• Sonuç bulunamadı

1.3. ERGENLİK

1.3.1. Ergenlikte Gelişim Dönemleri

1.3.1.3. Son Ergenlik

Son ergenlik döneminde ebeveynlerin ergene yaklaşımında da farklılıklar meydana gelir. Ebeveynler ergenlerin olgun davranışları karşılık onlara daha az müdahalede bulunurlar. Ergenler son ergenlik döneminde yaşananlar karşısında daha gerçekçi tepkide bulunurlar. Bu dönemde artık gerçekleşme ihtimali az olan işlerin

32

peşinde koşmazlar. Gereksiz istekleri yoktur. Sosyal meseleler dikkatlerini çeker. Sosyal problemlerin ve az gelişmişliğin sebepleri, ülkenin ve dünyanın siyasi ve ekonomik yapısının nasıl düzeleceği gibi meselelerle ilgilenmeye başlarlar. Çocukluk döneminde öğrenmiş oldukları ahlaki ve dini doğruları yeniden gözden geçirerek sorgulayabilirler. Edinmiş oldukları öğretileri akıl ve mantık süzgecinden geçirerek kendilerine ait bir temele oturtmaya çalışırlar (Kulaksızoğlu, 2001: 130).

Ahlak, her şeyden önce bir öğrenme hadisesidir. İnsanda birtakım psikolojik mekanizmaların faaliyeti sonunda kazanılan davranış şemalarıdır. İnsanın ahlaklı bir davranışta bulunması onun bazı şeylere belli birer anlam vermesi ve kendi davranışlarını bu anlayışa göre ayarlaması demektir. İnsan başkalarını değerlendirirken, kendi kişiliği hakkında da bir fikir sahibi olmak zorundadır. Kendi şahsımız hakkındaki bilgi ve tutumlarımız "benlik" veya "ben" dediğimiz kavramı meydana getirir.

Benlik kavramı başka insanlarla münasebet sayesinde doğar. Şu halde benliğin kazanılması sosyal bir hadisedir, toplum içinde olur. Benliğin büyük ölçüde sosyal bir kaynağı olduğu, yani etrafımızdaki başka insanlarla olan münasebetlerimiz sonucunda doğduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Benlik ile toplum arasında bir uyum bulunduğu ve insanların toplumdan aldıkları etkilere göre benlik kazandıkları görüşüne karşı çıkanlar olmuştur ki bunların başında S. Freud'u gelmektedir (Güngör, 1998: 24-25).

Freud, doğduğumuzda tek bir kişilik yapısının, alt benliğin (id) var olduğunu söylemiştir. Alt benlik, bizim bencil kısmımızdır ve yalnızca kişisel isteklerimizi tatmin etmeye çalışır. Alt benlik, haz ilkesine göre hareket eder; diğer bir deyişle herhangi bir fiziksel ve toplumsal sınırlamayı dikkate almaksızın, yalnızca kişisel tatmin sağlayacak şeylerle ilgilenir (Burger, 2006: 78).

Benlik(ego), alt benlik ile dış dünya arasında düzenleyici rol oynar (Yörükoğlu, 2007: 82). Ego bebeklikten yetişkinliğe doğru gelişir ve kişiliğin dış dünya ile ilişkilerini düzenler (Gençtan, 2007: 27). Ego dinamik erteleme süreçleri ve yeni örüntüler vasıtasıyla gerçek dünyada kişinin hayatta kalmasını temin etmek için İd’in ihtiyaçlarını yeterli seviyede tatmin eder (Ayten, 2013: 64). Kişiliğin üçüncü ve en son gelişen sistemi Süperego’dur. Bu sistem çocuğa ana-babası tarafından aktarılan ve ödül ceza

33

uygulamaları ile pekiştirilen geleneksel değerlerin temsilcisidir; kişiliğin ahlaki yönüdür. Gerçekten olması gerekeni temsil eder, hazdan çok kusursuzluğa ulaşmak ister. Süperego’yu ilgilendiren husus bir şeyin doğru ya da yanlış olduğuna karar verip, toplum tarafından onaylanmış yargılarına göre davranmaktır.

