• Sonuç bulunamadı

Kalp, insanın manevi yaşamının,maddi oluşumlarının, inanç, sevgi, korku, itaat, teslimiyet, dua, inkar, şüphe, kıskançlık gibi yönelişlerinin merkezi konumundadır. Kalbin en önemli özelliği tanımından da anlaşılacağı gibi değişken olması, her türlü etkiye açık olmasıdır.

Eğer kalp olumlu niteliklere sahipse davranışlarda istenilen niteliklerde olur, ahlaki değeri yüksek değer taşır. Olumsuz niteliklere sahipse (mühürlenmiş, kararmış, temiz olmayan) söz konusu fonksiyonlar gereği gibi yerine getirilememiş olur. Teorik kısımda da anlattığımız gibi kalp; Allah ile insan arasındaki iletişimin merkezi, akıl, kalp ve duygunun merkezi, görünen ve görünmeyen amellerin merkezi konumundadır.

Öyleyse inançlarımız, tutumlarımız, davranışlarımız kalp hayatımızla doğru orantılıdır. Dinin, insanlardan istediği kutsal bir varlığa inanmaları ve bu inançlarını fiil ve davranışlarıyla ortaya koymalarıdır. Din, insanın duygu, düşünce ve davranışlarını bu şekilde yönlendirdiğine göre kalbi yaşamı dinin dışında tutmamız mümkün değildir. Aynı zamanda din, insana yapması ve yapmaması gereken bir takım emirler veren insanüstü, yüce bir varlığa inanmak olduğuna göre aynı zamanda itaat içeren sosyal ve manevi bir sistemdir. Böylece kendine bağlananları yerine getirmesi gereken bir takım davranışlardan (ibadetler, ahlaki davranışlar) sorumlu tutar. İtaat, önce anne-babaya bağlanmakla ailede başlar, toplumsal değerlere uyma ile genişler. Bu uyma karşılaştığı doğru ve yanlışlara göre hareket etmek demektir. İtaatin en yüksek ve yüce noktası ise Allah’a itaatle zirveye ulaşır.

Toplumumuzdaki genel yargı itaatin ahlak, itaatsizliğinde ahlaksızlık olduğudur. Çocukta mevcut ahlaki kurallara itaatin ahlaklı olmak olduğunu yaşamı içerisinde anlar ve görür. İşte kişinin dini ve ahlaki hayata uyumu da bu anlayış içerisinde başlar. İçinde yetiştiği ailede ve çevrede hazır olarak bulduğu inanç esaslarını öğrenir ve onlara inanır. Önce taklitle sonra tecrübeleriyle kendine mal etmeye çalışır. Onun için ailede gördüğü dini yaşam, dini atmosfer ileride oluşturacağı hayat felsefesinde önemli yer tutacaktır.

Bu araştırmada elde edilen bulgularla itaatin kalp temizliği ile olan ilişkisi kurulmaya çalışılmış, buradan da bir takım sonuçlara ulaşılması hedeflenmiştir. İtaatle ilgili bulgular genel olarak değerlendirildiğinde kişilerin içinde yaşadıkları kurallara uyma noktasında duyarlı oldukları görülmüş, ancak uygun gördükleri durumlarda kuralların dışına çıkabilecekleri tespit edilmiştir.

Daha önceden de belirttiğimiz gibi kişilerin itaatkar tutumları, içinde yetiştikleri aile ortamı ile yakından alakalıdır. Kişiliğin temeli çocukluk döneminde atıldığı için anne-babanın tutumları ile çocuğun kişilik gelişimi ve toplumdaki uyumu birlikte gelişir. Bu yüzden anne-baba ile çocuk arasındaki iletişim hoşgörüye dayanmalı, aile ortamı çocuğa kendi benliğini tanıma özgürlüğü vermelidir. Bizim çalışmamızda ankete katılan öğrencilerinde bu düşüncede olduğu, sıkı disiplin altında büyütülmenin kişiyi güçlü bir kişilik sahibi yapmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Dini düşünce ile ilgili bulgulara bakıldığında en yüksek değerin Allah’a inanca ve Kur’an’ın doğruluğuna inanmaya verildiği görülmüştür. Ankete katılan kişilerin büyük çoğunluğunun Allah’a inandığı az da olsa inanmayanlarında bulunduğu görülmüştür. İbadet boyutu içerisinde incelenen dua ile ilgili tutumlar öğrenciler arasında çeşitli düzeylerde yaygınlık göstermektedir. Öğrenciler arasında ibadetleri istekle yerine getirme ve ibadet etme isteği düşüncesinin yaygın olduğu görülmüştür. Dini inançla ilgili bulgulara bakıldığında ise öğrencileri sahip oldukları inançları sonuna kadar savunabilir durumda oldukları, ahlaki yaşam konusunda inançlara büyük önem verdikleri tespit edilmiştir.

