• Sonuç bulunamadı

2.3. BAŞKANLIK HÜKÜMETİ SİSTEMİNDEKİ TEMEL ORGANLAR

2.4.2. Siyasi Parti Sistemi

Amerika Birleşik Devletlerinde siyasi partiler, rejimin düzgün işlemesinde önemli role sahiptirler. ABD’de partiler içinde parti disiplini yoktur; Kongrenin çalışmasını başkan çok etkileyemez. Kongrenin çoğunluğunun başkan ile aynı partiden olup olmamasının önemi yoktur. Dolayısıyla başkanın partisinin azınlıkta olduğu durumlarda bile sistemin kilitlenme ihtimali düşüktür (Özbudun, 1974: 58).

ABD’de iki parti sistemi vardır; yerel düzeyde örgütlenmiş Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti. Amerikan siyasal sisteminin iki partili bir oluşuma dayanmasının sebepleri arasında Amerikan halkının geleneklerine bağlılığı ve seçim sistemi yer alır. Amerika’da başkan adayların, aday gösterildikleri partinin üyesi olması gerekmez. Adaylar kolaylıkla parti değiştirebilir. Parti disiplinsizliği, sistemin diktatörlüğe dönüşmesini engeller. İngiltere’deki parti disiplini ABD’de olsaydı, başkanın Kongrede çoğunluğa sahip olması durumunda kuvvetler ayrılığı ortadan kalkar ve sistemin diktatörlük rejimine dönüşmesi tehlikesi ortaya çıkardı (Aldıkaçtı, 1960: 167).

Modern anlamda siyasi partiler, ilk kez Amerika’da kurulmuştur (Özbudun, 1974: 28). İlk dönemlerde çok fazla önemsenmemiş olan partiler, günümüzde ABD’nin üç temel organı ile başkanlık sisteminin yapı ve işleyişini doğrudan etkileyen bir kuruma dönüşmüşlerdir (Wilson ve Dilulio, 2004: 155).

Amerika Birleşik Devletleri kurucularına göre siyasi partiler ‘hırs ve kişisel çıkar’ nedeniyle oluşan gruplardı (Wilson ve Dilulio, 2004: 155). George Washington Kongrede yaptığı bir konuşmasında ‘partilerin kötü etkileri’ üzerinde durmuştur. Thomas Jefferson ise ‘Eğer cennete gitmenin koşulu oraya bir siyasal parti ile gitmem olsaydı, hiç gitmezdim.’

48

diyerek partilere olan tepkisini belirtmiştir. Jefferson her ne kadar siyasi partilere tepkisini dile getirmiş olsa da sonradan Amerikan parti sisteminin babası olarak kabul edilmiştir (Gitelson, Dudley ve Dubnik, 2004: 160).

Amerika’nın kurucu atalarının partilere karşı olumsuz fikirlerine rağmen, siyasetçiler kendileri ile benzer görüşleri savunanların bir araya gelerek grup oluşturmasının zorunlu olduğunu kabul ettiler (Berman ve Murphy, 2003: 63). İngilizlerin söyleminin aksine, ABD’de siyasi partiler ülkenin içinde bulunduğu şartlardan doğmuştur (Bryce: 1962).

Amerika’da siyasi partilerin oluşumuna sebep olan fikir aykırılıkları ilk kez 1787 Anayasa Kongresi’nde ortaya çıkmıştır (Bryce: 1962). Kongredeki görüşmelerde birbirine zıt iki görüş ortaya çıkmıştır. Merkeziyetçi görüş, güçlü ve geniş yetkilerle donatılmış federal devleti; Adem-i Merkeziyetçi görüş ise, çalışma alanı ve yetkileri sınırlı, federe devletlerin geniş ölçüde bağımsızlıklarını muhafaza ettiği bir federal devlet kurulmasını savunuyordu. Devrin koşullarının etkisiyle, Federalistler olarak adlandırılan Merkeziyetçiler üstün gelerek kendi istekleri doğrultusunda bir anayasa yapılmasını sağladılar (Yanık, 2013: 83).

