• Sonuç bulunamadı

Siyasetçilerin Üniversite Özerkliği Konusundaki Görüşleri

5.2. Üniversite Özerkliğinin Sınırlandırılması ve Kamuoyundaki Tartışmalar

5.2.1. Siyasetçilerin Üniversite Özerkliği Konusundaki Görüşleri

1960’lı yıllar boyunca üniversitelerde farklı siyasi görüşlerden öğrenciler arasındaki çatışmaların artması ve idarenin özerk üniversiteye müdahalede sıkıntılar yaşaması özerk üniversite yapısının tartışmaya açılmasına sebep olmuştu. 12 Mart Muhtırası’ndan sonra kurulan hükümetin Başbakanı olan Nihat Erim’in “1961

Anayasası Türkiye için lükstür” ifadesi,448 Anayasa’yı bekleyen değişikliklerin habercisi oldu, yapılan bu değişikliklerden üniversiteler de nasibini aldı. Anayasanın kırk maddesinde değişiklik yapılacaktı. Değişiklik taslağında üniversitelerin idari özerkliği kaldırılmakta, kuruluş ve işleyişlerinin, yönetim ve denetimlerinin, organları ve bunların seçimleriyle görev ve yetkilerinin kanunla düzenleneceği bildirilmekteydi.449 Böylece özerkliğin kaldırılması için yasal adım atıldı.

Başbakan Nihat Erim, Cumhuriyet Gazetesinden Kemal Aydar’a yaptığı açıklamalarda, “Anayasa Mahkemesinin, Danıştayın, Yargıtayın bağımsızlığına, TRT

ve Üniversite özerkliğine çok inanmış bir insanım. Ancak üniversite özerkliği bilim konusundadır” dedi.450 Böylece Nihat Erim’de idari özerkliğe gerek olmadığını, bilimsel özerkliğin yeterli olduğunu belirtmiş oldu. Ayrıca Başbakan “Öğretim

üyelerinin Anadolu üniversitelerine gitmesinin Anayasa değişikliği ile sağlanacağını” söyledi. “Hiç kimsenin aklından ne de benim aklımdan üniversitelerin bilimsel sahada özerklik davranışlarını kısıtlamak gibi bir fikir geçmemektedir” dedi.451 Başbakan bu açıklamalarıyla öğretim üyelerinin üniversiteler arasında rotasyona tabi tutulacaklarını ve bunun anayasa değişikliği ile olacağını vurguladı. Yine bilimsel özerklikle ilgili bir sorunları olmadığını söyledi

Başbakan Nihat Erim Anayasanın 120.maddesinin “Dondurulmuş katı

448 Milliyet, 02.05.1971, s.9. 449 Cumhuriyet, 06.06.1971,s.7. 450 Cumhuriyet, 10.04.1971, s.1. 451 Milliyet, 13.06.1971, s.2.

126

hükmünün kaldırılarak yerine bilimsel özerkliği zedelemeyecek şekilde kanunla üniversitelerin nasıl yönetileceğinin tespit edileceğini”452 söyledi. İdari özerklik kaldırılacak, bilimsel özerklik devam edecek denildi. Bir başka söyleminde Başbakan Nihat Erim “Üniversiteler Anayasanın öngördüğü şekilde özerktir. Batı

üniversitelerindeki yeni kurallar ne ise biz de o paralelde ilerleyeceğiz”453 Başka bir konuşmasında Başbakan Nihat Erim üniversite özerkliği hakkında “Burası İsviçre

değil,12 Mart öncesine kadar tatbik edilen üniversite özerkliğine bizim coğrafyamız müsaade etmez”454 ifadeleriyle, toplumsal ve jeopolitik durumumuzu kastederek, Türkiye’de özerk üniversite kavramının olamayacağını, ülke şartlarımızın bunu kaldıramayacağını belirtiyordu.

Birinci Nihat Erim Hükümetinde Milli Eğitim Bakanı olan Muammer Şinasi Orel Üniversite Reformunun ilkelerini şöyle sıralamıştı:

“1-Üniversite öğrenimi paralı olacaktır.

