• Sonuç bulunamadı

SONUÇ YERİNE: ÖNERDİĞİMİZ İSNADİYET KRİTERLERİ A Genel Olarak

B. Sorumluluğun Esasları

VI. SONUÇ YERİNE: ÖNERDİĞİMİZ İSNADİYET KRİTERLERİ A Genel Olarak

Gerçek kişilerden bağımsız bir tüzel kişilikten söz edilemeyecek olması, aktif ve pasifleri, hak ve fiil ehliyetleri ve sorumlulukları anlamında iki farklı süjenin aynı olayda birleşimine neden olmaktadır. Bu iki süjenin idari para cezası sorumluluğu anlamında birbirine etkisi, matematiksel bir denklem izlenimi vermektedir. Ancak genel olarak hukuk kültürümüzde sadece gerçek kişinin teorik olarak suç ve kabahat faili olarak kabul ediliyor olması, bu denklemi kendiliğinden belirli bir yöne doğru çekmektedir. Yani tüzel kişinin gerçek kişiden bağımsız bir iradesinin olamayacağının kabulü, sorumluluğun da paylaştırılmasında etkin rol oynamaktadır.

Erman’ın da belirttiği üzere, “ticari, iktisadi ve mali suçlarda, ferdin ve Hazinenin zararlarını güvence altına almak için kabul edilecek para ceza- larından hukuki sorumluluk, diğer ortakları dikkatli hareket etmeye ve özellikle organları seçmekte, gereken talimatı onlara vermekte ve kontrol etmekte daha dikkatli ve ihtimamlı bir şekilde davranmaya sevk eder268.” Bu gerekçelerle tüzel kişiler bünyesinde gerçekleştirilen haksızlıklardan gerçek kişiler yanında tüzel kişilerin sorumlu olacağı artık bir zorunluluk olarak görülürken bunun cezai mi yoksa idari bir sorumluluk şekli mi olacağı tartışmalıdır. Bu tercihi yaparken ülkelerden bir kısmı (Almanya gibi) teorik gerekçelerle hareket ederken bazıları (ABD, Fransa, İsviçre gibi) suçun önlenmesi politikasının gereklerinden hareket etmektedirler. Giriş kısmında da belirtildiği üzere bu çalışmanın yazılış amacı bu tartışmaya katkı sağla- maktan ziyade tüzel kişilerin idari para cezası sorumluluğunda isnadiyeti incelemektir. İsnadiyet kavramına yüklediğimiz anlam, hukuka aykırılıktan sorumluluktur. Bu kavram sübjektif anlamda kusurla269 ilgili iken objektif

268 Erman, s. 102.

269 Bkz. yukarıda Cezaların Şahsiliği ve Kusur Prensibinin İdari Para Cezası

isnadiyet270 anlamında kusur dışında kalan neticenin tüzel kişi ile ve tüzel

kişiye ait yükümlülükle bağlantısıdır.

Objektif isnadiyet (yüklenebilirlik) anlamında karşılaştırmalı hukuk incelemesi açıkça şunu ortaya koymaktadır ki, ülkeler ister cezai sorumlu- luğu ister idari sorumluluğu kabul etmiş olsun benzer koşulları (tüzel kişilik yararına eylem, tüzel kişiye ait yükümlülüklerin ihmali, tüzel kişilik adına hareket etme gibi) aramaktadırlar. Sübjektif isnadiyet anlamında ise ülkeler arasındaki en önemli farklılığın kusurluluğun bir unsur olarak aranıp aran- maması noktasında olduğu söylenebilir. Cezai sorumluluğu kabul eden ülkeler (İsviçre gibi) bu ihtiyacı, organizasyon ve compliance programları eksikliğine dayalı topluluk kusuru kavramı ile karşılamaktadırlar271. Kanaati-

mizce bahsi geçen hususlar tüzel kişiye gerçek anlamda kusur olarak izafe edilebilecek hususlar değildir, zira kusur ceza veya kabahatler hukuku anla- mında özgürce karar verebilme yeteneğine sahip gerçek kişilere özgü bir kavramdır. Bununla birlikte idare hukukunda da tıpkı ceza hukukundaki gibi eylemin kişiye isnad edilebilir olması gerekir, bunun anlamı da ilgili gerçek kişinin kusurunun ortaya konulabilmesi ve kusurlu bu gerçek kişi eyleminin tüzel kişinin doğasına uygun kriterlerle ona yüklenebilmesidir272.

Cezaların şahsiliği prensibi sadece gerçek anlamda cezalar bakımından değil aynı zamanda geniş anlamdaki idari cezalar, disiplin cezaları gibi ceza- lar bakımından da geçerlidir. Ancak tüzel kişi ile ilgili gerçek kişi arasındaki ilişki esas alındığında, gerçek kişinin eyleminden tüzel kişinin de sorumlu olmasını bu ilkeye bir aykırılık olarak görmek yanlış olur zira, tüzel kişinin organları olmaksızın hareket edebilmesi imkansızdır. Bununla birlikte tüzel kişi ile gerçek kişinin söz konusu olduğu bir olayda, gerçek kişinin eylemi- nin tüzel kişiye isnadiyetinin koşullarının evrensel ceza hukuk prensiplerine uygun şekilde düzenlenmesi gerekir. KK’nunda yer alan düzenlemeler, bu

270 Burada objektif isnadiyet ceza hukukundaki nedensellik bağlantısına dair teoriden daha geniş bir kavram olarak anlaşılmalıdır.

271 Bkz. yukarıda İtalyan ve ABD hukukuna ilişkin açıklamalar.

272 İsnadiyet veya yüklenebilirlik, hukuka aykırılığın yaptırımla özel bağlantısı olarak, bir kimsenin davranışından hukuken sorumlu olup olmasına ilişkin hukuk bilimine ait hükümde saklıdır bkz. Kelsen, Hans: Nedensellik ve İsnadiyet, Çeviren: Zeki Hafızoğulları, AÜHFD, C.XXXV, Y.1978, S.1-4, s. 221.

gerekliliklerin uzağındadır. Kanun sadece organ ve temsilcinin hareketini esas almak yerine görev alan diğer kişilerin de hareketlerini sorumluluk için yeterli görmüştür. Burada öne çıkan tek kriter kabahatin tüzel kişinin faali- yeti ve ilgili çalışanın görev kapsamı içinde işlenmesidir. Buna ilave olarak sadece m.43/A bakımından suçun tüzel kişilik yararına işlenme koşulu aranmak, genel norm niteliğindeki m.8’de ilave bir koşul aranmamaktadır. Halbuki hem kabahatten kaynaklanan hem de suçtan kaynaklanan sorum- luluk şekli bakımından mutlaka objektif sorumluluğa engel olacak gerçek kişinin tüzel kişi yararına hareket etmiş olması, tüzel kişinin bir yükümlü- lüğünün ihmal edilmiş olması gibi ilave unsurlara ihtiyaç vardır273. Bu iki

koşulun bütünleyici şekilde değil seçenek şeklinde yani ikisinden birisinin gerçekleşmiş olmasının yeterli görülmesi şeklinde düzenlemesi yerinde olacaktır. Yukarıda incelenen karşılaştırmalı hukuk sistemlerinin de bir çoğunda yer alan bu düzenleme, aynı zamanda tüm özel kabahat düzenle- meleri için geçerli olarak, ilgili mevzuattaki dağınıklığı nispeten ortadan kaldıracaktır.

B. Suç veya Kabahatin Tüzel Kişi Yararına İşlenmiş Olması