İtaat etme, insanlar arasında benzer davranışlara neden olduğundan sosyal düzeni sağlar. Şahsiyetin gelişmesi, çocuğun dünyaya adım atmasıyla başlar ve ilk etkileri aile ve yakın çevresinde alır. Çocuğun bağımsız bir şahıs olabilmesi için anne-baba ve çocukların sağlıklı iletişim içinde olması, büyüğün küçüğe, küçüğün büyüğe saygı duyması gerekmektedir. Sağlıklı bir toplum yapısı meydana getirmeyi amaçlayan İslam dinide aileye ve aile fertleri arasındaki ilişkiye önem vermiş, bunun için belirli kurallar getirmiştir.

Dini ve ahlaki baskıya dayanan, körü körüne oluşturulmuş itaatin, dini ve ahlaki hiçbir değeri yoktur. Ancak, ahlaklı olma itaat etmeye dayanır. Öyleyse birey, iyi bir eğitimle neye, nasıl, niçin itaat etmesi gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. Kişinin duygu, düşünce ve davranışları arasında bir tutarsızlık varsa nedenleri araştırılmalı, gençlerin kalplerine düşünce-davranış bütünlüğü anlayışının en doğru nasıl yerleştirilmesi gerektiği konusu üzerinde durulmalı, inançlı ve şuurlu fertlerin yetişmesi sağlanmalıdır. Ancak zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişilik ve karaktere sahip olmanın doğru olduğu anlatılmalı, inanç ve davranış bütünlüğünün önemi üzerinde durulmalıdır.

İbadetlerin kişilerin Allah’a karşı saygı, sevgi, şükran duygularının ifadesi olması yanında kişinin sağlığına, toplum fertlerinin birbirine saygı ve sevgi ile bağlanmalarına, yardımlaşmalarına, dayanışmalarına, fert ve toplum ilişkilerinin iyi ve düzenli bir şekilde yürümesine yarayan, insanı erdem ve huzura sevkeden davranışlar kazandırdığı anlatılmalıdır. Her türlü ibadet ve iç ve dış temizlik gibi, kalbi arıtıp ruhu yücelten güzel ahlakın insan için ve vazgeçilmez bir unsur olduğu gerçeği benimsetilmelidir. Her ne kadar namaz-oruç ibadetlerin etkisi daha çok dinin davranışa yansıyan yönlerinin öne çıktığı izlenimini verse de ibadet etmenin insanın tabiatına uygun ve gerekli olduğu düşüncesi, sağladığı manevi ve sosyal yararları anlatılmaya çalışılmalıdır.

Taklit ve alışkanlık halinde kişinin yaşamında yer alan dini pratikler zamanla irade düzeyine yükselecek ve iradeyi harekete geçirecektir. Çocuğun ilgilerinin sağlıklı ve dengeli bir biçimde beslenmesi gereklidir. Sağlam bir ibadet eğitimi, ileride şüphe döneminin daha kolay atlatılmasına yardımcı olur. İbadet hayatının zengin bir muhteva ile derinlik kazanmış bir şekilde varlığını sürdürmesi beklenir. Kişinin şahsiyetini kazanması için kendisine gerekli olan şey dini inanca dayalı hür iradedir. Böylece kimsenin otorite ve baskısı olmadan hak ve sorumluluklarını doğru bir şekilde yerine getirebilecektir.

KAYNAKLAR