2-Üniversite öğretim üyeleri rotasyon usulüne tabi tutulacaktır. 3-Yüksek öğretimin bütünlüğü sağlanacaktır.

4-Tam gün çalışma zorunluluğu getirilecektir. 5-Asistanlık kaldırılacaktır.

6-Kredi sistemi uygulanacaktır.

7-Öğrencilerin yönetime katılması sağlanacaktır.

Bakan, bu ilkeleri kapsayan üniversite reformu tasarısına karşı çıkanlar ise şöyle eleştiriyordu: “Yıllardır çok geniş kapsamlı bir özerklik anlayışını tabii bir

gerek olarak görmeye alışmış kimseler, tasarıya karşı oldukça sert tepkiler göstermiştir. Kanaatimizce bu ilkeler gerçek özerkliği zedelemeyecektir.”455

Üniversite eğitimin paralı olacağına yönelik görüşler Milli Eğitim Bakanı tarafından sık sık tekrar edilmişti. Örneğin bir başka konuşmasında Bakan Şinasi Orel yüksek öğretimin kademeli olarak paralı olacağına vurgu yaptığı konuşmasında, fırsat ve imkan eşitliği, burs sistemi, üniversitelerin paralı eğitim sayesinde mali özerkliğe kavuşması, asistan ve öğrencilerin yönetime katılması, rotasyon, fazla çalışma ve ek ders ücretleri, başarısız üniversite öğrencilerinin yönlendirilmeleri ve

452 Cumhuriyet, 16.06.1971,s.1. 453 Milliyet, 02.10.1971,s.1. 454 Cumhuriyet , 21.06.1971, s.1. 455 Milliyet, 24.11.1971, s.9.

127 üniversitelere ve üniversitelerarası organlara bağlı oluşturulması düşünülen kuruluşlara ilişkin bilgi vermişti. 456

Nihat Erim Hükümeti döneminde Adalet Bakanı olan İsmail Arar’da üniversite özerkliğine dair şu açıklamayı yaptı “Bizim anlayışımıza göre üniversite özerkliği,

bilim ve kürsü özerkliğidir. Bir öğretim üyesi kürsüsünde öğrencisine, Marksizm’de kapitalizm ’de öğretebilir. Hatta belki bunları övebilir de. Bu konuda hiçbir müdahalede bulunmak aklımızın ucundan geçmez. Ama, özerklik zırhı arkasına bürünerek, suç işlemesini himaye, bizim hafsalamızın aldığı bir husus değildir. Suç işlendiği her yere devlet güvenlik kuvvetleri girebilmelidir”457dedi. İkinci Erim Hükümetinde Milli Eğitim Bakanı olarak görev alan İsmail Arar, üniversitelerin paralı olmasına değinerek, mali gücü sınırlı olan öğrenciler ile başarılı öğrencilerin devlet tarafından okutulacaklarını ifade etmişti. 458

İlerleyen zamanlarda Ferit Melen hükümetinden Milli Eğitim Bakanı olarak görev alan Sabahattin Özbek görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Hükümetin Anayasaya

aykırı bir kanun getirmesine ve bunu savunmasına imkan yoktur ama açık açık Anayasaya aykırı maddeler varsa önce Komisyonlar, sonra Meclisler bunu düzelteceklerdir. Bizim görüşümüze göre bu kanunun Anayasaya aykırı bir tarafı yoktur. Bu kanun özerkliği hiçbir yönden haleldar etmez. Benim kendime göre bir özerklik anlayışım vardır. Ben özerkliğin kanunlarla verileceğine kani değilim. Özerk olan aslında hocadır. Bunu kendi şahsiyetine göre kullanır. Bir hoca kendini hür hissediyorsa, o özerktir. Şahsiyetiyle ve çalışmasıyla bunu sağlar.”459

