin bizzat kendisinden elde edeceği haz ve tatmindir. Dışsal güdülenme söz konusu olduğundaysa, birey dışsal ödül ya da kendisi için önemli sonuçları elde edebilmek üzere bir davranışta bulunur (Ingledew, Markland, ve Sheppard, 2004).

Kuram, içsel ve dışsal güdülenme ayrıştırmasının yanı sıra, bireyin dayatılan eylemi yapmak üzere “dışsal” güdülenişini de farklılaştırmaktadır. Buna göre, bireyin davranışlarını düzenleyebileceği çeşitli yollar vardır ve bu seçenekler “özerk karar verme sürekli çizgisi” üzerinde oluşmaktadır (Ingledew, Markland, ve Sheppard, 2004). Özerk Benlik Yönetimi Kuramı, bireyin dışsal bazı zorlamaları “içsel düzenlemeler” haline dönüştürerek, “içselleştirdiğini” ileri sürmektedir. Bu süreç olması gerektiği gibi işlerse, birey dışsal zorlamaları benliğinin bir parçasıymış gibi tanımlayarak, o eylemde bulunmak üzere güdülenebilir (Deci ve Ryan, 1985).

Kuram, söz konusu içselleştirme sürecinin içe yansıtma, özdeşleşme ve bütünleştirme mekanizmalarıyla gerçekleştirilebileceğini ileri sürmektedir (Ingledew, Markland, ve Sheppard, 2004). İçe yansıtma aracılığıyla birey dışsal dayatmaları, suçluluktan kaçmak ve mevcut özsaygısını korumak için benliğiyle uyumlu hale getirmeye çalışmaktadır; bu nedenle davranışı, sadece kısmen özerk bir karara dayanmaktadır. Özdeşleşme aracılığıyla düzenlendiğinde ise davranış, daha güçlü bir özerk karar verme sürecinin sonucudur; çünkü birey kişisel olarak değer verdiği sonuçlara erişmek amacıyla söz konusu davranışı gerçekleştirmektedir ve davranış kendi benlik duygusuyla tamamen örtüşmektedir. Bütünleştirilmiş düzenlemede ise hiçbir baskı duygusu olmaksızın birey o davranışı sergilediğinden, tamamen özerk karar verilmiş bir eylem ortaya çıkmaktadır (Deci ve diğ., 1994; Ingledew, Markland, ve Sheppard, 2004).

Bazı insanların diğerlerinden daha enerjik, daha meraklı ya da daha tutarlı davranışlar gösterebilir. Ancak doğuştan ya da genetik farklılıklara ek olarak, aynı kişi sosyal çevreye bağlı olarak çok farklı tepki gösterebilir. Özerklik kuramı, bunun nedenini açıklamaya çalışmaktadır (Deci ve Lynch., 1989; Deci ve diğ., 1994).

Özerklik kuramı, hareketlerin üç temel ihtiyaç tarafından idare edildiğini ileri sürer: 1.Bireyi ilgilendiren konular üzerinde kendi seçimlerini yapma anlamına gelen “otonomi-özerklik” ihtiyacı,

2. Yeteneklerinizi kullanma ve onları geliştirme anlamına gelen “yeterlilik” ihtiyacı 3.Diğer insanlarla birleşme ve sosyal yönden değerli hissetme demek olan “ilişki” ihtiyacıdır (Sümbül ve diğ., 2003)

Bu motivasyon dayanaklarına dikkat etmek, öğretmenler, antrenörler, idareciler ve ebeveynler gibi rolü diğer kişileri motive etmek olanlar için öncelikle önemlidir. Bu ihtiyaçlar her nasılsa engellendiğinde motivasyon ve performans çeşitli şekillerde etkilenir

(Deci ve Ryan, 1985).

Bu kuram, son otuz yıl içinde dört mini kuram dizisi olarak geliştirilmiştir. İlki, sosyal bağlamların insanın içsel motivasyonu üzerindeki etkilerini vurgulayan bilişsel değerlendirme kuramı olarak bilinmektedir. İkinci kuram, yani organizmik birleşim kuramı, dışsal motivasyonun gelişmesine bağlı olan içselleşme kavramı üzerinde durmaktadır. Nedensel uyarlama ise üçüncü kuramdır. Bu, insanların eğilimlerini, farklı özerkleştirilmiş davranışları ve insanların kendi özerkliklerini destekleyen yollarla çevrelerine uyumları ile tanımlanmıştır. Sonuncusu, yani temel ihtiyaçlar kuramı insanların temel ihtiyaçlarının psikoloji yönlerini ve bütünsel sağlık ve yapıları ile ilişkisi üzerinde durmuştur (Deci ve Ryan ,1985: 49).

Esas olarak politik alanla ilgili bir terim olan özerklik, başlangıçta, kendi yasalarıyla yönetilen bir topluluğu nitelemede kullanılırken, daha sonraları kişisel davranışlar alanına da uygulanmıştır. Bu çerçevede özerklik, baskıya, dış dayatmalara direnen; boyun eğmek veya tabi olmak yerine kendi iradesiyle hareket etmek ve yabancılaşmaktan kurtulmak isteyen; tercih ya da seçme imkânı bulunan, ihtiyaçlarını anlaşılır hale getirebilen, ilerlemesini değerlendirebilen, performansının ayarlayabilen ve problemlerini çözerek istediklerinin peşinden koşabilen bir kişinin durumunu ifade etmektedir.

Özerklik kuramı, insan davranışlarının üç temel ihtiyaç tarafından idare edildiğini ileri sürmektedir: Birincisi; bireyi ilgilendiren konular üzerinde kendi seçimlerini yapma anlamına gelen “otonomi-özerklik” ihtiyacı, ikincisi; yeteneklerini kullanma ve onları geliştirme anlamına gelen “yeterlilik” ihtiyacı, üçüncüsü; diğer insanlarla birleşme ve

sosyal yönden kendini değerli hissetme anlamına gelen “ilişki” ihtiyacıdır (Ryan ve Deci, 2000).