• Sonuç bulunamadı

Erken Neolitik çağın, basit ve tek renkli eşyalarıyla başlayan seramik sanatı, adım adım gelişmiş, Hititlerden, Mısır’a, Mezopotamya’dan, Anadolu’ya, Mayalardan, Babil Uygarlığına kadar, pek çok medeniyet tarafından benimsenmiş ve sanat değeri yüksek eserler ortaya konmuştu.

Teknik, renk ve motif bakımından, benzeri görülmeyen ‘lüster çiniler’in ortaya çıkışı, Erken Dönem İslam Sanatı içinde, Abbasiler döneminde olmuştu.

Mimari süslemede kullanılan çini sanatı, Selçuklular zamanında, süratle gelişim göstermişti. 8.yy.’ın ikinci yarısından sonra, çini süsleme, tüm iç mekanlara yayılmıştı. Bitkisel motifler çoğalarak, geometrik motiflerle girift bir şekilde kaynaşmış ve böylece, yeni bir kompozisyon türü geliştirilmişti.

Selçuklu saray çinileri, genellikle, yıldız haç şemasıyla örülmeleri ve figürlü desenleriyle, diğer örneklerinden, büyük farklılık göstermekteydi. Çoğunlukla, sır altı teknikle çalışılmıştı. Bunun yanında, lüster tekniği ile birlikte minai çiniler de görülmekteydi. Figürlü yıldız çinilerde, sultanın ve saray ileri gelenlerinin, avcı ve hizmetkarların, tasvirleri görülürdü. Çeşitli sembolik efsanevi hayvanlar, av hayvanları, stilize tasvirleri ile büyük bir yaratıcı güç ortaya koyan örnekler vermişlerdi. Yıldız çinilerini kuşatan haçlar, bitkisel desenleri ve çoğunlukla firuze veya mor renkler ile tezat oluştururlardı.

Selçuklu dönemi etkilerinin devam ettiği ve Osmanlı dönemini hazırlayan yeniliklerin, yavaş yavaş belirdiği, geçiş süreci olan, Beylikler ve Erken Osmanlı Döneminde, çini teknikleri aynı olmakla birlikte, üslup, motif ve kompozisyonlarda değişim görülmeye başlanmıştı. Beylikler döneminde, sırlı tuğla, çini mozaik, tek renk sırlı düz ve yaldızlı çinilerden oluşan süsleme programı, benzer teknik ve kompozisyon özellikleri ile devam etmişti. Erken Osmanlı Döneminde ise, bu tekniklerin yanı sıra, ‘renkli sır’ ve bir sır altı tekniği olan, ‘mavi beyaz grubu’ çiniler, çini sanatına, yeni bir soluk olarak girmişti. Renk ve desen açısından, Uzakdoğu Çin porselenlerinden, etkilerin görüldüğü bu çinilerde, palmet ve Rumilerin yanı sıra, şakayık, krizantem ve sarmaşıklar da kullanılmıştı.

162

Beylikler ve Erken Osmanlı Döneminde, tek renk sırlı düz ve yaldızlı çiniler, en yaygın görülen çini tekniği idi. Bu döneme, damgasını vuran, asıl yenilik, ‘Milet İşi’ seramiklerdi. Milet işi seramikler, kendine özgü hamur, sır ve desen anlayışına sahip olmakla beraber, kendi içinde, bu karakteristik unsurların, farklı kullanımlarıyla çeşitlilik ve buna bağlı olarak, renk, motif ve kompozisyonlarda zenginlik oluşturmayı başarmışlardı.

Beylikler ve Erken Osmanlı dönemi, Selçuklu devri mozaik çini tekniği ile Osmanlıların renkli sır tekniğinin birleştiği, bir geçiş devri olmuştu.

15. ve 18. Yy. Osmanlı mimarisinde çini, önemli bir dekoratif unsur olarak dikkat çekmekteydi. 14.yy. ortalarından, 15.yy. ortalarına kadar, kırmızı hamur devri vardı. 15.yy.’ın ikinci yarısında, mavi beyaz diye adlandırılan, yeni bir grup çini ortaya çıkmıştı. Şeffaf sır altına, beyaz zemin üzerinde, mavi tonları ile turkuaz ve lacivert ile işlenmişti.

Mavi beyaz seramikler, kendi içinde; Baba Nakkaş üslubu, Haliç Üslubu, Ustaların Üslubu, Çin porselenlerinin etkisi altında olanlar ve Geç Devir Mavi Beyaz Seramikler olarak adlandırılmışlardı.