Üniversite özerklik tartışmalarında siyasilerin görüşleri farklılık arz ediyordu. Adalet Partisi’nden Hasan Dinçer ile Demokratik Parti Genel Başkanı Ferruh Bozbeyli ve Milli Güven Partisi(MGP)Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu, üniversite özerkliğiyle ilgili görüşlerini açıklamışlardı. Her üçü de söz konusu maddelerde yapılacak değişikliklerin faydalı olacağı yönünde görüşünü savundular460. Yani bu üç partinin başkanları özerkliğin kaldırılmasını faydalı buldular. DP Başkanı Ferruh Bozbeyli “Üniversite özerkliğinde kesin karar alınmasını istedi”461. Özerkliğin bir

456 Milliyet, 19.05.1971, s.3. 457 Cumhuriyet, 24.04.1971 ,s.7. 458 Cumhuriyet,30.12.1971, s 1. 459 Milliyet, 10.02.1973, s.9. 460 Cumhuriyet, 14.06.1971, s.1. 461 Cumhuriyet, 12.07.1971,s.7.

128 süreliğine kaldırılması şeklinde belirtilen görüşleri eleştirerek, on yıllık bir uygulamanın göz önünde tutularak bu sorun üzerinde kesin karar alınması gerekliliği üzerinde durdu.

CHP Bursa Milletvekili Dr. İbrahim Öktem “Üniversiteler Kanunu Tasarısı,

yıllardır üniversite reformu konusunda ileri sürülen istekleri karşılamaktan uzak düşmektedir. Yeni tasarının özü ve amacı, getirilen yeni iki kuruluş(Yüksek Öğretim Kurulu ve Üniversite Denetleme Kurulu) ve sıkı güvenlik tedbirlerinde kendini göstermektedir. Anayasanın değiştirilen 120.maddesinde siyasal iktidarlara ve yöneticilerine üniversitenin idari ve bilimsel özerkliklerini gölgeleyen, hatta geniş ölçüde kısıtlayan büyük yetkiler tanınmış olmasının ‘Reform’ anlamına alındığını bu tasarı açıkça ortaya koymaktadır” 462 diyerek partisinin görüşlerini belirtti.

Abdi İpekçi, Üniversite Reformu başlıklı yazısında çok çarpıcı tespitlerde bulundu. İpekçi’nin ifadeleri özetle şöyleydi: “Komisyondan geçen maddeler

üniversite özerkliği ile bağdaşması mümkün gözükmeyen bir düzen getirmektedir ve bu düzen, üniversitelerin yönetim bakımından özerkliğiyle birlikte öğretim üyelerinin bilimsel özerkliklerini de ortadan kaldıracak niteliktedir. Daha kötüsü öğretim üyelerinin üniversiteden uzaklaştırılması için açılan yolların getireceği tehlikelerdir. Bu yolların beğenilmeyen, çekilmeyen öğretim üyelerinin tavsiyesi amacıyla kötüye kullanılması, bu yüzden üniversitelerde büyük huzursuzluklar yaratacak jurnalcilik mekanizmalarının çalışmaya başlaması ve sonunda da –Öktem’in(CHP Milletvekili İbrahim Öktem) dediği gibi yüksek eğitim kuruluşlarının birer cadı kazanlarına dönüşmesi ihtimali vardır. Bütün bunların yanı sıra üniversitelerin gerçekten muhtaç bulundukları reformu getirecek yapısal ve eğitimsel yenilikler, değişiklikler ihmal edilmiş gibidir. Bu alanda batılı ülkelerde yürürlüğe konmuş modellerden yararlanılamadığı da görülmektedir. Dikkat çeken noktalardan biride asistan ve öğrenci temsilcilerinin yönetime katılmaları, yönetimde şu ya da bu biçimde söz sahibi olabilmeleri ilkesinin de reddedilmiş bulunmasıdır. Oysa bu ilke daha önce yapılan tartışmalarda çoğunlukla benimsenmiş hususlardan biriydi.”463 Abdi İpekçi, üniversite reformunun bu şekilde yapılmasının 12 Mart öncesi çıkan olaylarla ilgili olduğunu, tasarının bir tepki yasası olduğunu, bu yasaların günü kurtarabileceğini ancak uzun vadede toplumun diğer kesiminin tepkisiyle karşılaşabileceğini, bunun 462 Milliyet, 17.06.1972,s.2.

129 da yeni sorunlara sebep olabileceğini belirtti464.

