• Sonuç bulunamadı

SİVAS-MALATYA-MUSUL HATTI

Sivas Vilayetinden daha da öne çıkan bir merkez Merzifon olup buradan gönderilen Ermeniler, diğer yerlere göre dış basında kendilerine daha fazla yer bulmuşlardır. Bunda, hem burada yer alan Merzifon Anadolu Kolejinin25 faaliyetleri, hem de Hınçak örgütünün yönetim merkezi olması etkili olmuştur. Halep ve Musul’a sevkedilen Merzifon Ermenilerinin bir kısmı Müslüman olup vilayet içlerine gönderilmişlerdir. Kolej Merzifon Ermenileri için bir nevi toplanma ve sığınma yeri haline geldiğinden, bir süre sonra boşaltılmış ve son olarak da kız talebeler öğretmenleri26 ile 2 Ağustos günü Sivas’a gönderilmişlerdir. Merzifon Konsolosunun raporuna göre, diğer vilayetlerde araba sıkıntısı çekilmesine rağmen bura Ermeniler; arabalarla gönderilmiş ve öğretmenler muaf oldukları halde gönüllü olarak tehcire katılmışlardır.27

Merzifon, Amasya, Samsun yörelerinden çıkartılan Ermenilerin durumları hakkında hatıralarını kaleme alan Mary L. Graffam’ın verdiği bilgilere göre, Bayan Mary Ermenilerle beraber yaklaşık Malatya’ya kadar yürümüş, üzerinde çok fazla spekülasyon yapılan “Tohma suyuna atılma korkusunu” onlarla beraber yaşamış, ancak köprü kayıpsız geçilmiştir. Bayan Mary genel olarak hükümetin iyi niyetli olduğunu söylemekte ise de Kürtlerden ve görevini istismar eden jandarmalardan şikayetçidir. Özellikle üst düzey görevlilerin suiistimalleri

23 BOA DH.ŞFR 95/109 24 BOA DH.ŞFR 77/47 25

Bu kolej Osmanlı topraklarında bulunan en büyük yabancı misyoner okulu olup öğretmenleri ABD’de yüksek öğrenim görmüş olan Ermeni gençleriydiler. Okul ve faaliyetleri hakkında Bkz. A. Tuzcu, “Merzifon’da Ermeni Ayaklanmaları”, LVII/220, (Aralık 1993), s.795vd.; Anadolu'nun tamamında kurulan Ermeni okullarına ve misyonerle ilişkileri konusunda genel bir bakış için bkz. N. Tozlu, “Osmanlı Devletinde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri”, Yeni Türkiye 38, (Ankara Mart-Nisan 2001), s. 921-934

26

63 kız öğretmenleri Miss Gage ve Miss Willlard ile gönderilmişlerdir. Bkz. K. Çiçek, a.g.e., s.129 27

engellemek için canla başla çalıştıklarını belirtirken ”fakat bu bir sel, önüne aldığını götürüyor” demektedir.28

Urfa Mutasarrıflığına 24 Haziran [1]331 / 6 Eylül 1915'de gönderilen yazı ile, Canik ve Sivas'tan gönderilecek Ermenilerin, Mamuretülaziz - Diyarbekir yoluyla gelecekleri bildirilmektedir.29

27 Haziran tarihli Sivas vilayetine gönderilen yazıyla, “Harb mıntıkalarına yakın olan Kemah, Kuruçay, Zara, Refâhiye, Suşehri, Karahisar, Alucra, Giresun ve Tirebolu kazâlarında sevk esnasında firâr veyâ ihtidâ ederek kalmış olan Ermenilerin, düşmana câsusluk etmelerinden dolayı vilayetin güneyine sevk edilmelerine karar verilmiştir.30

Sivas, Trabzon, Erzurum, Mamûretülazîz, Diyârbekir, Bitlis vilâyetleriyle Cânik livâsı dâhilindeki Ermenilerin sevki esnâsında kânûna aykırı hareketleri gözlenen memûrlar ve jandarma haklarında muhakeme başlatılarak derhal Divan-ı Harbe sevkleri emredilmiştir.31 Yine Sivas Vilayetine32 yazılan emirle, “Gürün kaymakâmı Şuayb Efendinin, Ermeni işlerindeki ahvâl ve yakışıksız hareketlerine binâen, Dîvân-ı Harbe verilmesi lüzûmu ve işten el çektirilmesi” bildirilmiştir. Akdağ Madeni ve Boğazlıyan Ermenilerinin ise Sivas vilayeti dahilindeki mücavir köylere nakli, Ankara Vilayetine yazılmıştır.33