Anayasa yapılırken oluşan bu fikir ayrılığı, Başkan Washington kabinesinde tekrar ortaya çıktı (Bryce: 1962). Washington yönetimi Kongreden istenilen kanunları geçirebilmek için değişik gruplar arasında koalisyon oluşturmaya çalışıyordu. Bu görev Amerika’nın kurucularından bakan Hamilton’a verildi. Hamilton bu amaçla Amerika’nın ilk siyasi partisi olan Federalist Parti’yi kurmuştur(Burns,2004:169). Federalist parti, güçlü bir ulusal devlet ve federal yapıyı savunuyorlardı ve genellikle tüccarlar, toprak sahipleri, kuzeyli zenginler tarafından desteklenmekteydi. Federalist parti, İngiltere’deki Muhafazakar Parti’den esinlenerek önce ‘Whig’ adını aldı, sonradan da bugünün ‘Cumhuriyetçi Partisi’ne dönüştü (Berman ve Murphy, 2003:63). Abraham Lincoln, Theodor Roosevelt, Truman, Eisenhower, Nixson gibi tanınmış başkanlar bu parti mensuplarıdır (Burns,2004: 169).

George Washington’un devlet bakanlarından Thomas Jefferson ve taraftarları Federalist Parti’nin görüşlerini benimsemediler ve kendi fikirlerini savunmaya başladılar (Bryce: 1962). Hamilton’un özellikle ekonomi ile maliye ve dış politika alanındaki bazı kararlarını eleştiren bu kimseler; federal devletin, federe devletlere müdahalesinin sınırlı

49

olması gerektiğini savunuyorlardı. 1793 yılında günümüzde ‘Demokrat Parti‘ olarak anılan ve daha çok küçük çiftçiler, işçiler ve fakir vatandaşlardan destek bulan ‘Cumhuriyetçiler’ adlı siyasi partiyi kurdular (Burns,2004: 169). Wilson, Franklin, D. Roosevelt, Kenndy, Bill Clinton gibi büyük başkanlar bu partiden başkanlığa seçilmişlerdir (Kubalı, 1971: 462). Halen 2008 ve 2012 Amerikan başkanlık seçimlerinin galibi Demokrat Parti’den Barack Obama başkanlık görevini sürdürmektedir (Yanık, 2013: 86). Cumhuriyetçi Parti daima Demokrat Partiye göre, milli hükümet taraftarı olmuştur. Demokrat Parti ise, federe devletlerin daha güçlü olması gerektiğini savunmuştur (Bryce: 1962). Bununla beraber, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti arasında mutlak anlamda kesin bir ayrım yoktur. Bu sebeple Amerika’daki iki parti ayrımı daha ziyade bir görünüştür (Kubalı, 1971: 463). Partilerin arasındaki fark ideolojik olmaktan öte, program farkıdır. Partiler arasında sosyal sınıf farkları da yoktur. Amerikan halkı arasında bulunan büyük gelir farklılıklarına rağmen sınıf farkına sahip değillerdir (Kubalı, 1971: 463). Ayrıca Amerika’da dini çatışma yoktur ve din herkes tarafından saygı görür (Tocquevlle, 1962: 41). Partiler oldukça fazla kişiye ulaşmak istedikleri için politikalarını kesin hatlarıyla belli etmemektedirler (Kubalı, 1971: 463). En çok tartışılan konuların başında kürtaj, homoseksüeller, eğitim sistemi ve okullar, bireysel silahlanma, ulusal savunma ve dış politika, seçim kampanyalarının finansmanı, vergiler ve bütçe gelmektedir (Akçalı, 2007: 81).

1930 yılındaki ekonomik buhran sonrası, iki parti arasında az da olsa ekonomi ve iş hayatına müdahale konularında fikir farklılıkları ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar sebebiyle, Roosevelt’e göre, Demokrat Parti ortanın biraz solunda, Eisenhower’a göre ise Cumhuriyetçi parti ortanın biraz sağındadır (Kubalı, 1971: 464).

Günümüzde Demokrat Parti’yi genellikle güneyliler, Katolikler, çiftçiler, toprak sahipleri işçiler, sendikalar desteklemektedir. Cumhuriyetçi Partiyi ise, kuzeyliler, Protestanlar, iş adamları ve varlıklı kimseler desteklemektedir (Kubalı, 1971: 464).

50