• Sonuç bulunamadı

5. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER

5.1 Sonuçlar

Neolitik çağ ile başlayan tarımsal üretim insanlık için bir dönüm noktası teşkil etmekle birlikte insanlığın başka bir dönüm noktası da yeşil devrimle birlikte başlamıştır. Bu dönem ile başlayan tarımsal üretimdeki artışın günümüzdeki en büyük sınırlayıcı stres unsurlarının başında tuz stresi gelmektedir. Günümüzde tarım arazilerinin büyük çoğunluğu ulusal ve küresel ölçekte bu stresten etkilenmektedir. Özellikle Konya gibi yarı kurak bölgelerde stresin etkisi tarımı yapılan hububatlar üzerinde ciddi verim kayıplarına sebep olmaktadır. Gerçekleştirilen bu çalışmada Konya yarı kurak koşullarına adapte olacağı düşünülen Avusturalya hatları ve Orta Anadolu bölgesinde halen ekimi sıklıkla yapılan Bayraktar 2000 çeşidi tuz stresi altında performansları birbirleri ile kıyaslanarak değerlendirilmiştir. Bayraktar 2000 ve Avusturalya hatları arasında kıyaslama yapabilmek için tuz uygulanan bitkilerden stres belirtilerinin görülmeye başladığı anda büyüme parametreleri, besin elementi analizleri ve tuz stresi altında sıkça araştırılan prolin değerleri belirlenmiştir. Alınan ölçümlerden elde edilen sonuçlar doğrultusunda, bazı istisnai parametrelerden elde edilen sonuçlar hariç (kök kuru ağırlık ve kök demir içeriği), tuz uygulaması ölçüm yapılan parametrelerin içeriklerini düşürmüştür. Bahsedilen düşüş daha önce yapılmış birçok çalışmada; kök ve gövde kuru ağırlığında (Cuin ve ark 2010), yaprak iyon bileşiminde, özellikle K içeriğinde düşüş, Na içeriğinde yükseliş (Kamal ve ark 2012, Lin ve ark 2012), Zn içeriğindeki düşüş (Eker ve ark 2013) ve Ca içeriğindeki değişim (El- Hendawy ve ark 2005) gösterilmiştir. Bu parametrelere ilave olarak araştırmada incelenen prolin değerlerinde Kamal ve ark (2012) çalışmasında olduğu gibi bir artış gözlenmiştir.

Bitki gövde boyuna ait bulgular değerlendirildiğinde; Avusturalya kökenli hatlar tuz uygulamasından daha az etkilenmiştir. Orta Anadolu bölgesine adapte olmuş ve yaygın ekim alanı bulan Bayraktar 2000 çeşidi tuz uygulamasından daha fazla etkilenmiştir. Bu durum daha önceki yapılan çalışmalarda, buğdayda (Munns 2002) ve mısırda (Neves-Piestun ve Bernstein 2001) benzer sonuçlarla da desteklenmektedir. Bu durumu bitki yaş ağırlıkları kısmen desteklemekle birlikte bitki kuru ağırlıkları tamamen doğrulamaktadır. Bitki yaş ağırlıklarının tuz stresi altında etkilenme oranları sırasıyla en az olan genotipten en fazla olana doğru 5907, ardından Bayraktar 2000 ve

