• Sonuç bulunamadı

İSİMLERİ

İncelediğimiz Tire Şer‘iyye Sicillerinde çeşitli konularla bağlantılı olarak birçok köy, mahalle, medrese ve türbe isimleri zikredilmektedir. Bu isimler genellikle tereke kayıtlarında geçmektedir. Bu bağlamda daha önce Kızılcaavlu köyü ve Zümyân mahallesinde Hıristiyanların yaşadığını belirtmiştik.115 Diğer mahalle ve köylerin Sünni Müslüman olduklarını tahmin etmekteyiz. Çünkü tereke kayıtlarında hali vakti yerinde olan herhangi bir kişi vefat ettiğinde ıskat-ı salât işlemini 110 Tşs. 24/D. 111 Tşs. 25/A. 112 Tşs. 25/A, B. 113 Tşs. 24/E. 114 Tşs. 30/C. 115 Tşs. 40/B.

gerçekleştirmektedirler. Bu ıskat-ı salât işlemini yapan kişilerin Sünnî Müslüman kimliğine sahip oldukları açıktır.

Yine o dönemde sicil kayıtlarında zikredilen “Canlı” Karyesi (köyü) günümüzde Bayındır ilçesine bağlı beldedir.116 Fata Karyesi ise günümüzde Tire’nin tek beldesi olan Gökçen’dir.117 Subaşı karyesi bugün Torbalı’ya bağlı bir beldedir.118 İncelediğimiz Şer‘iyye Sicil kayıtlarında Tire’de otuz sekiz mahallenin ismi geçmektedir.119 Günümüz Tiresi’nde mahalle sayısı çeşitli sebeplerle on altıya inmiştir. O dönemden bugüne bazı mahalleler aynı ismi muhafaza edebilmişken birçoğunun ismi Cumhuriyet’ten sonra değiştirilmiş ve yeni isimler verilmiştir. İsmini koruyanlar arasında: Paşa, Ketenci, Karacaali ve İpekçiler zikredilebilir.120 Diğer mahallelerin isimleri de İstiklal, Cumhuriyet, Dört Eylül, Kurtuluş, Duatepe, Dere, Dumlupınar, Ertuğrul, İhsaniye, Yeni, Turan adlarıyla Cumhuriyet döneminde değiştirilmiş olsa gerektir.

A- Sicillerde Geçen Köy İsimleri Tablo 2

Akarca (Bölüm 24/B) Hayreddin (Bölüm 15/B)

Akça Meşhed (Bölüm 10/F) Karaevhad (Bölüm 32/B) Boynuyoğun (Bölüm 10/D) Karayunuslu (Bölüm 24/C)

Canlı (Bölüm 32/A) Kocacaali (Bölüm 33/A)

Eğridere (Bölüm 9/C) Kızılcaavlu (Bölüm 40/B) Fata (Bölüm 25/C) Rahmanlar (Bölüm 9/D) Göllüce (Bölüm 44/D) Subaşı (Bölüm 34/C) Habibe (Bölüm 17/B) Yeniçiftlik (Bölüm 12/B) 116 Tşs. 32/A.

117 Fata (Fota), günümüzde Tire’nin tek beldesi olan Gökçendir. Bkz. : Tahir Sezen, age. s. 188. 118 Tşs. 34/C.

119 Mahalle isimleri tablo 3’te verilmiştir.

B- Sicillerde Geçen Mahalle İsimleri Tablo 3

Abdülvehhab (Bölüm29/D) İpekçi (Bölüm 33/B)

Ahi (Bölüm28/B) Kalamus (Bölüm 15/D)

Ahi imam (Bölüm48/A) Karahasan (Bölüm20/D)

Ağâcıyan (Bölüm 11/B) Ketenci (Bölüm26/C)

Alacamescid (Bölüm49/C) Küçük Hâfız (Bölüm 14/E)

Bademiye (Bölüm20/B) Kütüphane (Bölüm36/D)

Cami‘-i kebir (Bölüm46/F) Martağâcı (Bölüm 27/B) Çanakçızâde (Bölüm33/C) Mollacılar (Bölüm38/D)

Darbhâne (Bölüm17/C) Murtaza (Bölüm18/A)

Debbağistan (Bölüm34/A) Paşa (Bölüm17/B)

Debbağaz (Bölüm 12/A) Sene (Bölüm 16/B)

Ekinhisarı (Bölüm20/B) Seydi (Bölüm 33/B)

Hacımüderris (Bölüm25/E) Sofiköyü (Bölüm 9/A) Hekim Çelebi (Bölüm 27/D) Şehirdere (Bölüm 1/B) İbn-i Hatib (Bölüm25/E) Tarakçızâde (Bölüm 48/A)

İbn-i Miskin (Bölüm16/C) Tekke (Bölüm19/C)

İbn-i Gazi (Bölüm41/A) Yahşibey (Bölüm20/C)

Mısırlı (Bölüm 13/B) Yunus Emir (Bölüm 10/D)