İznik üretimi, Şam tipi seramikler, beyaz, pürüzsüz hamurları ve kaliteli şeffaf sırları ile, 16.yy.’ın ilk yarısının teknik özelliklerini yansıtmaktaydı. Yarı stilize motiflerden gül, sümbül, lale, nar, karanfil, bahar dalları, kaya dalga bezemeler ve zeminlerde, balık pulu dokular görülmekteydi. Desenlerde, disiplinli çizim anlayışından çok, doğa coşkusuyla dolu, özgür bir anlayış dikkat çekmekteydi.

Şam tipi örneklerden sonra, ‘Kırmızılı Sır Altı Tekniği, olarak adlandırılan, yeni bir seramik grubu ortaya çıkmıştı. Bu teknikte, hatayi, rumi ve saz üslupları ile birlikte, natüralist üslupta desenlerle karşılaşılmaktaydı. Kompozisyonlarda daha çok, lale, karanfil, sümbül ve gül motifleri kullanılırdı. Renk olarak, kırmızı kabarık olarak boyanırken, yeşil ve turkuaz renkler, tonlama yapılmadan, tek renk olarak, kobalt mavisi ise açık ve koyu tonlar olarak kullanılırdı.

17.yüzyılın ortaları, çini ve seramik üretiminin, verimliliğini yitirdiği ve yüzyılın sonuna doğru, düşüşe geçtiği dönem olmuştu. En önemli neden olarak, İznik atölyelerinin karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntılar gösterilmekteydi.

163

17.yüzyılda, Kütahya çiniciliği, git gide ön plana çıkmaktaydı. İznik çini ve seramik imalatının son bulmasıyla, yeni bir hız kazanan Kütahya’da, kalite bakımından fark gösteren, iki ana grup görülmekteydi. Birinci gruptakiler, ince ve zarif olup, desen ve renklerindeki başarı ile dikkat çekmekteydi. Kaba işçiliği olan diğer grup ise, 18.yüzyılın ikinci yarısında görülmekteydi. Patlıcan moru ve koyu renkler hakim olup, desenler kabalaşmıştı.

18.yüzyıl ortasından, 20.yüzyıl başlarına kadar, Çanakkale şehri, önemli bir seramik merkezi olmuştu. Çok orijinal örnekler olmalarına rağmen, gerektiği kadar ilgi görmemişlerdi. Yelken motifli tabaklar, Çanakkale seramiklerinin, en dikkat çeken örnekleriydi.

Cumhuriyetin kurulmasıyla, Türk Seramik Sanatı, önemli gelişmeler kaydetmişti. Seramik endüstrisinin ve seramik eğitiminin, aynı paralelde gelişmesi ve yaygınlaşması, sanat seramiğinin gelişmesine, önemli katkılar sağlamıştı. Anadolu’da köklü geçmişi olan seramik sanatı, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri ile süregelen, tarihsel akışı ile dünya seramik tarihi içinde, ayrıcalıklı bir yer edinmişti.

Cumhuriyet sonrası, gelişmeye devam eden seramik sanatı, son dönemde, ülke genelinde, kendini kanıtlamış sanatçılarla, ivme kazanmıştı

Çini ve seramik sanatı, günümüzde, binaların yüzey süslemelerinde, ressamların tablolarında, heykellerde, takılarda, ev aksesuarı olarak, farklı yüzey elde etmek amacıyla kullanılmaktadır. Tekstillerle yapılan defilelerde, hem şov amaçlı, hem de giysi yüzeylerinde, farklı bir teknik olarak kullanımı tercih edilmiştir. Takılarda, yarı kıymetli ve kıymetli taşlarla (gümüş, altın vb. madenlerle birlikte) sanatçıların ulaşabilecekleri, her türlü özgün tasarımlarda, çini ve seramik sanatı, giderek artan bir yoğunlukla, kullanılmaya başlanmıştır.

164

14. KAYNAKLAR

Turani, A. (2013). Dünya Sanat Tarihi (17. Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi

Farthing, S. (Ed.). (2012). Sanatın Tüm Öyküsü. G. Aldoğan, F.C.Çulcu (Çev). İstanbul: Hayalperest Yayınevi

Arık, R. Ve O. (2007). Anadolu Toprağının Hazinesi: Çini . İstanbul: Kale Grubu Kültür Yayınları

Öney, G. Ve Z. Çobanlı (Ed.) . (2007). Anadoluda Türk Devri Çini ve Seramik

Sanatı. İstanbul: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları

Aslanapa, O. (1999) . Türk Sanatı. İstanbul: Remzi Kitabevi

Yetkin, Ş. (1986). Anadoluda Türk Çini Sanatının Gelişmesi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları

Öney, G. (1976). Türk Çini Sanatı. İstanbul: Binbirdirek Yayınları

165