Süperego’nun başlıca işlevleri;

1. İd’den gelen içgüdüsel türleri bastırmak ve ketlemek ki bunlar, özellikle toplumun hoş karşılamadığı nitelikteki cinsel ve saldırgan dürtülerdir;

2. Ego’yu gerçekçi amaçlar yerine ahlaki amaçlara ikna etmek; 3. Kusursuz olmaya çalışmaktır (Gençtan, 2007: 55).

Süperego bu süreçte kişilikte ya ideal hedeflere (ego- ideal) ya da sosyal standartlara (vicdana) öncelik tanıyarak bir ahlak gözcüsü gibi davranır. Bütün bu sistemler bilinçsiz bir halde işler (Ayten, 2013: 6).

Psikanaliz vicdanı üst benlik “Süperego” olarak adlandırır ve bu “Süperego” baba imajının içe yansıtmasından türetilmiştir. Ama “Ego” ne kadar “İd” den türetilemez ise “Süperego” da o oranda “Ego” dan türetilemez. Burada çift yönlü bir çıkmaz ile karşı karşıyayız. Bir yanda Ego’nun varoluşsallığı diğer tarafta Süperego’nun aşkınlığı. Birinci durum için insanın (varoluşsal) sorumluğunun hiçbir zaman içgüdülerle açıklanamayacağını “Ego dürtüleri” kavramının kendi içerisinde çeliştiğini söylemiştik. İçgüdüler hiçbir zaman kendilerini baskılayamaz sansürleyemez veya yüceltemez. Biyolojik açıdan bakıldığında içgüdüselliği bastırmak için dürtüsel enerji kullanılsa bile kullanılan yeniden içgüdüsellikten türetilemez (Frankl, 2014: 50-53).

Ahlak kavramı din kavramından farklı olarak tüm kültürler için neredeyse tümüyle ortak birtakım değerleri ifade eder (Karabekiroğlu, 2015: 96). Ahlak ilkeleri adalet ve eşitlik ile çelişmeyen, âdil olan insanların üzerinde ortak olarak birleşebilecekleri genel soyut ilkelerdir. Ahlak kuralları adalet ve eşitliğe dayalı olan kurallardır. İnsanlar arasında ahlaki değerlendirmeler ve ahlaki seviye bakımından farklar olmakla beraber bütün

34

insanların birleşebilecekleri adalet ilkelerine dayalı ortak değerler de vardır (Kulaksızoğlu, 2011: 98).

Ahlaklılık olarak görülen kavramlar (örn. giyinme) hem her toplumda özdeş olsa da bu kavramların yaşanış biçimi ve ölçüsü toplumdan topluma çok belirgin farklar içerebilir. İnsanlık tarihi boyunca gelişen ve yazılı olmayan kurallar halinde uygulanan ahlak kuralları toplum içindeki dayanışmayı sağlamaya yöneliktir. Ahlak kurallarının yasalardan farkı, uygulanmaması durumunda net bir cezası olmamasıdır. Ergenlikte gelişimi hızlanan bilişsel işlevler ile paralel olarak ergen ahlak kurallarının da anlamını ve işlevini kavramaya başlar. Ergen bir taraftan ahlak kurallarını anlar ve içselleştirirken, bir yandan da bu kurallardaki ölçülerin göreceliliğini de fark eder (Karabekiroğlu, 2015: 96- 97).

Son ergenlik dönemindeki siyasal ve dinsel düşünce alanlarındaki değişimler de bireyin gelişen ahlaki akıl yürütme duygusunu da yansıtmaktadır. Ahlaki akıl yürütme de olduğu gibi özellikle son ergenlikte siyasal ve dinsel düşünce de daha soyut daha ilkeli ve daha bağımsız olur. Aslında ileri ergenlik basitçe ana-babalarının değerlerini değil, kendi değerlerini yansıtacak inanç sistemleri bulmayı aradıkları için bireylerin çocukluklarında karşılaştıkları siyasal dinsel öğretilerin çoğunu sorguladıkları bir dönemdir (Steinberg, 2007: 362).

Son ergenlik döneminde ergen, cinsel davranışına ilişkin tercihini yaparak tercihini yaşamının geri kalan kısmına nasıl yerleştireceğini fark eder. Bu dönemde ergen, kendi dışındaki insanların yaşama dair görüşleri, kişilerarası ilişkilerindeki sorunları ele alış biçimleri ile farkındalığını arttırır. Ergen kendisi için önemli olan yaşamdaki yolunu çizdiği, kendi sınırlarını diğer insanlarla karşılaştırarak deneme yanılma yolu ile genişletme olanağı bularak ergenliği sonlandırmış olur (Özbay ve Öztürk, 1997: 21)

Benzer Belgeler