• Sonuç bulunamadı

V. BÖLÜM: SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER

5.1. SONUÇ VE TARTIŞMA

Bir amacı da toplumun yaşam seviyesini üst düzeylere çıkarmak olan sosyal bilimler, amaçlarına ulaşabilmek için çeşitli dallara ayrılmış ve bu dallarda dünya üzerinde milyonlarca bilim adamı araştırmalar yaparak kendilerini ve alanlarını geliştirmeye çabalamaktadır. Bu dallardan biri de eğitim bilimleridir ki bu dal bahsedilen amaca ulaşabilmek için bireylerin en önemli ihtiyaçlarından bir olan öğrenmenin üst düzeyde gerçekleşebilmesi için çalışmaktadır. Bireylerin ve toplumların, yaşadıkları süre içerisinde, hayatlarını idame ettirebilmek ve çevresiyle doğru etkileşimde bulunabilmeleri için ne yapılması gerektiği sorusunun akıllara gelmesiyle başlayan ve günümüze kadar devam eden bilimsel çalışmalar ile eğitim bilimleri sosyal bilimler alanında kendi yerini doldurmaya çalışmıştır.

Zaman ilerledikçe ve teknoloji geliştikçe insanoğlunun ihtiyaçları değişmiş bu ihtiyaçların giderilebilmesi için toplumda olması gereken bilgi birikimi ve altyapı her dönemde değişik formlara girmiştir. Dolayısıyla birey kendisini, insanlığın var olmasıyla başlayan bir öğrenme maratonunun içerisinde bulmuştur. İnsan doğumundan ölümüne kadar hemen her anını öğrenerek geçirmektedir.

Ancak öğrenmenin birey için en önemli kısımlarından biri olan formal eğitim okul ortamında gerçekleşmektedir. Okul, eğitim amacıyla insanların belirli zamanlarda bir araya gelerek öğrenme etkinliklerini gerçekleştirdikleri yerler olduğuna göre bu, öğrenme ihtiyacından dolayı bir araya geniş topluluklar anlamına gelmektedir. Bu toplulukları oluşturan bireylerin hiçbirinin özellikleri diğeriyle birebir uyuşmamaktadır. Öyle ki tek yumurta ikizleri bile yaşadıkları çevrenin etkisiyle ve zamanla farklı bireysel özellikler edinebilmektedirler. Dolayısıyla farklı özelliklerdeki bireylerin bir arada bulunması ve bunların bir eğitim sürecinden geçirilmesi ihtiyacı beraberinde göz

ardı edilemeyecek problemler doğurmaktadır.

Bireysel farklılıkların tolere edilebilirliği genelinde öğrencilerin öğrenme stillerinin dikkate alınarak öğrenme sürecinin gerçekleştirilmesiyle ilgili olan bu çalışmanın sonucunda öğrenme stilleri dikkate alınarak yürütülen program sonunda öğrencilerin daha iyi öğrendiği tezini destekleyecek anlamlı bir farklılık çıkmamıştır.

Araştırmaya temel teşkil eden verilerin toplanmasında kullanılan öğrenme stili ölçeği, tutum ölçeği ve başarı testinin güvenirlik ve geçerlilik analizleri yapılmıştır. Analizlerin sonucunda veri toplama araçlarının, öğrenme stillerini belirlemede, tutumların ölçülmesinde ve başarının ölçülmesinde, yeterli derecede geçerli ve güvenilir olduğu ortaya çıkmıştır. Böylelikle elde edilen sayısal veriler, istatistiksel analizle birlikte, araştırmanın sonuçlanmasında rol sahibi olabilmişlerdir.

Çalışmanın yürütüldüğü temel bilgisayar bilimleri dersi, Yükseköğretim Kurulu tarafından üniversitelerin tüm bölümlerine zorunlu ders olarak konulmuş ve Fırat Üniversitesinde içerik olarak C++ programlama dilinin anlatıldığı bir derstir. Ancak bu içerik, programlama dilerinin en temel ve anlaşılması en zor olanlardan biridir. Üstelik dersi alan bölümler bilgisayar ile alakalı bölümler olmadığı için bu ders öğrencilerin almak istemediği, çekindiği ve başaramayacağı önyargısını taşıdığı derslerden biridir. Bu durum tutum ölçeklerinin uygulanmasıyla kendini sayısal olarak da ortaya çıkarmıştır. Hatta tutum ölçeğinin, araştırmadan sonra uygulanmasıyla birlikte öğrencilerin ders işlendikten sonraki tutumlarının olumsuz yönde değiştiği gözlemlenmiştir.

Tutum ölçeğinin uygulanmasıyla elde edilen veriler incelendiğinde; öğrencilerin bilgisayara ve bilgi teknolojilerine olan tutumlarının olumlu olmasına rağmen, temel bilgisaya bilimleri dersine olan tutumları, dersi sevmedikleri ve istemedikleri yönündedir ve öğrenciler, dersin zaman kaybı olduğuna inamaktadırlar. Çalışma sonrası tekrar uygulanan tutum ölçeği, öğrencilerin derse olan olumsuz tutumlarının daha da güçlendiğini göstermiş, hatta öğrenciler dersle ilgisi olmayan bilgisayar ve bilgi teknolojileri ile ilgili tutumlarının bile olumsuz yönde değiştiğini belirten cevaplar vermişlerdir.