son olarak hat 5924 şeklinde gözlenmiştir. Bayraktar 2000 çeşidinin gösterdiği sonuç boy uzunluğu ile ters düşer gibi görünse de bitki kuru ağılıkları en iyi genotip kombinasyonunun Avusturalya’lı hatlar olduğunu göstermektedir. En fazla kuru madde içeriğine sahip olmakla birlikte en fazla kuru kütle kaybı Bayraktar 2000’de meydana gelmiştir. Hat 5907’de ağırlık kaybı neredeyse görülmemekle birlikte hat 5924’te de Bayraktar 200’de olduğu gibi büyük bir kuru ağırlık kaybı tespit edilmiştir. Buna rağmen Avusturalya hatlarının Bayraktar 2000’den tuz stresi altında gösterdikleri kuru ağırlık artışı açısından daha iyi oldukları görülmüştür. Bu verilerimizi Ahmad ve ark (2014) çalışmasında, tuz uygulanan grubun kuru ağırlık kaybı başta olmak üzere, uygulanan strese bağlı söz konusu kaybın dayanıklı çeşitlerde daha az meydana geldiğini ifade ettikleri çalışmaları ile desteklemektedirler. Değerlendirilen genotilerden Bayraktar 2000’de kuru ağırlık miktarının Avusturalya hatlarından yüksek olması (düşüş olmasına rağmen) açıklanan durumun alehine sonuç ortaya koymaktadır.

Kök boy uzunlukları gövde boy uzunluğunun aksine dayanıklı olduğu bilinen çeşitlerde tuz stresinden daha fazla etkilenmiştir. Bayraktar 2000’in kök boyunun tuz stresinden etkilenme oranının Avusturalya hatları ile kıyaslandığında daha az olduğu görülmüştür. Buna rağmen hatların kök kuru ağırlıkları Bayraktar 2000’den düşük olmakla birlikte kuru ağırlık artışı sadece yabancı kökenli hatlarda görülmüştür. Kök yaş ağırlık verilerinde en büyük etkilenme Bayraktar 2000’de görülmekle birlikte, genel olarak tüm genotiplerde kök kuru ağırlık miktarları tuz uygulanmayan grubun, uygulanmış gruptan daha iyi olduğu görülmektedir. Kök kuru ağırlığında Avusturalya hatlarından 5907’deki gözlemlenen artışın olası açıklaması, tuz uygulanmış koşullar altında hattın stresten daha az etkilenerek (Na iyonunu diğerlerinden daha az alan hat 5907 ve aynı hattın K ve K/Na oranını sabit tutabilme yeteneği) büyüme ve gelişme faaliyetlerini Bayraktar 2000’den daha iyi gerçekleştirmesi olarak ifade edilebilir (Çizelge 4.45 ve Çizelge 4.46).

Gövde içeriğindeki Ca, Mg, Na ve K elementleri oranları değerlendirildiğinde; bitki gövde kalsiyum içeriklerinin tuz uygulamasıyla düşüş gösterdiği gözlenmiştir. El- Hendawy ve ark (2005) çalışmalarında tuz stresi altında buğday bitkisinde kalsiyum içeriğinin düştüğünü, Ahmad ve ark (2014) çalışmasında buğday bitkisi üzerine tuz stresi altında kalsiyum içeriğinin ise arttığı gözlenmiştir. Yapılan korelasyon analizine göre kök ve gövde kuru ağırlıkları ile Ca, Mg ve K elementleri yüzdeleri ve bitki başına düşen element içerikleri arasında pozitif ilişki tespit edilmiştir (Çizelge 4.47 ve Çizelge 4.48). Pozitif korelasyona rağmen Avustralya hatları ve Bayraktar 2000 arasında

farklılıklar görülmüştür. Elde edilen bu farklılığın gözlenme sebepleri arasında; Avustralya kökenli hatların tuza dayanımında önemli rol oynayan taşıdıkları Nax1 ve

