• Sonuç bulunamadı

1. HÜZELÎ’NİN YAŞADIĞI DÖNEM

1.1. Siyasi Sosyal İlmî Kültürel ve İktisadi Durum

Çalışmanın bu bölümünde hicrî beşinci asırda İslam dünyasının genel bir özetini sunarak siyasi, sosyal, ilmi, kültürel ve iktisadi durumlarından bahsedilecektir. Ebü'l-Kâsım Yûsuf b. Ali b. Cübâre el-Hüzelî (ö. 465/1073) hicrî 403 yılında Mağrib’de doğmuş, yaptığı seyahatlerle o günki birçok İslam coğrafyasını dolaşmış ve hicrî 465 yılında Nîşâbûr′da vefat etmiştir.74 Gittiği her İslam beldesinde ilim meclislerinde bulunmuş, oralarda kalmış ve ilim tedris etmiştir. Öyle ki Mağrib′in en batısından Meşrik’in en doğusuna kadar ilim uğruna seyahat etmiştir.75 Hal böyle olunca Hüzelî′yi daha iyi anlayabilmemiz için o günki ortamı her yönü ile incelemek yerinde olacaktır.

Bu asırda İslam coğrafyalarında merkezi bir yönetim bulunmamaktadır. Bağdat ve çevresinde Abbâsîler, Mağrib bölgesinde Fâtimîler ve Zîrîler, Endülüs bölgesinde Endülüs Emevi Devleti hüküm sürmekteydi. Mısır’da Mağribliler, Hıristiyanlar, Yahudiler, Türkler ve Sudanlılardan oluşan homojen bir yapı vardı. Ve yine Selçuklular bu asırda ortaya çıkmaya başlamıştır. Ayrıca bu asırda Bağdat’ın yanı sıra Kurtuba, Kahire, Buhara vb. ilim merkezleri de oluşmaya başlamıştır.

74 İbnü’l-Cezerî, Gâyetü’n-nihâye fî tabakâti’l-kurrâ’, 397-398.

75 Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, Ma`rifetü’l-kurrâi’l-kibâr

Bu asırda siyasi bakımdan önemli olaylar cereyan etmiştir. Selçukluların başarıları, Bâtinî faaliyetler ve İslam ülkelerine yöneltilen Haçlı Seferleri bu yüzyılın İslam coğrafyaları açısından önemli olaylarındandır.76

Selçuklular bu dönemde Horasan’da bazı şehirleri hükmü altına almışlar, Gaznelileri yenmişler, Cürcân, Taberistan, Hemedân, İsfahan, Harezm, Kuhistan, Azerbaycan ve Hûzistan’ı idaresi altına almışlardır. 1071’de Bizans’ı yenerek Anadolu’nun kapılarını Türklere açmışlardır. İç mesele olarak da Bâtinîlerle mücadele etmişlerdir.77

Bâtinîlik ve Bâtinîlerle mücadele bu asrın diğer önemli meselesidir. Bu fırkanın kökleri hicrî ikinci asra kadar dayanmaktadır. İslam dünyasına siyasi ve itikadi olarak oldukça olumsuz etkileri olmuştur. Beşinci asırda Bâtinîlerden Hasan Sabbâh (ö. 518/1124) öne çıkmıştır ve hükümdarları etkileyip devlet işlerinde rol almaya başlamıştır. Fâtimîlerin de kullandığı etkili bir isim olan Hasan Sabbâh Alamut kalesine yerleşerek Abbâsilere ve Selçuklulara sıkıntılı dönemler yaşatmıştır. Amaçları bu iki devlete son verip İslam topraklarında hâkimiyet kurmaktır. Bu amaçla gizli teşkilat kurup fedaileri aracılığıyla istedikleri operasyonu yapmışlardır. Bir yandan devletler nezdinde savaşlar, mücadeleler yapılırken, diğer yandan sapkın fikirlerine karşı ilim dünyasından Gazzâli (ö. 555/1111) gibi filozoflar kalemleriyle Bâtinîlere karşı mücadele etmiştir.78

Hıristiyanlar da bu asırda Bâtinîler ve Nusayrîlerden yardım alarak İslam topraklarına Haçlı Seferleri düzenlemiştir. Bu seferler sonucunda kısa süreliğine Kudüs’ü ele geçirmişlerdir. Ayrıca Antakya’yı da zapt etmişlerdir.

76 İbrahim Agah Çubukçu, “Hicrî 5. / Miladi 11. Yüzyılda İslam’da Siyasi ve Dini Durum”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 13/1 (01 Nisan 1965), 39.

77 Faruk Sümer, “Selçuklular”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Erişim 28 Aralık 2020).

Mezhepler arası çatışma bu asırda da devam etmiştir. Bu çatışmalar savaşlara kadar ilerlemiştir. Şiîler ve ehl-i sünnet arasında ciddi mücadeleler olmuş ve ölüme giden olaylar yaşanmıştır. Aynı şekilde Eşʽarîler Hanbelîler arasında, Şâfiîler Hanbelîler ve Kerrâmîler arasında da mücadeleler olmuştur. Ayrıca Muʽtezile de bu dönemde yeniden canlanmaya başlamıştır.79

Bu asırda ilmî duruma gelecek olur isek; bütün siyasi olumsuzluklara rağmen hadis, tefsir, fıkıh ve kıraat alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Siyasi olumsuzluklar baş gösterse de devlet adamlarının ilmi ve âlimi devamlı desteklemesi sebebiyle ciddi duraksamalar olmamıştır.