Öğrenciler temel bilgisayar bilimleri dersinden çekinmekte ve ciddi bir sınav kaygısı yaşamaktadırlar. Derse olan bu tutumlarından dolayı ders için ayrılan sürenin bir başka deyişle ders saatinin daha fazla olmasını ve dersin öğretim elemanı tarafından daha fazla sürede ve daha ayrıntılı anlatılmasını istemektedirler. Öğrencilerin olumsuz önyargılarla derse başladığı tutum ölçeğinin ön uygulamasıyla ortaya çıkmıştır. Tutum ölçeğinin programdan önce uygulanmasına rağmen dersle ilgili tutumun bu kadar olumsuz olmasının nedenlerinin başında, dersin içeriğinin zor olması ve ders verilen bölümlerin meslekleriyle doğrudan ilişkili olmamasıdır. Bunun yanında öğrencilerin üst sınıflardan bu dersle ilgili aldıkları bilgilerin öğrencilerde olumsuz bir ön yargıya sebep olmasıdır. Öğrencilerin dersin sınavlarıyla ilgili tutumları ölçeğin son uygulamasında en üst düzeye çıkmıştır. Bilgisayar sınavından çekinirim, maddesine verilen cevaplar ölçeğin en fazla ortalamasına sahip soru olmuştur. Temel bilgisayar bilimleri dersinin en korkulan ders olduğu görüşü de öğrenciler arasında yaygın durumdadır.

Her ne kadar derse olan tutum olumsuz olsa da öğrenciler, gerekli çabayı gösterdiklerinde, bu dersten iyi notlar alabileceklerini ayrıca yapılabildiğinde bilgisayar programlamanın zevkli olabileceğini belirtmişlerdir.

Ders içeriğinin bu kadar olumsuz parametrelere sahip olmasından dolayı olabileceği düşünülerek, aslında bu dersi hangi yöntemle öğrenciye verirsek verelim başarının orta düzeyin üzerine çıkamayacağı başarı testlerinden alınan sonuçlarla da ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen bilgisayar destekli öğretime tabi tutulan öğrencilerin az ama istatistiksel açıdan manidar bir oranda daha yüksek başarı göstermesi, bu ve bunun benzeri araştırmaların bireysel farklılıkların tolere edilmesi adına eğitim bilimine katkı sağlayacağı konusunu düşündürmektedir.

Kalabalık öğrenci topluluklarında bireysel özelliklerinin tespitinde karşımıza bazı problemler çıkmaktadır. Bunlardan bazıları zaman, personel, maliyet şeklinde olanaksal problemler şeklinde sıralanabileceği gibi birde özellikler belirlenirken kullanılan ölçme araçlarının verdiği keskin sonuçlar problem olarak görülebilmektedir. Hem zaman, personel, maliyet gibi problemlerin en aza indirgenebilmesi ve hem de ölçme sonuçlarının yorumlanması için günümüz yapay zeka teknolojilerinden

faydalanılabilinir.

Sonuçta bu tür teknolojiler insan zekâsı ve davranışları örnek alınarak geliştirilen teknolojiler olduğu için eğitimcinin tek başına uzun bir sürede ve yüksek hata payıyla yapabileceği işi birden fazla alan uzmanının görüş ve deneyimlerini işe koşarak, çok kısa sürede ve düşük hata payıyla yapabilecektir. En önemli faydalarından biri ise; karar verme sürecinde eğitimcinin veya ölçümü yapan kişinin kişisel hatalarının ve yorum farklılıklarının ortadan kalkacak olmasıdır.

Öğrencinin bireysel farklılıkları göz önüne alınmak istendiğinde karşımıza çıkan önemli kriterlerden biri olan öğrenme stilinin belirlenmesi için yapay zeka teknolojilerinden bulanık mantık kullanılmış ortaya zengin bir öğrenme stili çeşitliliği çıkmış ancak bilgisayar destekli öğretim sürecinde öğrenme ortamlarının düzenlenmesinde bulanık mantık kullanılamadığı için araştırma sonunda bulanık mantık ile öğrenme stilleri belirlenen grubun diğer gruplara göre anlamlı düzeyde bir üstünlüğü gözlemlenememiştir.

Bu araştırma sonucunda bulanık mantık kullanımının zaman, personel, alan uzmanı ve maliyet açısından faydaları açıkça gözlenmiş ancak başarıya doğrudan ve istatistiksel açıdan anlamlı bir faydasının olduğu gözlemlenememiştir. Ancak bu konudaki çalışmalar kararlılıkla sürdürülerek yapay zeka’nın öğrencileri tanıyıp akıllı bilgisayar destekli ortamların geliştirilmesi göz ardı edilemeyecek bir ihtiyaçtır.

Benzer Belgeler