Molla Çelebi (Bölüm26/D) Zümyân (Bölüm 29/A)

C- Sicillerde Geçen Medrese İsimleri Tablo 4

Daru’l-kurra 121 (Bölüm8/D)

Hasan Çavuş 122 (Bölüm22/C)

121 Daru’l-KurraMedresesi: Bu medrese Sultan II. Selim vakfıdır. Önceleri 7 odalı iken eklerle 14 odaya ulaşan medresede bugün yoksullar barınmaktadır. Medresenin vakıfları içinde, Akarca ve Karagöl çiftlikleri ile Bayındır’da Elifli, Yakaköy, Furunlu köyleri ve Cumaovası (Menderes) yerleşimleri bulunmaktadır. Medresenin ilk müderrisi Sultan II. Selim’in Hocası Şeyh Tavil Ahmet Paşa’dır. Metinde bu medresede iskân ederken vefat eden es-Seyyid Hasan hâce bin Mehmet’in miras kaydından bahsetmektedir. Adı geçen kişinin vârisi olmadığından mirasının tamamı Beytü’l- mal’a bırakılması ile ilgili tereke-kassam kaydını anlatmaktadır. A. Munis Armağan age. s. 270. 122 Hasan Çavuş Medresesi: Bu medrese Yalınayak Medresesi diye de anılır. Banisi Sadrazam Ferhat

Paşa’nın oğlu Hasan Çavuş olduğu için bu ismi almıştır. On odası bulunan bir medresedir. Medresenin, Bayındır kazasının Falaka köyü ile Buruncuk köyü arasında Çeltik tımarı içinde Yüzdirhemoğlu Hacı Mehmet tarafından vakfedilen 17 ağaçlık bir zeytinliği vardır. Bunun dışında

İbn-i Melek 123 (Bölüm34/A) İsmail Efendi 124 (Bölüm26/B)

D- Sicillerde Geçen Türbe İsimleri ( Alihan Türbesi)

İncelediğimiz Tire Şer‘iyye Sicil kayıtlarında Alihan Türbesi sadece bir yerdeki tezkere kaydında zikredilmektedir. Sicil kaydından anlaşıldığına göre, kimsesiz fakir bir Derviş olan es-Seyyid Óacı Ali bin Abdullah, bu türbede yaşamış o tarihlerde medresenin on odasını onaran Hacı Mustafa bin Abdullah tarafından medreseye vakfedilmiş Birgi’de dörtte bir zeytinlik bulunmaktadır. Bkz.: A. Munis Armağan age. s. 271. 123 İbni Melek (Ferişteoğlu) ve Medresesi,: Bu medreseye adını veren kişinin asıl ismi, Abdüllatif b.

Abdülaziz Eminüddin er-Rumî el-Hanefî. Özellikle Türk asıllı müellifler onu “İzzüddin” lakabı ile zikrediyorlar. Genellikle “İbn Melek” veya “Ferişteoğlu” diye meşhur olmuştur. İbn Melek “Meleğin Oğlu” manasına gelmektedir. Temiz ahlakı, saflığı, erdemi ve melek tabiatı ile bu unvanı almıştır. İzmir’in Tire ilçesinde, Aydınoğulları zamanında yaşamıştır. Doğum tarihi, yetişmesi ve hocaları hakkında fazla bilgimiz yok. Ancak Birgi kadısı olan ve Meşarik Şerhinin bir yerinde “şeyhim” diye bahsettiği babasından okuyup istifade etmiştir. Aydınoğlu Mehmet Bey’in Tire’de yaptırdığı medresede uzun yıllar hocalık yapmış, onun oğullarının yetişmesinde emeği geçmiştir. Bundan dolayı bu medrese daha sonraki yıllar onun ismiyle anılmıştır. Evliya Çelebi, O’nun Manisa’nın Saruhan Medresesinde ilim tahsil ettiğini ve orada halen ziyaret edilen bir hücresinin bulunduğunu kaydediyor.

İbn Melek’in vefat tarihi de ihtilaflıdır. Babası ve oğlu da İbn Melek lakabı ile meşhur ulemadan kimseler olduğu için bazı bilgiler karışmıştır. Nitekim eserlerinin nispetinde de aynı karışıklığı müşahede ediyoruz. İbn Melek, Tire’de kendi adıyla anılan medresede uzun yıllar hocalık etmiş, talebeler yetiştirmiş çok kıymetli eserler yazmıştır. Bilhassa şerî ilimlerde maharet sahibi idi. O ilmin çözülmesi zor meselelerine dalabilen, avam ve havas yanında mümtaz mevkii olan bir şahsiyettir.