“Parti Meclisi Özgürlükleri Savunuyor” başlıklı yazıda, CHP milletvekili Bülent Ecevit, Türkiye’nin bugünkü duruma düşmesinden 1961 Anayasasının sorumlu olmadığını belirterek, kamuoyunun, İnönü başkanlığındaki CHP’den ağır bir görev beklediğini ifade ediyordu.465 Parti meclisinde genel görüş Anayasada yapılmak istenen temel hak ve özgürlükler, basın özgürlüğü, TRT ve üniversite özerkliği konusunda taviz verilmeden mücadele edilmesi üzerinde toplanmaktadır. Ayrıca Bülent Ecevit gençlik olaylarının sadece özerk kuruluşlarda değil, özerk olmayan kuruluşlarda da olduğunu belirtti. Hatta özerk olmayan kuruluşlarda daha fazla olduğunu söyledi. Ancak hükümetin bunlara yeterli tedbiri almadığını ifade etti. Ecevit’in CHP Genel Başkanı olmasıyla birlikte CHP, sesini ve eleştirilerini daha da yükseltecekti. CHP üniversite tasarısına karşı çıkarak, “Üniversite tasarısı

ile özerkliklere kıyılmıştır. Öğretimin paralı olması, büyük bir insafsızlıktır. İktidarlara olağanüstü zabıta tedbirleri verilmiştir. Büyük bir tarihi hata yapılmaktadır”466 eleştirilerini getirir.

Türkiye Birlik Partisi (TBP) Genel Başkanı Mustafa Timisi, Üniversiteler Reformu Kanun Tasarısını eleştiriler getirerek, “Bilimsel gerçeklerden ve bu

gerçekleri ortaya koyan müesseselerden, siyasal iktidarlar hiçbir devirde bugünkü kadar korkmamış, böylesine tedbirlere girişmemişlerdir. Ülkemiz nereye götürülmek istenmektedir? Bu tasarrufları anlamak, gerçekten zorlaşmaktadır. Tüm halk olarak bu tasarıya karşı olmalıyız”467 diyordu.

Öte yandan Demokratik Parti Grup Sözcüsü Kadri Eroğan, anarşik olaylarla ilgili olarak üniversitelerin durumunu eleştirerek, “30-35 profesörün ipini çekeceksin

bu iş olup bitecek” ifadelerinde bulundu. Eroğan, özerkliğin suiistimal edildiğini,

örneğin Veterinerlik Fakültesinde ders veren bir profesörün bu işini bırakıp petrol için sokaklarda öne düşmesini eleştirerek, “Bu mu üniversite özerkliği?”468 diye sordu. Eroğan’ın bu sözleri karşısında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Bülent Nuri Esen “Böyle bir öneride bulunan kişiyi her şeyden önce

bir sinir ve ruh hastalıkları doktoruna göstermek gerekir” derken; Siyasal Bilgiler 464 Milliyet, 23.12.1972,s.1.

465 Cumhuriyet, 18.06.1971,s.s.1-7. 466 Cumhuriyet, 26.12.1972, s.1. 467 Cumhuriyet, 25.12.1972,s.7. 468 Cumhuriyet, 22.02.1973,s.7.

130 Fakültesi Öğretim Üyesi Turan Güneş’te “Türkiye’de insanların asılmasına kanun

hükümlerine göre mahkemeler karar verirler. Sayın Eroğan bu yetkileri kendi eline geçirmek ve adam asmak istemektedir”469 dedi.

Prof. Dr. İlhan Arsel “Parlamentoya Düşen Görev” başlıklı yazısında, parlamentoyu göreve çağırıyordu: “Üniversiteleri, Milli Eğitim Bakanlığına kul-köle

haline getirecek, özerkliği kaldıracak bu yasayı, parlamentodan geçirmemelerini istedi. Hele parlamento bu davranışını, üniversite üyelerinin birçoğunun özerklik istemeyip, kendilerini devlet ve iktidar vesayetine layık gördükleri bir ortamda yapacak olursa ilerideki nesiller onu daha da taktir edecek, hayırla anacaklardır.”470