Nax2 genlerinden ve Avusturalya genotiplerinin henüz hat aşamasında olması yer

alabileceği düşünülmektedir. El-Hendawy ve ark (2009) bir başka çalışmasında kalsiyumun tuza tolerans göstermeye katkı sağladığını belirtmişlerdir. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre ise kalsiyum elementinin kullanılan genotiplerde tuza tolerans kapsamında etkili olmadığı ifade edilebilir. Miliekivalan cinsinden bitkilerin kaldırdıkları Ca içerikleri arasında en fazla düşüş gövdede Bayraktar çeşidinde olmakla birlikte kökte hat 5907’de görülmüştür (Çizelge 4.45 ve Çizelge 4.46). Ca’un tuz stresi altında tolerant genotip olan 5907’de daha düşük olmasının sebebi ilgili genin yaprakta yüksek aktivite göstermesi ile açıklanabilir. Bu durum sonucunda kalsiyum içeriklerinin tuz stresini tolere etmede doğrudan etkili olmadığı kanaati oluşmuştur. Magnezyum içeriğinin mikrogram cinsinden yapraktaki miktarları hatlardan 5907’de daha az düşüş göstermiştir. Fakat tolerant olan hat 5907’nin kök Mg mikrogram değerindeki düşüş diğerlerinden fazladır (Çizelge 4.45 ve Çizelge 4.46). Açıklanan durum Mg’un tuz stresine toleransa doğrudan etkisi olmamasına karşın Erba ve ark (2011) ifadelerinde Mg ile Zn ve Ca arasında bir korelasyonun bulunduğu açıklamaları üzerine doğrudan olmasa da kalsiyum içeriğine dolaylı etkisiyle tolerans seviyesinde bir rolünün olabileceği kanaati oluşmuştur. Hat 5907 değerlendirilen tüm parametrelerde (kuru madde içerikleri hariç) en iyi genotip konumundadır. Daha az prolin biriktirmesi, daha az Na biriktirmesi, potasyum oranındaki azalış yüzdesi ve K/Na oranındaki sabit durma ifadeleri bu genotipin tuza dayanım gösterdiğinin kanıtıdır (Çizelge 4.45 ve Çizelge

4.46).

Tuza tolerans gösterme açısından en önemli kriterin K ve K/Na oranı olduğu çeşitli araştırmacılar tarafında ifade edilmektedir (Poustini ve Siosemardeh 2004, El- Hendawy ve ark 2009, Cuin ve ark 2010, Munns ve ark 2011). Bu açıdan değerlendirildiğinde; toleranslı hatlardan 5907’nin sodyum içeriğindeki mikrogram artış yüzdesinin kökte ve gövdede en düşük değere sahiptir. Bu yüzden kökteki ağırlık artışının ve bitkideki K/Na oranının koruması sağlanmış olabilir. Bu durumda miliekivalan cinsinden kaldırdıkları element içerikleri K elementi açısından birbirlerine yakın sonuçlar görüşü destekleyen diğer bir kanıttır. İz elementler açısından değerlendirildiğinde çarpıcı sonuçlar bor ve demir içeriklerinde kendini göstermiştir. Hatlarına bor içerikleri normalde yüksek olmakla birlikte Bayraktar 2000’in tuz uygulanmamış durumundaki bor içeriği ile hat 5924’ün tuz uygulanmış halindeki bor

içeriği aynı miktardadır. Ayrıca korelasyon analizi sonucunda bor elementi alımı ile Zn ve Cu elementleri arasında hem kök hem de gövdede pozitif bir korelasyon görülmüştür. Aynı korelasyon analizi sonucunda prolin değeri ile B, Zn ve Cu değerleri arasında hem kök hem de gövde de negatif ilişki görülmüştür (Çizelge 4.49. ve Çizelge

4.50).

Bitki materyallerinin prolin değerleri tuz uygulamasına bağlı olarak artış gösterdi, bu artışın Orta Anadolu bölgesine adapte olmuş ve yaygın ekim alanı bulan Bayraktar 2000 çeşidinde ve 5924 hattında daha yüksek seviyede olduğu tespit edilmiştir. Bu bilgileri büyüme parametreleri ve element analizi sonuçları da desteklemektedir. Prolin içerikleri ile kök ve gövde ağırlıkları arasında istatistiki olarak anlamlı ya da anlamsız negatif korelasyonlar ve Na iyonu ile gösterdiği pozitif korelasyon literatürce de sabittir. Literatürde bu gibi verilerin elde edildiği genotipler toleranslı olarak ifade edilmektedir.

Benzer Belgeler