Bu çağda Nizâmülmülk’ün (ö. 485/1092) kurduğu Nizâmiye medreseleri ilmi açıdan büyük bir boşluğu doldurmuştur. Bir şubesi de Nîşâbûr’da bulunan Nizâmiye Medreseleri sapkın fikirlerin neşet ettiği bu dönemde ehl-i sünnet inancını savunan sağlam kalelerden olmuştur.80 Hatta Hüzelî’nin hayatını anlatacağımız bölümde uzunca bahsedeceğimiz üzere Nizâmülmülk Hüzelî’yi Nîşâbûr Medresesine kıraat hocası olarak atamıştır.

İlim merkezleri olarak sadece medreseler değil, cami ve mescitlerden de bahsetmemiz gerekmektedir. Hz. Peygamber döneminden itibaren ilk dönem ilim merkezleri daha çok cami ve mescitler olmuş, medreseler daha sonra teşekkül etmiştir. Hatta modern döneme kadar cami ve mescitlerin ilim dünyasındaki önemli yeri daima gündemde olmuştur. Bu dönemde tabiatıyla sadece medreselerde değil cami ve mescitlerde de ilim halkalarının varlığından söz edebilmekteyiz.81

Bu dönemde Gazzâli’nin de büyük hizmetleri olmuştur. Nizâmülmülk onu Nizâmiye Medreselerinin başına getirmiş ve ümmeti uzlaştırma adına

79 Ebü’l-Hasan İzzeddin Ali b. Muhammed b. Abdülkerim İbnü’l-Esîr, el-Kâmil

fi’t-Tarîh, thk. Ömer Abdusselam Tedmîrî (Beyrut: Dâru’l Kütübi’l Arabî, 1997), 8/15-152.

80 Abdulkerim Özaydın, “Nizâmiye Medresesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm

Ansiklopedisi (Erişim 08 Mart 2021).

81 Ahmet Önkal vd., “Cami”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Erişim 08 Mart 2021).

büyük çabalar sarf etmiştir. Gazzâli bu dönemi önceki dönemlere nazaran ilmî açıdan durgun olmasından ve taifelerin yanlış yollara sapmasından şikayet etmiş, bunları da şu saiklere bağlamıştır;

a. Bâtinîler ve sapkın faaliyetleri,

b. Felsefecilerin (İlâhiyatçılar, tabiatçılar ve dehrîler) faaliyetleri,

c. Mutasavvıfların faaliyetleri (Gerçek tasavvufun yerini taklitçilerin ve modacıların (İbâhiler) almasını eleştirmiştir.)

d. İlim adamlarının muameleleri (Hint, Yunan ve İran kültürlerinin yayılmasıyla, tercüme faaliyetlerinin hızlanmasıyla ve diğer bazı nedenlerle değişen ilim/hikmet algısını eleştirmiştir.)82

Bu asırda Endülüs’e gelecek olursak; Endülüs’te Araplar, Berberîler, İspanyollar, Yahudiler ve Slavlar birlikte yaşamıştır. Zaman zaman bu yapı içerisinde farklı sıkıntılar meydana gelmiş olsa da kontrol altına alınmıştır.

Diğer din mensupları kültürel etkileşim ile birlikte Müslümanların ahlakını, örf ve adetlerini gördükçe benimsemişler, İslam’ı seçmişler ve devlet içerisinde önemli görevlere gelmişlerdir. Müreffeh bir ortam olan Endülüs’te Yahudilerin de ilmî, ticari ve sosyal hayata katkıları olmuştur. Slavlar da askeri faaliyetlerde istihdam edilmiştir.83

Bu dönemde Müslüman coğrafyalarda iktisadi durum genel olarak iyidir. Mısır’da kısa bir dönem kıtlık olmakla birlikte Fâtimîlerin idareye tekrar geçmesiyle bu durum düzelmiştir. Daha sonra Kâhire bölgenin ticaret merkezi haline gelmiştir.

82 Ebû Hamid Huccetülislam Muhammed b. Muhammed el-Gazzâli, el-Münkız

mine’d-dalâl, thk. Abdulhâlim Mahmud (Mısır: Dâru’l Kütübi’l Hadîs, ts.), 109-111.

83 Mehmet Özdemir - Engin Beksaç, “Endülüs”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm

Mağrib’in de Mehdiyye gibi liman kentleri sayesinde ticaret hacmi oldukça geniş olup bu dönemlerde bolluk içinde yaşamışlardır. Kayrevân Mehdiyye’ye yakın olmasının avantajını kullanmış, Endülüs ve diğer ülkelerle ticari bağlantısını canlı tutmuştur.

Endülüs ise coğrafyası itibariyle ticaret ağının ortasında yer alıyordu. Bu yüzden toplum refah içerisinde yaşamıştır. Avrupa şehirlerinde temel ihtiyaçlara ulaşımda zorluk hâkim iken, Endülüs bütün imkanlarıyla Avrupa’ya örnek olmuştur. Endülüs madencilik, mücevherat, renkli mermercilik, dericilik ve deri süslemede öne çıkmıştır.84

İ. Agah Çubukçu makalesinde bu asrı genel bir incelemeye tabi tutmuş ve şu maddelerle bu dönemi özetlemiştir;

a. Haçlılar ile Müslümanların mücadesi.

b. Türklerin İslam ülkelerinde hâkimiyet kurması ve İslam’ı koruması. c. Siyasete ve kültüre dinin hâkim olması.

d. Selçukluların kültürel ve ilmi faaliyetlere önem vermesi ve Nizamülmülk’ün üniversite karakteri taşıyan Nizâmiye Medreselerini kurdurması,

e. Ehli Sünnet ile Bâtinîler ve diğer mezheplerin çatışması. f. Bu çekişme sonucunda Ehli Sünnet’in genel kabul görmesi.85