Elazığ’da da bir Amerikan misyonu ve koleji olduğundan, bu şehrin tehciri dış kaynaklarda oldukça fazla yer bulmuştur.34 Bunlardan en önemlileri elbette Harput Amerikan Konsolosu Leslie A. Davis ve Halep Konsolosu Jackson’un raporlarıdır.35 Davis’e göre Harput’ta hicret 1 Temmuz da başlamış olup istikamet Urfa idi. Konsolos bu iki vilayetin yaklaşık 15-20 günlük bir yol olduğunu, yol üzerine bir iki köyden başka yerleşim birimi olmadığını, ve Vali ile görüştüğünde, yolculuk esnasında Ermeniler haricinde hiç kimsenin onlara katılıp yardım edemeyeceğinin söylendiğini aktarmaktadır. Ancak daha sonra yayınlanan raporlarında ise görüşmesinin sadece ABD vatandaşı olan Ermenilerin yerlerinde bırakılmaları konusunu kapsadığını belirtmektedir. Bu görüşmede Misyoner Riggs ve Mr. Ehmann da olduklarından bunların raporları da incelenmelidir. Riggs’in raporuna göre

28 K. Çiçek, a.g.e., s.153vd 29 BOA. DH. ŞFR, 54/337 30 BOA. DH.ŞFR 71/12 31 BOA. DH.ŞFR 56/179 32 BOA. DH.ŞFR 57/413 33 BOA. DH.ŞFR 54-A/257 34

Harput Ermenilerinin durumları, Müslümanlarla ilişkileri ve Harput'ta bulunan Amerikan misyonerlerinin günlüklerinin etraflı bir şekilde incelendiği Bkz. Osman Kılıç, “Harput'ta Ermeni Katliamı Yapıldı mı?”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, Ankara 2003, s. 81-95; Harput'ta Amerikalıların faaliyetleri için bkz. Erdal Açıkses, Amerikalıların Harput'taki Misyonerlik Faaliyetleri, Ankara 2003

35

görüşmede tehcirin geciktirilmesi, vasıta sorunu, tutukluların salıverilmesi, yaşlı, hasta ve çocukların affı, muhtaçlara yardım, Amerika’ya para nakli muhacirlere refakat konuları görüşülmüş olup vali, bunlardan sadece tehcirin geciktirilmesi ve muhacirlere refakat konusunu kabul etmeyip diğer meseleleri kabul etmiştir. Konsolosun raporuna göre, 1 Haziran günü Harput’tan çıkartılanlar aynen bugün devlet karayolunun geçtiği güzergahtan geçirtilmişlerdir. Konvoyun 13. Gün Malatya’ya vardığını ve koruma karşılığı aldıkları 200 lirayla bölgeyi terk eden polislerin ardından Ermenilerin, Akçadağ36 Kürtlerine terk edildiklerini yazar. 32. Gün Kahta’ya ulaşan konvoyun 52. gün Kürtler tarafından donlarına kadar soyulup çırılçıplak yürümek zorunda kaldıklarını yazar. 60. gün Viranşehir’e varan kafile37, buradan trenle Haleb’e götürüldü demektedir. Ancak konsolosun Mamuretülazîz vilayetinden “mezbahane” diye bahsetmesi ne kadar ciddi olduğunun bir göstergesi olup devamlı soyulduğunu bahsettiği Ermenilerden, yanlışlıkla gönderilen Protestanların geri dönmek için 50-100 lira rüşvet verebildiklerini de söylemesi ilginçtir. Ermenilerin tehcir esnasında maruz kaldıkları durumları bu kadar abartılı yorumlarla anlatan Davis’in, Ermenilerin bizzat kendileri hakkındaki düşüncesi de incelenmelidir. Davis’e göre;38

“Olaylar esnasında bir tek Ermeni bile canını kahramanca feda etmek yoluna gitmediğinden, dini ve ahlâkî ilkelere sahipsiz olmayan temelsiz bir ırktırlar. Anneler kendi canlarını kurtarabilmek için en aşağılık ve barbar bir Türk’e kızını verebilmektedir. Ölümün eşiğindeyken bile dinlerini değiştirmek, yalan ve hile, para aşkı, bunlar için önemsiz günahlardır. Bir defa, Amerikan İlahiyat Semineri Ermeni öğrencileri tutuklandıklarında kendilerini kurtarabilmek için, birbirleri hakkında iğrenç iftiralar uydurdular. Dürüstlük bu ırk arasında bilinmemekte olup insanın hayranlık duyacağı değil, acıyacağı bir millettirler.”

Sevkiyat tamamen sorunsuz bitirilmiş olmayıp bu aylarda jandarmalara ateş açıldığı vaki olmuş ve 5-6 jandarma şehit olmuştur. Ayrıca komiteciler, Harput hapishanesini yakmışlardır.