Müellifimizin eserleri şunlardır. Şerhu Menâri’l-Envâr, Mebâriku’l-Eşhar fi Şerhi Meşâriki’l- Envâr, Mecmeu’-Bahreyn, Şerhu’l-Vikaye, Bedru’l-Vaizin ve Zuhru’l-Abidin ve manzum lugat. Bunlardan başka kitaplarda ismi geçen veya kütüphane kataloglarında görüp de bizzat tetkik edemediğimiz ona nispet edilen bazı kitap veya risaleleri de bulunmaktadır. Mustafa Baktır, Tireli İbn Melek ve İlmî Muhiti Hakkında Bazı Tespitler, Türk Kültüründe Tire, Yayına Hazırlayan Mehmet Şeker, Ankara 1994, s. 34. Öte yandan İbn Melek hakkında İsmail Hakkı Uzunçarşılı şunları söylemektedir: Aydınoğulları zamanında Tire’de Aydınoğlu Süleymanşah Medresesinde müderris olup, bu havalinin Yıldırım Bayezid zamanında Osmanlılara geçmesi üzerine yine orada dersine devam etmiştir. İbn Melek’in fıkıh yani İslam hukukunda yüksek ihtisası vardı. Bilhassa İmam İbn Saâtî (Muzaffereddin Ahmed b. Ali bağdadî) nin fıkhın, Fürû-i hanefiyyesinden (Mecmeü’l-bahreyn ve mülteka’n-nehreyn) adlı eserine pek güzel bir şerh yazmıştır. Bundan başka hadisten Sâganî’nin Meşârikü’l-Envar’i ile usul-ı fıkıhtan Menazilü’l-Envar’ı şerhetmiştir. İbn Melek 793 h. (1394 m)’de vefat etmiştir. Usul-i fıkıh ve tasavvuftan da eserleri vardır. Hepsi de müdekkikanedir. Bkz Uzunçarşılı. Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1988, s. 229. İşte Tire’de bulunan İbn Melek Medresesi Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından İzzeddin Ferişte yani İbn Melek adına inşa ettirilmiştir. Bu medrese Osmanlı döneminde de faaliyetlerini süğrdürmüştür. Dolaysıyla bu medrese Tire’nin eğitim-öğretim ve kültür hayatında önemli bir rol oynamıştır. Bkz.: Munıs Armağan, age. s. 264.

124 İsmail Efendi: Sadece vakıf kayıtlarında rastladığımız bu medrese ile ilgili fazla bir bilgimiz yoktur. 12 odası bulunan medrese adeta, batıda Ferişteoğlu ile doğuda Necip Paşa medreselerinin arasına sıkışmıştır. Bânisi Hacı Mustafa’dır. Müderrisi İsmail Efendi’nin adından dolayı medrese daha çok İsmail Efendi medresesi olarak tanınmaktadır. 1900 yılında medresedeki öğrenci sayısı olarak sicillerde verilmektedir. Medrese bugün ayakta değildir. Bkz.: A. Munis Armağan age. s. 274.

ve h.1251/m.1836 yılında orada vefat etmiştir. Kendisinin hiçbir vârisi tespit edilemediğinden mirasının tamamı görevlendirilen kassâm vasıtasıyla müzayedeye çıkarılarak elde edilen miktar devlet hazinesine devredilmiştir. Zaten şahsın çok fazla bir terekesi bulunmamaktadır. Hayatını idame ettirebilecek kadar birkaç elbise ve ev eşyası vardır.125 Kaldı ki derviş olduğu bildirilen bu kişi hayattan kendini soyutlamış “bir lokma bir hırka” düşüncesiyle yaşamını sürdürmüş biridir.

Bu arada Hakkı Önkal tarafından yazılan “Tire Türbeleri” adlı kitaptan Alihan Türbesiyle alakalı verilen bilgileri nakletmek istiyoruz.

“Halk arasında Alayhan veya Alihan Dede Türbesi adlarıyla da anılan eser, Yeni Caminin güneyindeki dar sokaklardan birinin köşesinde yer almaktadır. Yapı, ilk bakışta, mahalledeki evlerden herhangi biri intibaını uyandıracak bir dış görünüşe sahiptir. Eser dikdörtgen planlı gövdenin bir bölümünün sekizgen kasnaklı bir kubbeyle örtüldüğü sıvalı ve iki katlı bir yapıdır.

Doğu-batı istikametinde uzanan dikdörtgenin köşeleri çalınmış güney kenarı, ön cephe olarak değerlendirilmiş olup üst kata çıkışı sağlayan giriş açıklığı bu cephede düzenlendiği gibi cenazelik katının niyaz penceresi de bu cephenin ortasında verilmiştir. Dört basamaklı bir merdivenle çıkılan üst kat dikdörtgen planlı ve tonoz örtülü bir ön mekân ile buraya geniş bir sivri kemerle açılan kare planlı ve kubbe örtülü bir bölümden ibarettir. Türbe bu anlamda iki kattan ibarettir. Türbenin üst katı yakın zamanlara kadar bir mesken olarak kullanıldığı bilinmektedir.”126

Üzerinde çalıştığımız Tire şer‘iyye sicilleri bu türbenin mesken olarak kullanıldığını doğrulamaktadır. Yukarıda da zikrettiğimiz gibi fakir kimsesiz bir derviş bu türbede yaşamış ve burada vefat etmiştir.

125 Tşs. 10/E.

Benzer Belgeler