Mamûretülazîz Vilâyetine 16 Kânûn-ı Evvel [1]331 / 28 Kasım 1915’de “Kahta Kaymakâmı Hakkı Beyin, Malatya'dan yola çıkarılan Erzurum Ermeni kâfilesini sevke memûr Hısnımansûr kaymakâmından, yetkisi olmayarak almak için kazâsı hudûdunu tecâvüz etmesi üzerine, aralarında ihtilâf vukû bulmuş ve bu hâl, kâfilenin üç gün dağ başında kalmasını ve emvâlin gasb olunarak kâfilenin perişan olmasına sebep olmuş olduğu ve Kahta kazâsından

36

Akçadağ Malatya Kahta karayolu güzergahında olmadığı gibi halkı da Kürt değildir. 37

3000 kişilik Harput konvoyundan 35 kadın ve 1800 kişilik konvoydan da 150 kadın ve çocuk kaldığını yazar. Bkz. K. Çiçek, a.g.e., s.187

38

geçirilen diğer Ermeni kâfileleriyle yerli Ermenilerin sevki esnâsında, bir çok para ve eşyâ Hakkı Bey tarafından teslim alındığı hâlde mâl sandığına teslîm olunan akçe sadece on bin kuruş olduğundan, Divân-ı Harb'e verilmesi gereği Hey’et-i Tahkîkiye Re’isi Mazhar Bey tarafından bildiriliyor39” denerek görüşleri istenmektedir. Yine bu vilayete 25 Kasım 1915 tarihinde verilen emirle havalar iyice soğuduğundan başlarında bir erkek bulunmayan çocuk ve kadınların sevklerinin tehiri istenmiştir.40

Sivas, Kastamonu, Mamuretülazîz vilayetleri dahil, tehcire tabi bütün vilayet ve mutasarrıflıklara yazılan yazıyla sevkedilen Ermenilerin devlet ve askerlik işlerinde kesinlikle istihdam edilmemeleri, 8 Şubat 1332 / 21 Nisan 1916 tarihinden sonra ellerindeki bu meyanda hiçbir belgenin de kabul edilmemesi istenilmiştir.41

Ermenilerden sevkiyat esnasında kuduz köpek tarafından ısırılanlar, İstanbul’a celb edilmişler ve tedavileri, Dar’ül Kelb Tedavihanesinde tamamlanmıştır. Ancak Canik vilayeti Ermenilerinin bu durumu İstanbul’a gidebilmek için istismar ettiklerini düşünen hükümet, bu durumun araştırılmasını istemiştir.42

Tehcire tabi bütün vilayet ve mutasarrıflıklara, tehcir edilecek olan Ermenilerin özellikle komitecilerle alakası olanların bir şekilde fırsat bulup ortadan kaybolduğu durumlarda, bunun derhal resmi yazı ile bildirilmesi ve mümkün olduğu kadar gözetimin sıkı tutularak kaçmalarına meydan verilmemesi istenmiştir.43 Trabzon Ermenileri Sivas yolundan sevk edildiklerinden Erzurum, Sivas, Mamuretülazîz, Diyârbekir, Sûriye, Haleb, Zor, Urfa'ya gönderilen yazılar ile yanlışlıkla44 gönderildikleri anlaşılan Katolik Mısıryan, Tahtacıyan, Kaydakyan ve Giresun'dan Galrosyanla âilelerinin orada iseler buldurularak bulundukları mahallerde bırakılmaları istenmiştir. Bunlar gönderildikleri mahallere Erzincan ve Gümüşhane üzerinden gönderilmişlerdir. Konsolos Hezier’in “duyduğu dedikodolara göre” buradaki komite üyeleri ise deniz yolu ile Samsun‘a nakledilmişlerdir. Ancak bu konuda şu ana kadar hiçbir Osmanlı belgesi bulunamamıştır. Öyle ki bu esnada asker sevki için dahi

39

BOA. DH.ŞFR 59/146; BOA.DH.ŞFR 59/235; BOA.DH.ŞFR 58/47; BOA.DH. KMS. 49-2/19 40 BOA. DH.ŞFR 58/124 41 BOA. DH.ŞFR 73/54 42 BOA. DH.ŞFR 79/14 43 BOA. DH.ŞFR 85/166 44

Dr. Dodd, Konya’da bu yanlışlıkla gönderilen Protestan ve Katolik Ermenilerin rüşvet karşılığı geri dönebildiklerini, bundan da valilerden ziyade İttihat Komitesi ve Selanik Hizibi’nin sorumlu olduğunu söylemektedir.

kayık bulunamamaktadır. Zaten arkasından Rus uyruklu ve sonradan öldüğü söylenen bir kişinin şahitliğine dayanarak bu kayıkların açıkta havaya uçurulduğu iddiası gelmektedir.45

Musul ve Zor civarında, Irak cephesine olan yakınlıkları sebebi ile bazen iskan durdurulmuş olup buralara gelmeleri gerekenler, Haleb’in doğu ve güneyine sevk edilmişlerdir.46